Başbakan Erdoğan’a seslenen Öcalan, ‘Hatta sadece Başbakan’a değil, muhalefete de CHP’ye de sesleniyorum. Biz ayrılmaktan yana değil, demokratik siyasi çözümden yanayız. Böylece çatışmalar ve kanın dökülmesi engellenmiş olur. Refah ve kurtuluş da gerçekleşmiş olur’ dedi. Öcalan, PKK’nin Haziran’a kadar süre verdiğini ve buna uyacaklarını kaydetti. Barış tek başına anlam ifade etmez Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştü. […]
Başbakan Erdoğan’a seslenen Öcalan, ‘Hatta sadece Başbakan’a değil, muhalefete de CHP’ye de sesleniyorum. Biz ayrılmaktan yana değil, demokratik siyasi çözümden yanayız. Böylece çatışmalar ve kanın dökülmesi engellenmiş olur. Refah ve kurtuluş da gerçekleşmiş olur’ dedi. Öcalan, PKK’nin Haziran’a kadar süre verdiğini ve buna uyacaklarını kaydetti.
Barış tek başına anlam ifade etmez
Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede Kürt sorununun çözüm tartışmalarına değinerek, ‘Barış’ deniyor, Obama da barış diyor! Barış tek başına anlam ifade etmez, ‘demokratik çözüm ve barış’ denilirse anlamlı olur. Demokratik çözüm olmadan barış olmaz. Hewlêr’de yapılacak olan Konferansın ismi de demokratik çözüm ve barış konferansı olmalıdır.’ dedi.
Konferansın en önemli özelliği
Öcalan, şöyle devam etti: ‘Konferans, daha önce belirttiğim beş ilke ve dört teori etrafında olmalıdır. Bu Konferansın en önemli özelliği şudur. Kürtlerin bir temsiliyeti doğuyor. Kürtleri Talabani tek başına temsil edemez, Barzani tek başına temsil edemez, PKK tek başına temsil edemez. Burada tüm Kürtleri temsil edecek olan Meclis’tir. Bunun adına Ulusal Demokratik Halk Meclisi diyorum. Konferansın en önemli sonucu bu olmalıdır. Bu, Kürtlerin birliğidir. Bu Meclis’in sayısı üç yüz, beş yüz olur, sayı önemli değil onu kendileri belirlerler. Talabani Türkiye’ye gidiyor, Türkiye ile görüşebilir, Avrupa ile görüşebilir, pazarlık yapabilir, Barzani de bunları yapabilir. Buna bir itirazım yok ama bunların hepsini Meclis’in talepleri, politikaları doğrultusunda yapmalılar.
Belediye seçimleri demokratik bir devrim
Nisan ayının ortalarına doğru Demokratik Toplum Kongresi yapılabilir. Bu Kongreye, yeni seçilen bütün belediye başkanları katılabilir. Hepsini tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Belediye seçimleri demokratik bir devrim olmuştur. Demokratik Halk belediyeciliği temelinde çalışmalarını yürütebilirler.’
Halkları birbirine düşürüyorlar
Emperyalist devletlerin Ortadoğu siyasetini analiz eden Öcalan, şu görüşleri dile getirdi: ‘İki yüz yıldır İngiltere’nin politikaları nedeniyle bu savaş devam etmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan 1946’dan sonra bu denetim ABD’ye geçmiştir. Bu politikaları şu anda da ABD sürdürmektedir. Biz ulus-devlet oyununa gelmeyeceğiz. Fransız ve İspanyol saldırılarına karşı İngiltere kendini korumak için İkinci Elizabeth döneminde üç formül üzerinde durmuştur; Ulus-devlet, Kapitalizm ve Endüstri Devrimi. Kürdistan’da 1918’de dört parçaya bölünme ve 1920 Kahire Konferansı’yla da çözümsüzlük politikasını getirenler İngilizlerdir. 1918’den başlayıp 1920’deki Kahire Konferansıyla çözülememeye bırakılan Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor. İspanya ve Fransa, ‘biz bu adayı yani İngiltere’yi ele geçireceğiz’ diyorlardı. İngilizler buna karşı ulus-devlet, kapitalizm ve 1850 Endüstri devrimi ile kendilerini korumaya aldılar ve bu sistemi bütün dünyaya yaydılar. Ve bu şekilde İspanya ile Fransa’nın dünya hegemonyasını kırdılar, ellerine aldılar. Bugüne kadar gelmelerinin nedeni bu politikalarında başarılı olmalarıdır. Bu politikalarıyla başta İspanya ve Fransa İmparatorluğu olmak üzere Osmanlı ve Avusturya dâhil bütün imparatorlukları parçaladılar. Bütün bunların sonucunda Arabistan’da 18 ulus-devlet kurarak hepsini kendilerine bağladılar. Kıbrıs’a müdahalesiyle Türkiye ve Yunanistan’ı bağladılar. ‘Tavşana kaç tazıya tut’ politikalarını uyguluyorlar. Yine benzer şekillerde Pakistan-Hindistan’ı önce ayırıp sonra birbirine düşürerek, aralarında sorun yaratarak onları bağladılar. Azerbaycan-Ermenistan; Gürcistan-Abhazya-Osetya; Afganistan-Pakistan; Kosova ile Balkanlar’da yaşanan sorunların hepsi İngiliz politikalarının sonucudur, bu şekilde bu ülkelerin hepsini kendilerine bağladılar.’
Hepsi İngilizlerin oyununa geldi
Öcalan, görüşlerin şu şekilde sürdürdü: ‘Marks için de uzatmayacağım. Reel sosyalizm, kapitalizmin son halidir. Marks da Lenin de, Mao da hepsi İngiliz oyunlarına geldiler. İngilizler bana da Stalin, Lenin, Marks, Mao benzetmesi yaptılar. Sovyetçi mi Çinci mi dediler. Ama ben hiç birisine benzemiyorum, ben bunları aştım. Ulus-devlet tehlikesini fark ettim, buna karşı çıktım. Mustafa Kemal de 1920’lerde İngiliz oyunlarını fark etmişti. Mustafa Kemal başta Kürtlere özerklik-muhtariyet öneriyordu. İngilizlerin isyanları desteklemesi nedeniyle bunu askıya aldı. Mustafa Kemal o dönemde ulus-devlet değil, cumhuriyet ve Kürtlere muhtariyet diyordu. İngiliz oyunlarıyla Cumhuriyet, ulus-devlete evirilmiş ve bugüne kadar da bu anlayış nedeniyle savaş devam etmektedir.’
Roj TV’nin kapatılması çok tehlikeli
Türkiye’nin Roj TV ile ilgili girişimlerine de değinen Öcalan, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘Roj TV’yi kapatmak istiyorlar, halkın sesini kesmek istiyorlar, bu çok tehlikelidir. Roj TV ile ilgili yapılan tartışmalar nedeniyle bütün Avrupa ayağa kalktı. Kıyamet kopardılar. İsteseler Ortadoğu için de bu mümkündür. Avrupa Birliği, kömür konusundaki bir birlikle başladı, daha sonra bugünkü aşamaya geldi. Ben de Dicle ile Fırat arasında su ve tarım birliği öneriyorum. Böylelikle biz Mezopotamya topraklarını verimli hale getirebiliriz. Hatta buna enerji birliği de dâhil edilebilir. Yani petrol de. Bu birliğe İran, Irak, Suriye; bu ülkelerdeki Kürtler ve Türkiye ile yapılmalıdır. Buna hiç kimsenin itirazı olmaz. Çünkü kurtuluş buradadır. Böylece sorunlar da çözüm yoluna girebilir. Eğer demokrasi diyorlarsa Avrupalılar da bunu desteklemelidirler. Avrupa Birliği’ne karşı Ortadoğu’da ben de Demokratik Ortadoğu Birliği diyorum.’
Yahudiler benimle temas kurmak istediler
‘Benim, Kürtler ve Ortadoğu için önerim, Chomsky’nin önerisiyle benzerdir. Chomsky ve Edward Said’in Filistin ve İsrail için öngördükleri çözümdür. Chomsky’i daha önce okumamıştım, sonradan baktım, benim düşüncelerime yakın bir yazar. Ben Rusya’ya gittiğimde İsrail ajanları akın ettiler, kaynıyorlardı. O dönem Ariel Şaron Moskova’ya gelmişti. Bana o zaman ‘seni gizleyelim, saklayalım’ dediler. Ben hiç önemsemedim, aldırmadım. Belki de beni kesip, parçalayıp atacaklardı bir yerlere. Hedefleri beni yok etmekti, bunlara güvenmedim. Koskoca Moskova, bunlara karşı çaresiz kalmıştı. Tüm Avrupa da Yunanistan’da bunlara karşı çaresizdi, bunu fark etmiştim. Yunanistan’a geldiğimde önceden hazırlık yapılmıştı zaten. Beni götürecek uçak iki gün önceden hazırlanmıştı.’
Ulus devlet çok tehlikeli
‘1806’da Süleymaniye’de Abdurrahman Paşa İngilizlere kapıyı açtı. Abdurrahman Paşa ile başlayan bu süreç Berzenci, Şeyh Sait, 1946’da da Barzanilerle devam etti. Sonra Talabani’ye uzandı. Ve bugün bu devam etmektedir. PKK ve bana da yöneldiler, ama ben bunun farkına vardım. Ulus-devlet İngiltere, ABD icadı ve faaliyetidir. Bu yolla dünyayı egemenliklerine almışlar. Ben buraya getirilmeden önce de bunu büyük bir mücadeleyle zor da olsa aştım. İngilizlere karşı Napolyon’un durumu biliniyor. Napolyon da benim gibi bir adada kaldı, beş yıl dayanabildi. Ama ben on yıldır direniyorum.
Ulus-devlet çok tehlikelidir. Saddam’ı nasıl canavarlaştırdıkları biliniyor. Gazze’yi gördük, nasıl öldürüyorlar, parçalıyorlar! O nedenle ulus-devlet tehlikesine dikkat çekiyorum. Benim önerim demokratik çözüm önerisidir. Buna Demokratik Konfederalizm de diyebiliriz.’
Demokratik gruplar toplamı olmalı
Demokratik Konfederalizm önerisini açımlay
an Öcalan, modele ilişkin şu hususlara dikkat çekti: ‘Demokratik Konfederalizm, demokratik tüm grupların toplamı demektir. Demokratik kadın birliği, demokratik gençlik birliği, demokratik kurumlar, kültürel, ekonomik, siyasal birlikler yerini almalı. Bu birlik içerisinde Kürtler de birbirinden haberdar olmalı, aralarındaki sınırlar kalkmalıdır. Bu sınırlar ulus-devlet sınırları birliği değil, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik temelde demokratik birlikler olmalıdır. Bize zoraki ayrılacaksınız deseler dahi biz ayrılmayacağız. Demokratik siyasi çözümden yanayız. Eğer demokratik çözüm olmazsa Mezopotamya’yı cehenneme çevirecekler. Bunun hiç kimseye faydası olmayacaktır.’
Haziran’a kadar süre
‘Sayın Başbakan’a sesleniyorum. Hatta sadece Başbakan’a değil, muhalefete de CHP’ye de söylüyorum. Bu Konferansa söylediğim çerçevede yaklaşılmazsa, tasfiye amacıyla yaklaşılırsa daha önce Temmuz seçimleri demiştim, yerel seçimler de geldi, geçti. PKK Haziran’a kadar bir süre demiş. Biz bu süreye uyacağız. Bu söylediğim çerçevede bir yaklaşım sergilenirse herkes bundan memnun olur. Biz ayrılmaktan yana değil, demokratik siyasi çözümden yanayız. Böylece çatışmalar ve kanın dökülmesi engellenmiş olur. Refah ve kurtuluş da gerçekleşmiş olur. Hiç kimse buna karşı çıkamaz.
Demokrasi anlayışın bu mu?
Halfeti de dâhil olmak üzere, Ağrı ve birçok yerde bunlar hem para dağıtarak hem seçimlerde hile yaparak aldılar. Demokrasi bu mudur? İktidarın her türlü olanağını kullanacaksın, bir Kürt partisine karşı tüm partiler birleşerek tek bir devlet partisi olarak seçimlere gireceksin! Bu doğru bir anlayış değil, tehlikelidir. AKP ile CHP birbirlerine atıp tutuyor. O Baykal’a seviyesiz diyor, Baykal ona maganda diyor. Birbirlerine karşı küfür ediyorlar ama seçimde Kürtlere karşı ittifak kuruyorlar. Altı parti var ama bölgedeki seçimlerde hiç biri gözükmüyor, Kürtlere karşı tek parti olarak giriyorlar. Bir yandan bir parti, bir yandan birleşmiş altı parti. Demokrasi bu mudur? Erdoğan’a sorulmalı, demokrasi anlayışın bu mu? Para veriyorlar, trilyonlarla oy satın alıyorlar, Kürtlere karşı böyle birleşiyorlar.’ İSTANBUL
8 Nisan 2009 tarihli Görüşme Notu’dur