Histadrut hep acayip bir yaratık olmuştur. Ülkelerin çoğunda insanlar hep, ulusal bir işçi sendikası federasyonuna bağlı bir sendikaya üye olurlar. İsrail’de ise birisi önce Histadrut’a üye olur, daha sonra hangi sendikaya gireceği tayin edilir. Histadrut, yalnızca İsrail dışında, British Trade Union Congress veya Amerika sendika hareketi AFL/CIO gibi normal bir işçi sendikası zannedilir. Yahudi yerleşimcilerin […]
Histadrut hep acayip bir yaratık olmuştur. Ülkelerin çoğunda insanlar hep, ulusal bir işçi sendikası federasyonuna bağlı bir sendikaya üye olurlar. İsrail’de ise birisi önce Histadrut’a üye olur, daha sonra hangi sendikaya gireceği tayin edilir. Histadrut, yalnızca İsrail dışında, British Trade Union Congress veya Amerika sendika hareketi AFL/CIO gibi normal bir işçi sendikası zannedilir.
Yahudi yerleşimcilerin işçi sınıfının bir organizasyonu olan Histadrut’un, İsrail devletinin kurulmasından sorumlu olan kilit Siyonist organizasyon olduğu ise az bilinen bir gerçektir. Eski İsrail Başbakanı Golda Meir’in belirttiği gibi: “O sıralar (1928), bu büyük işçi sendikası yalnızca bir işçi sendikası organizasyonu değilken, ben, Histadrut İcra Komitesine getirilmiştim. O sıra Histadrut büyük bir sömürgeleştirme acentasıydı.” [1] Histadrut’un genel sekreteri Pinhas Lavon, Histadrut’u, 1960’da, “bu, iliğine kadar genel bir örgüttür. Bir işçi sendikası değildir…” diye tarif edecek kadar ileri gitmiştir. [2] İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion da, Histadrut olmasaydı “bir devletimiz olacağından bile şüphe duyardım” demektedir. [3]
Bugün Histadrut, eski halinin bir gölgesi konumunda. Histadrut, İsrail endüstrisinin yüzde 25’inin sahibi ve İsrail’deki ikinci büyük işveren durumundayken, 1980’ler ve 1990’larda hemen hemen bütün endüstrilerinin özelleştirilmesine sahne oldu. 1995’te çıkarılan Ulusal Sağlık Kanunu, Kupat Holim (İsrail’in Ulusal Sağlık Hizmeti) ile Histadrut arasındaki bağları gevşeterek Histadrut’a son darbeyi indirdi. 1994’te 1.6 milyon olan Histadrut’a kayıtlı üye sayısı, 1996’da 650,000’e düşerken, 150,000 olan Arap üyelerinin sayısı da 50,000’den aşağı indi.[4]
Politik olarak, Histadrut, İsrail ve ABD dış politikasının bir kolu olarak görev yaptı. 1958’de, üçüncü dünyada batı çıkarlarına yardım etmek üzere International Institute for Development, Co-operation and Labor Studies (Gelişme, İşbirliği ve Emek Çalışmaları için Uluslararası Enstitü) kuruldu. Buradan mezun olanların yarısı Afrika’dan, yüzde 40’ı da Asya’dan gelmişlerdir.[5] 1960’da ise, Histadrut, fonlarını AFL-CIO yoluyla CIA’nın sağladığı Afro-Asian Institute for Labor Studies and Co-operation’ı (Emek Çalışmaları ve İşbirliği için Afro-Asya Enstitüsü’nü) kurdu. Bu kuruluş, Zaire ve Kenya gibi Afrika ülkelerinde ABD yararına çalıştı.[6]
En sağ-kanat, sosyal demokrat işçi sendikaları bile apartayta (ırk ayrımcılığı rejimine) karşıyken, Güney Afrika devletiyle aktif olarak işbirliği yapan tek kuruluş Histadrut idi. Yüzde 51 hissesine Histadrut’un Koor Endüstrisi’nin ve yüzde 49 hissesine de South African Steel Corporation’ın (Güney Afrika Çelik Şirketi) sahip olduğu Iskoor çelik şirketi, Güney Afrika devletinin silahlı kuvvetleri için çelik imâl etti. Kısmen imâl edilmiş çelik, İsrail’den gemilere yüklenerek, apartayt devletinden elde ettiği ayrıcalıkla, gümrük ödemeyerek, Güney Afrika’ya giriyordu.[7]
Tadiran ve Soltam gibi diğer Histadrut şirketleri de aynı şekilde Güney Afrika’ya silah sağlama işine girmişlerdi.[8] Histadrut, gene, gerillaların girmesini engellemek üzere Güney Afrika/Namibya ile komşu Afrika ülkeleri arasında elektronik duvar oluşturmaya da yardım etmiştir.[9] Bu duvar, İsrail’in Batı Şeria’da kuracağı duvarın öncüsüdür.
Histadrut’un ekonomik önemi azaldıkça politik rolünün önemi artmıştır. Histadrut, Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu (International Confederation of Free Trade Unions) tarafından, tüm İsrail emekçilerinin temsilcisi olarak tanınmıştır. Uzlaşma ve barış taraflısıymış gibi ve İsrail toplumunun solunda görülür ve ülke dışındaki delegasyonu arasında her zaman en azından bir uysal Arap üyesi bulunur. Bu yüzden, Histadrut’un, Gazze’ye yapılan saldırıyı “İsrail’in tekrarlayan saldırılara karşı haklı bir meşru müdafaadan başka seçeneği yoktu”[10] diyerek desteklemesi insanlarda şok etkisi yarattı.
1948-Öncesi
Histadrut 1920’de, sonradan İsrail silahlı kuvvetlerine dönüşecek olan Siyonist Haganah terörist grubunu ve 1930’da, en yüce değeri İsrail devletinin gereksinimlerine cevap vermesinde yatan, anti-sosyalist Mapai yani İsrail İşçi Parti’sini kurdu.[11] Histadrut’un ilk genel-sekreteri David Ben-Gurion, 1935’te, beklemede olan Siyonist hükümetin Yahudi Acentası’nın (Jewish Agency) başkanı ve 1948’de de İsrail Devleti’nin başbakanı oldu.
Histadrut, 1920’de, başlıca iki Siyonist emekçi partisi tarafından, General Confederation of Hebrew Labor (Musevî Emekçileri’nin Genel Konfederasyonu) olarak kuruldu. Histadrut’u kuran bu iki parti, Hapoel Hatzair (Genç emekçiler) ve Achdut Ha’Avodah’tır (Emekçi Birliği). Histadrut, başlangıcından beri Arap emekçileri dışlamış ve böylece ulusal dışlama taraftarı olarak işçi dayanışmasını reddetmiştir.
Histadrut’un başlıca görevi üyelerinin ücret ve durumlarını savunmak değil, Filistin’in kolonileştirilmesiydi. Bir Yahudi burjuvazisinin yokluğunda bu burjuvazi yerine geçmek zorundaydı. The Jewish Chronicle (Londra) editörü merhum William Frankel’in tasvir ettiği gibi, Histadrut kapitalist bir sendika idi.[12]
Şirketleri arasında Tnuva (süt ürünleri), Solel Boneh (yapı ve inşaat), Koor (imâlat), Hamashbir (gıda kooperatifleri) ve Hapoalim Bankası bulunmaktadır. Bu girişimleri idare etmek üzere bir holding şirketi olan Hevrat Ovdim’i kurmuştur. Bu holding, 1966’dan sonra bile %100 Yahudi kontrolu altındaydı.
Histadrut: bir apartayt sendikası
1920’de, Filistin’deki Siyonist ekonomi altında işsizlik oranı büyüdüğünde, Histadrut, Yahudi emeğini (Avodat Ivrit) ve Yahudi ürünlerini (Totzeret Haaretz) teşvik edici bir kampanya başlattı. Aslında, bu, Arap emeğini ve ürünlerini boykottu. Solel Boneh’in eski müdürü David HaCohen, bunun ne demek olduğunu şöyle izah ediyor:
“Benim işçi sendikam olan Histadrut’a Arap’ları kabul etmeyeceğim gerçeğini savunmak için Yahudi sosyalizmi konusunda arkadaşlarımla kavga etmek zorunda kaldım; ev kadınlarına Arap dükkânlarından alışveriş yapmamaları gerektiğini telkin etme konusunda kavga etmek zorunda kaldım; Arap işçilerin oralarda işe girmelerini önlemek amacıyla meyve bahçelerinde nöbet tutmamız gerektiği gerçeğini savunmak için kavga etmek zorunda kaldım… Arap domatesleri üzerine gazyağı dökmek için; Arap ürünleri satın alan Yahudi kadınlara marketlerde saldırmak ve satın aldıkları Arap yumurtalarını yerlere atıp ezmek için… kavga etmek zorunda kaldım…bir Arap’tan düzinelerce dunum [toprak] satın almaya izin varken, Tanrı korusun bir tek Yahudi dunumun [toprağın] Arap’lara satışı yasaklanmıştı; kapitalizmin cisimleştiği Rothschild’ı bir sosyalist olarak kabullenmek ve onu ‘hayırsever’ olarak tanımlamak -bütün bunları yapmak hiç de kolay değildi.”[13]
1944’te, “Yahudilere has Tel Aviv kentinde bir kafede birkaç Arap işçinin işe alındığı söylentisi binlerce kişinin toplanmasını ve gösteri yapmalarını provoke etti. Siyonist İşçi Sendikası Federasyonu Histadrut’un her üyesi: (1) ‘Yahudi Emekçileri İçin’ -Arap işçilerin çalıştırılmasını önlemek için gözcüler oluşturmak amacıyla ve (2) ‘Yahudi Ürünlerini Teşvik İçin -Arap ürünlerini boykot etmeye- zorunlu olarak iki levi ödemeye mecbur tutuldular.'”[14]
Filistin’de Siyonist projenin yürüyeceği yolu belirleyen Histadrut idi. Bu proje, ba
şından beri Filistinlileri dışladı, ilk önce ekonomiden ve daha sonra da topraklarından attı. Ben-Gurion’un “karışık işçi bulundurmanın kötülüğü”nden bahsedip dil uzatmasından da anlaşılacağı üzere, sınıf savaşı, ‘Arap emekçilerine karşı savaş’ olarak yeniden belirlendi.[15] Histadrut’un kırmızı bayraklarını sosyalistlerinkiyle yanlışlıkla karıştıranlara Ben-Gurion’un izahatı şöyleydi: “Yahudi Emekçiler’in aklında, maruz kaldıkları maddî ve politik kayıplarla birlikte ortaya çıkan anlaşmazlıkları tamir etmekten başka bir şey yok. Onlar için bizim neslimizin en yüce hedefi yeniden inşa ve Aliyah’tır [Filistin’e göç]. …Bu hedef Yahudi Emeği olmadan anlamsızdır.”[16] Ben-Gurion, tipik bir sömürgeci lûtfuyla, Arap çalışanların Yahudi çalışanlar arasına karışarak “sahte bir kültür” kazandıklarını söylüyordu.[17]
Emekçi sınıfın rolü ulusal bir roldü: Yahudi devletini kurmak; “Aslında sosyalizmin kendisi asla bir hedef olmayıp, yalnızca ulusal hedefleri ilerletmek için bir araçtı.”[18] Ben-Gurion, “sloganı sınıftan ulusa çevirme oyununu oynadı…her iki bakış açısı da emeğin rolünü ulusal bir rol olarak görüyordu.”[19]
Siyonizm çok geçilmiş bir yoldan yürüyordu. Güney Afrika’daki Boer trek ve Amerika’nın sömürgeleştirilmesi gibi tüm yerleşimci sömürge projeleri, müşterek çabalarla başladı. Özel sermaye ancak yerli halkın tehdidi ortadan kaldırıldıktan sonra operasyonlarını gerçekleştirebilirdi.
Filistin’deki yerleşimciliğin babası ve ırkçı bilimlerin ateşli savunucusu Arthur Ruppin’in dedikleri şöyleydi: “Kesinlikle söyleyebilirim ki, Filistin’de, işadamları için en çok kâr getiren girişimler ulusal olarak çabaya değmeyecek kadar kârsızdır ve tersinden söyleyecek olursak, işadamları için en az kâr getiren girişimlerin çoğu yüksek bir ulusal değere sahiptir.”[20]
Yalnızca Yahudi emekçilerinin çalıştırılması mümkün olmayan, devlete has işletmeler gibi işyerlerinde, Histadrut, Güney Afrikalı meslektaşları gibi, Yahudi çalışanlar için yüksek ücret kampanyası başlattı. İngilizler bu talebi reddetse de, pratikte herhangi bir becerisi olmayan işçiler için Yahudi veya Arap olmasına göre dört değişik ödeme oranı geliştirildi.[21] British Transport ve General Workers’ Union (Genel İşçi Sendikası) lideri ve eski İngiliz dışişleri sekreteri Ernest Bevin empatikti: “Hayır, biz kesinlikle iki türlü ücrete karşı olurduk,” diyordu.[22] Fakat Siyonist Emek hiyerarşisinde Ben Gurion’un etkili yardımcısı Berl Katznelson’a göre, eşitlik, “yalnızca Yahudi emeği kavramını cezalandırmak için kullanılan bir kırbaçtı.”[23]
Demiryolları, Posta ve Telgraf Çalışanları Sendikası (The Union of Railway, Postal and Telegraph Workers – URPTW) hem Yahudi hem Arap üyelerin bulunduğu, politik solun yerini sağlamlaştırdığı bir sendikaydı. Histadrut, Arap işçileri ayırıp onları ayrı bir ulusal bölümde toplamak üzere, bu sendikayla ortak olma yolları arayışına girdi.[24] Oluşturulan bu Araplara ait bölüme geçen Araplar, Histadrut’un Yahudi işçi politikasına olduğu gibi Siyonizm’ine de karşıydılar. 1924’de Hayfa’daki bir toplantıda, sendika eylemcisi Elias Asad, Arap işçilerin, nasıl “üyelik kartı üstündeki ‘Yahudi İşçi Sendikası’ cümlesini gördüklerini ve bunun hangi amaca hizmet ettiğini anlayamadıklarını” aktarıyor. “Bütün yoldaşlara ‘Yahudi’ kelimesini kaldırmalarını söyledim. Eğer kabul ederlerse aramızda güçlü bir bağ olacak ve Araplar’ın tümü de bize katılacak. Bir ulusal işçi organizasyonuna katılmayı reddeden ilk kişi ben olurdum…”[25]
İronik olarak, 1923’ün sonunda, Arap Demiryolu Çalışanları Klübü liderleri, İngiliz Manda Hükümeti’ne, Filistinli Arap İşçi Derneği (Palestinian Arab Workers’ Society -PAWS) adında bir işçi örgütü kurmak istediklerini iletince, Histadrut, bunun tanınmasına karşı lobi faaliyeti yürüttü ve bunu ayrılıkçılıkla ve Yahudileri dışlayıcı olmakla ve böylece işçi dayanışmasının ruhuna aykırı olmakla suçladı![26]
1936’da, Filistin’deki Arap işçileri, işçi tarihindeki en uzun grevlerden biri olan ve altı ay süren bir genel greve gitti. Bu, Histadrut’a, grevdeki Arap işçilerini Yahudi işçilerle değiştirme fırsatını verdi. Jewish Agency (Yahudi Acentası) ve Histadrut, İngiliz otoritelerinin desteğiyle, grevlerle kaplanmış olan Hayfa limanına alternatif olarak Tel Aviv limanlarını kurdular. Bir işçi sendikası olmak şöyle dursun, Histadrut, grev kırıcılığı yapan bir organizasyondu.
Histadrut ve Siyonist İşçiler (Labor Ziyonizm) liderleri, kendilerini, dürüst ve yüce idealistler olarak tarif ediyorlardı. Gerçekte ise Ben-Gurion ve diğer liderler işçi elit tabakasının yaşadığı hayatı yaşıyor, tatile yurt dışına gidiyor ve büyük apartman dairelerinde oturuyorlardı. Aldıkları ücret sıradan bir işçininkinden hayli yüksek olmakla kalmayıp aynı zamanda Histadrut’un fonlarından 1926’da sessizce silinen miktarlarla kendilerine yüksek meblâğlar ödünç vermişlerdi.[27] Ben Gurion’un borcu, sıradan bir işçinin bir yıllık ücretine eşitti.
Histadrut kendini devam ettiren ve seçimlerin yapılmasını engelleyen bir elit tabakası tarafından yönetiliyordu. Histadrut’un ikinci ve üçüncü kongreleri arasında dört, üçüncü ve dördüncü kongresi arasında altı ve dördüncü ve 1942 yılında yapılan beşinci kongresi arasında dokuz yıl vardı. 1936’dan 1947’ye kadar Histadrut İcra komitesi üyesi ve daha sonra Eğitim Bakanı olan Zalman Aranne, kuralın “yıllarca seçim yapılmaması ve yapıldığı zaman da, oy verenlerin biz olmamasıydı. Bir atama komitesi oy vermekteydi,” demektedir.[28] Bugün, son kongre toplantısından yedi yıl geçmesine rağmen, delegelerin yüzde 10’undan azı doğrudan seçilmiştir. Frankel’in belirttiği gibi, Histadrut Kongre’lerine delegeler, parti listelerinden, özellikle de Siyonist partilerden atanmaktaydı. Lider kadrosu seçilmekte ve “ulusal seçimlerde, oy verenlerin, kendilerini temsil edecek kişilerin seçilmesinde hiçbir söz hakkı olmamaktaydı.”[29]
1948 Sonrası Histadrut
1948 ve 1966 yılları arasında, İsrail’de yaşayan Filistinliler askerî idare tarafından yönetiliyordu. Histadrut’un Mapai hükümetlerinin askerî idaresine duyduğu yakınlık nedeniyle Histadrut, Arap işçilere pek sempati ile bakmıyordu. Şimdiye kadar Arap işçiler hep oportünistler ve işbirlikçiler olarak görülmüşlerdir.[30]
1959’daki Histadrut Kongresi, Arapları işçi olarak kabul etme kararı aldı. Ancak Araplar, (daha sonraları ikiyüzlülükle Entegrasyon Departmanı adı verilen) ve bir Yahudi tarafından yönetilen bir bölümde tutuluyorlardı. 1966’da, Histadrut, adını İsrail Topraklarındaki İşçilerin Genel Konfederasyonu (General Confederation of Labor in the Land of Israel) olarak değiştirdi. “İsrail Toprakları” sözcüğü, en azından tarihî Filistin’in tüm topraklarını içeren ve İsrail’in din tarafından sahip olduğu söylenen topraklara atfedilmiş daha yumuşatılmış bir sözcüktür. İsrail Komünist Partisi Rakah’ın çözüm olarak getirdiği, ismin, İsrail Emekçileri Genel Federasyonu (General Federation of Labor in Israel) olarak değiştirilmesi teklifi reddedildi.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler, İsraillilerin “İsrail Toprakları”nda olduğunu iddia ettikleri yerlerde oturuyor olsalar da, Yahudi yerleşimcilerden farklı olarak, Histadrut’a bile üye olamıyorlar.[31] Ancak pek çok Filistinli, ilk İsrail yerleşimcilerinin çoğunun evlerini inşa eden Histadrut’un inşaat şirketi Solel Boneh için çalışmıştır.[32] Filipinler ve diğer ülkelerden gelen göçme
n işçiler de Histadrut’a üye olamazlar.
İsrail kurulmadan önce de sonra da sınıf mücadelesi Histadrut için lânetlenmiş bir konuydu. 1951’deki denizcilerin grevinde, grevciler Histadrut’un desteğiyle askere alındı. En militan işçilerden bazıları 1920’lerdeki öncülleri Gdud Avodah işçi gruplarındakiler gibi, Siyonizmle bağlarını kopardı. 1920’lerde Ben-Gurion, Gdud Avodah’ı, açlığa sürükleyerek ona boyun eğdirdi.[33] Fakat bu, kural değil istisna idi. Denizcilerin grevi, gemilerin İsrail devlet güçlerine karşı kullanılması açısından İsrail’in yaşadığı en şiddetli grevdi.
1969’da Ashdod limanı işçileri grevinde Histadrut, Yahudi grevcileri, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) başlıca fraksiyonu olan Fetih’in ajanları gibi “terörist” ve “sabotajcı” olmakla suçladı. Fakat bir Histadrut mahkemesinde yargılanan militanların mahkemesi geri tepti ve bir karara varılmadan bitirildi.
Şubat 1976’da, Galilee’nin binlerce Arap vatandaşı, topraklarına sahip olma hakları için ve kamulaştırmalara karşı gösteri yaptı. Mart 1976’da, Arap liderleri genel grev çağrısı yaptı. Karşılığında, Hayfa’daki Histadrut İşçi Konseyi aktif olarak greve itiraz etti. Filistinlilerin Toprak Günü olarak adlandırdıkları 30 Mart’a damgasını vuran bir olayla, altı Filistinli, polis ve İsrail ordu güçleri tarafından vurularak öldürüldü.
Histadrut’un işveren olduğu başlıca işyerlerinde, güvenliği ilgilendiren askerî hizmetlere ait endüstrilerde -silah, petrol, kimya, elektronik, havacılık, denizcilik, hava yolları, elektrik, gaz, telekomünikasyon gibi…- Araplar çalıştırılmıyordu. Araplar, “güvenliği tehdit edici unsur” olarak görülüyorlardı. Bu sistematik ırkçı ayrımcılık bugüne kadar gelmiştir.[34] Bu, devlet şirketlerinde çalışanların yalnızca %0.8’inin Arap olması ve 2004’te İsrail’deki memurların yalnızca yüzde 5.5’inin (bunların da %56’sı yalnızca sağlık bakanlığındadır) Arap olduğu gerçeğinde de yansımasını bulur.[35]
Arap işçilerin tüm İsrail endüstri bölümlerinden ihraç edilmesi, derisi renkli insanlara çıkarılan engellerle aynıdır. Histadrut bilinçli olarak Arap kent ve köylerinde yatırımlar yapmamış ve fabrikalar kurmamıştır. Histadrut yalnızca onların sendikası olmamakla kalmamış aynı zamanda Arapların işe alınmamasının ve yoksulluğunun da başlıca nedeni olmuştur (bu durum bugüne kadar sürmüştür). Ulusal Sigorta Enstitüsüne göre, Yahudi İsraillilerde yüzde16 olan yoksulluk sınırının altında yaşama oranı İsrailli Arap vatandaşlarda yüzde 52’dir.[36] Bir işte çalışan Arapların hemen hemen yarısı düşük-ücretli imâlat, inşaat ve perakende ticaret işlerinde çalışmaktadırlar.
1985’te İzhak Shamir ve Şimon Peres’in İstikrar Plânı dahilinde ABD ve İsrail’in serbest ticaret anlaşması imzalamaları, işçi pazarında “esnekliği” getirdi ve küreselleşmenin gelmesi için yolları açtı. 1991’de, yüzlerce Histadrut şirketini barındıran bir holding şirket olan Koor Industries, Histadrut’un borçlarını azaltmak için satıldı. 1994’te Haim Ramon’un genel sekreter olarak seçilmesi, mirasın, Histadrut endüstrilerinin sahibi Hevrat HaOvedim’e intikal etmesine yol açtı.[37] 1994’te Histadrut’un adı, Yeni Histadrut olarak değiştirildi.
2000’de ikinci Filistin intifadasının patlak vermesinden sonra Arapların kitle halinde işten çıkarılmasında veya 2003’te Ölü Deniz’deki Nirvana Otel’de Arap ve Yahudi çalışanlar arasında çıkan bir anlaşmazlıkta, İsrail’de Arapça resmî dil olarak kullanıldığı halde, işçilerinin turistlerin önünde Arapça konuşmalarını yasaklamayı reddettiği için bir Arap müdürün işten atılmasında olduğu gibi, Histadrut, Arap işçilerin ırk ayrımcılığına karşı verdikleri mücadeleyi asla desteklemedi. Aynı şekilde Histadrut, 2004 yılında McDonald’s’ın İsrail politikası gereği aldığı, lokantalarında Arapça konuşulmasına izin verilmemesi kararı hakkında veya 2004’te [İsrail Parlamentosu] Knesset’teki bir bina inşaatında, Arap işçilerin kasklarının, acil bir durumda öldürülmelerini kolaylaştırsın diye kırmızı bir X harfiyle boyanması olayında olduğu gibi, hiçbir şey yapmadı.[38]
İşgal, Histadrut ve Filistinli İşçiler
İşgal altındaki topraklarda çalışan Filistinli işçilerin sömürülmesi, İsrail kabinesinin Ekim 1970’te aldığı bir kararla kurumlaştırıldı. Buna göre Filistinli işçilerin işe alınmalarını askerî idare yönetecekti. Ücretlerini Ulusal İsdihdam Servisi (National Employment Service) dağıtacaktı. Bu düzenlemenin içinde olanlardan biri de Histadrut idi. Ulusal Sigorta’dan yararlanma yalnızca üç alanda olası idi: iş kazaları, işverenin iflas etmesi ve çocuğun bir İsrail hastanesinde doğması halinde verilen bağış. Filistinli işçilerin ücretlerinin yüzde 10’u, işgal altındaki topraklarda yaşayan nüfusun gûya toplumsal ve kültürel hizmetlerinde kullanılmak üzere özel bir “Equalization Fund- Eşitleştirme Fonu”na aktarılmaktaydı. Gerçekte, bu para işgalci güçleri finanse etmekte kullanılıyordu. Filistinli işçiler, işsizlik, malûliyet ücretleri, emeklilik maaşları, her çocuk için verilen aylık gelir veya meslek eğitimi almıyorlardı.
İlâveten her Filistinli (erkek veya kadın) ücretinin yüzde birini aidat olarak Histadrut’a vermek zorundaydı. Bunun karşılığında Filistinli işçiler hiçbir hizmet görmedikleri gibi şimdi, bir propoganda hilesi olarak, bu paranın bir kısmı Palestinian General Federation of Trade Unions – Filistin İşçi Sendikaları Genel Federasyonu’na iade edilmiştir. Histadrut, İsrail istihbarat gizli servisi Shin Bet, çalışma izinlerini, Filistinli işçileri işbirliği yapmaya zorlamak için kullandığında ve buna itiraz edenler bir kara listeye alınıp iş izinleri iptal edildiğinde de hiçbir şey yapmadı.[39]
Son on yılda, İsrail’de yeni işçi örgütleri filizlendi. Bunlardan bazıları: Kav La’Oved (Worker’s Hotline-[İşçi İmdat]), Commitment, Center for Aid to Foreign Workers (Yabancı İşçilere Yardım Merkezi), Sawt el-Amel ve Workers Advice Center’dır (İşçi Danışma Merkezi). Siyonist bir kurumla ilişkisi olmayan ve tüm işçileri kapsayacak olan yeni bir sendikanın temeli olarak hizmet verecek olanlar bu kesimdir.
The Electronic Intifada, 10 Mart 2009
Editörün notu: Bu makale, orijinalinde, yanlış olarak,1985 Stabilization Pact’ın (1985 Stabilizasyon Paktı’nın), Benjamin Netanyahu hükümeti sırasında toplandığını belirtmiştir. Düzeltilerek, aslında İzhak Şamir ve Şimon Peres hükümetleri sırasında olduğu belirtilir.
Tony Greenstein, bir sendika eylemcisi, UNISON ve Brighton & Hove Trades Council and Secretary of Brighton & Hove Unemployed Workers Centre üyesi ve burada iş danışmanı olarak çalışmaktadır. Sosyalist ve anti-Siyonist www.azvsas.blogspot.com. sitesinin yöneticisidir.
Dipnotlar:
[1] Observer, 24 January 1971, alıntılayan Uri Davies, Utopia Incorporated, Zed Pres, s.142.
[2] Moed, Histadrut Department of Culture and Education, 1963, s.3, alıntılayan Arie Bober (ed.), The Other Israel: The Radical Case Against Zionism, s.125.
[3] Moshe Pearlman, Ben-Gurion Looks Back in Talks with Moshe Pearlman, Weidenfeld & Nicholson, 1965, s.51.
[4] Sawt el-Amel, “Seperate and Unequal: The History of Arab Labour in pre-1948 Palestine and Israel.” Aralık 2006, s.16.
[5] Benjamin Beit Hallahmi, The Israeli Connection, I B Tauris & Co. Ltd., s.39.
[6] Haim Hanegebi, Moshe Machover, Akiva Orr, “The Cl
ass Nature of Israeli Society,” New Left Review, Ocak-Şubat 1971, Pluto Pres, s.11. Aynı zamanda bakınız: Confidential US State Department Central Files, PALESTINE-ISRAEL.1960-January 1963. INTERNAL AFFAIRS. Sayılar: 784, 784A, 884, 884A, 984 ve 984A, ve FOREIGN AFFAIRS. Sayılar: 611.84, 611.84A, 684 ve 684A. Proje Koordinatörü Robert E. Lester. Talimatnameyi derleyen: Blair D. Hydrick. Ulaşma: 8 Mart 2009.
[7] Sunday Times Review 15 Nisan 1984, James Adams, The Unnatural Alliance, Dörtlü. Kitaptan alıntılar, Sunday Times tarafından seri haline getirilmiştir.
[8] Jane Hunter, Israeli Foreign Policy, South End Pres, 1987, s.62.
[9] Uri Davies, Israel: Utopia Incorporated, Zed Pres, s.97.
[10] “Histadrut Statement on the Situation in Southern İsrael and Gaza,” 13 Ocak 2009.
[11] Zeev Sternhell, Founding Myths of Zionism, Princeton University Pres, 1998, s.180.
[12] William Frankel, Israel Observed, Thames & Hudson, 1980, s.183-186.
[13] David Hirst, The Gun and the Olive Branch, Nation Boks, 2003, İkinci baskı, s.185, alıntılayan Haaretz, 15 Kasım 1969.
[14] Nathan Weinstock, Zionism: False Messiah, Ink Links LTD, 1979, s.184.
[15] David Ben-Gurion, Rebirth and destiny of Israel, Philosophical Library, 1954, s.74.
[16] Aynı eser, s.79.
[17] Aynı eser, s.53.
[18] Zeev Sternhell, s.177.
[19] Noah Lucas, Modern History of İsrael, Weidenfield & Nicholson, 1975, s.49-50.
[20] Walter Lacquer, A History of Zionism, Holt, Rinehart & Winston, s.151, alıntılayan Arthur Rupin, Building Israel, Selected Essays, 1907-1935, Schocken Boks, 1965, s.47-9.
[21] Gabriel Piterberg, The Returns of Zionism, Verso, 2008, s.77.
[22] Josef Gorni, The British Labour Movement & Zionism 1917-48, 1983, Frank Cass, s.95.
[23] Zeev Sternhell, s.157.
[24] Piterberg, s.72-73.
[25] Sawt el-Amel alıntılayan Zachary Lockman, Comrades and Enemies: Arab and Jewish Workers in Paletsine, 1906-1948, University of California Pres, 1996, Bölüm 3: The Railway Workers of Paletsine (I): The Struggle for Arab-Jewish Unity, 1919-1925 ‘Struggling for Unity.’
[26] Aynı eser.
[27] Sternhell, s.295-7, 295.
[28] Sternhell s.271, 273.
[29] Frankel, s.186.
[30] Sawt el-Amel adı geçen eserden alıntı. s.19.
[31] Michael Shalev, “The Labor Movement in İsrael: Ideology and Political Economy,” The Social History of Labour in the Middle East‘de, editörü: Ellis J. Goldberg, Westview, 1996, s.4: ” İsrail’in 1967-öncesi sınırları dahilinde çalıştırılan işgal altındaki Filistinli işçi sınıfın çoğunluğunun Histadrut’a para ödemesi yasal olarak mecbur tutulurken, vatandaş-olmadan işgal altındaki topraklarda ikamet edenlere, üye olmaları hiçbir zaman teklif edilmemiştir. Aynı zamanda, Histadrut, seçim bölgelerinde, saflarını çalışmayanlara çok cömertçe açmaya da heveslidir. Yahudi yetişkinleri arasında yapılan kamuoyu yoklamaları, kendi işini kurmuş olanların en azından yarısının Histadrut üyesi olduklarını göstermektedir.”
[32] Jewish Chronicle, 7 Ocak 1983.
[33] Sternhell s.198-216. Aynı zamanda bakınız: Gdud Ha’avodah (Labor Brigade)’de “The Left”e ve 1928’e kadarki Filistin Komünist Partisi, Anita Shapira, Zionism Vol. 1, Massada Publishing Co. Ltd., Tel Aviv University, 1975, s.127-156.
[34] Emmanuel Farjoun, “Class Divisions in Israeli Society,” Khamsin, no. 10, 1983, s.31-35.
[35] Sawt el-Amel alıntılayan Sikkuy, “Sikkuy Report 2004-2005.”
[36] Sawt el-Amel, s.2.
[37] Jewish Virtual Library entry, “Hevrat Ha-Ovedim,” 1 Mart 2009’da alındı.
[38] Sawt el-Amel, s.21.
[39] B’Tselem, “Poalei Tzion: Violations of the Human Rights of Workers from the Territories in Israel and the Settlements,” 1999 (Hebrew).
[Bu yazı Electronic İntifada sitesindeki İngilizcesi‘nden Hatice Aksoy tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir.]