Viyana başta olmak üzere Avusturya’nın pek çok şehrinde dün (20 Nisan 2009, Pazartesi) okul boykotu vardı. Junge Welt Avusturya’daki gençlik örgütü “Devrim”in sözcülerinden ve aynı zamanda bugün başlayan okul boykotlarının örgütleyicilerinden olan Roland Birke ile görüştü. Bu pazartesi Viyana başta olmak üzere Avusturya’nın pek çok kentinde okul boykotu başlıyor. Öğrencileri sokağa çıkmaya iten nedenler neler? […]
Viyana başta olmak üzere Avusturya’nın pek çok şehrinde dün (20 Nisan 2009, Pazartesi) okul boykotu vardı.
Junge Welt Avusturya’daki gençlik örgütü “Devrim”in sözcülerinden ve aynı zamanda bugün başlayan okul boykotlarının örgütleyicilerinden olan Roland Birke ile görüştü.
Bu pazartesi Viyana başta olmak üzere Avusturya’nın pek çok kentinde okul boykotu başlıyor. Öğrencileri sokağa çıkmaya iten nedenler neler?
En başta gelen dolaysız neden, Eğitim Bakanı Claudia Schmidt’in öğretmenlere yönelik haftada iki saat ücretsiz zorunlu çalıştırmaya yönelik hazırlıkları. Şu anda öğretmenler haftada 21 saat zorunlu olarak derse giriyor. Geri kalan zaman ders öncesi hazırlık ve sonrasında yapılan çalışmalara ayrılıyor. Eğitim Bakanı’nın niyeti yalnızca öğretmenliğe değil genel olarak eğitim sistemine bir saldırı içeriyor. Halen 150 milyon Euro öğrencilerin okul dışındaki hazırlıkları için harcanıyor. Öğretmenlerin kişisel olarak öğrencilerine ayıracakları zaman azaldığında, okul dışında hazırlık için daha çok para harcanmaya başlanacak. Bu, eğitim sisteminin dolaylı olarak özelleştirilmesi olarak da görülebilir.
Buna karşı 2 Nisan’da Viyana ve Linz şehirlerinde bir okul boykotu gerçekleştirildi. Viyana’da yapılan gösteriye 3 bin, Linz’de gerçekleştirilen gösteriye ise 1500 öğrenci katıldı.
Bugün gerçekleştireceğimiz boykota Avusturya genelinde 10 bin öğrencinin katılmasını bekliyoruz. Hareketi politik olarak daha bilinçi bir hale getirmek için bir eğitim kongresi örgütlemeyi de hedefliyoruz.
Öğretmenlerin sosyal demokrat bakanın planlarına karşı direnişi, temel olarak muhafazakar Halk Partisi’ne (ÖVP) yakın duran Kamu Hizmetleri Sendikası tarafından savunuluyor. Bu sendika öğretmenlerin çıkarlarını temsil etme iddiasındayken diğer yandan bu taleplere karşı reaksiyon geliştiren bir güç olarak da ortaya çıkıyor. Öğrenci hareketi bu durum karşısında nasıl hareket ediyor?
Bu çelişkili çizgi genel olarak memur sendikalarında da sürüyor. Ama sendika engellemeye çalışsa da öğretmenlerin örgütlediği grevlere katılım %95 oranında. Son gelişmelerde yaşlı öğretmenlerin fazla ders saatlerinin ellerinden alınması ve daha genç yaştaki öğretmenlerin görevlendirilerek onlara ödeme yapılması yönünde öneriler geldi. Bu pratikte eğitim personeli içerisinde bir dağılım öngörüyor.
Sendika 23 Nisan’da ülke çapında bir eylem planlıyor. Öğretmenler ve öğrencilerin birlikte hareket edeceği eylemler örgütlenmesi zorunlu hale geliyor. Yine Halk Partisi’ne yakın bir öğrenci birliği de var. Bu örgüt de eğitim bakanlığı üzerinde baskı yapmak için PISA testlerini boykot etmişti. Biz bu yöntemleri kitlelerin dikkatini çekmek için pek de işlevi olmayan pasif mücadele biçimleri olarak görüyoruz.
Siz bunun yerine ne öneriyorsunuz?
Birliğimiz 4 talep formüle ediyor. Birincisi öğretmenler için planlanan fazla çalışma saatlerine karşı çıkıyoruz. İkincisi daha fazla öğretmen ve daha küçük sınıflar talep ediyoruz. Üçüncüsü orta okul, temel okul ve üniversite öğretmenliği gibi üçe ayrılan eğitim sisteminin ortadan kaldırılması. Ve dördüncüsü “Krizinizin bedelini biz ödemeyeceğiz” sloganından hareketle, bankalara ve şirketlere değil eğitime bütçe. Temel olarak zenginliklerin toplumsal dağılımı ile ihtiyaçları tam olarak karşılanan ilerici bir eğitim politikası talep ediyoruz.
İlerici bir eğitim politikasının temel öğeleri nelerdir?
İlerici bir eğitim politikasının temel öğesi olarak öncelikle herkes için eşit eğitim fırsatları yaratılmasını görüyoruz. Temel okullar konusundaki çalışma bu yönde bir adım olabilir ama yeterli olmaktan uzak. Eğitim sorunu her şeyden önce bir toplumsal köken sorunu. 30 OECD ülkesinden 21’inde temel okullar olmasına rağmen OECD, PISA Testleri sonucunda, bu ülkelerde eğitim sistemleri arasında büyük fırsat eşitsizlikleri ortaya çıktığını kabul etti. OECD verilerine göre elverişli olmayan toplumsal ilişkilerden gelen öğrenciler çok ciddi ayrımcılıklarla karşı karşıya kalıyor. Bizim için temel hedeflerden biri de toplumsal, sınıfsal karşıtlıkların yarattığı sorunların eğitim alanındaki sonuçlarını ortaya koymak.
[Junge Welt’teki Almanca orijinalinden Bülent Özçelik tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]