Yaklaşan yerel seçimlerde Halkın Hak Mücadelelerini savunan ve bu mücadeleyi ilerletme kaygısıyla oluşturulmuş alternatif bir programla sürece müdahil olan adaylar da yarışacak. İlçe, belde ve muhtarlık düzeyinde farklı mücadele pratikleri ve çatılar üzerinden çalışma yürüten bu adaylardan bazılarıyla; nasıl bir anlayış temelinde harekete geçtikleri, pratik olarak neler yaptıkları, karşı karşıya oldukları sorunlar ve çözüm önerileri […]
Yaklaşan yerel seçimlerde Halkın Hak Mücadelelerini savunan ve bu mücadeleyi ilerletme kaygısıyla oluşturulmuş alternatif bir programla sürece müdahil olan adaylar da yarışacak. İlçe, belde ve muhtarlık düzeyinde farklı mücadele pratikleri ve çatılar üzerinden çalışma yürüten bu adaylardan bazılarıyla; nasıl bir anlayış temelinde harekete geçtikleri, pratik olarak neler yaptıkları, karşı karşıya oldukları sorunlar ve çözüm önerileri üzerine konuştuk.
Hatay’ın Dursunlu beldesinde kurulan Dursunlu Halk Meclisi’nin belediye başkan adayı İsmail Altınöz ve Halk Meclisi sözcüsü Eylem Mansuroğlu; Mersin’de sancılı bir süreçten sonra oluşturulan sol birliğin Yenişehir belediye meclis üyesi adayı Ulaş Korkut; Ankara Mamak’tan belediye meclis üyesi adayı olan, Mamak barınma, su ve ulaşım hakkı mücadelelerinin örgütleyicilerinden Yusuf Sağlık sorularımızı yanıtladı. Bu söyleşilerin altında Manisa Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu’nun çalışmalarını anlatan bir yazıya ve Halkevleri Örgütlenme Sekreteri Samut Karabulut’la yapılan “Halkevleri’nin yerel seçim tavrı” söyleşisine de yer verdik.
DURSUNLU HALK MECLİSİ
Hatay’ın Dursunlu Beldesi Belediye Başkan Adayı İsmail Altınöz ve Halk Meclisi sözcüsü Eylem Mansuroğlu ile söyleşi
Sayın Altınöz kendinizi tanıtır mısınız?
İsmail Altınöz: Doğma büyüme Dursunluluyum. 1970 yılında dağ yamacına kurulu olan beldemizde dünyaya geldim. İlköğretimden liseye kadar eğitim-öğretim hayatım merkeze bağlı okullarda geçti. Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni İnşaat Mühendisi olarak 1992’de bitirdim. 2001 krizine kadar kendi mesleğimi değişik şirketlerde icra ettim. Kriz yüzünden işten çıkarılmamla beraber kardeşlerimle beraber tekstil işiyle uğraşmaya başladım, halen tekstil alnında toptancılık yapmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü her ne kadar başbakanımız “kriz bizi teğet geçti” dese de ne bizi ne de bizim gibileri teğet geçti. İki çocuğum ve eşimle beraber beldemizde ikamet ediyorum.
Diğer parti adaylarına göre farklı bir çıkışınız oldu. Adaylık sürecinizi anlatabilir misiniz?
Evet, haklısınız diğer parti adaylarına göre ciddi bir farkımız var. Adaylığım, oluşturduğumuz Halk Meclisi’nin kararıdır. Bütün partilerin bir şekliyle seçim programında yer alan ama bugüne kadar yaşamda karşılığını görmediğimiz halk meclisini kurmakla bu süreci başlatmış olduk. Temel niyetimiz halkı yaşadığı yerde 5 yılda bir sandığa giden seçmen olmaktan çıkartıp yerel yönetimlerde söz yetki ve karar hakkının olmasını sağlamaktı. Meclis ilk olarak yerel yönetim için şartlarını oluşturdu, ardından bu şartların hayata geçirebilmek için seçime katılma kararı aldı. Benim adaylığım da bu süreçte belli oldu. Meclisin ortak kararı olarak benim Başkan adayı, diğer arkadaşlarımızın da meclis üyeleri olması netleşmiş oldu. Seçime katılabilmek için siyasi bir parti ile beraber hareket etmek gerekiyordu. Bizler de yerel yönetim anlayışımıza uygun, birlikte hareket edebileceğimizi düşündüğümüz Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin yöneticileriyle görüştük. Partili dostlarımızla yaptığımız görüşmelerin ardından çalışmalarımız Özgürlük ve Dayanışma Partisi’yle devam etti.
Dursunlu Halk Meclisi’ni oluşturduğunuzu söylediniz. Bizlere bu konuda daha fazla bilgi verebilir misiniz?
İsterseniz bu soruyu meclisimizin sözcüsü Eylem Mansuroğlu yanıtlasın.
Tabii buyrun…
Eylem Mansuroğlu: Ben de başkanımız gibi Dursunlu’da yaşıyorum. 2003 yılında kurduğumuz Hatay Halkevi’nde bu dönem başkanlık görevini yapıyorum. Halk Meclisi’ni oluşturmak için belde sakinleriyle beraber epeydir çalışmalar yürütüyoruz. İşyerimizden ülke yönetimimize, kültürel üretimimizden beldemizin yönetimine dek hayatımızın her alanında tek söz ve karar sahibi haline gelebilmemiz, halkın çıkarları olan politikaları ortaklaşa belirleyebilecek yönetim organlarını oluşturmamızdan geçiyor. Yaşam alanlarımızın halkın çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmesi için de tek yol, politikayı politikacıların tekelinde, yönetmeyi yöneticilerin tekelinde bir uğraş olmaktan çıkaracak, üretenlerle yönetenler arasındaki ayırımı ortadan kaldıracak organların yaratılmasından geçiyor. Çünkü üretenlerin çıkarlarını savunan ve yaşama geçiren politikaların uygulanması ancak, üretenler aynı zamanda yöneten de olduklarında mümkündür.
Bu çerçevede belde yönetiminde halkın çıkarlarını temsil eden bir yönetim organı, her şeyden önce şimdiye dek beldeye egemen olan toplumsal ilişkilere karşı bir müdahale aracı olacaktır. Bu yerel iktidar kurumları, halk tarafından üretilen tüm değerler ve beldenin kamusal varlıklarının halkın ortak çıkarları doğrultusunda yönetilmesinde söz ve karar sahibi olacak. Böyle bir yönetim organının temel ilkesi ise, bugün çeşitli iktidar organları arasında dağılmış olan yasama, yürütme, yargı, güvenlik vb., faaliyetlerin kent halkı tarafından gönüllü biçimde üstlenilmesi ve faaliyetlerin tümünün doğrudan denetime açık olmasıdır.
Bu minvalde belde faaliyetlerinin halkın doğrudan denetimine tabi kılınmasını sağlayacak en önemli araçlar mahalle, site v.b. birimlerde oluşturulacak meclislerdir. Mahalle, semt, bölge meclisleri halkın kendi yaşam alanlarıyla doğrudan ilgili sorunlarda ortak karar üretme araçları haline gelecek, aynı bölgede yaşayan belde halkının birbirlerinden ayrı ayrı yaşadıkları çeşitli sorun ve taleplerin ortaklaştırılması; bu sorunlar karşısında ortak bir dayanışma ağı örülebilmesinin zeminleri haline gelecektir.
Sayın Mansuroğlu, Meclis’in kuruluş amacına dair bilgi verdi. Siz de Meclis’in hareket noktalarına dair bilgi verebilir misiniz?
İsmail Altınöz: Öncelikle kurduğumuz Meclis’in mevcut sistemin yarattığı toplumsal parçalanma karşısında ortak toplumsal iradenin yaratılmasının temel taşlarından biri olabilmesi için uğraşmak gerektiğini düşünüyorum.
Hareket noktası sorusuna gelirsek; bu soruyu ilkelerimizi sizlerle paylaşarak cevaplamak isterim. İlk olarak meclisimizde ortalama on bin kişinin yaşadığı beldemizde her yüz kişiyi temsil edecek seçilmişlerle parmak demokrasisi yerine doğrudan demokrasi uygulanacaktır. Seçilmişler her an geri çağrılabilecektir. Halk meclisleri her türlü ırk, dil, din, mezhep ve cinsiyet ayrımcılığına karşı olacaktır. Neoliberal politikalar karşısında halkın haklarını savunacak ve koruyacak bir programa sahip olup, özelleştirme, taşeronlaştırma, dilencileştirme ve gericileştirmeye karşı olacaktır. Halk meclisleri mahallelere yönelik hizmet ve yatırımlarda söz sahibi olacak, gerektiğinde ortak çalışma ve üretim mekanizmalarını seferber edecek, işe alımlarında kontenjana sahip olacaktır. Halk meclislerinde kadın kotası uygulanacak, etnik ve mezhepsel köken farklılıklar meclislerde temsil olanağına sahip olacaktır. Yöneticilerin yürüttüğü faaliyetler konusunda sürekli bilgi akışı sağlanacak, gündelik yaşama, çeşitli projelere ve semtin geleceğine ilişkin kurultaylar düzenlenecek, önemli kararlar için mutlaka referanduma başvurulacaktır.
Seçim çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz
? Halka nasıl ulaşıyorsunuz?
Beldemizde bugüne kadar seçim çalışmaları köylerde yapılan muhtarlık çalışmalarından farklı yürütülmüyordu. Büyük aile ilişkileri olan seçimi kazanıyor. Seçimlerde görmeye alışık olduğumuz bayrak, tanıtım broşürleri, afiş vb materyaller bugüne kadar kullanılmadı. Başkan, Alevi dedesiyle birlikte ailenin ihtiyar heyetlerine gider söz alır, karşılığında ya imar izni ya kat hakkı ya da yolun bahçesinden geçmeyeceğinin sözünü verir.
İlk çıkışımız seçim bürolarımızı açmamızla oldu. Seçim bürolarımızın açılışına davet ettiğimiz ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu ve Başkan yardımcısı Alper Taş’la birlikte ilk sözümüzü belde halkına söylemiş olduk. Seçim zamanı söz uçar yazı kalır diyerek programımızı bastırdık ve her eve girmesini sağladık. Kadın-gençlik ve meclis komitelerini oluşturarak üç ayrı koldan derdimizi anlatmaya ve beldemizi yeniden inşa etmeye başladık. Apartman toplantılarından açık halk toplantılara kadar her yerde halk meclisini tanıtıyor, beldemizin alt yapı soruları başta olmak üzere genel sorulara karşı çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz. Yaptıklarımız eski köye yeni adet getirmeye benzedi. Geleneksel yöntemlerle seçim çalışması yapan CHP ve DSP’nin adayları şimdi yürüttüğümüz çalışmaları taklit ederek yapmaya çalışıyor. Örneğin her ikisi de broşür, afiş vb propaganda araçlarını kullanmaya başladı, her ikisi de halk meclisini dinlendiriyor, dağıttığımız programdan nerdeyse kes yapıştır yaparak hazırladıkları programı dağıtıyorlar…
Çalışmalarımız başta beldemizde olmak üzere Antakya’nın civar bölgelerine kadar çok büyük bir yankı uyandırdı. Halkçı Belediye-Demokratik Yerel Yönetim söylemimizi neredeyse kullanmayan başkan adayı kalmadı. Büyük şehirde bile CHP’liler seçim araçlarında halkçı söylemleri dinlendiriyor. Küçük beldelerde ise herkes kurduğumuz halk meclisine öykünüyor. Siyasetin çıtasını yükselttiğimizi düşünüyorum. CHP’li belediye başkanı -aynı zamanda aday- bizlere yürüttüğümüz çalışmalardan dolayı teşekkür mesajı gönderdi, ilk defa karalama siyaseti yapmayan kişiler karşısında seçim çalışması yaptığını söyledi. Dediğim gibi herkese nasıl bir siyaset yapılması gerektiğini öğretmiş olduk. Seçim çalışmamızın ilk kazanımını sağladık. Şimdi sıra yerel yönetimi almakta.
Yerel yönetim programınıza dair bilgi verir misiniz?
Programımız, belediyelerin birer işletme haline getirilerek kamu yararına olmaktan çıkaran neoliberal politikalara karşı halkın insanca yaşam hakkını savunmak üzerine kuruludur. Programımız, belediye kaynaklarını halkın yaşam standartlarını yükseltmek için kullanmayı ve bütçenin denetime açık tutulmasını zorunlu kılar. Hizmet sunumunda taşeronluk sistemini kaldıracağını, yerine kendi ekipman ve insan gücünü kullanacağını söyler. İşsizlikle mücadele için üretim kooperatiflerini kurmayı amaçlar. İnsanların yaşamsal ihtiyaçlarının en önde gelenlerinden birinin temiz çevrede yaşama hakkı olduğunu söyler, bunun için de insani ihtiyaçları gözeten kentsel yapılandırmayı esas alır. Kent yaşamıyla toplum yararını gözeten ulaşım politikalarını yaşama geçirmeyi hedefler. İnsan ve çevre sağlığının korunması temel alınarak koruyucu sağlık hizmetlerine gereken önem ve önceliğe dikkat çeker. Sağlıklı toplum için hak bilincini açığa çıkartacak Sağlık Hakkı Meclisi’ni kurmayı önüne görev koyar. Eğitimin doğumdan itibaren temel bir hak olduğunu söyler, sağlık alanında olduğu gibi eğitim alanında da Eğitim Hakkı Meclisi’ni kurmayı amaçlar. Sanatın günlük yaşamımızdan uzaklaştırılması ve metalaştırılmasına; medya tekellerinin yarattığı bilgi kirlenmesi ve tek yönlü propagandaya ve toplumsal atomizasyonun neden olduğu bilinç parçalanmasına karşı ortak ve demokratik bir kültürün yeşerebileceği zeminleri yaratmayı amaçlar. Kısacası Halkçı Belediye-Demokratik Yerel Yönetim der.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Tarif ettiğimiz belediyenin ve bunun yaşamımızda yaratacağı devasa değişimin hayal edilemeyecek kadar uzak olduğunu söyleyenler var. Halbuki, hepimiz elele verdiğimizde, yaratacağımız ortak dinamizm, ortak enerji hayal gücümüzü aşan basarılar elde etmeye yetecektir. Elbette, bunlar bir anda olmayacaktır. Bugünden adım adım gerçekleştireceğimiz, küçük gibi görünen girişimler yarınlarda çok önem taşıyacaktır. Belediyelerdeki sorunların köktenci çözümü ise siyasi iktidar mücadelesinden geçmektedir. İktidar olmadığımız anda, kendi iktidar hedeflerimizin nüvelerini taşıyacak muhalefet zeminleri yaratmak gerekiyor; kısacası bugüne müdahale etmek her şeyin başlangıcıdır diyerek sözlerimi bitireyim.
MERSİN’DE SOL BİRLİK
Mersin Halkevi yönetim kurulu üyesi ve Mersin Yenişehir belediye meclis üyesi adayı Ulaş Korkut ile söyleşi
Neden aday oldunuz? Neler başarmayı umuyorsunuz ya da seçimi kazanabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Benim aday olmam kişisel bir tercihten çok bir program, bir çalışma doğrultusunda oldu. Mersin’de Halkın Hakları mücadelesini nasıl yükseltebileceğimizin tartışmaları sonucu ortaya çıkan bir durum. Neler başarabileceğimiz konusunda ise aslında öngörülerimiz sınırlı. Çünkü benim seçim bölgemde 15 belediye meclis üyesi seçilecek ve ben bunlardan bir tanesi olacağım, DTP’den üçüncü sıradan adayım. Bu ilçede en fazla 3 meclis üyesi çıkarabileceğimizi sanıyorum. Diğer 12 üye başka partilerden olacak. Bu durumda bizim etki alanımız sınırlı olmakla birlikte denetleme ve yapılan çalışmaları halka duyurmak, ilk elden yapabileceğimiz işler olarak görünüyor. Benim “Halkın Hakları Var” temel sloganıyla aday olmamdan dolayı “Halkın Haklarını” belediye meclisinde anlatabilmek öncelikli görevim ve bunu anlatmayı başarabilirsem kendimi başarılı olmuş kabul edeceğim. Seçimi kazanma konusunda ise olağan dışı bir durum yaşanmaz ise şu anda kazanacağım gibi görünüyor.
Türkiye’deki sol birlik çabalarının başarısı çok sınırlı kaldı. Siz birliği nasıl başarabildiniz? Birliğiniz nasıl bir zeminde hayat buldu? Seçimden sonra da bir arada kalabilecek misiniz?
Aslında Mersin’de de sancılı birlik çalışmaları yaşandı. 3 kurumla başlayan birlik çalışmaları “Biz Varız” metninin yayınlanmasıyla 14 kuruma ulaştı fakat sonra, önce 11’e ardından da 10’a düştü. Mersin’de birlik çalışmaları her yerde olduğu gibi hangi adla seçime girileceği noktasında düğümlendi. İki öneri vardı bağımsız olarak girmek ya da DTP adıyla girmek. Bu noktada ÖDP ile TKP, DTP adıyla girmek istemedikleri söyleyip ayrıldılar. EMEP ise daha sonra merkezi kararları olduğunu söyleyip çekildiler. Böylece DTP, SDP, EHP, Halkevciler, ESP, DHF, Partizan, Aka-Der, SEH ve TÖP olarak bir seçim ittifakı oluşturuldu. Burada program oluşturma konusunda ve adayların belirlenmesi konusunda ortaklık sağlanması ve komisyonlar oluşturulması bizim açımızdan önemliydi. Biz Halkevciler olarak başından itibaren kimin ismiyle gireceğimizin en son tartışma konusu olması gerektiğini asıl olarak program konusunda uzlaşıp uzlaşamayacağımızın tartışılması gerektiğini söyledik. DTP’li arkadaşların bu konuda ne yapacaklarının önemli olduğunu söylüyorduk. Sonuçta DTP’li arkadaşlar bu konuda açık olduklarını söyleyince bizce asıl sorun aşılmıştı. Programı yaklaşık bir ayl
ık bir sürede oluşturduğumuz komisyonla yazdık. Yine bizim için önemli olan bir konuda seçim sonrası bu birlikteliğin devam etmesi idi. Seçim sonrası birlikteliğimiz belki biraz azalarak devam edecek gibi görünüyor ama bu soruya seçimlerden sonra cevap vermek herhalde daha doğru olacak. Çünkü şu an her şey seçimlere kilitlenmiş durumda, bu yüzden net bir şey söylemek zor. Özellikle ittifak bileşenlerin hepsinin bizim gibi yaklaşmaması seçim sonrası birlikteliğin zayıflayacağını gösteriyor. Bizim elde etmek istediğimiz en önemli sonuçlardan biri yeniden kardeşleşme siyasetimizin ayaklarından birini oluşturmak. Bu konuda ileri bir adım atabildiğimizi düşünüyorum.
DTP ile solun diğer bileşenlerinin birliği bu seçimlerde daha sorunlu bir süreçten geçti. Siz bu birliği nasıl sağlayabildiniz? DTP’nin yıllar süren belediyecilik deneyimlerine rağmen neo-liberalizme karşı alternatif bir yerel yönetim anlayışı ortaya koyamadığı biliniyor, bu sorunu nasıl ele alıyorsunuz, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Tam da bu nedenle biz ittifak görüşmeleri esnasında programı birlikte oluşturma şartını koymuştuk. Bu süreçte ittifak bileşenlerinin hepsi program önerilerini sundular. DTP de doğal olarak kendi programını önerdi. DTP’nin programı diğer gruplara göre oldukça farklılık gösteriyordu. Yani solun ortak genel kabullerinin de çoğu yerlerde kabul edilmediğini gördük. Örneğin, biz halkçı bir belediyenin olabilmesi için kamusal hizmet anlayışını benimsemesini ve müşteri şirket ilişkisinin dışına çıkılmasını öngörürken DTP’li arkadaşların özerk bir belediyecilik talep ettiklerini ve bu özerklik anlayışıyla “merkezi otoriteden” bağımsız olması gerektiğini, dolayısıyla kendi kaynaklarını kendisinin yaratması gibi bizim yanlış bulduğumuz önermeleri vardı. Bu bir siyasi fikrin yani “konfederalizm” fikrinin ürünü olarak ortaya çıkıyordu. Dolayısıyla kendi içinde bir tutarlılığa sahip. Fakat bizce bu durum kamusal hizmet anlayışını ve halkçı belediye anlayışının dışında. Neoliberalizme karşı alternatif belediyecilik anlayışından çok Kürt sorunun çözümü için düşünülen çözüm yollarından bir tanesi olarak görülüyor. Bu noktada ne kadar uzun tartışmalar yürütsek de sonu olmayan bir tartışma fakat Mersin’de programın bu şeklinin pek anlamı olmadığını DTP’li arkadaşlar da kabul ettiler. Nihayetinde geçmiş deneyimlerin aksine ortak bir yerel yönetim programı oluşturuldu. Biz tam olarak olmasa da bu programda önerilerimizi büyük oranda ifade edebildik. Dolayısıyla bizim daha önce bilmediğimiz şeyler öğrendiğimizi diğer ittifak bileşenlerinin de (özellikle DTP’nin) bizden bir şeyler öğrendiğini düşünüyorum. DTP’nin yıllardır süren belediyecilik deneyimlerine rağmen Mersin’de eğer seçimleri kazanırsak bu kez farklı olacağını düşünüyorum. Çünkü programda bağlayıcı maddeler de var. Örneğin ikinci yılın sonunda referandum yapıp halkın düşüncelerini almak gibi ya da mahallelere yapılacak yatırımların o mahallenin mahalle meclisine sorularak yapılması, asıl olanın “mahalle meclisinin” fikri olduğu, “halk meclislerinin” üst kurulu olarak oluşturulacak “kent meclisinin” fikri alınmadan kente dair çalışmalar yapılamayacağı gibi. Dolayısıyla belediye sadece bir yürütme görevi üstlenen kurum olarak düşünüldü. Pratikte ne olacağını hep birlikte göreceğiz.
Diğerlerinden farkınız ne, bunu somut olarak nasıl gösteriyorsunuz?
Ben burada ittifak dışındaki diğerleri olarak algılıyorum. Diğerlerinden farkımız ilk olarak programımız. Katılımcı ve halkçı belediye anlayışı. Şirket müşteri anlayışını reddeden, soran, tartışan bir belediye anlayışı. Birlikte yönetme düşüncesi. Halka kimi temel ihtiyaçları sadaka olarak değil “Hak” olduğu için veren ya da almak için halkla birlikte mücadele eden belediye anlayışı. Bunları daha da uzatabiliriz. Bunları insanlara somut olarak çalışma yapılan yerlerde halk meclisleri veya belediye meclisi toplantılarını halk içinde yaparak, halkın düşünceleriyle karar vererek nasıl olacağını göstermeye çalışıyoruz.
Seçim çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz? Halka nasıl ulaşıyorsunuz?
Aslında seçim çalışmaları klasik çalışma yöntemlerinin çok fazla dışına çıkmıyor. Tiyatral faaliyetler dışında, halk toplantıları ev veya kahve toplantıları seçim büroları şeklinde sürüyor. Bölgesel durumlara göre aile toplantıları veya hemşeri toplantıları da yapılıyor.
Programınızı kısaca özetleyip, söylediklerinizi yaşama geçirip geçiremeyeceğiniz konusunda halka ne gibi bir güvence sunduğunuzdan söz eder misiniz?
Öncelikle şirket değil belediye diyoruz. Ulaşımda, suda, kentsel hizmetlerde karı değil hizmeti öngören fiyatlandırma yapılacak. Bölgesel hizmetlerde eşitlik sağlanacak. Mahalle meclisleri oluşturulup ve bu meclisler aracılığıyla çalışmalara yön verilecek. En önemlisi bu; çünkü her bölgede böylece insanlar kendi bölgesiyle ilgili fikir beyan etme şansı bulacaklar. Kentsel dönüşüm projelerinde bu durum bir örnek teşkil edecek. Çünkü o bölgede oturan insanların fikirlerine göre projeler yapılacak. Özelleştirmeler durdurulacak, daha önce özelleştirilen hizmetler kamulaştırılacak. Kentsel mekanlar oluşturulurken cinsiyetçi yaklaşıma son verilecek. Kadınlarla ilgili yapılacak çalışmalar kent kadın meclisi karar verecek. Şeffaf belediyecilik yapılacak belediye meclisi toplantılarında konuşulanlar, alınan kararlar halka eksiksiz deklere edilecek. Burada tabii programın tamamını anlatma şansımız yok ancak başlıklarıyla böyle. Bunları yapamazsak eğer 2. yılın sonunda yapacağımız hizmet referandumuyla halka soracağız ve halk yetersiz bulursa belediye başkanımız istifa edecek. Böylece yasal bir statüsü bulunmayan geri çağırma hakkını da fiilen gerçekleştirmiş olacağız.
Yerel yönetimlerde sizce temel sorun ne? Yönetici kadrolar mı, yoksa yasal çerçeve ve mekanizma mı? Bu mekanizmayı aşacak bir öneriniz var mı?
Tabii yönetici kadrolar da sorun ama temel sorun mekanizma. 5272 sayılı belediye kanunu var ve esasında bu kanun ile belediyeler neredeyse sadece ihale yapan kurumlara dönüştürülmüş durumda. Yani belediyeyi yöneten kadrolar değişse de bu mekanizma, birçok açıdan bugünkü belediyecilik anlayışını, yani neoliberal politikalara uygun belediye için yaratılmış. Bu mekanizmayı aşmak için de, bizim yıllardır “Halkın Hakları” dediğimiz çizginin ve bunun için Halkevcilerin yürüttüğü mücadelenin, belediyenin de çizgisi olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü belediye birçok açıdan, biz her ne kadar güzel programlar yazsak da bir kanun dahilinde çalışıyor ve bunu aşmanın yolu da halkla birlikte Halkın Hakları için mücadele etmesinden geçiyor. Belediye aslında mücadelenin bittiği değil yeni bir aşamasının başladığı yerlerden bir tanesi oluyor. Seçimler kazanılsa da halkla birlikte verilen mücadelenin büyümesi gerekiyor.
Söz gelimi suyu belli bir miktara kadar ücretsiz veren Dikili belediyesi “suç işlediği” için davalık oldu. Böylesi bir durum karşısında ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Az önce söylediğim gibi seçim kazanmakla iş bitmiyor belki de yeni başlıyor. Bugün bu yasalarla bir belediyeyi solun kazanması halinde ne olur çok bilinen bir durum değil. Fatsa, hep anlatılan örnek. Ancak bugün hem yasal açıdan hem de halkın örgütlülüğü açısından Fatsa deneyiminin hayata geçirildiği dönemden önemli farklılıklar var. Bunun için gerçekten yazdığımız şeyleri yapmanın yolu mevzuata uydurmak değil, mevzua
ta, mekanizmaya takıldığımız noktada halkla birlikte mücadele etme ve aşmanın yollarını aramak gerekiyor. Bizler tabii “Halkın Hakları İçin” sadece homojen bir yapıyla seçime giriyor olsaydık daha kolay cevap verebilirdim, ama bir ittifakla giriyoruz ve ittifak güçleriyle bu noktaları tartıştığımızda ortaklaşabildiğimiz cevaplar aşağı yukarı bunlardır.
Halkı ortak karar alma, denetleme ve dayanışma mekanizmalarına katmak açısından somut bir mekanizma öneriniz var mı?
Tabiî ki var. Aslında solun zaten ezberinde olan “halk meclislerini”, ittifak güçleri olarak biz de önümüze hedef olarak koyduk. Eğer seçimleri kazanırsak her mahallede halk meclisleri için bürolar, mekânlar oluşturmak gibi önerilerimiz var. Ayrıca halk meclislerini dışlayarak belediyenin hiçbir karar alamayacağı da yine programımızda yazıyor. Yapılan her çalışma “Mahalle Meclisleri” ya da Demokratik Kitle Örgütlerinin de içinde olacağı mahalle meclislerinin temsilcilerinin oluşturduğu kent meclislerinde tartışılacak, daha sonra belediye meclisine önerilecek. Böylece halk söz, yetki ve karar sahibi olacak.
MAMAK’TA HAK MÜCADELELERİ VE SEÇİM
Halkevleri Onur Kurulu üyesi ve Mamak belediye meclisi adayı Yusuf Sağlık ile söyleşi
Neden ve nasıl aday oldunuz? Ne başarmayı umuyorsunuz?
İlk önce nasıl aday olduğumu anlatayım. CHP Mamak Belediye Başkan Adayı bana kişisel olarak bir teklif getirdi. “Seni listemde görmek istiyorum, benimle çalışır mısın” dedi. Kendisini Mamak’tan şahsen tanırım. Aynı zamanda hemşerimdir. Ben 1989 yerel seçimlerinde o zaman SHP üyesiydim ve meclis üyesi seçilmiştim. Beş yıl boyunca çok yoğun halkla iç içe bir meclis üyeliği yapmıştım. O zamanlar Mamak tam anlamıyla bir gecekondu deryasıydı. Çok fazla sorun vardı. Benim o dönemki deneyimlerim düşünülerek bu teklif bana geldi. Ben böyle bir görevi kabul edeceğimi ancak önce arkadaşlarıma danışacağımı söyledim. Arkadaşlarıma danıştım, onlar da “olur” deyince teklifi kabul ettim.
Neden aday olduğuma gelince; Mamak bugün de Ankara’nın en sorunlu en hizmete muhtaç en ezik bölgelerinden birisi. Büyük altyapı sorunları olan ilçelerden birisi. Ankara’da 3 gün su kesilir Mamak’ta 12 gün su kesilir. Çünkü borular eskidir ve kesinti sonrası su verildiğinde patlar. 2007 yılında böyle bir sorunla yüz yüze kaldık. Sonunda Mamak halkı isyan etti. Kadınların öncülüğünde başlayan bir “su hakkı” mücadelesine bizzat katıldım. Binlerce Mamaklı Nato Yolu caddesini trafiğe kapattık ve sular açılmadan trafiği de açmadık. Benzer bir eylem aynı yerde geçen yazın yapılan su kesintisinde de tekrarlandı.
Mamak’taki en büyük sorunlardan biri de 100 bin insanın yaşadığı Kırıkkale girişindeki gecekondu alanında Melih Gökçek’in rantçı belediyecilik anlayışının ürünü olan kentsel dönüşüm projesi. İki yıldır burada Mamak Barınma Hakkı Bürosu’nun önderlik ettiği bir mücadele yaşanıyor. Ben de bu mücadelenin bir parçasıyım. Bu insanların mücadelesine elimden gelen her desteği verdim.
Ulaşım ha keza en büyük sorunlardan biri. Yetersiz otobüs seferleri, kalitesiz ulaşım en büyük dert. Kızılay’da Ocak ayında akşamüstü eksi 10 derece dondurucu soğukta insanlar Şirintepe otobüsünü bir saat bekleyince ana bulvarı keserek üç yüz kişi eylem yaptı ve eylemi bitirmek için alelacele üç otobüs gönderdiler. Yani kısacası, Mamaklıların sorunları da mücadelesi de büyük. Ben bu sorunların çözümünde onların mücadelesini belediye meclislerine taşımak için aday oldum.
Ben halkın örgütleri ve mücadelesiyle iç içe olduktan sonra sorunların çözümünde hiçbir sıkıntı yaşamayacağımı yaşadığım deneyimlerden biliyorum.
CHP sonuçta bir düzen partisi, orada istediğiniz türde bir çalışmayı yapabilecek misiniz?
Ben geçmişte meclis üyeliği yaptığım dönemde kendi gücüm ölçüsünde hiçbir olumsuzluğa geçit vermedim. Yine öyle yapmaya devam edeceğim. Beni bilen bilir. CHP’den meclis üyesi oluyorum ama halktan başka kimseye verilmiş bir sözüm yok. Ben halkın haklarının, barınma hakkı mücadelesinin belediye meclisindeki neferi olacağım.
Programınız nedir? Söylediklerinizi yaşama geçirip geçirmeyeceğiniz konusunda halka ne gibi bir güvence sunuyorsunuz?
Önce dediğim gibi geçmişim ve deneyimlerim. Ben halkçı ve demokratik bir belediyeden yanayım. CHP’nin belediyecilik anlayışı ve programı ile çok uyuştuğumu söyleyemem. Ancak mevcut Mamak belediye başkan adayı Mamak halkının yıllardır süren, yukarıda anlattığım mücadelelerinin ve taleplerinin farkında. Kendi programını da bunlardan etkilenerek oluşturdu. Bu nokta da kimi doğru söylemleri programına yerleştirdi. Mamak halkına kimi vaatlerde bulunuyor. Örneğin “rant için değil halk için kentsel dönüşüm” sloganını kullanıyor. Bu aslında Mamak’ta barınma hakkı mücadelesi verenlerin sloganı. Bunların hepsinin boş vaatler olarak kalmaması için halkla birlikte takipçisi olacağım.
Seçilebilecek misiniz? Seçildikten sonra somut olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Kesinlikle seçileceğim. İlk iş olarak Barınma Hakkı Bürosuna gideceğim. Oradaki halka ben sizin Mamak belediye meclisindeki neferinizim diyeceğim. Ben halkın, barınma hakkının, tüm haklarının meclis üyesiyim.
HALKÇI YEREL YÖNETİM İÇİN AKHİSAR’DA ORTAK ADAY
Manisa / Akhisar’da EMEP, Halkevleri ve ÖDP’nin bir araya gelmesiyle kurulan Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu yapılan ön seçimin ardından belediye başkanlığı ve meclis üyelikleri için adaylarını belirledi. Platform halkçı bir yerel yönetim için seçim çalışmalarını sürdürüyor
Manisa’nın Akhisar ilçesinde halkçı bir yerel yönetim inşa etmek için gücünü birleştiren sol seçimlere ortak adaylarla giriyor. EMEP, Halkevleri ve ÖDP’nin bir araya gelerek oluşturduğu Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu yapılan ön seçimlerin ardından belediye başkan adayı olarak Mehmet Akif Aksezgin’i belirledi. Aksezgin, başkanlık seçimlerine bağımsız aday olarak giriyor. Ön seçimlerde belirlenen meclis üyeleri ise seçime EMEP listesiyle katılıyor.
Demokratik ön seçim
Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu’nun kurulmasının ardından ilk olarak 25 Ocak tarihinde Bülent Ciğeroğlu Kültür Salonu’nda 150 kişinin katılımıyla yapılan halk toplantısında “Halkçı Yerel Yönetim Programı” belirlendi. Yapılan toplantıda, 4 Şubat’a kadar adaylık için başvuruların kabul edileceği ve adayların belirleneceği ön seçimde tüm Akhisarlıların oy kullanabileceği duyuruldu. Emekli eğitimci ve gazeteci Kenan Çetin ile Ziraat Mühendisi Mehmet Akif Aksezgin, ‘Halkçı Yerel Yönetim Programını’ kabul ettiklerini ve ‘Halkçı Belediyecilik’ anlayışını benimsediklerini açıklayarak ön seçim için adaylıklarını koydular.
8 Şubat günü yapılan ön seçime halk yoğun ilgi gösterdi. Ön seçimde ilk olarak 24 kişilik meclis üyeleri listesi oylandı. Listenin kabul edilmesinin ardından Akhisarlılar, başkan adayının belirlenmesi için oy kullandılar. Ön seçimde 684 geçerli oy kullanılırken oyların 420’sini alan Mehmet Akif Aksezgin, Platformun belediye başkan adayı oldu. Kenan Çetin’in ise 1. sıradan meclis üyesi adayı olduğu duyuruldu.
Akhisar gençliği taleplerini iletti< /b>
Adayların belirlenmesinin ardından Yasin Çine adlı genç ve arkadaşları Akhisar Gençliği adına topladıkları 10 bin imzayı Başkan Adayı Aksezgin’e teslim ederek “gençlere istihdam alanları yaratılması, gençlik merkezleri ve gençlik evleri gibi yerler kurularak gençliğin kullanabileceği fiziki mekanların artırılması” taleplerine seçim programında yer verilmesini istediler. Gençliğin ilettiği talepleri dikkate alacağını söyleyen Aksezgin, bu konuların programlarında bulunduğunu belirterek talepleri gerçekleştireceklerine dair söz verdi.
Halkçı bir belediye yaratma iddiasıyla yola çıkan Platform çalışmalarına süratli bir şekilde başladı. Başkan adayı Aksezgin, Akhisar’ın yerel radyo istasyonları Radyo Akigo, Efe FM ve Radyo Metronom’a katılarak nasıl bir yerel yönetim anlayışını hayata geçirmek için yola çıktıklarını anlattı. Dinleyicilerin de sorular yönelttiği programlarda Aksezgin, Akhisar’ın öncelikleri arasında işsizlik, yoksulluk, altyapı sorunları olduğunu belirtti. Aksezgin, halkı kent yönetimine katarak, belediyenin kaynaklarını verimli kullanarak bugün Akhisar’ın önünde duran sorunların çözülebileceğini ifade etti.
Seçim çalışmaları çerçevesinde Ragıbey, Atatürk ve Hacıishak mahallelerinde seçim büroları kuruldu. Büro açılışları kitlesel basın açıklamalarıyla yapıldı. Platformun Başkan adayı Aksezgin, Ragıpbey Mahellesi’ndeki Merkez Seçim Bürosu’nun açılışında yaptığı konuşmada halkın söz, yetki ve karar sürecini hayata geçiren kolektif bir yerel yönetim anlayışı ve yeni bir kamusal alan yaratacaklarını söyledi. Çağdaş yaşam için gerekli her türlü kentsel hizmeti, kar güdüsünden uzak, halkın ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştireceklerinin altını çizen Aksezgin, diğer partilerin ise ekonomik krizin ve daralan kaynakların etkisiyle piyasacı belediyeciliği daha da derinleştirerek kentsel hizmetleri pahalılaştıracaklarını, kent arazilerini ne pahasına olursa olsun peşkeş çekeceklerini belirtti.
Alevi ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Hacıishak Mahallesi’ndeki seçim bürosunun açılışında ÖDP adına söz alan Veli Doğan, mahalle halkının bugüne kadar mezhepsel ve etnik ayrımcılık nedeniyle dışlandığı, bölgeye hizmet götürülmediği ve insanların unutulduğunu söyledi. Yıllar önce başlarını sokacak bir gecekondu bile verilmediği günlerde mahalle halkının yanında olduklarını belirten Doğan, “Nasıl geçmişte yanınızda olduysak sizlerin bugün de söz yetki ve karar sahibi olacağınız bir geleceği birlikte yaşama geçireceğiz” dedi.
Hacıishak Mahallesi’nde seçim bürosu açmalarının kendini çok heyecanlandırdığını söyleyen Başkan adayı Aksezgin ise şunları söyledi: “Burasının halkların ortak sorunları için birlikte mücadele etme gerekliliğinin daha anlaşılır hale gelmesine hizmet edeceğine inanıyorum. Buradaki mahallelerde yaşayanlar, yaşamları boyunca haksızlıklara uğramış, sorunları görmezden gelinmiş, kendi çaresizlikleriyle baş başa bırakılmış. Bu mahalleler insanca yaşam koşullarının hep göz ardı edildiği yerler olmuş. Bu nedenle suyu, tuvaleti olmayan bir göz odada onlarca insanın yaşamak zorunda kaldığı bu mahalleler için hizmet diye yutturulmaya çalışılan göletlerin, sarayların hiçbir anlamı yoktur. Burada yaşayanların barınma, sağlık, beslenme, ısınma ve eğitim hakkını güvence altına almayan hiçbir programın insanların yaşamını iyileştirme iddiası olamaz” dedi.
Adaylar halkın içinde
Platformun adayları afiş, pankart ve ses aracı gibi propaganda araçlarına endeksli bir seçim faaliyeti yerine halkın içinde bir seçim faaliyeti yürütüyor. Bu çerçevede bugüne kadar Akhisar Öğretmenevi, Cuma Pazarı, Sanayi Sitesi, Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı ve çok sayıda esnaf ziyaret edildi. Pazarcılarla, işçilerle, öğretmenlerle, esnaf ve zanaatkarlarla tek tek yapılan görüşmelerde Akhisar halkının sorunları dinlendi. Platformun yerel seçim programı anlatıldı. Kahvehane toplantıları yapılarak halkçı bir yerel yönetimin nasıl oluşturulacağı konusunda halk bilgilendirildi.
Platformdan 8 Mart şenliği
Platform 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir şenlik düzenledi. 500’ü aşkın kişinin katıldığı şenlikte kadınların maruz kaldığı her türlü ayrımcılığa karşı mücadele çağrısı yapıldı.
“Akhisar’ı halk meclisleri yönetecek”
Platform adayları ve aktivistleri her fırsatta Akhisar’ı kurulacak mahalle ve halk meclisleri vasıtasıyla Akhisarlıların yöneteceğini belirtiyor. Halkçı Yerel Yönetim Programı’nda mahalle meclislerinin 3 ayda, Halk Meclisi’nin ise 6 ayda bir Belediye Başkanı başkanlığında toplanacağı belirtiliyor. Halkın bütçesine katkıda bulunmak için konutlarda 5 tona kadar suyun ücretsiz olacağı belirtilen programda ucuz ekmek sağlanması için Halk Ekmek Fabrikası kurulması, kent içi ulaşımın daha ekonomik ve kamusal bir hizmete dönüştürülmesi, yağmur suyu şebekesi yapılarak yağmurların yol ve kaldırımlarda birikmesinin engellenmesi, çok amaçlı gençlik kültür evleri açılması gibi projeler yer alıyor. Barınma sorunundan engellilerin ihtiyaçlarına kadar pek çok çözümün dile getirildiği programda halkçı belediyecilik ilkeleri ise şu şekilde sıralanıyor: 1) Hizmetlerin piyasalaştırılmasına, özelleştirilmesine ve hizmetlerin gerçekleştirilmesinde taşeron sistemine karşıdır. 2) Kente yapılacak yatırım ve projelerde halkın ihtiyaçlarını ve kentin geleceğini gözetir. 3) Belediye bütçesi şeffaf bir şekilde hazırlanıp, her aşamada halkın denetimine açık olacaktır. 4) Yapılacak yatırımlardan hizmetlerin yürütülmesine kadar kentin tüm sorunlarında halkın görüş ve önerilerini temel alır. 5) Ayrım gözetmeden kentin tüm semt ve mahallelerine eşit ve ihtiyaca göre hizmet götürmeyi temel alır. 6) Kentin geleceğine ve gelişimine etki edecek olan yatırım ve projelerde halk oylamasına başvurulacaktır. 7) Belediye Başkanı ve Belediye Meclis Üyeleri sorumluluk ve görevlerini layıkıyla yerine getiremediğinde görevlerinden ayrılmayı taahhüt eder. Bu konuda gerekirse halkoylamasına başvurur.
* Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu’nun çalışmalarıyla ilgili bilgilere www.halklabirlikte.net adlı internet sitesinde ulaşabilirsiniz.
HALKEVLERİ’NİN YEREL SEÇİM TAVRI ÜZERİNE
Halkevleri Örgütlenme Sekreteri Samut Karabulut’la söyleşi
Halkevleri, yerel seçimlerde de AKP karşıtlığına özel bir vurgu yapıyor. Bunun gerekçesini açabilir misiniz?
AKP’yi gerici neoliberal politikaların belirleyici aktörü olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle AKP politikalarını teşhir eden kampanyalar yürüttük. Ayrıca Halkevi üyeleri AKP ve Başbakan’a yönelik protestolar nedeniyle cezalar aldılar. Trabzon’da, Mersin’de Erdoğan’a yumurta atan Halkevci gençler tutuklandılar, cezalar aldılar. Bursa’da Halkevciler “ampul Tayyip” sloganı nedeniyle ceza aldı. AKP’nin teşhiri, geriletilmesi, temsil ettiği politikaların geriletilmesidir. Ekonomik krizin yükü AKP eliyle emekçilerin sırtına yıkılmakta, halkın temel haklarının gasp edilmesi, piyasalaştırılması AKP eliyle gerçekleştirilmekte, emperyalist projelere ABD açısından en iyi destek AKP tarafından verilmektedir. Diğer taraftan Alevilerin hak talepleri AKP eliyle Alevileri kontrol etmenin aracı ve gericileştirme projelerinin parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır. Kürt sorununda AKP bir yandan geleneksel inkârcı-şoven politikaları sahiplenirken diğer yandan e
gemenler arasında sağlanan mutabakatla bölgede cemaat egemenliğini kurarak, dinsel gericiliği kullanarak Kürt toplumuna İslamcı bir siyasal kimlik kazandırmaya çalışıyor.
AKP karşıtı kesimlerdeki siyasal durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kesimleri, neoliberalizmden ve krizden olumsuz etkilenen halk, gerici uygulamalardan rahatsız olan laik kesimler ve Aleviler, AKP’nin Kürt politikasından rahatsız olan DTP ve AKP’nin emperyalizmle girdiği ilişkileri kısmen onaylamayan ulusal duyarlılıklara sahip eğitimli orta sınıflar olarak tasnif edebiliriz. Başka bir güçlü sol seçeneğin olmayışından dolayı CHP, bu kesimleri (Kürtler hariç) kendi etrafında toplayabilmektedir. Böylece CHP, AKP karşıtı kesimlerin Kürt illeri dışındaki en güçlü odağını oluşturmaktadır.
Yerel seçimlerde nasıl bir tutum belirlediniz?
Halkevleri toplumsal mücadelenin neoliberalizme karşı hak mücadeleleri ekseninde kurulup güçlendirilebileceği tezinden yola çıkarak bir mücadele programı oluşturdu. Bu programın ilerletilmesi açısından neoliberalizmin ve gericiliğin koçbaşı olan AKP’ye karşı mücadele önemli bir basamak olarak önümüzde durmaktadır. Neoliberalizmi ve gericiliği AKP’den ibaret görmüyoruz ancak AKP’yi neoliberalizmden ve gericilikten ayıran veya ilişkisini sıradanlaştıran bir söylemsel ve eylemsel tutumu da doğru bulmuyoruz. Yerel seçim programımızın ana başlıklarını şu şekilde sıralayabiliriz: (1) Hak mücadelelerinin güçlendirilmesi ve kısmi de olsa kazanımların elde edilmesi, (2) AKP’nin geriletilmesi, (3) Halkın neoliberalizm ve gericilik karşısındaki birliğinin bir basamağı olarak solun birliğinin sağlanması.
Solun birliği sağlanabildi mi?
Çeşitli sol örgütlerin tartışmaları sonucunda yerel seçimlere ortak bir müdahale amacıyla bir düzlem oluşturuldu ve “Biz Varız” başlığıyla bir ortak bildiri yayınlandı. Bu bildiri doğal olarak herkesin ortaklaşabildiği yaklaşımları içerdi. Platform bileşenlerinin program tartışmalarını tali görmeleri ve farklı siyasal yapılardan kaynaklı farklı beklentilerin öne geçmesi platformun iddiasını zayıflatmış, daraltmış, metinde yazılı hedeflerden uzaklaştırmıştır. “Mümkün olan” her yerde ortak aday çıkarma cümlesinin “her yerde ortak aday çıkartma” gibi mümkün olmayan bir hedefe göre yorumlanması, “ilkelilik, tutarlılık” adına da yapılsa; sonuç, ortaklığın bozulmasına-daralmasına varmıştır. Oysa doğru olan ortak başarının mümkün olduğu yerleri esas alan bir yaklaşım ortaya çıkarmaktı.
Birliğin daralmasındaki asıl faktörleri kısaca söyleyebilir misiniz?
DTP, Kürt illerinde “ulusal demokratik” taleplerin ilk sıralarda olduğu program ve siyasetini ‘batı’da da öne sürdü ve her yerde DTP olarak seçime girmeyi ağırlıklı tutum olarak belirledi. Oysa program tartışmalarında da dile getirdiğimiz gibi, ‘batı’da aynı program temel alınamazdı. Halkın Haklarının kazanılması hedefli maddelerin ilk sıralarda yer aldığı, “ulusal demokratik” taleplerin bunların ardından geldiği bir siyaset ve program temel alınmalıydı. Bu temelde ortak başarının mümkün olduğu yerlerde ortak aday, olmadığı yerlerde ise herkesin kendi siyasetini izlediği bir taktik daha sorunsuz bir tablo ortaya çıkarabilirdi. Böylesi bir program aday gösterilmeyen yerlerde de ortak çalışma yapma olanağı sunabilirdi. Diğerlerinin programsızlığı, DTP’nin seçmen gücünü esas almakla sınırlı yaklaşımı ya da böyle ortak bir platformdan beklentinin belirsizliği sonucunda ayrılmalar ve daralmalar oldu.
Ortak başarının mümkün olduğu yerler derken neyi kastediyorsunuz?
Platformun bileşenlerinin hepsi aynı sonucu anlamlı veya başarılı bulmayabiliyor. Bunun yanında birçok yerde platform bileşenlerinin etkilediği kitleler farklı siyasal eğilimlere de sahipler. Mesela bir yerde DTP çatısı altında aday gösterilmediği takdirde DTP seçmeni AKP’ye yönelirken; kimi yerlerde ise uygun başka bir çatı yerine DTP çatısı altında seçime girildiğinde sol oylar CHP’ye gitmektedir. Bu durum da ortak başarıyı engelleyen bir sonuç ortaya çıkartmaktadır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimlerine dönük tutumunuz nedir?
Ankara’da Melih Gökçek karşıtı çok ciddi bir ilerici halk tepkisi söz konusudur. Bu tepkinin çeşitli nedenlerine burada girmeyeceğim. İ. Melih Gökçek’in ipliğinin pazara çıkışı sanıldığı gibi Kılıçdaroğlu ile TV düellosundan sonra olmadı. Halkevcilerin uzun yıllara yayılan mücadelesi ve özellikle barınma hakkı etrafında yürütülen mücadeleler esas belirleyen olmuştur. Yerel seçimlere giden süreçte, Karayalçın’ın, barınma hakkını ve Barınma Hakkı Meclislerinin inisiyatifini tanıyacağına dair taahhüdü ile Gökçek’in gönderilmesinin (Ankara’da AKP’nin kaybetmesinin) siyasal önemi birleşince arkadaşlarımız “Karayalçın’a oy verilebilir” tavrını açıkladılar. Burada ‘destek’ kavramının kullanılmaması özel bir tercihtir, çünkü Karayalçın’a destek çalışmaları yapılmamakta, ‘kim kazanırsa kazansın ancak halkın örgütlü gücüyle taleplerin elde edilebileceği’ bilinci halk içerisinde yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Ankara’daki yerel seçim tutumunuza dair soldan çeşitli eleştiriler aldınız?
O eleştirilerin temelini, eleştirenlerin pozisyonunu almamamız oluşturuyor. Parti olup seçime girmemek… Kendisi Karayalçın’ı destekleyip halka hiçbir şey önermemek… Aday çıkartıp çalışmasını yapmamak ya da yapamamak… Sosyalist sol olarak ortak platform kurduktan sonra geri dönüp aynı yerden ayrı ayrı aday çıkartıp halk nezdinde zaten sola kırılmış güveni daha da sarsmak ve bunlara ‘ilkesel tutum’ vehmetmek…
Ankara’da, Dikmen’de, Mamak’ta, Devrimcilerin aldığı tutumu kendilerince yorumlamak kolaycılığına kaçmak yerine ne yapıldığını izlemek zahmetine katlansalardı eleştirilerinden daha iyi faydalanma olanağı elde ederdik. Kitlelere nasıl bir tutum önerdiğimizi ve nasıl bir amaç güttüğümüzü anlamak için “Barınma Hakkı Gazetesi”ne ve diğer bildirilerimize bir göz atılırsa ya da gerek kapalı salon toplantılarında gerekse de mitinglerde halkın tutumu izlenirse daha doğru sonuçlara varılacağına inanıyorum. Halka barınma hakkı talebi ve bu talep etrafında yürütülen mücadele üzerinden bir politika önerilmekte ve bu politikanın gerektirdiği bir tavır kavratılmaya çalışılmaktadır. Bu tavır da az önce ifade ettiğim “Hak mücadelelerinin güçlendirilmesi ve kısmi de olsa kazanımların elde edilmesi” yaklaşımının gereğidir.
Aksi durum, bir politika önermeyerek, sadece kendi taraftarlarına ‘daha önce bize oy verenlere ulaşın, tekrar oy vermeleri için ikna edin’ talimatını politika yerine ikame etmektir. Halka politika önermeyi sonuçsuz çaba olarak görüp, ‘kendi içine’ politika önererek sayısal artışı bir yöntem olarak görmenin çokça örnekte gördüğümüz sayısal güç olup siyasal güç olamama akıbetinden kurtulamayacağı ortadadır.
Halkevcilerin tutumuna dair kimi örnekler verebilir misiniz?
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım yaklaşımlarımız temelinde birçok yerde, farklı biçimlerde seçime dönük çabalarımız var. Manisa’nın Akhisar ilçesinde EMEP, ÖDP ve Halkevleri’nin oluşturduğu Akhisar Halkçı Yerel Yönetim Platformu, Halkevci Mehmet Akif Aksezgin’i belediye başkan adayı olarak gösterdi. Hatay’ın Dursunlu Beldesi’nde arkadaşlarımızın da yer aldığı Dursunlu Halk Meclisi, Belediye Başkanı ve Meclis listesini ÖDP’den aday gösterdi. Rize’nin Pazar ilçesinde Herkese Sağl