Pakistan’da Sri Lankalı kriketçilere yapılan korkunç terörist saldırının tek bir amacı var: Washington’a ülkenin yönetilemediğini göstermek. Bu, kriketin neredeyse dinle eşit olduğu bu topraklarda kriket oyuncularına yapılan ilk saldırı… Saldırı, Pakistan’da uluslararası kriketin belirsiz bir süre sona ereceğini gösteriyor -ki tek başına bu bile yeterince kötü olsa da, sonuç bununla sınırlı olmayacak. Ülkenin geleceği çok […]
Pakistan’da Sri Lankalı kriketçilere yapılan korkunç terörist saldırının tek bir amacı var: Washington’a ülkenin yönetilemediğini göstermek. Bu, kriketin neredeyse dinle eşit olduğu bu topraklarda kriket oyuncularına yapılan ilk saldırı… Saldırı, Pakistan’da uluslararası kriketin belirsiz bir süre sona ereceğini gösteriyor -ki tek başına bu bile yeterince kötü olsa da, sonuç bununla sınırlı olmayacak. Ülkenin geleceği çok ama çok daha belirsiz görünüyor. Saldırıyı hangi grubun gerçekleştirdiğini bilmiyoruz ama kimliği çok da önemli değil. Gerçek şu ki saldırı, birbiriyle alakalı üç meselenin, ülkenin büyük bölümünü hiddetlendirdiği bir zamana tesadüf ederek, aşırı uç grupların ve hamilerinin imdadına yetişti.
İlk mesele, Washington’un Afganistan’a daha fazla asker yollanmasına ilişkin, hiç kuşku yok ki, budalaca kararıdır. Bu karar, Afganistan’da ve Pakistan’ın Kuzeybatı Sınır Eyaleti’nde kendilerine direnen bütün grupları birleştirdi. Hayata geçirilebilecek bir çıkış stratejisi aramak yerine Obama, işi daha ileri götürdü. Birkaç fırsatta, Afganistan’da savaşı kızıştırmanın, Pakistan’ın ve Pakistan ordusunun dengesini bozabileceği konusunda uyarıda bulunmuştum.
İkinci olarak, Senatör Dianne Feinstein’ın Pakistan’daki “militanları” ve “terörist barınaklarını” hedef almakta kullanılan ABD insansız uçaklarının, ABD tarafından, aslında Pakistan topraklarındaki askeri üsler ile hava üslerinden (besbelli ki, Pakistanlı askeri ve sivil liderlerin onayı ile) gönderildiği şeklindeki ifşaatı, ülkede kargaşa yarattı. [Bunun doğurduğu] Şaşkınlık ve kaygı küçümsenemez. Hükümetin yarım ağızlı inkârı, yangını körüklüyor. Ülkedeki pek çok kişi Zerdari ve adamlarını ABD’nin asalakları olarak gördüğünden, öfke daha da kabarıyor.
Ülkenin içi gayya kuyusu… Halk Partisi hiç ders çıkarmıyor. Yolsuzluk çok yaygın ve ortalıkta bankacılar tarafından ödenen paraya ilişkin bağlantıların doğrudan başkanlık sarayına ulaştığına dair söylentiler dönüyor. Buna ek olarak, Zerdari’nin, bağımsız yargıyı yeniden tesis etmek şeklindeki seçim vaadini yerine getirmeyi reddederek, ılımlı yargıçları, muhaliflerini diskalifiye etmek üzere yönlendirme çabası da başarılı olmadı. Ülkenin en büyük nüfuslu ve stratejik olarak en önemli eyaleti olan Pencab’ta (başkenti Lahore), eyalet başkanının, kârlı bir iş teklifi olarak, bir yıldan fazla bir süre önce ordu tarafından kovulan başyargıcı eski makamına iade etme kavgasından vazgeçmesi karşılığında sunulan rüşveti kabul etmemesinin ardından, Zerdari’nin seçilmiş hükümeti bertaraf etme ve doğrudan kendi yönetimini kabul ettirme hamlesi, çatışmayı şiddetlendirdi.
Hükümetin başarısızlıkları ve ülkenin çıkarlarını ya da halkını insansız uçaklardan veya terörist saldırılardan koruma konusundaki yetersizliği, kendi içerisindeki ciddi çatlağı sıvamanın bir yolu olarak ordunun iktidarı yeniden ele geçirmesinin önünü açıyor. Tek beklenen İslamabat’taki ABD Büyükelçiliği’nden gelecek yeşil ışık… Bir şeyi çözeceğinden değil, ama bu, birkaç aylığına istikrar illüzyonu yaratabilir. Pakistanlı politikacıların “bizim Mumbai’miz” lafını gevelemeleri hiç hayırlı değil. Gerçek şu ki, son bir yılda, Zerdari hükümeti kendisi ve temsil ettikleri için çok şey yaptı; ama halk ya da ülke için hiçbir şey yapmadı. Pakistan sürüklendikçe, aşırı uçlara gün doğuyor.
[Guardian’daki İngilizce orijinalinden Kasım Akbaş tarafından 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]