Hayber Geçidi’ndeki bir köprünün havaya uçurulması, Pamir Dağları’nın eteklerinde kurulmuş bir hava üssünün kullanılması ve günde 14 defa Dünya’yı dolaşacak olan 60 poundluk (37.2 kilogramlık) bir uyduyu dünya yörüngesine oturtmak arasında ortak bir yan yok gibi görülebilir. Bunları bir araya getirirseniz satrançta zwischenzug denilen ve bir ara hamle olup, oynayanın durumunu güçlendiren harekete eşdeğer politik […]
Hayber Geçidi’ndeki bir köprünün havaya uçurulması, Pamir Dağları’nın eteklerinde kurulmuş bir hava üssünün kullanılması ve günde 14 defa Dünya’yı dolaşacak olan 60 poundluk (37.2 kilogramlık) bir uyduyu dünya yörüngesine oturtmak arasında ortak bir yan yok gibi görülebilir.
Bunları bir araya getirirseniz satrançta zwischenzug denilen ve bir ara hamle olup, oynayanın durumunu güçlendiren harekete eşdeğer politik ve diplomatik bir hamle elde ederiz.
Satranç oyununu keşfeden İranlılar zwischenzug‘a da hakim olmalılar.
İran Dışişleri Bakanı sözcüsü Hassan Kaşkavi, çarşamba günü (4 Şubat), Tahran’da şunları söylemiştir: “İran’ın, nükleer faaliyetlerini durdurma gibi bir niyeti yoktur. ‘İran Altılısı’ gelecek toplantısında mantıkî bir yaklaşım göstererek İran’ın nükleer bir devlet olduğu gerçeğini kabul etmek zorundadır.”
Taliban satranç oynamıyor
Pakistan’ın kuzeybatısındaki Peşaver kentinin 24 kilometre batısındaki Hayber Geçidi’nde 30 metrelik demir köprüyü pazartesi günü havaya uçurup Afganistan’daki Kuzey Atlantik İttifakı (NATO) birliklerine erzak ve gereç aktarılmasını durdurması, Taliban’ın, İran’ın yakında oynaması beklenen zwischenzug hareketini hesaba kattığı anlamına pek gelmiyor. Fakat trafiğin bir kere daha engellenmesi, NATO birliklerine erzak sağlamada kullanılan esas yolun kırılganlığını ortaya koymakta ve dikkatleri Tahran üzerinde toplamaktadır.
Bu, NATO’yu büyük bir politika değişikliği yapması için zorlamaktadır. NATO’nun Afganistan’da askerî başkomutanı olan General John Craddock, ittifaka üye her bir ülkenin, Afganistan’daki kendi güçlerine gerekli malzemeleri sağlamada İran’la anlaşma yapmalarına NATO’nun bir itirazı olmayacağını itiraf etmiştir. Aynı zamanda müttefik NATO ülkelerinin dört-yıldızlı en üst düzey komutanı olan Craddock şöyle demektedir: “Bunlar ulusal kararlar olacaktır. Her ülke kendi ulusal çıkarı ve güçlerini yeniden takviye etme olanaklarını gözetecek şekilde davranmalıdır. Bunun tamamen onları ilgilendirdiğini düşünüyorum.”
Craddock hızla operasyonel düzeye geçiyor ve NATO’nun genel sekreteri General Jaap de Hoop Scheffer’in söylediklerine gönderme yaparak, onun, yalnızca bir hafta önce ABD dahil NATO’ya üye ülkelerin, İran’ı, Afganistan’da Taliban’la savaşması için ikna etmeleri gerektiğine dair konuşmasını aktarıyordu.
Scheffer Washington’un onayı olmadan konuşamazdı. Craddock bunun altını çizmektedir. NATO, Hindistan hükümeti tarafından yapılan ve orta Afganistan’ı İran sınırındaki Zarani’ye bağlamış bulunan yeni karayolunu kullanmak için çok hevesli. Bu yol İran’ın İran Körfezi’ndeki limanı Çabahar’a ulaşmayı olası kılıyor ancak pek kullanılmıyor. Hindistanlılar yol çalışmalarını daha on beş gün önce bitirdiler.
NATO bocalamaktadır. Erzak ve gereçlerinin yaklaşık %80’ini Afganistan’a taşıyan ve Pakistan’dan geçen şimdiki tedarik yollarına bağımlılığını bir şekilde azaltmak zorundadır. Dışardan gözlemleyenler için buradaki ironi gözden kaçamaz. NATO İran’dan geçen yolları kullanmak isterken Tahran ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesini talep ediyor.
Geçen Perşembe günü İran Dışişleri Bakanı Manuçer Muttaki, ABD Başkanı Barack Obama hükümetinin ABD birliklerinin Irak’tan çekilmesi yolundaki plânlarına İran’ın ilgi duyduğunu belirtmiş ve “bunun Afganistan’a da uygulanmak zorunda olduğuna inanıyoruz,” demiştir.
Yeni hükümet kongresindeki ilk yemin töreninde ABD Savunma Bakanı Robert Gates, artan İran “müdahalesi” ve Afganistan’daki çift anlam verilebilecek konuşmalar konusunda suçlamalar getirdi ve Tahran’ın isyanı körüklediğini ima etti.
Rusya’nın zwischenzug’u
Olayın özü, ABD’nin Orta Asya’da kuzeyden, Amu Derya’dan, geçmesini plânladığı ve burada açmak için çabaladığı tedarik yollarının, Orta Asya’daki büyük oyunda kısılıp kalmasıdır. Amerikan sözcüsü Rusya ve Orta Asya devletlerinin tedarik yolları sağlanmasına izin verdiklerini mutlulukla iddia ediyordu. Buradaki jeopolitik buna izin vermemektedir.
Kırgızistan Başkanı Kurmanbek Bakiyev salı günü bir bomba gibi patlayan talebiyle Afganistan’a mühimmat ve erzak göndermede kullanılan Manas’taki ABD askerî üssünün kapatılmasını istedi. Bunu, Rusya Başkanı Dimitri Medvedev’le yaptığı görüşmeden sonra açıkladı. Bu görüşmelerde Moskova, Bişkek’e 180 milyon dolar tutan borçlarını silmeyi, 2 milyar dolar uzun vadeli borç vermeyi ve 150 milyon dolar da doğrudan karşılıksız yardım yapmayı taahhüt ediyordu.
NATO’nun Orta Asya elçisi Robert Simmons, Kırgızların hareketinin hızını kesmek için son bir girişimde daha bulunarak Bişkek’e koştu fakat bu gelişme karşısında bir şey yapamadı ve NATO’nun Afgan operasyonlarının bundan kötü etkileneceğini itiraf etti. Washington hâlâ durumu kurtarmayı umuyor fakat bu Moskova’nın yardımını almaya bağlı.
ABD Afganistan’a yeni tedarik yolları açma bahanesi ile kendisinin (ve NATO’nun) Orta Asya’daki stratejik varlığını genişletmek ve kökleştirmek amacını güden uygunsuz jeopolitik gündemini rafa kaldırmaya razı olduğu takdirde Moskova yardım etmeye her zamanki gibi hazırdır. Doğruyu söylemek gerekirse, Moskova, son haftalarda Washington’un Orta Asya’da yürüttüğü yıpratıcı diplomasiden tedirgin olmaktadır.
ABD, Rusya’nın kilit konumdaki müttefiki Kazakistan ile bir anlaşma imzalayarak Afganistan için gerekli olan tedariklerinin “büyük bölümünü” bu ülkeden sağlamayı teklif etti ve karşılığında Afganistan’a asker göndermesi için Kazakistan’a baskı yapıyor. Yani bu durumu, Moskova’nın (ve Pekin’in) Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO) ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgüt’lerinin (CSTO) üyesi olan müttefikleri Kazakistan’ı, ABD’nin, Batı stratejik yörüngesine sokma çabasını endişeyle izlemeleri olarak izah edebiliriz. Kırgızistan’dan ABD askerlerini temizlemek için Moskova’nın yapacağı zwischenzug hamlesine Çin’in sessiz cesaretlendirmesi de katkıda bulunacaktır diyebiliriz.
Seçmeli ilişkilere hayır
Washington, altta yatan ve ilişkilerdeki soğukluğa neden olan faktörleri ele almak yerine “seçilmiş ilişkileri” tercih etmektedir. Kremlin, Obama’nın ilişkilere taze bir görüş açısıyla yaklaşacağı yolundaki ihtiyatlı iyimserliğini koruyor. Durum, Rusya eski başkanı Mikhail Gorbachev tarafından az ve öz olarak şöyle yansıtılmıştır: “Hâlâ iyimser olmak için nedenler var.”
Fakat altta yatan bir öfke hissedilebiliyor. Moskovalı bir yorumcunun belirttiği gibi George W. Bush dönemi bitmiş olabilir fakat bu dönemin “eserleri hâlâ ortada”; Obama yeni görüşlerle gelmiş olabilir ama “eskiden suyun başını tutanlar hâlâ yerlerinde,” kurumlarda kilit konumlarda oturuyorlar; bu yüzden Obama’nın “yeni bir dış politika hayata geçirmesi için aylar değil yıllara ihtiyacı var.”
Böylece Moskova zwischenzug‘a başvurmak zorunda kaldı. Geçen cumartesi günü etkili bir Moskova gazetesi olan Nezavisimaya Gazeta, Rusya’nın, Abhazya’nın Karadeniz kıyısındaki Bombora’da bulunan Sovyet hava üssünü yeniden açmayı teklif ettiğini yazdı. Salı günü Rusya, Belarus ile ortak bir hava savunma sistemi kurmak üzere bir anlaşmaya imza attı. Çarşamba günü Medvedev, Afganistan’daki teröre karşı beraber savaşmak için ABD ile işbirliğine açık olduğunu CSTO toplantısını kullanarak tekrarladı.
Gene, bu yorumlardan biri de çarşamba günü Rusya Dışişleri Başkan Yardımcısı Grigory K
arasin’den geldi: “ABD ile beraber yakın gelecekte bu konu (Afganistan’a gidecek transit yollar oluşturma) üzerinde özel ve profesyonel görüşmeler yapacağımızı umut ediyoruz. Ne kadar etkili bir işbirliği yapabileceğimizi göreceğiz… ABD, Orta Asya, Çin-Afganistan’daki terörizme karşı yapılacak başarılı bir operasyonla hepimiz ilgileniyoruz.”
Karasin, ABD’nin Manas’tan tahliye edilmesinin “bir engel oluşturmayacağına” dair güven verdi: “Biz (Rusya), ABD ile birlikte, yakın gelecekte bu konu hakkında özel ve profesyonel görüşmeler yapacağımızı umuyoruz. Etkili bir şekilde ne kadar işbirliği yapabileceğimizi göreceğiz.”
Özet olarak her şey Obama’nın fırsat vermesine bağlı. Büyük soru, sertlik yanlılarını zor kullanarak da olsa süpürüp atma olasılığının olup olmadığı ve sallantıdaki Afgan savaşının gereksiz yere taşıdığı ağır jeopolitik yükü de atıp atmayacağı yönünde.
Bu arada ABD-Rusya ilişkilerinin gölgesi Hindu-Kuş dağlarına düşüyor. Rus medyası, üst düzey bir Afgan askerî delegasyonunun “yakın gelecekte” Moskova’yı ziyaret etmesinin beklendiğini bildirdi. Obama’nın Afganistan Başkan’ı Hamid Karzai’den desteğini çekebileceği olasılığının büyümesi ile birlikte Moskova da seçeneklerini tartıyor olacak.
ABD, Afganistan’da kaygan bir yokuş üzerine oturmuştur. Taliban ayaklanması sürmektedir ve güvenlik durumu kötüdür fakat NATO oradaki güçlerinin etkinlik seviyesini yükseltmede veya etkili bir strateji geliştirmede yetersiz kalmaktadır. NATO’nun tedarik sağlama yolları tehdit altındadır ve yeni yolların açılması da daha henüz yapılmamış görüşmelere bağlıdır. ABD ile Karzai rejimi arasındaki gedik büyümektedir fakat Kâbil’de bunun yerine yukarıdan atanacak yeni bir rejimi idareye getirmek hiç de o kadar kolay değildir. Washington İslâmabad’a yine baskı yapmalıdır fakat Pakistan’daki durum herhangi bir baskıyı kaldıramayacak kadar kırılgandır.
Pazartesi günü, İran’ın uydusu yıldızlı göğe bu karmaşık arka plânda fırlatıldı. Adı Ümit olan uydunun jeopolitik üzerinde pek çok etkisi var. Batı başkentlerinde uyarı çanları Tahran’ın gardını düşürmesi beklentisinin yersizliğini duyuruyor. Uydu teknolojik bir başarı olarak görülebilir, ki gerçekten de öyle, ama asıl önemli olan Ümit’in, İran’ın askerî kapasitesi hakkında çok ciddî bir mesaj vermiş olmasıdır.
Uzmanlar uydu fırlatmada kullanılan roketin iki kademeli olduğunu ve 2500 kilometrelik menzile sahip küçük bir savaş başlığını da kolayca taşıyacak kapasitede olduğunu tahmin ediyorlar. Kıtalararası bir balistik füze olmasa bile menziline Avrupa’nın güneyi ve de özellikle İsrail’in tümü birden girmektedir. Basitçe söylemek gerekirse bir ABD-İsrail askerî saldırısı karşısında İran’ın elinde itimat edilir caydırıcı bir silahı vardır.
Beyaz Saray basın sözcüsü Robert Gibbs, İran uydusunu “yeni hükümetin uğraşması gereken acil bir olay” olarak nitelemiştir. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile yaptığı ilk görüşmeden sonra, Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeir, “Başkan Obama’nın uzattığı elin güçlü bir el olduğuna güvenilmesine katkımız olsun istiyoruz,” demiştir. Bunların ağırlıklı sözler olduğu şüphe götürmez.
Fakat Almancada bu duruma en uygun kelime –zugzwang. Kelime anlamı “hareket etmeye mecbur kalmak.” Yani satrançta, oyuncunun, yaptığı hamlede elini zayıflatacak olan, fakat yine de o hamleyi yapmaya mecbur olduğu bir durumun gelişmesi.
Moskova ve Tahran’ın kendilerine ait zwischenzug‘larını bir araya getirdiklerini söylemek için henüz erken olabilir fakat Washington’un zugzwang‘ini gözü açık bekledikleri de gayet kesin.
*Büyükelçi olan M. K. Bhadrakumar, Hindistan Dışişleri’nde profesyonel olarak büyükelçilik görevi yapmıştır. Atandığı ülkeler arasında Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan, Kuveyt ve Türkiye de vardır.
6 Şubat 2009
[Asian Times’taki İngilizce orijinalinden Hatice Aksoy tarafından 5deniz (Sendika.Org) için çevrilmiştir]