ABD Başkanı Barack Obama’nın eski Senatör George Mitchell’i yeni Ortadoğu elçisi olarak tayin etmesi iyi bir seçim. Mitchell, 2000 yılında bölge için bilirkişi heyetine öncülük ettiğinde, ABD görevlilerinin özelliği olmayan bir tarafsızlık göstermişti. Eğer tavsiyelerinde uyulacak olursa, — tüm şiddetin durdurulması ve işgal edilmiş Filistin topraklarındaki İsrail yerleşim inşaatlarının tamamen dondurulması — barış süreci ilerleme […]
ABD Başkanı Barack Obama’nın eski Senatör George Mitchell’i yeni Ortadoğu elçisi olarak tayin etmesi iyi bir seçim. Mitchell, 2000 yılında bölge için bilirkişi heyetine öncülük ettiğinde, ABD görevlilerinin özelliği olmayan bir tarafsızlık göstermişti.
Eğer tavsiyelerinde uyulacak olursa, — tüm şiddetin durdurulması ve işgal edilmiş Filistin topraklarındaki İsrail yerleşim inşaatlarının tamamen dondurulması — barış süreci ilerleme kaydedebilir.
1948’den önce, Filistin’e yeni yerleşmiş olan Avrupalı Yahudi yerleşimciler, Britanya sömürge yöneticileri geri çekildiğinde, kendi devletlerini istemişlerdi. Yahudiler azınlık olduğundan, buna ulaşmanın tek yolu, tahliye edilmekten korkan, katı bir şekilde muhalif çoğunluktaki Arap Filistinli nüfusun bölünmesiydi. İsrail 1948’de kurulduğunda, çoğu Filistinli anayurtlarından sürülmüş, kalanlar ise bir “Yahudi devletinde” ikinci sınıf vatandaş haline gelmişlerdi.
İrlanda’daki çağdaş anlaşmazlık, İrlandalı milliyetçilerin direnç gösterdiği yüzlerce yıllık yönetimin ardından Büyük Britanya’nın çekilmeye karar vermesiyle başladı. Fakat İngiliz ve İskoç yerleşimcilerin soyundan gelen Protestan yönetici sınıf – nüfusun çeyreği – İrlanda’nın Britanya’ya bağlı kalmasında ısrar etmişlerdi. Bu birleşmeciler, milliyetçi Katolik çoğunlukla birlikte aynı devlet içinde yaşamayı reddediyordu.
Eğer amaçlarına ulaşmazlarsa şiddetli bir ayaklanma tehdidinde bulunan birleşmeci azınlığı yatıştırmak için, Britanya 1921’de, milliyetçilerin meşruluğunu tanımayı reddettiği bir oluşum olan Kuzey İrlanda’yı kurarak İrlanda’yı böldü.
İsrailli Yahudilerin Filistinlilere yaptığı gibi, Protestanlar kendi kültürlerini ve dinlerini resmi din olarak kurumsallaştırdılar ve milliyetçi kimliğin ifade edilmesine şiddetli bir biçimde baskı uyguladılar. Belfast’taki Stormont Şatosunda kurulan Kuzey İrlanda hükümeti, birinci başbakanın sözleriyle, “Protestanlar için Protestan bir parlamento”ydu. Katolikler, iş ve ev bulma konusunda sistematik bir biçimde ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyorlardı.
Milliyetçiler 1960’larda ABD’deki hareketten esinlenen bir yurttaş hakları hareketi başlattılar. Birlik taraftarı Protestanlar güç paylaşımı ve reform taleplerine şiddetli bir biçimde karşı çıktı, fakat Kuzey İrlanda’daki milliyetçi Katolik nüfusun sayısal olarak büyüklüğü ve iddialı oluşu bu uzlaşmazlığı savunulamaz duruma getirdi.
1972’de, Britanya asker göndermiş ve doğrudan yönetim uygulamıştı. The Troubles*’ın [Karışıklık dönemi] sürdüğü 30 yıl boyunca, İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun (IRA), Protestan militanların, Britanya kuvvetlerinin ve diğerlerinin ellerinde 3 bin 700 insan ölmüştü.
Mitchell’in önayak olduğu Belfast Anlaşması, eşitlik ve taksimin adaletsizliğini hafifletmek lehine, resmi Protestan hegemonyasını sona erdirmişti. Hükümet gücünün “tüm insanlar namına sert bir şekilde tarafsızca uygulanması” gerektiğini taahhüt etmiş ve “iki topluluğun da kimlik, ahlaki değer ve isteklerine adil ve eşit bir şekilde muamele edilmesini” garanti altına almıştı.
Kanlı çatışmaların sürdüğü on yıllar, geride derin sosyal bölünmeler bıraktı. Fakat, ayrımcı olmayan demokratik yönetim çerçevesi, Kuzey İrlanda’daki milliyetçilerin ve birlik taraftarlarının kuşatma zihniyetini aşmaları için olanak sağladı. İrlanda’nın resmi olarak bölünmüşlüğü devam etmekle birlikte, herkesin özgürce yaşaması, çalışması, seyahat etmesi ve resmi sınır-ötesi kurumların İrlanda adasında her iki yönetim alanında bulunan altyapıyı ve ekonomiyi entegre etmesi ile fiili olarak ortadan kalkmaktadır.
Sıkı bir şekilde milliyetçi olan (IRA ile yakın bağları bulunan) Sinn Fein ve aşırı-sağcı Demokratik Birlikçi Parti’nin liderlik ettiği iktidarı paylaşan Belfast’taki yönetim, bir zamanlar, bugün Hamas üyeleri ve İsrailli siyasetçilerin kurabileceği bir hükümet kadar akıl almaz görünüyordu. ABD siyaseti, güçlü taraflar – Britanya hükümeti ve birlik taraftarı Protestanlar – üzerinde, zayıf olan milliyetçi taraf lehine baskı uygulayarak kilit bir rol oynadı. İrlandalı-Amerikan lobi tarafından zorlanan ABD, Sinn Fein’den kaçınmak yerine, onu sürece dahil etmekte ısrar etti.
İsrail’de 2010 itibariyle, Batı Şeria ve Gazze toplamında Filistinliler İsrailli Yahudileri sayıca aşacaklar. Artık iki grup, İrlanda’daki Protestan birlikçiler ve Katolik milliyetçilerden tümüyle ayrı tutulamayacak.
İrlandalı milliyetçiler gibi, Filistinliler de hiçbir zaman diğer grubun kendileri aleyhindeki ayrımcılık “hakkı”nı tanımayacaklar. Protestan birlik taraftarlarının yaptığı gibi, İsrailli Yahudiler de kendi devletleri için ısrar edecekler. İsrail’in “çözümü” ise, İsrailli Yahudilerin göreli olarak sayısı azalırken, Yahudi devletini sanal olarak sürdürebilmek için, Filistinlileri -Gazze gibi – gettolara hapsetmek ve İsrailli Yahudilere boyun eğmeleri için periyodik olarak bombalamak olacak.
Eğer Michell’in Kuzey İrlanda’dan öğrendiği dersleri uygulamasına izin verilirse, çözüm için bir yol bulunabilir. Fakat Mitchell, Kudüs’e, Belfast’a götürdüğünden daha az avantajla gidiyor. Obama yönetimi, başarısız olan “Yahudi devleti” ve “Filistin devleti” paylaşım formülünü vaat etmeye devam ediyor ve 2006’da Filistin seçimlerini ezici biçimde kazanan Hamas’a karşı Bush yönetiminin yanlış boykotunu sürdürüyor. İrlandalı-Amerikan eşdeğerinden çok daha kuvvetli olan İsrail lobisi, ABD politikasını güçlü taraf olan, savaş suçları işleyen uzlaşmaz İsrail’i kayıracak şekilde yönlendiriyor. Eğer bu politikalar değişmezse, Mitchell’in çabaları ziyan olacak ve yükselen şiddet siyasi boşluğu dolduracaktır.
Ali Abunimah, The Electronic Intifada, 2 Şubat 2009
Ali Abunimah, Electronic İntifada sitesinin kurucularındandır. Abunimah, One Country: A Bold Proposal to End the Israeli-Palestinian Impasse (Metropolitan, 2006) adlı kitabın yazarıdır.
* The Troubles dönemi, çok defalar İngiltere, İrlanda Cumhuriyeti ve Avrupa anakarasına da taşan etnik-siyasi çatışma dönemidir. The Troubles döneminin 1960’ların sonlarından 1990’ların sonlarına kadar – özel olarak 1998’deki Belfast anlaşmasına kadar – sürdüğü belirtilir. Her şeye rağmen şiddet, küçük çaplı da olsa sürmektedir. Wikipedia (ÇN)
[Electronic Intifada’daki orijinalinden 5deniz.net tarafından çevirilmiştir]