İşsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu salgın hastalık zannederek, bünyeye bağışıklık kazandırma tedavisiyle çözmeyi hedefleyen hükümet, yerel seçimlere kitlenmiş durumda. Yaygın söylemiyle, bu yerel seçimler bir “güven oylaması” niteliği taşıyor. Başbakan “Diyarbakır’ı, İzmir’i ve Çankaya’yı istiyorum” derken, sadece “buralardaki rantın da tadına bakmak istiyorum” demiyor. “Yurdun dört bir yanında yürüttüğümüz yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluk politikalarımıza “evet” oyu istiyorum” diyor. […]
İşsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu salgın hastalık zannederek, bünyeye bağışıklık kazandırma tedavisiyle çözmeyi hedefleyen hükümet, yerel seçimlere kitlenmiş durumda. Yaygın söylemiyle, bu yerel seçimler bir “güven oylaması” niteliği taşıyor. Başbakan “Diyarbakır’ı, İzmir’i ve Çankaya’yı istiyorum” derken, sadece “buralardaki rantın da tadına bakmak istiyorum” demiyor. “Yurdun dört bir yanında yürüttüğümüz yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluk politikalarımıza “evet” oyu istiyorum” diyor.
İmamın verdiği gazın, cemaat üzerindeki etkisi malum. Başbakanın fetva ve felsefesini canı gönülden destekleyen Adalet Bakanı, “Hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara’dan geçiremiyor. O nedenle halkıyla, hükümetiyle, devletiyle barışık mahalli yöneticiler işbaşında olursa, bizim sorunlarımız daha çok çözülür” dedi. Hepimiz mesajı aldık. AKP’ye oy vermeyene hizmet mizmet yok. Cemaat-i Vekil hemen karşıladı pası, çekti şutu. “Biz Ankara’dan izin vermediğimiz sürece siz burada taş üstüne taş koyamazsınız.. Onun için eğer birileri size gelip de ben şunu yapacağım, ben bunu yapacağım diyorsa inanmayın. Yapamazlar; bize rağmen yapamazlar”. Bunu Kırıkkale’de, AKP yerel seçim bürosunun açılışında söyledi. Bu tehdidin sahibi AKP Kırıkkale milletvekili Prof.Dr. Mustafa Özbayrak. Bu kadar değil. Bu isim aynı zamanda Meclis Plan Bütçe Komisyonu üyesi. Kısacası suyun başındaki isimlerden birisi. Bu sebeple “yapamazlar; bize rağmen yapamazlar” diye kendinden emin, net cümleler kuruyor. Tabii bu tehditlere bakıp, oy verenin hizmet alacağı düşünülmesin. Oy verseniz de vermeseniz de hizmetler sadece parası olana… Sağlıkta olduğu gibi, eğitimde olduğu gibi, ne kadar para o kadar hizmet.
İmam ile cemaat arasındaki uyumlu ilişki devam ediyor. Bundan üç ay önce Başbakanın “ya sev, ya terk et” fermanını, cemaat-i vekil “Devletim ve milletime karşı gelenleri elbette vurmaktan hoşlanacağım.” sözleriyle karşılamıştı, faşizm kokulu söylemi bir adım daha öne çekmişti. Gene aynı durum. “Sen tam ifade edemedin, ben daha anlaşılır cümlelerle söyleyeyim ki anlamayan kalmasın” durumu.
Çok eski bir fermanın 2009 versiyonu bu sözler. “Biz izin vermezsek taş üstüne taş koyamazlar” derken, “eğer oyunuzu AKP’ye vermezseniz, taş üstünde taş, omuz üstünde baş komayız” diyorlar, Timur misali.
Sonra her ne oluyorsa Bakan çark ediyor. “‘.. illa bizim partili olan belediyelere oy verin, bizim partili olmayan belediyelere oy verirseniz yardım etmeyiz’ mantığıyla söylemiş değilim. O heyecan anında ağzımdan çıkan bir iki kelime…” Baş imam sinir sahibi, cemaat-i bakan heyecanlı…
Aynı Adalet Bakanı bundan dört ay önce, işkenceyle öldürülen Engin Ceber için özür dilemişti. Dört ay sonra bugün, savurmuş olduğu yerel seçim tehditleri için özür diliyor. Halkımızın bu tip durumlar için söylenmiş güzel sözleri vardır. Şimdi tam yeri, “Pardon çıkalı kabahatliler çoğaldı”. Lafın aslı böyle değildir ama biz sinirlerimize ve heyecanlarımıza hâkim olmanın farkını koyarak terbiyeyi elden bırakmayalım.
“Kendine Müslüman” deyimini bilirsiniz. Bencillik hallerini anlatır. AKP politikaları işte tam da böyle üretiliyor. Kendine özgürlükçü, kendine demokrat, kendine hizmet erbabı, kendine adaletli, kendi haklarının yılmaz savunucusu. Hep bana, sadece bana partisi. Batman DTP mitingindeki bir slogandan esinlenerek durumu özetleyelim; “Gazze’de müslüman ve müşfik, kendi halkına münafık ve zalim”.
Bizim Fatsa Fikri’miz var!
Bizim yoksulluğa, yolsuzluğa, sadakacılığa, talana dayalı AKP belediyeciliğine ihtiyacımız yok. Bizim halk olarak AKP ile uyumsuz yerel yönetimlere ihtiyacımız var. Ankara Büyükşehir Belediyesi, AKP Hükümeti ve politikalarıyla uyumlu bir belediye olduğu için, Kızılırmak’ın arıtılmayan kirli suyu akıyor musluklarımızdan, şehir içi ulaşımımız hem aksak hem pahalı, dört bir yanımız kavşak, yaya olarak yürüdüğümüz yollar ya geçitsiz, ya da alttan/üstten geçme(me)li. Belediye Başkanı kendine -nerden bulunduğu bilinmez paralarla- villa yaptırıyor, bizim evlerimizi başımıza yıkıyor. Dağıttığı kömürler aldığımız nefesi zehirliyor, doğalgazı cebimizi yakıyor. Saymakla bitmez, hep banacı, sadece banacı, zulümle uyumlu icraatları.
Bizim tarihimizde dolaysız demokrasinin mümkün olduğunu gösteren yerel yönetim deneyimleri var. Halkın Belediye Başkanı Fikri Sönmez’in “Halkın onayı alınıp onun düşüncesi ve desteği sağlanan işler mutlak başarıya ulaşmıştır. Halk, kendi kararına sahip çıkmış ve onun bir an önce yerine getirilmesi için çaba harcamıştır” sözleriyle anlattığı Fatsa yerel yönetim deneyimimiz var. Bizim evlerimizi başımıza yıktırmamak için AKP uyumlu belediyelere kök söktüren Barınma Hakkı Mücadelelerimiz var. Suyumuzu zehirletmemek için AKP uyumlu belediyelere soğuk duş aldıran Su Hakkı Mücadelelerimiz var. Bizim ekmek zamlarına karşı Emek ve Ekmek Hakkı Meclislerimiz var. Su gibi, enerji gibi, barınma gibi, ulaşım gibi vazgeçilmez haklarımız için verdiğimiz mücadelelerde, insanca yaşamanın mümkün olduğunu inanılır kılan kazanımlarımız var.
Bizim AKP ile uyumsuz belediyelere ihtiyacımız var. Biz, söz, yetki ve karar mekanizmalarını kurup işletecek, kolektif bir yerel yönetim anlayışını hayata geçirecek birikime de iradeye de sahibiz. Bizim, insan ihtiyaçlarını sermaye çıkarlarının önüne koyan, doğrudan demokrasiye dayalı bir yerel yönetim anlayışına ihtiyacımız var. AKP’nin sesi halka, halkın sesi zulmüne yüksek çıkar. AKP moderatöre tavır koyar, halk zalime tavır alır.
Şimdi zaman, halkın taleplerini, şartlarını önüne koyan bir programla halkın meclislerini kurma, halkın muhtarlarını seçme zamanı.
Şimdi zaman, emperyalizmle, vahşi kapitalizmle, faşizmle, liberalizmle, sermayeyle ve tüm bunların Türkiye temsilcisi AKP’yle uyumsuz olma zamanı.