Hamas’a karşı değil, Filistin halkına karşı yapılan bu katliamın en büyük suçluları, Gazze’ye saldıran, Ehud Olmert, George Bush, Ehud Barak, Barack Obama ve diğer kapitalist liderlerdir. 1. İntikama ve kana susamış doymak bilmezler Katliamın başlangıcından dört gün sonra ne söylenebilir ki? Zaten söylendi mi? Söylenmekte mi? Kaos’lu (Latin Amerika ve İspanya’da çok okunan bir haber […]
Hamas’a karşı değil, Filistin halkına karşı yapılan bu katliamın en büyük suçluları, Gazze’ye saldıran, Ehud Olmert, George Bush, Ehud Barak, Barack Obama ve diğer kapitalist liderlerdir.
1. İntikama ve kana susamış doymak bilmezler
Katliamın başlangıcından dört gün sonra ne söylenebilir ki? Zaten söylendi mi? Söylenmekte mi? Kaos’lu (Latin Amerika ve İspanya’da çok okunan bir haber sitesi; çn.) dostlar, haber ve yorumları geniş ve etkili bir biçimde yayınlamayı sürdürüyorlar. Dünyanın büyük gazetelerinde de aynı haberler yayınlanıyor. Bu yayın organlarının, saldırının Hamas’a karşı değil, Filistin halkına karşı yapıldığı konusundaki görüşlerine katılıyorum. Ama bu suçun, “ABD’nin pasifliği yüzünden” işlendiği konusundaki görüşlere katılmıyorum. Böylesi bir pasiflik yok. Bu olayla, Amerika Birleşik Devletleri’nin mevcut ve 20 Ocak ta yönetimi devralacak olan yöneticilerinin, mutlak ve direk suç ortaklığı, açık ve elle tutulur bir ilişkisi var.
Konuyla ilgili bazı gözlemlerimi aktarmama izin verin:
1) Eğer İsrail hükümeti önceden, George Bush ve Barak (saldırının direk katili Ehud’un soy ismi gibi, yalnız, c harfsiz) Obama’nın, sözüm ona gizli ve belirgin bir onayına sahip olmasaydı, Gazze sınırını birkaç aylığına kapattıktan sonra ve zaten bombardıman öncesi var olan insanlık krizini provoke ederek, bu kanlı saldırıyı yapamazdı.
Her ikisinin de katliamdan sonraki tepkileri, utanç vericiydi. Bush, sadece Hamas’ı suçladı. Konuşmasında, ne katledilen yüzlerce sivile, ne aralarındaki en az 21 çocuğa, ne de birçoğu ölecek olan 1600 yaralıya ilişkin ve acımaya dair tek bir merhamet sözcüğü yoktu. Zaten birkaç aydan beri Gazze hastanelerinde, ilaç, donanım, elektrik, su ve yiyecek de yoktu. Üç haftada içinde, vicdanı üzerinde, bir milyon kişinin öldüğü, Beyaz Saray’dan çıkan biri için bu canavarca davranış oldukça mantıklıydı.
Bombardımandan sonra Obama’ya ne düşünüldüğü sorulduğunda: “This country has o¬nly one President” (bu ülkenin yalnızca bir başkanı var) dedi. Bu Obama değil mi ki, seçilişinden birkaç saat sonra devlet başkanlığı işlerine el koyan; asla olmadığı kadar podyum önünde, basınla birlikte, neredeyse her gün kutlamalar yapan. Bu Obama değil mi ki, 40’tan fazla devlet ve hükümet başkanını, derhal uluslararası ekonomik ve siyasi acil bir model için telefonla arayan. Bu Obama değil mi ki, insanlık tarihinin en büyük cinayetlerden biri işlenmesine rağmen başkanlık işlerini sadece haberleşerek yürüten.
Kaos’ta bulunan son sekiz makalemde belirttiğim şeyleri yeniden tekrar ediyorum: Obama, Bush’tan daha da savaşçı olacak. Siyonizm, bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri hükümetine, daha fazla, hatta Bernard Baruch’un yaptığından çok daha fazla egemen olacak. Bernard Baruch, Woodrow Wilson hükümet döneminde, bu ülkenin ekonomi politikasını yönetiyordu. Zaten, birkaç yıl sonrada Roosevelt’in uluslararası politikası geldi. Siyonizm, önceden, XIX. yüzyıl sonlarından itibaren ve hatta İsrail kurulmadan önce de vardı.
2) Siyonistlerin, Gazze de yaptıkları, Yanki imparatorluğunun 1783 yılından beri, Amerika’da ve dünyada yapageldiklerinin bir kopyasıdır: Çok sayıda masum sivili öldürmek.
Eğer Siyonistler, Filistinlilerin ülkesini gasp etmeseydi, Hamas asla bunu yapmazdı. Hatta bu organizasyon bile var olmazdı. Bu savaş, Filistinli yurtseverler tarafından değil, İsrailli Siyonistler tarafından yaratıldı. Hamas’ın etkisiz Kassam roketleri, Siyonist bombardıman başlayıncaya kadar hiç kimseyi öldürmedi. Birkaç saat sonra, sadece bir kişinin ölümüne, dört kişinin de yaralanmasına neden oldu. Buna karşılık Siyonistler, şimdiye kadar, aralarında 150 masum sivilin bulunduğu, 400 den fazla kişiyi öldürdü. Aralarında 700’den fazla masum sivilin bulunduğu, 1700’den fazla insanı yaraladı. Bugün, Kaos’ta yayınlanan, Nazanín Amirian’nın makalesinde Kassam füzeleri üzerine söylediklerini tekrarlamak yerinde olacaktır: “bilinmedik bir malzemeden yapılan bu roketler, herhangi güçlü bir askeri oyun içinde, oldukça komik kalıyor: Bunların yirmi tanesinin yıkıcı gücü bir İsrail roketinin gücüne ulaşamıyor.”
3) Gazze’de olanlar, Yanki İmparatorluğunun tarihi modelinin orada devam etmesidir. Yani “bizlerin birine karşılık, onların yüzlercesi hatta binlercesi”: Japon uçakları, Pearl Harbor’da yüzde 98,9’u asker olmak üzere 2,402 kişiyi öldürmüştü. Bu saldırıda, üslerde çalışan ve Honolulu’ya yakın bir plajda bulunan, yalnızca 28 sivil ölmüştü. Yani toplam ölenlerin yüzde 1,1’i sivil idi. Buna karşı misilleme yapan emperyalist yanki, Japon takımadalarının uzunluğundan genişliğine 1.500,000’dan (BİR BUÇUK MİLYON!) fazla masum sivili katletti. Bunlardan 370,000’i, 9-10 Mart 1945 yılında Tokyo’da ve aynı yılın 6 ve 9 Ağustos tarihlerinde, Hiroshima ve Nagasaki’de büyük yangın çıkaran bombalar ile insanları kundaklayarak öldürdü. Aynı angloyankinin uçakları, Almanya-Dresde Kuzey Florencia’da, 1945 yılının Şubat ve Nisan aylarında, aralarında 140,000 bin çocuk, yaralı ve hastanın bulunduğu, tam 1.000,000 (BİR MİLYON!) sivili katletti. Daha sonra, Uluslararası Kızıl Haç Örgütü, buraları “Çocuklar için hastane ve sığınak şehri” olarak ilan etti. Oysa ne Japonya ne de Almanya, Amerika’da bir tek kişiyi bile öldürmemişlerdi (Hawaii, Amerika Birleşik Devletleri’ne ait DEĞİLDİ, tersine bir avuç suçlunun yaşadığı bir yerdi. 1893-94 yıllarında, Amerikan başkanlardan Benjamin Harrison ve Grover Cleveland, bir grup sabıkalı ile suç ortaklığı yaparak, Pasifiğin ortasındaki bu küçük takımadayı çalmışlardı. Evet, ne Japonya’nın Pearl Harbor’u bombalamaya, ne de Amerika hükümetinin, bu adaya sahip olma hakkı vardı).
4) İsrail’in komşularına karşı yapacağı savaşları kazanması için gereken askeri gücü hazır, Birleşik Devletlerin hükümetleri tarafından verilen bu güç: ağır ve hafif silahlar, tanklar, taşıtlar, istihbarat uyduları, gece görüş malzemeleri, nükleer bombalar ve her şeyden oluşuyor. Amerikan ekonomisi de İsrail’i destekliyor. Yeni dönemin dışişleri bakanı olacak olan Hillary Clinton, birkaç ay önce, “eğer İran İsrail’e saldırırsa -elbette, nükleer silahsız, çünkü nükleer silaha sahip değiller-, Amerika ‘İran’ı yeryüzünden silmeli’ (wipe out Iran from the face of the earth)” açıklamasında bulundu. Bunu, her biri çeşitli megaton ağırlığında birkaç bomba ile yapılabilir.
Amerika’nın diğer yöneticileri de benzer açıklamalarda bulundular. Şimdi Obama, hükümetinin en önemli işlerini Siyonist Yahudilere havale edecek. Bu da büyük Filistin trajedisinin bitmeyeceğini, en azından, yıllarca sürecek olan bu yeni başkanlık döneminde de devam edeceğini, önceden gösteriyor.
5) Antikapitalist sol, dünyayı, bu katliamı protesto etme sesleriyle çınlattı. Özellikle de İspanya’da, tıpkı o zamanlarda, ölçüsüz Vietnam suçunu bütün öfkeleriyle protesto ettikleri gibi.
6) Bu mayıs ayında, 61. yılını tamamlayacak olan bu zorlu mücadelenin haklı tarafının, 1200 yıldan uzun bir süredir yaşadığı topraklardan şiddet yoluyla koparılan Filistin halkı olduğunu bütün dünya biliyor.
7) Aşagıdakiler, Kaos’ta yayınlanan, katliam tanıklarının çıldırtan ifadeleri:
• “Cesetleri toplamak için kalabalıklar bir araya gelmişlerdi…”
• “Cansız vücutları koymak için morglarda yer kalmamıştı. Kan bankalarında büyük bir kan eksikliği vardı…”
• “Roketler, bir çocuk parkını çökertmiş ve Diere Balah çarşısı kalaba
lıktı…”
• “Hastanelerde yaralıları tedavi edecek doktorlar yoktu…”
• “Bu insanlığa karşı işlenen bir suçtu.”
• “Şifa hastanesinin morgunda yer yoktu ve insan kalıntıları hastaneye dağılmış durumdaydı…”
• “Bombalar, okuldan evlerine dönmekte olan, caddedeki çocukların, tam ortasına düşmüştü…”
• “Filistinliler hiç böyle bir katliama tanık olmamıştı.”
• “Orada iki kadın iki çocuk vardı… Biri zaten ölmüştü diğeri de kanepede öldü… Hama Lamaban’lıydılar, biri 4, kardeşi Jaya 12 yaşındaydı ve onun kardeşi İsmail’inde sağlık durumu kritikti…”
• “Ameliyatları, gazlı bezsiz ve eldivensiz, koridorlarda yapıyoruz…”
• “Birçok hasta ilaçsızlık ve çaresizlikten ölüyor…”
• “Yaralıları tedavi etmek için ne materyal ne de yatak var. Hastane ölü kokusuyla dolu… Büyük bir yaralı kalabalığı, hiçbir yardım alamadan evlerine gittiler… Cesetleri koymak için buzdolaplarında yer kalmamıştı. Onları nerede yer buluyorsak oraya koyuyorduk. Birçok ameliyatı koridorlarda, eldivensiz, sargı bezsiz, oksijensiz, uyuşturucusuz ve antibiyotiksiz yapıyorduk…”
• “İsrail ambargosu, son bir buçuk yıldan beri, bir hastane için gerekli olan materyal ve ilaçların girişini engelliyordu. Bu yalnız kriz dönemlerinde değil normal koşullarda da oluyor…”
8) Sahipleri Siyonist Yahudilerden olan, El Nuevo Herald Miami gazetesinde bir hiciv yazısı, ultra gerici, fotoğrafçı-gazeteciliğin bütün kurallarının ve İspanyol gramerinin dört parçasından ikisinin -Morfoloji ve sentaks-, ırzına geçerek, suçu itiraf ediyordu ” saldırılar Gazze’de büyük bir panik ve kargaşaya neden oldular… Bazı roketler, toplu halde okuldan çıkan çocukların bulunduğu kalabalık yerlere isabet etti… Kadınlar çocuklarını aramak için sokağa çıkıyorlardı…”
9) Eğer saldırıdan önce Obama’ya danışıldığı ve onun da kabul ettiği düşünülürse, Amerika tarihinde ilk defa ve ilk kez seçilmiş bir başkan, Beyaz Saray’a savaş suçlusu olarak girecek.
10) İsrail’in amacı, büyük yardakçı Ehud Barak’ın dediği gibi Hamas’ı yıkmak. Bilindiği gibi Hamas, Gazze halkının çoğunluluğunun istemi üzerine, seçimlerde El Fetih’i yerinden etmişti. Siyonistler, bu amaca ulaşmak için üç günden beri yığdıkları tankları ve birlikleriyle Gazze’ye saldırmak zorunda kalacaklar ve bu saldırı binlerce ölüme neden olacak. Çünkü savaşçılar, büyük bir cesaret ve şerefle, onlara karşı koyacaklar. Savunmakta oldukları bu topraklar onlara ait. Bu topraklar, 12 yüzyıldır onların dedelerinin. Ayrıca, şayet çatışmada ölürlerse -yerin altına değil- cennete gideceklerine inanıyorlar. Bu saldırıda -bütün işaretler yakında olacağını gösteriyor-, elbette Yanki İmparatorunun elinin mürekkebi kandan olacak.
31 Aralık 2008
(…)
*Carlos Rivero Collado: Havana 1939. Kolombiya Siyaset Bilimi Üniversitesi’nde okudu. Birkaç yıl New York’Ta öğretim görevlisi olarak çalıştı. Küba devriminin zaferinden sonra ülkeyi terk etti -O zamanlar babası Küba’nın seçilen cumhurbaşkanıydı ve iki ay sonra yerini Batista’ya terk etmişti. 1961 Nisanında domuzlar körfezi çıkarmasında devrime karşı savaştı, birkaç yıl sonra 180 derece dönüş yaparak, devrime katıldı ve Küba’ya döndü. 40 yıldır, Yanki emperyalizmine karşı radikal bir şekilde mücadele veriyor. Birçok dile çevrilmiş kitaplarından bazıları: “Sam Amcanın Yeğenleri- Los Sobrinos del Tío Sam”, “Chapultepec” ve “Danilo”, “Akira Okura”. Bu sıralar “Terör İmparatorluğu – Imperio del Terror” adlı bir kitap hazırlıyor.
[Kaosenlared’deki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]