Egemenlerin bugünlerde tartıştıkları önemli bir konu var: Yeniden yapılanma. TOBB öncülüğündeki sermaye grupları, AKP hükümetini rekabet koşullarını iyileştirememekle suçluyor. AKP adına ise Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren sermayenin “yeniden yapılanmadığı” için sıkıntı yaşadığını söylüyor. Sermaye özellikle girdi maliyetlerinin yüksekliğinden yakınarak, bu maliyetlerle rekabet güçleri olmadığını, enerji, istihdam gibi maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini savunuyor. Peki egemenler el ele […]
Egemenlerin bugünlerde tartıştıkları önemli bir konu var: Yeniden yapılanma. TOBB öncülüğündeki sermaye grupları, AKP hükümetini rekabet koşullarını iyileştirememekle suçluyor. AKP adına ise Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren sermayenin “yeniden yapılanmadığı” için sıkıntı yaşadığını söylüyor. Sermaye özellikle girdi maliyetlerinin yüksekliğinden yakınarak, bu maliyetlerle rekabet güçleri olmadığını, enerji, istihdam gibi maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini savunuyor.
Peki egemenler el ele vererek neyi yeniden yapılandıracaklar?
Sermaye lafı hiç dolandırmıyor. Ucuz enerji istiyor. Elektriği bana ucuz ver, nasılsa yaptığın zamlarla açığı halkın cebinden kapatırsın diyor. Bana vergi indirimleri yap, dolaylı vergileri artır diyor. Ve en önemlisi istihdam maliyetlerini düşür diyor.
Sermaye hükümetten ücretler üzerinden ödediği işveren payını almamasını istiyor. Yani işçilere kendi cebinden(!) sosyal güvence sağlanmasını istemiyor. Düşük asgari ücret belirlemesini istiyor (ki bu isteği kabul oldu). Rahatça işçi çıkarmak istiyor. Özellikle de sendikalı işçileri kriz bahanesiyle aradan elemek istiyor. “Nitelikli” işgücünün artırılmasını istiyor.
AKP’yi en çok sanayiciler eleştiriyor. Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, AKP’nin hem katma değeri fazla hem de ucuz işgücüne dayalı sektörlere yönelik politikalarını eleştiriyor ve hükümetin belirli bir planının olmadığından yakınıyor. Gecekondu arazilerinden yoksulu süren hükümetten gelişmiş yörelerde bedava araziler tahsis ederek makine üretimini teşvik etmesini istiyor. İstihdama yönelik ise yabancı çalışan istihdamını artırılarak “işgücü piyasasının rekabetçileştirilmesini”, kalifiye eleman yetiştirilmesini ve düz liselerin yüzde 50’sinin meslek liselerine çevrilmesini talep ediyor.
TOBB Sivil Havacılık Meclisi Başkanı Şahabettin Bölükçü ise hükümetin iddiasının aksine yeniden yapılandırma konusunda sektörlerinin eksiklerinin olmadığını belirtiyor. Hükümetten talep ettiği en önemli konu ise istihdamın maliyetler üzerindeki etkisinin azaltılması. Aynı talebi halinden vaktinden memnun olduğunu ifade eden Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Başaran Ulusoy da tekrarlıyor.
Sermayenin tüm tarafları aynı talepte birleşiyor: Emeğin ucuzlatılması. Sermaye bir yandan rahatça işçi çıkartarak yedek işgücü ordusunu genişletmek, böylece hemen ellerinin altında ucuza ve daha esnek koşullarda çalışabilecek bir işsiz ordusuna sahip olmak bir yandan da daha az işçiyi daha ucuza ama daha fazla saatlerde çalıştırmak istiyor.
“Nitelikli işgücü” yalanının altında ise yine emeğin değersizleştirilmesi ve aslında vasıfsızlaştırılması isteği var. Sermaye, üretim sürecinin tamamının bilgisine ve kontrol yeteneğine sahip olmayan, sadece ihtiyaç duyduğu spesifik alanda eğitilmiş, programlanmış beyin ve kol gücü arıyor. AKP’nin ‘Dokuzuncu Kalkınma Planında’ önüne koyduğu gibi, patronlar güncel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde işgücü yetiştirilmesini, bunu da meslek liseleri ve meslek yüksek okulları vasıtasıyla yapılmasını istiyor. Uygulamalı eğitim bahanesiyle işgücünü ucuza getirmek istiyorlar.
Kısacası sermayenin hareket planı belli, talepleri net, kartları açık. “Krizi fırsata çevirerek” işçi sınıfı için yarattıkları cehenneme odun atmak isteyen sermayeye karşı, insanca yaşam talebi olan işçi sınıfının da taleplerinin net, hareket planının belli olması gerekiyor. Brisa, Sinter, Selga ve Tezcan’da ilk nüveleri görülen doğrudan hak almaya yönelik direniş çizgisinin desteklenmesi, cesaretlendirilmesi, güçlendirilmesi gerekiyor.