Özel Savaş Konseptinin politika kanadını temsil eden AKP hükümetinin Kürt Politikası yüzde yüzlük bir oranla Siyahlı Kuvvetler Partisi Genel Merkezi olan Genelkurmay Başkanlığıyla tamamen bütünleşmiş durumda. Başbakan Erdoğan, hemen her gün söz konusu imha planına ilişkin açıklamalara devam ederken, aynı zamanda parti içi planlamasını saldırı konseptine göre düzenleyeceği anlaşılıyor. Bilindiği üzere, AKP’nin önemli kurmaylarından birisi […]
Özel Savaş Konseptinin politika kanadını temsil eden AKP hükümetinin Kürt Politikası yüzde yüzlük bir oranla Siyahlı Kuvvetler Partisi Genel Merkezi olan Genelkurmay Başkanlığıyla tamamen bütünleşmiş durumda. Başbakan Erdoğan, hemen her gün söz konusu imha planına ilişkin açıklamalara devam ederken, aynı zamanda parti içi planlamasını saldırı konseptine göre düzenleyeceği anlaşılıyor.
Bilindiği üzere, AKP’nin önemli kurmaylarından birisi de Dengir Mir Fırat idi. Hatta Erdoğan’dan sonra ikinci adam olarak anılıyordu. AKP’nin bugüne kadar yürüttüğü politik başarılarında Fırat’ın çok ciddi bir etkisi söz konusuydu. Özellikle Kürt illerinde özel savaş partisi rolüne soyunan Türk-İslam sentezi geleneğinin savunucusu AKP’nin ciddi bir güç olmasında bu kişinin rolü büyüktü. Kürtlerin, rejimin bir yedek gücü haline getirmek için Ankara’nın Kürtlerine önemli roller biçti. Hatta Güney Kürdistan Federasyonu yöneticilerinin AKP’yi desteklemesi içinde ikna edenlerden biridir. Devletin Kürtleri yok etmek için uygulamaya koyduğu savaş konseptinin başarısı için, çok büyük çaba sarf etti. En son olarak, DTP Başkanı Türk ile bir yemekte buluşup, Kürt illerindeki tansiyonun düşürülmesini önerdi. Kürtlerin imha politikasını bizzat Kürt illerinde seslendiren ve hızını alamadan Kürtleri topraklarında kovmakla tehdit eden Erdoğan’a karşı, toplumsal tepkinin gösterilmemesi talebinde bulundu. Kürt illerinde İslamcı cemaatlerin örgütlenmesi için bütün ekonomik ve politik desteği sundu. Fırat’ın tek bir amacı vardı; Kürtlerin demokratik tepkisini etkisizleştirerek toplumsal gücünü kırmaktı. Bütün dikkatini buna verdi. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. Ancak buna rağmen, savaş konseptinin çok daha başarılı olması için Fırat’ın yerine Aksu getirildi.
Peki, Aksu kimdir? Şimdi her ülkede devletin bir kısım özel adamları vardır. Bunlara genelde ‘karanlıklar prensleri’ denilir. Örneğin Amerika’da Yahudi kökenli R. Perle denen biri var. Stratejisyen olarak bilinen Perle, Pentagon’un bütün kirli işlerinden haberdardır ve bizzat içindedir. Türkiye’de ise ön plana çıkmış kamuoyunca bilinen iki kişi var. Mehmet Ağar ve Abdukadir Aksu. Ağar’ın yargılanmasına başlandı. Ama rapor alıp mahkemeye gelmediği gibi ‘devlet izin verirse konuşurum, muhatabım devlettir’ diyor. Aksu ise hala bu görevini aktif olarak sürdürüyor. Kritik dönemlerde öncelikli olarak ön plana çıkar. Aktif görev alır. Kürtlere karşı uygulanmaya konulan imha konsepti için yeniden sahne almaya başladı
Diyarbakır’ın doğumlu, Kürtçe konuştuğu için ezici bir çoğunluğumuz Aksu’yu Kürt olarak bilirdik. En azında ben öyle bilirdim. Bir dostum ile yaptığım bir sohbet sırasında bu kişinin Kürt değil aslen Arnavut kökenli olduğunu ve babasının devlet memuru olması nedeniyle Diyarbakır’da doğduğunu, uzun yıllar burada kaldıkları için Kürtçeyi bildiğini söyledi. İlginçtir, kamuoyunda Aksu’nun Kürt kökenli olduğuna dair özel vurgular yapılır. Kendisi de bir kez dahi bunu yalanlamadı. Çünkü Kürt kimliği adı altında Kürtlere yönelik saldırılara bir meşrutiyet kazandırmaya çalışıyor
Kirli işler imparatorluğunda kimler var diye sorduğumuzda ilk akla gelen Aksu’dur. Oğlu İstanbul’da mafya avukatıdır. Kadın, uyuşturucu pazarlaması, kara para aklama, hırsızlık ve dolandırıcılık işlerinin avukatlığını üstlenmede oğlu Aksu ön plandadır.
Hemen her dönem özel savaş örgütünün elemanlarından biri olarak görev almış olan Aksu, bütün dikkatini Kürtlerin özgürleşme mücadelesinin tasfiyesine verdi. Öncelikli görevi, Kürtlere yönelik uygulanan konseptlerde yönetici rol almaktır. Kürt illerinde özel savaş örgütü olarak bilinen Hizbullah’ın kurucu mimarlarından ve akıl hocalarından biri Türkiye’nin karanlıklar prensi Aksu’dur. Kürtlere karşı Özel Timin oluşturulmasında ve aşiretlerin koruculaştırılmasında doğrudan aktif görev aldı. Kürt topraklarında işlenen faili meçhul cinayetlerin hemen hepsinde bilgisi sahibidir.
İslamcı tarikatlarla doğrudan ilişkisi olan Aksu, Kürt illerinde Türk-İslamcı cemaatlerin örgütlenmesi için bütün olanakları sundu. İçişleri Bakanlığı dönemlerinde, özellikle polis teşkilatını İslamcı cemaatlerin örgütlenme alanı haline getirdi. Kürt illerinde valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, milli eğitim ve sağlık ocakları memurlarının ezici bir çoğunluğu İslamcılara teslim edildi. Amaç, Kürtleri İslam ile kontrol altına almaktı. “PKK’yi bitirmek istiyorsanız, Kürtlerin eline 99’luk tespih verin” sözü, bu özel savaş örgütünün elemanına aittir.
Devlet, Kürtlere karşı çok kapsamlı bir savaşa yönelirken, karanlıklar prensi yeniden sahne aldı. Genelkurmay ile tam bir uyum içinde çalıştığında, tasfiye ve imha planının önemli bir halkasını oluşturacak. Kürt bölgelerinde özel savaş konseptinin yoğunluğu arttıkça Aksu’yu çok daha fazla sahnede göreceğiz. Özellikle Mart ayında yapılacak olan yerel belediye seçimlerinde, AKP’nin şahsında devletin başarılı olması için, bütün kirli savaş yöntemini devreye sokacaktır.
Gokyuzu9@aol.com