ABD’de kapitalizmin 1930’lu yıllardaki Bunalımından bu yana meydana gelen en büyük finansal krizde, statüko ideolojisi girdaba kapıldı. Hedef, kapitalizmin kendi kendine meydan okumasını önlemek için, krizi kontrol altında tutmak. Bunun bir yolu, kamuoyundaki tartışmaları, nasıl bir sınıfsal değişim -temel ekonomik sistem değişimleri- gerçekleşebileceği sorunundan uzak tutmak; en iyi “çözüm” bu olmalı. Sağ, orta ve hatta […]
ABD’de kapitalizmin 1930’lu yıllardaki Bunalımından bu yana meydana gelen en büyük finansal krizde, statüko ideolojisi girdaba kapıldı. Hedef, kapitalizmin kendi kendine meydan okumasını önlemek için, krizi kontrol altında tutmak. Bunun bir yolu, kamuoyundaki tartışmaları, nasıl bir sınıfsal değişim -temel ekonomik sistem değişimleri- gerçekleşebileceği sorunundan uzak tutmak; en iyi “çözüm” bu olmalı. Sağ, orta ve hatta en sol yorumcular, biraz bilinçli biraz bilinçsiz, bu ideolojik kontrolü gösterebilirler. Bundan dolayı, finansal piyasalara “daha fazla ya da daha iyi denetim” taleplerini içeren tartışmalar hala “özek mülkiyete ve serbest piyasaya daha çok güven”i olanların sesini bastırır. Her iki taraf da kamuoyu tartışmasını “ekonomiyi kurtarmak” için daha fazla ya da daha az devlet müdahalesiyle sınırlandırıyor. O halde biz de devlet müdahalesinin ayrıntıları üzerine kavgalar ediyoruz: çeşitli finansal girişimlerin sözcüleri ayrıntıları kendi özel çıkarlarına göre şekillendirmeye çabalarken; politikacılar “ipotek kurbanlarına da yardım etmek” ya da “yatırımcıların ödeme paketlerini sınırlandırmak” ya da “finans endüstrisindeki çürük elmaları ayıklamak” istiyorlar.
Krizlerin her zaman -bütün bunların ötesinde- ana sistemi sürdüren “çözümler” ürettiğini hatırlamamız gerekiyor. Bizim ayrıca, sistemi değiştirmemenin risklerini ve böyle davranmanın etkilerinin tartışmaya açarak, statükonun hâkimiyetinde olmayan alternatifleri artırmamız gerekiyor.
Devlet düzenlemesi meselesiyle başlayalım. İlk olarak şunu not edelim; yatırım bankaları, ticari bankalar, hisse ve mortgage komisyonculukları ve bunlar gibilerin hepsi yönetim kurulları tarafından işletiliyor. Bu yönetimler -genellikle 15 ile 25 arasında kişiden oluşuyor- şirketin tüm temel karalarını alırlar. İş gören milyonlarca insanı kiralarlar ve bu işçilere önceden sağladıkları araç ve gereçlerle ne yapacaklarını anlatırlar. Bugünkü finansal karışıklık ve ekonomik kriz, öncelikle bu yönetim kurulları tarafından alınan kararların sonuçlarıdır.
Daha önceki ekonomik krizlerde -özellikle 1930’ların Bunalımında- finansal şirketler büyük sıkıntıların basıncı altında geçen hükümet kurallarına ve düzenlemelerine konu oldular. Ne var ki, bu kuralları ve düzenlemeleri yazan politikacılar sonradan finansal şirketlerin kendilerini kurtarmalarına, kuralları değiştirmelerine ve son olarak birçoğunu elemelerine izin verdiler. Politikacılar finansal şirketleri korudular çünkü onlar kampanyalarına başlıca katkıda bulunanlardı ve politik kariyerlerinin başlıca destekçileriydi ya da bunun nedeni ekonomik refah için devlet denetiminin her zaman “kötü” olacağına inanıyor olmalarıydı. Finansal şirketlerin yöneticileri karlarını, kuralların nasıl uygulanmayacağına, düzenlemeleri yeniden yazmaya vs. karar vererek her devlet adımını şekillendiren lobici ordularını kiralamak için de kullandılar. Bu yüzden ABD düzenlemecileri, sözüm ona düzenledikleri finansal şirketlere giderek daha fazla bağlandılar. Finansal şirketlerin, her zaman karlarından “halkla ilişkilere” ayırdıklarını da unutmayalım -okul müfredatlarında, kitle iletişim araçlarında, politikada ve kültürümüzün karşısında, devlet düzenlemesi fikrinin tam tersini alttan alta işleyen maliyetli kampanyalar… Dolayısıyla şimdi, başka krizlere ve düzenleme çağrılarına yol açan, (endüstri için milyarlar kazanma işini gören) kuralsız finans alanına dönüyoruz.
Kısacası, finansı finansal şirketlere bırakıp bırakmamak ya da bunları devlete düzenlettirip düzenlettirmemek üzerine yapılan tartışmalar gerçekçi tartışmalar değil. Birleşik Devletler’de, finansal şirketlerin yönetim kurulları, finansal endüstrideki operasyonlara iki yolla da hükmediyorlar. Bütün bu düzenlemeler Birleşik Devletler’de, yönetim kurullarını tüm karların taban alıcısı ve bayi olarak bırakan finansal girişimlere kabul ettirdiğinden beri, yöneticiler bunları kendilerini kurtarmak ya da düzenlemeleri sindirmek için kullandılar. Sağ, orta ve şimdi de sol tartışma, hepsi yine finansal şirketlerin yönetim kurullarına akan dokunulmaz karların düzenlenmesinin bir başka dizisidir.
Finans, deregülasyon altındaki anonim şirket kurumlarınca tahammül edilemez bir biçimde kötü yönetildi: kriz bundan dolayıdır. Bu gerçeğe yanıt vermek, devlet yeniden-düzenlemesinden daha çok gereklidir. Bizim ayrıca finansal kötü yönetimi düzeltebilecek ya da ondan kurtulabilecek temel yollarla şirketleri değiştirmemiz gerekiyor. Hiçbir şey şimdi uygulanabilecek yeni ve daha sert devlet düzenlemelerinin, finansal şirketler içinde çalışanların, düzenlenmiş finansal aktiviteleri izleyen ve tatbik eden devlete gerçek birer ortak haline getirilmesinden daha iyisini yapmasını temin edemez.
Sonuç olarak, finans şirketleri için radikal bir yeniden yapılandırma öneriyoruz. Şirketlerin her seviyedeki çalışanları karar alma aktivitesinin başlıca katılımcısı olmalıdır. Bu, tüm çalışanları yönetim kurullarında ve bütün yönetim komitelerinde önemli üyeler olmaya terfi ettirmek anlamına gelir. Ancak o zaman çalışanlar şirket gerçeklerini bilebilirler ve böylece finansal aktivitelerin, düzenlemelerin ruhuna harfi harfine uyduğundan emin olabilirler. Ancak o zaman uygunsuz aktiviteler, bugünkü kriz biçiminde yığılma olmadan denetimcilere bildirilebilir ve denetimcilerce uzun uzun soruşturulabilir. Çalışan yığınlarının şirket karar alımlarında kurumsal olarak yetkilendirilmesi, daha iyi, daha adil bir finansal sistem için ulusun şimdiye kadar sahip olduğu en iyi umududur.
Kısacası, Birleşik Devletler hükümeti -eninde sonunda vergi yükümlüleri- şimdi maliyetleri ödeyeceklerse ve başarısız bir finansal sistemi kurtarmak için risk alacaklarsa, o zaman bu sistemi değiştirme hakkı ve yetkisine de sahiptir. Geçmişin başarısızlıklarını tekrar etmekten kaçınmak için bu tip değişimlere ihtiyacımız var. Bu değişimler ayrıca şirket içerisinde bir miktar demokrasiyi de ortaya koyacaktır -çok uzun zamandır bunu dışarıda bırakıyordu ve feci sonuçları vardı.
Mevcut tartışmalar temelde yatan ekonominin finansal dağınıklığı üretmeye nasıl yardım ettiğiyle yüz yüze gelmekte de başarısızlar. Birleşik Devletler’de reel ücretler, Amerikan ruhuna ve kendini beğenmişliğine (tüketim çılgınlığına teslim edilen aralıksız reklamlara bağlıydı) rağmen 1970’lerde yükselmeyi durdurdu. Sabit ücretli işçiler, tüketim artışına para yetirmek için borç almaya başladılar. Son otuz yılda borçlanmalar ücretlerle yer değiştirdi fakat yükselen tüketici borçları yeni risk ve tehlikeler getiriyor. Politikacılar, muazzam şirket sübvansiyonları sağlarken ve sonu olmayan savaşları sürdürürken, aynı zamanda zenginleri vergilendirmekten kaçınmak için devlet borçlanmasını kullanırlarsa mantar gibi borç problemi biter. Agresif, kuralsız finans şirketleri toplumsal borç balonundan büyük karlar yapmak için hiç olmadığı kadar çok karmaşık, gizli ve tehlikeli riskle dolu yollar tertipleyerek “piyasa fırsatı” sonucunu ellerinde tutuyorlar.
Eşik-altı (subprime; Türkçe metinlerde kimi zaman doğrudan subprime olarak kullanılan terim kimi zaman da “yüksek riskli” olarak çevrilmektedir; Sendika.Org’nin notu) bir ekonomi; eşik-altı ücretlere, eşik-altı borçlulara, eşik-altı borç verenlere ve eşik-altı devlet düzenlemesine neden oldu. Yatırımcıları kurtarma ve düzenleme -gündemdeki plan ulusun ötesinde tartışılıyor- uzaktakini imkânsızlaştırıyor. Yukarıdaki öneriler, şimdi aktif kamusal tartışmayı gerektiren, daha çok büyük ve daha temel değiş
imleri örnekliyor.
28 Eylül 2008
Rick Wollf, Amherst’te Massauchusetts Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü. Class Theory and History: Capitalism and Communism in the U.S.S.R.(Routledge,2002)(Sınıf Teorisi ve Tarihi: SSCB’de Kapitalizm ve Komünizm) (Stephen Resnick ile birlikte) ve New Departures in Marxian Theory’yi ((Routledge, 2006)(Marxist Teori’de Sapmalar)(Stephen Resnick ile birlikte) de içeren birçok kitap ve makalenin yazarıdır.
[MrZine’deki İngilizce orijinalinden Murat Öztürkmen tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]