Dünya çapında işçi sendikaları finansal krize ve ekonomik durgunluğa ulusal deneyimlerini, politik ideolojilerini ve liderlik vasıflarını yansıtan sözlerle ve eylemlerle tepki verdiler. Sendikalar ve işçiler daha şimdiden finansal krizin ve büyümekte olan durgunluğun, fabrikaların ve işyerlerinin kapanmasına, haftada daha az çalışma saatlerine, ücret kesintilerine ve sağlık kazanımlarının kaybedilmesine neden olacağını ve emeklilik yatırımlarından milyarlarca doların […]
Dünya çapında işçi sendikaları finansal krize ve ekonomik durgunluğa ulusal deneyimlerini, politik ideolojilerini ve liderlik vasıflarını yansıtan sözlerle ve eylemlerle tepki verdiler.
Sendikalar ve işçiler daha şimdiden finansal krizin ve büyümekte olan durgunluğun, fabrikaların ve işyerlerinin kapanmasına, haftada daha az çalışma saatlerine, ücret kesintilerine ve sağlık kazanımlarının kaybedilmesine neden olacağını ve emeklilik yatırımlarından milyarlarca doların yok olmasıyla sonuçlanacağını görmüşlerdir. Hükümet, iş çevreleri ve sendikalar üçlüsünden oluşan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2009’da işsizliğin 190 milyondan 210 milyona çıkacağını yâni 20 milyon artacağını öngörmektedir. ILO Genel Müdürü Juan Somavia, “çalışan yoksullardan günde bir dolardan az alanların sayısının 40 milyon civarında ve günde 2 dolar alanların sayısının da 100 milyondan fazla artacağını” söylemiştir. Gelişmekte olan dünyadaki sendikaların hemen hepsi, aynı zamanda, gıda fiyatları artımı ve petrol fiyatlarındaki düşme krizi ile ve de çevre tahribatı ile yüz yüze gelmişlerdir. Başlıca işçi federasyonlarının bunlara tepkisi çok çeşitlilik göstermektedir.
Federasyonların çoğu işçilerin korku, hayal kırıklığı ve kızgınlığını dile getirirken, çözüm için öne sürdükleri siyasî programlar ve eylem çağrıları tamamen farklıdır. Anket yapılan tüm ülkelerde işçi hareketi genellikle ideolojik çizgilerde birbirine rakip federasyonlara bölünmüştür. Hiçbir ülkede tüm işçilerin sesi tek bir federasyon tarafından yükseltilmemektedir. Krizi yenmek için büyük bir mücadele başlatılması isteğinde bulunan birkaç sendika olsa da, hemen hiçbiri kapitalist sistemi sonlandırma gereksiniminden bahsetmemektedir. Gene de en muhafazakârları da dahil tüm federasyonlar, fiilen, krizin işçi sınıfı yaşamlarında yaptığı tahribatı ve tüm dünya hükümetlerinin çalışan insanlar için bir şeyler yapması gerektiğini dile getirmek ihtiyacı hissetmişlerdir.
Biz burada, ılımlı Amerikan, Kanada ve Avrupa konfederasyonlarından, daha radikal Lâtin Amerika ve Japon konfederasyonlarına kadar, konfederasyonların gösterdikleri tepkileri aktaracağız.
Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu
155 ülke ve bölgeyi ve 168 milyon işçiyi temsil eden ve 311 ulusal bağlantısı olan Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC), “küresel ekonomi yönetiminin”, işçilere hizmet edecek şekilde “yeniden düzenlenmesi” çağrısında bulundu. Bildiri şu şekilde:
Finansal krizin çözümü, uluslararası iş bulma olanaklarının yaratılması ve büyümenin teşvik edilmesi faaliyetleri ile beraber yürütülmelidir. Böylece yakındaki dünya durgunluk tehlikesi önlenmiş olur ve ekonomiler adil ve sürdürülebilir yollara oturtulmuş olur.
İflas eden kurumların işlerine hiçbir şey olmamış gibi devam etme seçeneğini yok etmek ve bugünkü gibi bir çöküşün tekrarlanmasının önüne geçmek için finansal pazarların yeniden düzenlenmesi, küresel ekonomi yönetiminin yeniden şekillendirilmesi olarak ortaya konan daha geniş gündemin bir bileşeni olmalıdır.
Gerçek ücretlerin düşmesine veya sabit kalmasına fakat sermayenin rekor kârlar götürmesine neden olan dengesizlikler düzeltilmelidir. Uluslararası ölçekte tanınan örgütlenme ve pazarlık hakları dünya çapında dayatılmalı böylece işçilerin kendi yaşamları ve gelecekleri konusunda kendilerinin gerçekten etkileri olabilmelidir. Doha Zirvesi’nin kördüğümü içine hapsolmuş sendika gündemi yalnızca düzgün çalışma, gelişme, haklar ve eşitlik zorunluluğu temeline oturduğunda ilerleyebilir.
Tüm dünyadaki ITUC/CSI ile bağlantılı çeşitli sendikalar -ve dünya sistemiyle entegre olmamış bazı sendikalar- kriz konusunda daha güçlü veya daha zayıf durumlar sergilediler.
Çin emeği
Çin Komünist Parti’sinin yönettiği ve Komünist Çin hükümeti ile yakın bağları bulunan Tüm Çin İşçi Sendikaları Federasyonu (ACFTU), 15. Ulusal Kongresini, tam da uluslararası finansal krizin ve dünyadaki ekonomik durgunluğun dalgalarının Asya kıyılarını vurmaya başladığı sıralarda, Ekim’in ortalarında topladı. ACFTU, federasyonun başkanlığına, üçüncü dönem için de yine Wang Zhaoguo’yu seçti. Kendisi aynı zamanda kanun yapıcı Ulusal Halk Kongresi’nin Daimî Encümenliği’nde başkan yardımcılığı görevi de yapmaktadır.
Wang, yaklaşık 200 milyon Çinli işçiyi yâni dünyanın en büyük işçi federasyonunu temsilen Kongre’ye bir rapor sundu. Bu raporda, Çin’in ekonomisinde reform yaptığı son otuz yıldır ACFUT’nin de reforma gittiğini, yenilendiğini ve çalışanların çıkarlarını korumayı sürdürdüğünü belirtti.
Wang, şimdiki ekonomik konulara doğrudan değinmezken, Çin’in özelliklerine sahip yeni arka plânda sosyalizmi inşa etmek üzere, ülkenin işçi sendikalarının, demokratik haklarının keyfini çıkarmalarını sağlamak üzere işçileri bir araya getirmek suretiyle kitle örgütleri olma yolunda sorumluluk almayı üstlendiklerini söyledi. Aynı zamanda ACFTU’nun kendisini sosyal uyumu teşvik etmeye adadığını da ekledi.
Bu arada ekonomik altüst oluş, Çin’in ihracat endüstrisinin, özellikle de oyuncak endüstrisinin merkezi olan Guangdong endüstri bölgesini de vurdu. Bölgenin oyuncak imâl eden şirketlerinin yarısının 2008 boyunca iflas ettikleri bildirildi. Wang Pekin’deki Kongre’de konuşurken, binlerce işçi Guangdong bölgesi Dongguan’daki kapanan oyuncak fabrikalarında protesto gösterilerindeydiler. Lüks saat satıcısı Peace Mark için üretim yapan Shenzhen’deki Xixian fabrikasında 600 kadar işçi, fabrikada iki günlük oturma eylemi yaparak verilmeyen ücretlerinin verilmesini talep ediyorlardı.
Japon Zenroren sendikası
Japon İşçi Sendikası Konfederasyonu, Rengo, “Başbakan Fukuda’dan, yaşam gereksinimlerinin fiyatlarındaki aşırı artışlardan etkilenen insanlar için alınacak acil önlemler kapsamında gelir vergilerini kesmesini, sosyal yardım ödemelerini arttırmasını ve ulusal petrol kaynaklarını küçük ve orta boy girişimcilere dağıtmak gibi destek tedbirlerini ele almasını istedi.” Rengo üyeleri ve yerel sendikalar da bu önlemlere destek vermek için yürüyüşler ve gösteriler düzenlediler.
Japonya’nın daha militan işçi sendikaları federasyonu, Ulusal İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Zenroren), 1990’larda yaşadığı mâli kriz deneyimi sonucu, bankaların verilen vergilerle kurtarılmasını kabul etme zorunluluğu fikrini onaylamıyor. Ulusal İşçi Sendikaları Konfederasyonu Zenroren’in Genel Sekreteri Yoshikazu Odagawa, sendikası adına bir bildiri yayımlayarak geçmişteki krizleri değerlendirdi ve şimdiki krize karşı sendikasının tepkisini açıkladı. Bu bildiriyi uzun uzadıya alıntılamaya değer:
Japon ekonomisi, sabun köpüğü ekonomisinin patlayıp yok olmasından sonra 1990’larda ‘kaybedilmiş on yıl’ deneyimini yaşadı. Bu dönemde Japon hükümeti bankalara vergilerden aldığı gelirleri muazzam miktarlarda defalarca şırınga etti ve bu finansal kurumlar arasındaki birleşmeleri ve bunların kazanç elde etmelerini tetikledi. Bankaları kurtarmanın diğer yolları faiz oranlarını düşük tutmak ve özellikle onlar için vergi indirimleri yaratmaktı. Sonuçta bazı mega-bankalar gelişti. Ancak biriken bütçe açığı dramatik olarak arttı ve hükümet de emeklilik ve sağlık sigortası sistemlerine saldırdı. Büyük boyutta küçülme ve hükümet saldırıları insanları ciddî hayal kırıklıkları, öfke ve yoksulluğa itti.
Vergilerden alınan paraların şırınga edildiği bankalar para elde etme ve bunlar