Bu yıl belirgin bir canlanma yaşayan toplumsal muhalefette gençliğin katılımı dikkat çekiciydi. Gençlik içinde de özellikle liseliler öne çıktı. Bu canlanmayı televizyon dizilerine bağlamaya kadar varan bir dizi tespit ortaya atıldı. Biz de İstanbul’dan Genç Umutçu iki liseliye kulak verdik ve bu yeni kuşağın sorunlarını, muhalefette yer alma nedenlerini bir de onlardan dinledik. Fenerbahçe Lisesi […]
Bu yıl belirgin bir canlanma yaşayan toplumsal muhalefette gençliğin katılımı dikkat çekiciydi. Gençlik içinde de özellikle liseliler öne çıktı. Bu canlanmayı televizyon dizilerine bağlamaya kadar varan bir dizi tespit ortaya atıldı. Biz de İstanbul’dan Genç Umutçu iki liseliye kulak verdik ve bu yeni kuşağın sorunlarını, muhalefette yer alma nedenlerini bir de onlardan dinledik.
Fenerbahçe Lisesi öğrencisi Bircan Birol gericileştirme politikalarından erkek egemenliğine dek bir dizi saldırının kendilerini mücadeleye yönelttiğini söylüyor.
Bu yıl liselilerde görülen hareketlenme için ne diyorsun?
Sadece bu yıl değil birkaç yıldır var hareketlilik. Ama bu yıl dönüm noktası oldu. Liseliler sadece demokratik lise mücadelesinde değil toplumsal muhalefet içinde de yerlerini aldılar.
Peki sizi harekete geçirenler neydi?
Katsayıların kaldırılması bir sorun yarattı. Bunu İmam Hatip Liselilerin istedikleri her yere girebilmeleri için yaptılar. Önleri açılıyor böylece. Bu da aslında bir gericileştirme politikası.
Katsayı sizce bir haksızlık değil mi?
Meslek liselerinde katsayı kalksa bile eğitimin niteliği çok düşük.. Öğrencileri hazır işçi haline getiriyorlar. Katsayı kaldırılsa bile bir etkisi olmayacak, sınava giriş yine paralı olacak, üniversiteye girenlerin sayısı değişmeyecek.
Sizin öneriniz ne peki?
Biz asıl mesele ÖSS diyoruz, o kaldırılmalı. Katsayı vs., bunların hepsi yama. ÖSS’ye karşı büyük bir tepki var.
Bir sorunumuz da disiplin yönetmelikleri. Liselilere konuşmak, düşünmek yasaklanıyor.
Arkadaşını eylemlere katılmaya teşvik etmek, örgüt kurmak, bildiri dağıtmak. Bunlar için uyarı cezasından, örgün eğitimden uzaklaştırmaya kadar cezalar isteniyor.
Yükselen bir hareket var, evet ama disiplin yönetmeliği okul içi mücadeleyi engelliyor. Dışarıda bazen 400 kişiyle yürüyüş yapıyoruz ama okul içinde o kadar hareket olamıyor.
Bir de kılık kıyafet yönetmeliği değişikliği var, yeni açıklandı. Kızlar dar kıyafet giymesin deniyor. Disiplin yönetmeliğinde “kaş almak yasaktır” diye madde var.
Ülke gündemi nasıl etkili oluyor, liseliler üzerinde?
Yükselen bir muhalefet var. AKP’nin saldırılarının artmasıyla birlikte bir tepki oluştu. Bir dönem tepkiler ulusalcı, sosyal demokrat bir kanaldaydı ama boş bir muhalefetti. “AKP’ye karşıyım çünkü laik değil” diyor, gerisi boş, içini dolduramıyordu. Ama bu yıl emek hareketinin sahneye çıkmasıyla iş değişti. AKP karşıtlığının içi dolduruldu. Emek hareketi bize de yaradı, tepkiler emek tabanlı olmaya başladı.
Faşist baskılar sizler üzerinde de etkili mi?
Ülkücü öğrencilerin faşist baskılarına karşı kızların başını çektiği bir muhalefet var.
Neden kızlar?
Kızlara bir rol biçilmiş, aile, yönetmelik… Erkek egemenliği açık bir şekilde görülüyor, buna karşı bir tepki var. “Okulda ben derim, sen yaparsın” diyor ülkücüler. Kızları küçük görüyorlar. İdare de yardım ediyor. Demokrat idareler de sesini çıkaramıyor.
Kızlar onlar için ikinci planda, konuşamaz, siyaset yapamaz. Solcularla karşı karşıya geldiklerinde karşılarında bir kız görünce rahatsız oluyorlar. Erkekle karşılaşmak istiyorlar.
Sen gelir durumu iyi olan bir bölgedesin, sizin okullarda da paralı eğitim gibi bir tartışma var mı?
Yoksullaştırma politikaları onları da etkiliyor ama tepki daha çok geleceksizleşmeye yönelik. Gericileşme ve üniversitenin paralı olması projelerinin geleceğimizi tehdit ettiğini görüyoruz.
Eğitime katkı payını çoğunluk vermiyor. Solcular olarak çoğunlukta olduğumuz okullarda bu paraları ödetmiyoruz.
Her yerde bir uyanış, geleceğine sahip çıkma var.
Bunlar dört yıl önce de sorun değimliydi?
Ama şimdi AKP açıkça saldırıyor, istemeden bile olsa bir tepki doğuyor. Nereye yöneleceğini bilmiyor ama bir tepki var.
Yoksul mahalledeki ile Kadıköy’deki liseli tepkisi arasında bir fark var mı?
Yoksul mahallelerdeki liseliler yaşanan saldırının doğrudan hedefinde. Saldırılar karşısında ya kendini toplumdan yalıtıyor ya da daha fazla tepki duyup tepkisini mücadeleyle gösteriyor. Orta sınıf daha çok okuyarak görüyor. Geleceksizleştirme her iki kesimin de ortak kaygısı. Yoksullar yaşayarak orta sınıf okuyarak mücadeleye giriyor.
Hatırla Sevgili için ne diyorsun?
Denizlere büyük bir sempati var. Sokaklar bir yıldır Deniz Gezmiş’li liseli afişleriyle doldu. Yalnızca dizi değil, onun da etkisi var ama. Deniz’i, Mahir’i anlatan kitapların satışı yüzde 300 artmış.
İlgi yoğunlukla Deniz Gezmiş üzerine. Öğrenciler biraz da Atatürkçü gibi görüyor. Dizide öyle yansıtıldı, Milli Demokratik Devrim tartışmaları, mahkemedeki savunma. “Gerçek Atatürkçü işte” diyorlar. Dinamik kitlemiz sosyal demokrat ailelerden gelen, kendini solcu diye tanımlayan ama ulusalcı duyarlıkları olan bir kitle. Bunların algısı böyle şekilleniyor.
Mahir Çayan da biliniyor ama daha uçuk bulunuyor.
Gençlikteki bu hareket geçici mi sence?
İyi ele alınırsa değil. Biz de toplumsal muhalefetin öznelerinden biriyiz. Daha da ileri gidebiliriz. Umutluyuz, bitmeyecek.
Profilo Anadolu Teknik Lisesi öğrencisi Murat Çamlıtepe parasız eğitim mücadelesinin faşistleri de etkisizleştirdiğini anlatıyor.
Gençlik içinde bir hareketlenmeden, sola yönelimden söz ediliyor, kimileri bunu Hatırla Sevgili dizisine bağlıyor. Sen ne diyorsun?
Evet bu yıl bir fark var önceki yıllara göre. Asıl mesele dizi değil ama tek başına değilse de, dizinin de etkisi var. Sola yatkın tipler, bugüne kadar terörist olduğu söylenen devrimcilerin aslında öyle olmadığını görüyor. Daha olumlu yaklaşıyor. Ama solla hiç alakası olmayanın diziyi izleyip de değişmesi gibi bir durum yok.
Apolitik tipler de normal dizi gibi izliyor zaten.
Kurtlar Vadisi ile kıyaslarsan ne dersin bu film için?
Geçen yıl acayipti. Faşistler Kurtlar Vadisi’ni izleyip izleyip ona göre hareket ediyorlardı. Şimdi geçen yılki kadar aktif değiller. Dizi izliyor, Ocağa gidiyorlar. Kendilerini film üzerinden tanımlıyorlar. Oradaki karakterlerin isimlerini veriyorlar kendilerine. Filmle gerçeği karıştırıyor, öyle davranıyorlar. Filmin ertesi gününde paltolar, beyaz atkılar falan; öyle dolanıyorlar.
Peki siz de Hatırla Sevgili’yi izledikten sonra ona göre mi davranıyorsunuz?
(Gülüyor). Bizde öyle bir şey yok. Yeniler, hazırlık sınıfı öğrencileri yakın tarih öğreniyor oradan. Hem de oradaki boykotları, eylemleri görünce “biz de bir şeyler yapalım” diyorlar.
Liseliler için gerçek harekete geçirici nedir peki?
Mesela, okul önünde polis bekletiliyor. “Biz potansiyel suçlu muyuz ki” diyoruz. Sonra, faşistlerin açıktan örgütlenmeleri var. Öğrencileri zorla toplantılara, Ocağa çağırıyorlar. Öğrenciler de gidiyor. Gidiyorlar ama ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Mesela Antalya’daki ülkücülerin silahlı saldırı, gasp, sarkıntılık gibi suçları açığa çıktığında sorgulamıyorlar mı bu durumu?
Algılamıyor ki. Gündemi takip etmiyor zaten. Sağcılık ona göre bayrak, din.
Faşistler idareler tarafından çok destekleniyor. Resmi törenler MHP gösterisine dönüşüyor. Öğretmenler ayarlıyorlar. Eğitim-Sen’li hocalar illallah ettiler. Bu 10 Kasım törenlerinde okul içinde “Şehitler ölmez vatan b
ölünmez” sloganlarıyla bayrak yürüyüşü yaptılar. Ben bir konuşma hazırlamıştım, “Türkiye halkları” yazdığım yeri “Türk Milleti” diye değiştirttiler. İlk dönem böyleydi.
Ama ikinci dönem durum değişti. Kantin ve yemekhane fiyatlarına zam gelmişti. Buna karşı imza kampanyası başlatma kararı aldık. Gittim idareyle görüşmeye. Kampanya başlamadan zamları geri çektiler. Kampanya başlasaydı da, zamlar öyle çekilseydi faşistlerin hegemonyası tamamen kırılacaktı. Ama daha sonra “Bu kadar yetmez fiyatlar daha da düşürülsün” diye imza topladık, çok destek verildi. Bir de ulaşım zamlarına karşı eylem yaptık.
Müfredat için ne diyorsun?
Kitaplar bedava ama içeriği dinci, gerici. Osmanlıcılık çok var. Ermeni, Kürt düşmanı bir içerik var. Sağcı hocalar dersleri böyle işliyor.
Bir de Ramazan’larda yemekhaneye inilemiyor, kantine gidilemiyor. Bazı okullarda kavga bile oluyormuş.
Polis dedin, faşistler dedin, gericilik dedin… Başka?
Paralı eğitim var. Bu sene başında bir kağıt dağıttılar. Tarife yapmışlar. Devamsızlık durumunun mesajla bildirilmesini istiyorsan şu kadar, temizlik istiyorsan şu kadar, sağlık sigortası için şu kadar… Kağıdın altında “bu parayı gönüllü olarak veriyorum” ibaresi var. Ama tarifede alınması “zorunlu” diye belirtilmiş seçenekler var.
İstedikleri para yüksekti, 300 YTL kadar. Biz de karşı çıktık. Sınıf konuşmaları yaptık. Eğitimin hakkımız olduğunu, bu paraları ödemeyeceğimizi anlattık. Ailesi sağcı olanlar bile katıldılar. Faşistler normalde saldırırlar, bunda ses çıkaramadılar.
İki hafta sonra soruşturma açtılar bana. Kayıt paralarına karşı basın açıklamasında “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne” karşı gelmişim. Çağırdılar beni, “Biz aslında senin gibi çocukları çok seviyoruz. Ama sen bu dediklerini her yerde söyleme. Her doğru her yerde söylenmez” dediler. Okul yönetimi ve Okul Aile Birliği üyeleri vardı.
Eğitime katkı payını şimdi eskisi gibi alamıyorlar. Bu sefer de para ödemeyenin notlarını ve devamsızlık durumunu internetten görmesini engelleyerek tahsilat yapmaya çalışıyorlar. Yaklaşık yüzde 60 ödüyordur bu paraları ama daha çok ilk sınıflar ödüyor.
Sizin kuşak için Hatırla Sevgili gençliği diyorlar, ne dersin?
Hayır, değiliz. Biz parasız eğitim isteyen gençleriz.