Çıkarılmaya çalışılan sosyal güvenlik ve genel sağlık yasası TÜSİAD, Dünya Bankası, IMF ve onun yerel işbirlikçilerinin dışında herkesi olumsuz etkiliyor. Emeklilik yaşı yükseliyor, kademeli olarak kadınlar için 58 erkeler için 60 yaştan 65 yaşa çıkarılıyor, emzirme yardımı azaltılıyor, dul ve yetim maaşı azalıyor. Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000’den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme […]
Çıkarılmaya çalışılan sosyal güvenlik ve genel sağlık yasası TÜSİAD, Dünya Bankası, IMF ve onun yerel işbirlikçilerinin dışında herkesi olumsuz etkiliyor. Emeklilik yaşı yükseliyor, kademeli olarak kadınlar için 58 erkeler için 60 yaştan 65 yaşa çıkarılıyor, emzirme yardımı azaltılıyor, dul ve yetim maaşı azalıyor. Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000’den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9.000 gün prime çıkarılıyor. Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülüyor.
Ama etkilenecek olan bir kesim var ki onlar için emekli olmak imkânsızlaşacak. Sağlık güvenceleri olmayacak. Paraları olduğu kadar sağlık hizmeti alabilecek; büyük bir oranda da hiç alamayacaklar. İşsiz kaldıklarında devlet iş bulmaları için aracılık yapacak. Bu kesimler geçici-mevsimlik çalışan tarım işçileri, kadınlar ve genelevde çalışan işçi kadınlardır.
Mevsimlik işçiler ülkenin ekonomisini ellerinde tutmalarına rağmen en fazla sömürüyü yaşamaktalar. Ülkenin fındığı, pamuğu, tütünü, domatesi onların ellerinden geçer. Ama ne sağlık güvenceleri ne de sosyal güvenceleri vardır. Hepsi kayıt dışıdır. Kayıtlı oldukları tek yer çalışırken başlarında duran işçi başının defteridir. Ücretlerin ne kadar olacağı ya da ne zaman alınacağı tarla sahibinin durumuna bağlıdır. Çalışma esnasında yaşanan iş kazalarında başvuracak bir merci yoktur. Her şey tarla sahibinin vicdanına kalmıştır.
Mevsimlik kadın işçilerin durumu daha ağırdır. Onlar erkek mevsimlik işçilerle aynı işi yapmanın dışında bir de tarla dönüşü aile ve toplumun ihtiyaç duyduğu bakım hizmetlerini(çocuk bakımı, hasta bakımı, yaşlı bakımı vb) üstlenmiş durumdalar. Bu işlerin karşılığında bir gelir alamamaktadırlar. İki kat daha fazla yıpranmaktadırlar. Erkekler ise günün yorgunluğunu atarlar.
Güvencesiz ve kötü koşullarda çalışan, naylon çadırlarda kalan mevsimlik işçiler bu yasa ile sağlık hizmetlerinden yaralanamadıkları gibi emekli de olmaları mümkün olmayacaktır.
Yeni yasa tasarısına göre sağlık hizmetlerinden yararlanmak için 30 günlük sigorta zorunluluğu ve prim ödenmesi gerekiyor. Ayrıca prim borcunun olmaması da gerekiyor. Yılın belli zamanlarında iş bulan belli zamanlarında iş bulamayan mevsimlik işçilerin sağlık primlerini düzenli ödemeleri mümkün değildir. Zaten mevsimlik işçiler paralarını düzenli olarak alamıyorlar. Tarla sahibi ürünü ne zaman satarsa onlar da o zaman paralarını alabiliyorlar. Üstelik hepsini de değil. İşçilere ödenen miktar çoğu zaman taksitlendiriliyor. Çalışmak için yollara düşen mevsimlik işçiler çoğu zaman ellerlindeki paraları da harcayıp borçlu da geri dönebiliyorlar.
Bu koşullarda mevsimlik işçilerin sağlık hizmetleri kendi kaderlerine bırakılmış oluyor. Paraları olduğu kadar hizmet alacaklar. Alamadıklarında hastalıkları ile baş başa kalacaklar.
Yeni yasa tasarısına göre geçici mevsimlik işçilerin emeklilik hakları da yok. 9000 iş gününü doldurabilmek için ömürleri yetmeyecektir.
Yeni yasa tarsısı da üretim çarkını döndüren mevsimlik işçileri sosyal güvenlik ve sağlık güvencesinin dışında bırakmıştır.
Sosyal güvenlik yasa tasarısında kadınlar açısından önemli olan diğer bir nokta ise genel evlerde çalışan kadın işçilerdir. Genelevde çalışan işçi kadınlar da yeni yasa tasarısında sigorta kolları için aranan hak kazanma koşulları ile aynı kategoriye konulmuştur.
Yani genelevde çalışan işçi kadınlar da 9000 iş günü prim ödemek zorundalar. Genelevde çalışan işçi kadınların çalışma koşulları göz önüne alındığında emeklilik için gerekli prim ödeme gününü doldurmaları mümkün değildir. Oysa ağırlıklı erkeklerin istihdam edildiği maden işi, emniyet güvenlik gibi iş kollarında çalışan işçi ve kamu görevlileri fiili hizmet süresi zammına sahiptirler. Genelevde çalışan işçi kadınlar ise daha ağır koşullarda çalışmalarına rağmen böyle bir hakları olmadığı gibi meslek hastalıkları için de koruma altında değildirler.
Genelevde çalışan işçi kadınlar açısından ilginç olan bir nokta ise, yeni Yasa tasarısı uyarınca genelevde çalışan kadınlar işsiz kaldıklarında devlet “işsizlik yardımı” ödeyecek ve mesleki geliştirme kursu verecek ve iş bulmalarında aracılık edecek.
Devlet, genelevde çalışan kadınlara nasıl bir eğitim verecek? Nasıl bir meslek geliştirme kursu verecek? Nasıl aracılık edecek?
Genelevde çalışan kadın işçilerin başında bir genelev patroniçesi, bir de belalıları vardır. Her iki kesimde, genelevde çalışan kadın işçileri her yönüyle sömürürler. Kadınlar onlar için sermayedir. Belalı, kadının elindeki avucundaki parayı alır. Kadının yaşamı üzerinde söz hakkı kadından önce onundur. Genelev patroniçesi de aynı durumdadır. Belalı ve patroniçe ortak çalışırlar. Emeği, bedeni sömürülen genelevde çalışan kadın işçilerdir.
Yeni yasa tasarısına göre bu kadınlar işsiz kaldıklarında devlet iş bulmaları için aracılık edecekmiş. Ne diyelim? Herhalde ya genelev patroniçeleri iş bırakıtlılar. Ya da belalıları.
Türbanla kadını kapatmaya çalışan düzeni âlemde kadınların bedenlerini satışa çıkarmak için aracılık etmek devlet işi olduysa, bu da ayrı bir trajedi komedi olsa gerek.