Carlos Martinez’in Kolombiya, Venezüella ve Ekvador arasında diplomatik kriz sürerken kaleme aldığı bu makalesi yayınlandıktan bir süre sonra krizin çözüldüğü açıklandı. Bu çözümde Kolombiya’nın Ekvador’dan özür dilemesi, Fidel Castro ve pek çok sol çevre tarafından emperyalizmin yenilgisi diye yorumlandıysa da, bu yorumlar ABD-Kolombiya’nın Plan Kolombiya adlı emperyalist saldırı planının ilerlediği gerçeğini göz ardı ediyordu. Bugünlerde […]
Carlos Martinez’in Kolombiya, Venezüella ve Ekvador arasında diplomatik kriz sürerken kaleme aldığı bu makalesi yayınlandıktan bir süre sonra krizin çözüldüğü açıklandı. Bu çözümde Kolombiya’nın Ekvador’dan özür dilemesi, Fidel Castro ve pek çok sol çevre tarafından emperyalizmin yenilgisi diye yorumlandıysa da, bu yorumlar ABD-Kolombiya’nın Plan Kolombiya adlı emperyalist saldırı planının ilerlediği gerçeğini göz ardı ediyordu. Bugünlerde Ekvador ve Kolombiya arasındaki krizin hala sürdüğüne dair haberler yayınlanıyor. Martinez’in bu kısa yazısı, gerçek sorunu hatırlatması açısından önem taşıyor… Sendika.Org
Kolombiya, Ekvador ve Venezüella arasındaki en son gerilimle ilgili ABD basınına göz atan birisi Kolombiya’nın belalı kapı komşusu Hugo Chavez’in gazabının kurbanı haline geldiği sonucuna varabilir. Bir kez daha, fırıldak medya makinesi, durumun bağlamsal analizinin üzerinden basite indirgeyici bir olaylar dizisine atlayarak Venezüella’ya karşı döndü. “Chavez yeni bir kavga çıkardı” (Business Week, 4 Mart 2008) gibi başlıklarla, hikâye, Kolombiya hükümeti tarafından sürdürülen endişe verici hareketleri yok sayarak, ABD hükümetinin Venezüella’nın bölgede bir istikrarsızlaştırma gücü olduğuna yönelik iddiaları çerçevesinde devam ettirildi.
Chavez kuşkusuz uluslararası dikkatin kendi hareketlerine odaklanmasını kolaylaştırırken, diğer Güney Amerika başkanlarının tepkisindeki kapsama eksikliği ise şaşırtıcıydı. Bu kör noktanın en berbat örneği bizzat Kolombiya saldırılarında topraklarına tecavüz edilen Ekvador’du. Ekvador başkanı Rafael Correa tarafından yapılan protestolar, fena halde, [Correa’yı] potansiyel olarak etkisinde bırakan Chavez’in tepkisiyle karşılaştırılarak bildirildi, [yoksa] Ekvador, Kolombiya’nın hareketlerini büyük bir endişe kaynağı olarak görmüyordu.
[Aynı şekilde] bunun, Ekvador’un Kolombiya’nın Plan Kolombiya’da tercüme edildiği gibi “narko-teröre” karşı savaşının olumsuz sonuçları nedeniyle acı çekmesin ilk defa olmadığı kabul edilmiş oldu. Ekvador’un kuzey bölgesi yıllardır, Kolombiya’daki koka ekinlerine havadan ot kıran ilaçlarının sıkılması sonucunda yasal mahsullerin, hayvanların ve bütün toplulukların muazzam şekilde kirlenmesine hedef oluyor.
Beyaz Saray sözcüsü Gordon Johndroe tarafından yayınlanan bir açıklama, Venezüella’nın yasal bir harekâta basit biçimde aşırı tepki gösterdiğini ileri sürüyor. “Bu, Venezüella tarafından Kolombiya’nın elinde Kolombiyalı, Amerikalı diğer birçok rehine tutan terörist örgüt FARC’a karşı çabalarına gösterdiği garip bir tepkidir.”
Diğer ülkelerin tepkilerinin hızlı bir gözden geçirilmesi, aslında ABD hükümetinin takdirinin, uluslararası kamuoyuna derinden zarar verdiğini ve adımlarını uyumsuzlaştırdığını gösterecektir. Şili devlet başkanı Michelle Bachelet, “bu keyfiyet durumu, şüphesiz, Kolombiya’nın Ekvador halkına, Ekvador başkanına ve bölgenin geri kalanına bir açıklama yapma görevini dayatmaktadır” açıklamasını yaptı. Paraguay, Peru ve Arjantin hükümetleri de Kolombiya’nın hareketlerini kınayan tamamen benzer açıklamalar yayınladılar.
Bu arada, Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, hükümetinin eski Kolombiya devlet başkanı adayı ve aynı zamanda Fransız kökeni de olan Ingrid Betancourt’un kurtarılması için yapılan görüşmelerde birincil temas ettiği kişinin öldürülmesine dair üzüntüsünü ifade etti. FARC’ın ikinci komutanı Raul Reyes’in katledilmesine gönderme yaparak, “bizim konuştuğumuz ve ilişkide olduğumuz kişinin öldürülmesi kötü bir haber” ifadesini kullandı.
Birleşik Devletler’deki bir kısım basın, Chavez’in bu durumu Venezüellalıların dikkatini toplumsal sorunlardan başka yere çekmek için bir fırsat olarak kullanıp kullanmadığını sorarken, [Chavez’in] üzerine bu ölçüsüz odaklanma aslında ABD halkının dikkatini bu And Krizi diye adlandırılan şeyin kışkırtılmasında kendi hükümetlerinin rolü üzerine çok daha gerekli bir tartışma yapmaktan başka bir yere çekiyor. Sonuç olarak, ABD hükümetinin Kolombiya’da bir askeri çözüme dönük desteğinden doğan katı gerçeklikler ve yankılar gözlerden kaçırılıyor.
Plan Kolombiya’nın multi-milyar dolarlık desteğiyle cesaretlendirilmiş ve silahlanmış Uribe hükümeti, FARC’la arabuluculu müzakereleri denemek yerine uluslararası yasaları ihlal etmeye karar vermişti. Batı yarım kürenin en muazzam sayıda insan hakları ihlallerini ve siyasi biçimde yönlendirilen cinayetleri gerçekleştirmesiyle zaten meşhur olan Kolombiya’yı itibardan düşüren son ihtilaf basit şekliyle bu.
Bu, Birleşik Devletler’in Kolombiya hükümetinin militarizmine ve istikrarsızlaştırıcı etkisine örtülü desteğinin sonuçlarını dikkate almak için önemli bir zaman, açık seçik vücuda gelen bu, basitçe Chavez hakkında konuşmak değil.
*Carlos Martinez Caracas merkezli “Global Exchange Venezuela Program” koordinatörü]
4 Mart 2008
[Venezuelanalysis’teki İngilizce orijinalinden Ekin Bilginoğlu tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]