Aralık referandumu yenilgisinin ardından, Chavist koalisyonun iç gerilimi, farklı bileşenlerin Venezüella Devrimi’nin gelecekteki yönünü kontrol etme girişiminde bulunmaya başlamalarıyla derinleşmeye başladı. Açık konuşalım: bu süreç ciddi bir süreç. Ama geçtiğimiz haftalar “içsel sağ” olarak adlandırılan belli başlı ılımlı, merkezci, bürokratik bilince sahip Chavistler bloğunun, iç demokrasiyi ve devrim sürecinin radikalizmini tehdit ederek, daha solcu bileşenlere […]
Aralık referandumu yenilgisinin ardından, Chavist koalisyonun iç gerilimi, farklı bileşenlerin Venezüella Devrimi’nin gelecekteki yönünü kontrol etme girişiminde bulunmaya başlamalarıyla derinleşmeye başladı. Açık konuşalım: bu süreç ciddi bir süreç. Ama geçtiğimiz haftalar “içsel sağ” olarak adlandırılan belli başlı ılımlı, merkezci, bürokratik bilince sahip Chavistler bloğunun, iç demokrasiyi ve devrim sürecinin radikalizmini tehdit ederek, daha solcu bileşenlere bir dizi büyük darbe indirmesine tanık oldu.
Bu karşı saldırıda, Chavez’in kendi rolü muğlak, bazen devrimci özeleştiri talep ediyor ve bazen de böyle eleştirileri, birliği tehdit olarak itham ediyor.
Tascón çapraz ateşte
Chavistler içi gerilimler, güçlü muhafazakar Chavist ve Miranda eyalet valisi (ve muhtemelen ikinci en güçlü Chavist) Diosdado Cabello’nun küçük kardeşi José David Cabello’nın Venezüella Vergi Dairesi (SENIAT) başkanı olarak atanmasından sonra patladı. Bu seçim kendi başına tartışmalı: José David Cabello, altyapı bakanı olarak kayda değer ufak şeyler başardı. Ayrıca, SENIAT eski başkanı José Vielma Mora, dairede yanlış bir şeyler yapmasi mümkün olmayan, (istikrarlı vergi tahsilatının önceden çok az görüldüğü) ülkede vergi tahsilatında köklü değişiklikler yapan namuslu bir yöneticiydi.
Muhtemelen siyasi (ve iltimaslı) bir atama olmasına karşılık, Chavist devrimci, (Chavez’in geri-çağrılması için 2004 dilekçesini imzalayanların listesini ilan etmesiyle bilinen), kavgacı Táchira eyaletinden meclis üyesi seçilmiş Luis Tascón, küçük Cabello’nun MINFRA’dayken yaptığı yolsuzluğun kanıtı olduğunu iddia ettiği şeyle meydana çıktı. Kanıt muhtemelen asılsız ise de, Tascon sadece Chavez’in son olarak devrimcilerin yolsuzlukları haber vermesi çağrısını takip ediyor ve olayın soruşturulması için çağrıda bulunuyordu.
Karşı saldırı şiddetli ve çevikti ve José David Cabello’dan değil abisi Diosdado’dan geliyordu. Öfkesini muhalif haber mahreci Globovision’un, Tascon’un basın toplantısına davet edilmesine odaklıyordu. Cabello devlet kanalı VTV’de beliriyor ve [daha sonra] Meclis Başkanı Cilia Flores tarafından tekrarlanacak bir suçlama olan Chavist saflarda memnuniyetsizlik ve bölünme yayan Tascon’u “imparatorluğun bir aleti” olarak tasfiye ediyordu. Cabello, Tascon’un “Bill Gates’i ziyaret etmek için bir ay boyunca gidip geldiğini” ileri sürerek, “ona mikroçip yerleştirdikleri yer de orası olmalı” diyerek devam etti. Cabello’ya göre Tascon, “bizim gerçek düşmanımız olan yanlış sol’u” temsil ediyordu.
Bir “Oybirliğiyle” ihraç mı?
Ayrıca Cabello, geçen güne kadar başkan yardımcısı olan ve şu anda kendinin yeni Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi’nin kuruluşuna vakfeden Jorge Rodriguez tarafından [PSUV’a] katıldı ve her ikisi birden ulusal televizyonda Tascon’un daha doğmamış olan partiden “oybirliği”yle ihraç edildiğini açıkladılar. Bu açıklama garipti, çünkü en azından, oybirliğiyle hiçbir şey üzerine uzlaşamayan Parti Kuruluş Kongresi’ndeki 1.676 üyelerin hepsini yan yana getirmek neredeyse imkansızdı. İlaveten, parti henüz resmen var olmadan, bu aşamada hiç kimse bir “hevesli militan”dan daha fazlası değil. Henüz resmen var olmayan bir partinin “hevesli militan”ı Tascon, bununla beraber, muhtemelen asla gerçekleşmeyen bir “oybirliği” yoluyla güya ihraç edildi.
Tascon, Chavist saflar içinde mücadeleye yabancı değil. Geri-çağırma imzalarının “Tascon Listesi”ni yayınladığında, birçoğunun yalakalığını ve sadece (şiddetle nefret edildiği) muhalefetin içinde olmamak üzere, pek azının da öfkesini kazandı. Tascon son günlerde, kasım ayında planlanan anayasal reform referandumu üzerine başkandan ayrılana kadar uzun zaman Chavez yandaşı olmuş emekli general Raul Baduel’i, her ne kadar sınırlı da olsa, savunduğu için (MVR ve PSUV’daki) Chavizmin resmi kurumlarından dört ayrı vesileyle kovulmasıyla övünüyor.
“Eğer ülkedeki herhangi küçük bir eyaletteki bir valiyi eleştirseydim, hiçbir şey olmayacaktı” diye ısrar ediyor Tascon. Tek hatası, görünen o ki, böylesi güçlü bir figürün kardeşiyle kavga etmeyi seçmiş olması. Venezüella’da az ya da çok açık sır olan bir şeyi söylemeyi sürdürdü: “Diosdado Cabello içkin sağın başıdır.” Üstelik Tascon kendi devrimci kimliğinin şüphede olduğunu da düşünmüyor: “Herkes biliyor ki, 11 Nisan 2002’de Chavez’e karşı yapılan darbe boyunca, ben Miraflores Sarayı’ndaydım ve Nisan’ın 13’ünde Tachira’da 2. Ordu Bölüğüyle birlikte, komutanı darbeye direnmeye ikna ediyordum. Diosdado ve Cilia Flores neredeydi?”
Tascon’a göre, Diosdado Cabello, “çok güçlü, hatta Chavez’in önceki danışmanı Luis Miquilena’nın zamanında hükümette olduğundan daha da güçlü”. Miquilena, hatırlatalım, [Chavez’den] önceki devrin “içkin sağı”nın baş temsilcisiydi; Chavez’in baş temsilcisi görevini aldıktan sonra, sahnenin arkasında neredeyse bütün otoritesini kullanıyordu. Miquilena, Chavist koalisyonu 2002 başlarında terk etti, yanına yasama çoğunluğunu da alacak ve sonra Nisan darbesini destekleyecekti.
Son günlerde, Tascon’a karşı olduğu iddia edilen ihraç oylarının pek de var olmadığı görünür hale geldi ve tartışma, gelecek günler için partinin kuruluş kongresindeki olay üzerine programa kondu. Ancak iki Chavist ağır topun, demokratik ve taban partisi olacağı varsayılan bir parti adına konuşuyor olması gerçeği pek de iyiye işaret olamaz. Ve Chavez’in kendisinin, “disiplin eksikliği ve sorumsuzluk” gerekçesiyle Tascon’un ihracını talep etmek için kişisel olarak müdahale ettiğini itiraf etmesi gerçeği daha da kötüye işarettir.
“Kontrol edilemeyen” Lina Ron
Birkaç gün için, bu gerilim usulca kaynadı ancak bir patlamayla yüzeye fırladı. 24 Şubat’ta, Venezüella Ticaret Odası (Fedecamaras) merkezinde patlayıcı bir düzenek infilak etti, bir kişiyi öldürdü. Fedecamaras, hatırlatalım, uzun zamandır Chavez rejimine muhalif durumda. 2002 darbesine katıldı ve geçici başkanlığa adımını atan da Fedecamaras başkanı Pedro Carmona Estanga’dan başkası değildi. Anayasal olarak kabul edilen bütün güçleri ortadan kaldırıyor ve kısa ömürlü bir diktatörlük kuruyordu. O zamandan bu yana, Fedecamaras düşmanlığının derecesini hafifçe kıstı ama hâlâ çoğu Chavist tarafından bir numaralı düşman olarak görülüyor (çeşitli devrimci kolektifler 2007 başlarında [Fedecamaras’ın] adımlarına karşı militan protestolar sergiledi). Maktul, şu ana kadar iddia edilene göre, bir Chavist’ti ve güya, bombalamanın “Bolivarcı süreci kurtarmaya” yönelik bir çaba olduğunu iddia eden “Venceremos Gerilla Cephesi” üyesiydi.
Üç gün sonra, ordunun Caracas’ın gecekondularına yığılarak binlerce kişiyi katlettiği neo-liberalizm karşıtı Caracazo isyanlarının 19. yıldönümü olan 27 Şubat’tı. Baskı, Caracas’ın batısında tarih boyunca militan olan 23 Ocak bölgesinde yoğunlaştırılmıştı ve tam olarak 19 yıl sonra, 23 Ocak, kendini Fedecamaras bombalamasının arkasında bıraktığı polis gözetiminde buluyordu. Chavist öğrenciler tarafından düzenlenen, Başpiskoposluk Sarayı’nın sembolik kuşatılması gösterisinde konuşan ulusal Meclis üyesi Pedro Lander ve devrimci örgütçü Lina Ron, yürütülen polis araştırmalarını suçlayarak, hayatını kaybeden Venceremos militanının “suçlanmasını” reddetti.
Hatta Ron, Fedecamaras bombalamasına destek vermeye tehlikeli biçimde yaklaşarak, hayatını kaybedeni bir devrim “şehidi” sayacak kadar ileri gitti. Hükümet, stratejik önemde görünen böyl
esi bir iddiaya karşılık vermedi, bunun yerine Chavez’in yaptığı şey ise bazı ısrarlı sorular ortaya atmaktı.
Şili’nin yankıları mı?
Devrimci Mario Silva’nın sunduğu Chavist akşam programı La Hojilla’ya (Ustura) göre, Chavez taarruza devam ediyordu;
“Onu anlayamıyorum, onun aramıza sızan biri olduğunu söylemeyeceğim, hayır, karşıdevrimin saflarında bilinçli şekilde çalıştığını söyleyemem, ama aşırı solun Salvador Allende’ye verdiği berbat hasarı araştırmak ilginç olabilir, aşırı sola nasıl farkına varmadan CIA tarafından sızıldığını ve yaptıkları şeyi yapma hakları olduğuna geçerli sebep sağlayan durumlar doğurduğunu. Lina, biraz devrimci disiplin göstermeniz gerekiyor!”
Bu, Chavez’in Allende’nin düşüşüyle ilgili geleneksel söyleminden çok farklı. [Chavez’in geleneksel söylemi şöyleydi:] devrim silahsızdı ve Allende silahları, radikal milisler yaratmaları amacıyla işçiler ve halk için ulaşılabilir hale getirmekte başarısız oldu. Chavez’in ordu içinde gizli bir devrimci güç örgütlemeye çalıştığı zamanın başlarında, bu bakış açısı isyancıların birbirini selamlamak ve tanımak için kullandıkları bir şifre haline bile gelmişti. Fidel Castro’nun 1973 darbesine karşılık söylediği sözlerinden alıntıyla, birbirlerini şununla selamlıyorlardı: “Eğer her işçinin her emekçinin elinde bir tüfeği olsaydı, faşist Şili darbesi asla gerçekleşemezdi.” Ancak şimdi öyle görünüyor ki, Chavez bazı silahlı halkçı örgütleri devrimci sürecin düşmanı olarak resmediyor, kurtarıcısı değil.
Bu Ron’un ölene dek sadakat yemini ettiği başkan tarafından “kontrol edilemez” sayıldığı ilk sefer değil. 2002 ayları içinde, Chavez onu hem “bütün Venezüellalıların saygısını gereksinen bir asker” ve hem de “kontrol edilemez” saymıştı ve bundan önce, Chavez kısa bir süre için Nisan 2002 darbesiyle devrildiğinde, Ron, ısrarlı radikal sokak faaliyetleri nedeniyle hapiste çürüyordu. Ve bu seferki çifte karmaşa son olmayacak: Chavez Ron’u PSUV’un idari bir komitesine daha yeni tayin etti ve bu çatışma bir kere yatıştığında, [Ron] kendini tekrar pek iyi sevgili komutanının merhametinde bulacak. Bu gel-git, muhtemelen, devrimci lider ve bir halkçı isyancı arasında oluşan mesafenin kaçınılmaz sonucu, ancak her şeye rağmen, ve de özellikle anımsattıklarıyla, endişe verici.
PSUV’un kritik anı
Chavizmin radikal ve muhafazakar bölümleri arasındaki, çok şükür ki açıkta olmayan, bu mücadelede, hiçbir stratejik saha henüz olgunlaşmamış PSUV’dan daha önemli değil. Ancak gördüğümüz kadarıyla, Chavist sol ve sağ arasındaki bu çatışma, demokratik parti yapısına doğrudan yansıyacak otoriter çözümlerin dayatılmasının önünü açabilir.
Ve parti demokrasisine bu öncelikli saldırı Luis Tascon’un ihracıyla durmadı. Partinin geçici “liderliği” son olarak, partinin yaklaşan ulusal yönetim seçimlerinin aday listesini kamuoyuna sundu.
Birçoğu, parti yapısının, kuruluş kongresine gidip liderlik rollerini elde etmek için, taburları tarafından seçilen yerel liderleri kabul edeceğini ummuştu ise de, açık ki mesele böyle değil, çünkü 69 adayın hepsi de ulusal lider. Sağ da, ihtiyar Cabello’nun, Rodriguez’in, Francisco Ameliach’ın, Nicolas Maduro’nun ve bir oportünizm bayrağı olan Francisco Arias Cárdenas’ın adaylıklarıyla önemli bir varlığa sahip.
Adayların seçilme biçimi de bulanık kalıyor ve yukarıdan aşağıya dedazo otoriterliği kokuyor. İddiaya göre, yerel bir taburdan gelen her delege üç isim ileri sürebiliyor. Bunlardan, öyle görünüyor ki bizzat (danışmanlarca çevrili, por supuesto) Chavez, (parti tabanını kaç adayı kabul ettiği hakkında hiçbir fikri olmayan bir halde bırakarak) hangilerinin aday olarak kalacağını belirliyor. Bunların, Chavez’in kendi eklediği (böylece bütün etkili Chavistlerin güç kotasını garanti edeceği) 5 tanesiyle birlikte 15’i seçilecek. Anti-demokratik parti politikalarının diğer yeni gösterisinde, Chavez yakınlarda, kongreyi bir hafta erken kapatabilmek için bir önceki oylamanın sonuçlarını görmekten bahsettiği PSUV kuruluş kongresinde konuşuyordu. Ne var ki, o konuşurken delegeler böyle bir oylamanın asla yapılmadığını bağırarak söylemeye başladılar. Mahcubiyet ölçütünden bakarsak, gene de, öyle görünüyor ki Chavez Rodriguez ve Cabello tarafından oyuna getirildi.
Radikaller bununla PSUV’un kuruluş kongresi içinde ulusal yönetim seçimi için “solcu adayları” toplamak için acele ederek sonuna kadar savaşıyorlar, ama [sonrasında] listede 15 solcu bulmak kolay iş değil. Bazılarının önerdikleri;
-Vladimir Acosta, açık sözlü ve Chavizm içindeki muhalefetle uzlaşmak için çabalayan bürokratik ve ılımlı eğilimlere karşı bir profesör.
-Mario Silva, ünlü bir komünist ve Chavez, Lander, Ron ve Tascon’a saldırırken onaylayarak başını sallayan ve bazılarının gizli polis DISIP’le gizli bağları olduğundan korktuğu VTV’deki La Hojilla’nın sunucusu.
-Roberto Hernandez, Venezüella Komünist Partisi’ni (PCV) Ulusal Meclis’te temsil eden üye.
-Vanessa Davies, şu anda ılımlı tarzdaki VTV televizyonu sahibi olarak bilinen devrimci Bandera Roja’ya (Kızıl Bayrak) bağlı eski bir şehir gerillası.
-Elias Jaua, yine Bandera Roja’dan (Kızıl Bayrak) ancak şimdi Chavizm içindeki bölünmelerden ulusal burjuvaziyle işbirliğine kadar her şeye karşı (dikkatle yazılarak kabine postasına verilmiş) sert bir toplu açıklama yayınlamış olan Toprak ve Tarım Bakanı.
-Erika Farias, gençlerin ideolojik eğitimine odaklanan radikal-dogmatik karışımı bir örgüt olan Francisco Miranda Guevarist Cephe lideri.
-Noeli Pocaterra ve Edgildo Palau, ulusal Kızılderili liderleri.
-Lidice Navas, Fernando Soto Rojas ve Elisa Osorio, (Sosyalist Liga, Ütopya ve M-28 gibi) devrimci kolektifleri kapsayan bir çatı örgütü olan “sosyalist meclisler”in üyeleri.
Tekrar ediyorum, kolay iş değil, ve bu adaylardan hiçbiri Venezüella toplumsal hareketlerinin en devrimci kesimlerine adil yaklaşmaz. Ancak bazılarının açıkça konuşmalarının hedefi, böylesi erken bir aşamada PSUV üzerindeki kontrollerini pekiştirerek, bürokratik ve ılımlı sağ Chavistlerin temsilcileri olan Diosdado Cabello ve müttefikleri Jorge Rodríguez ve Francisco Ameliach’ı korumak için bir şeyler yapmak. Bizzat “radikal” kanadın üç üyesi olan Silva, Davies ve Farias’a aleni destek veren Chavez’in rolü ise belirsiz. Ama [Chavez’in] Diosdado Cabello’ya stratejik ya da başka türlü desteği, onların, seçilmeseler bile, komitede birer leke olmalarını adeta garantiye alır durumda (PSUV’un başkanı olarak bizzat Chavez, 5 adet ek üye kabul edebilecek yetkiye sahip).
Olumlu bir işaret olarak, emekli general Alberto Müller Rojas, yakınlarda Chavez tarafından PSUV’un birinci başkan yardımcılığına atandı. Müler, hatırlatalım, merkezsizleştirilmiş milis yapılanmaları ve halk savaşını savunduğu ve başkan Chavez’i ordu hiyerarşisinin muhafazakar mensuplarını, ordunun “profesyonel” ve “apolitik” olmasındaki ısrarı nedeniyle sindirmekle suçladığı acı bir aleni tartışmanın ardından Chavez’in yakın çevresine yeni döndü. Müller’in bağımsız siyasi duruşunun ve anlaşmazlıkları açıkça ifade etme tavrının her ikisi de iyimserliğe neden oluyor ama hangi zemine karşı?
Chavez, referandum yenilgisinden, kendisini kısa süre için iktidardan indiren 2002 darbesinde aldığı dersin aynısını almış gibi görünüyor. Her ikisi de tarzında acil bir ılımlılığı ve burjuvazinin kesimleriyle arasında köprüler inşa etme çabalarını harekete geçirdi. (Şu a
ralar dikkate değer bir istisna olarak, elbette Chavez, sürpriz biçimde Kolombiyalı narko-terörist Alvaro Uribe’ye saldırgan bir ton kullanıyor ve insani mahkum takası görüşmelerini sürdürdüğü FARC isyancıları için sempatik sözler sarf ediyor.)
Ancak bu, Aralık referandum yenilgisinden çıkartılacak yanlış bir ders. Bu seçimde esas yabancılaşarak düşük seviyeli bir katılım gösteren Chavist tabanın büyük sayılabilecek kısmı, orta sınıf değil, referandumun Bolivarcı Devrim’de halkın liderliğini derinleştireceğine inandırılamayan Chavizmin yoksul ve en devrimci üyeleriydi. Geçmişte, Chavez’in söyleminin böylesi yatıştırıcı anlarının, daha sonra, devrimi radikalleştirmek için gereken bahaneyi sağlayarak sadece stratejik amaçlı olduğu açığa çıkardı. Chavez’in bu ilk seçim yenilgisinin yan etkilerinin içinde olduğumuz bu zamanda, belirli geçerli mazeretlerle [Chavez’in] “aşırı sol”un radikalizmine saldırmasının benzer biçimde stratejik olduğunu umabiliriz, ancak eğer tarihsel olaylarca bu ılımlılık bürokratik olarak PSUV’un yapılarına yerleşirse, bunun etkileri uzun vadede [bu ılımlılığı] söküp atmayı güçleştirecektir.
*George Ciccariello-Maher Berkeley Üniversitesi Siyaset Teorisi kürsünde akademisyen. Şu anda “Halkın Bolivarcı Devrim Tarihi” adlı bir kitap hazırlıyor.
6 Mart 2008, CounterPunch
[Venezuelanalysis’teki İngilizce orijinalinden Ekin Bilginoğlu tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]