Sekiz mart akşamı saat yediden sekize kadar İstiklal Caddesi’ni (Taksim/İstanbul) mor afişli, mor fularlı kadınların sloganları kapladı. Her sekiz martta yapılan yürüyüş feminist kadınlar açısından neredeyse geleneksel yapıya kavuşmuş durumda. Yaklaşık bin civarında kadının katıldığı yürüyüş boyunca eyleme damgasını vuran slogan ise “başbakan tepemizi attırma, kendin yat kuluçkaya, bir türkçük, iki türkçük, üç türkçük doğurmaya” […]
Sekiz mart akşamı saat yediden sekize kadar İstiklal Caddesi’ni (Taksim/İstanbul) mor afişli, mor fularlı kadınların sloganları kapladı. Her sekiz martta yapılan yürüyüş feminist kadınlar açısından neredeyse geleneksel yapıya kavuşmuş durumda. Yaklaşık bin civarında kadının katıldığı yürüyüş boyunca eyleme damgasını vuran slogan ise “başbakan tepemizi attırma, kendin yat kuluçkaya, bir türkçük, iki türkçük, üç türkçük doğurmaya” idi.
Slogan nasıl üretilmişti derseniz başbakan Erdoğan konuşmasında ülkenin genç nüfusuna değinerek “Sizinle bir Başbakan olarak değil, dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Ekonomide aslolan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Genç nüfusumuzun azalmaması için en az üç çocuk yapın” der*
Ekonomide asl olan insanmış. Bakalım asl olan insan gerçekten aslolarak insan mı?
Asl olan insan olsaydı İstanbul Davutpaşa’da patlama olmaz, (üç çocuğunu geçindirebilmek için çalışan kadın hayatını kaybetmez, ortada kalan üç çocuğun nerede asl olacağı da meçhul olmazdı); insanlar hayatlarını kaybetmezlerdi. Tuzla tersanesinde bu kadar işçi hayatını kaybetmez, Maltepe Başıbüyük’te evleri kentsel dönüşüm adına gece yarısı yıkılan çocuklar olmaz, sosyal güvenlik yasası çıkarılmaz, kadınların süt izinlerine göz dikilmezdi. (Çocuklar kendi annelerinin sütleri dışında inek sütü de içememektedir.)
Kadınlar esnek üretime tabii olmak zorunda kalmaz, hayatta kalmak için ana-babasından kalan maaş tırpanlanarak kuşa çevrilmezdi.
Yada kadınlar sabah erken yolara düşüp Uşağın ayazında belki bir iş çıkar diye beklemezdi.
Gençler gelecek güvencesi kaygısı ile savrulmazdı.
Yine asl olan insan asl olan insan olduğu içindir ki!
Cizre’de panzer altında ezilebilmiştir; aslolan insan dur ihtarına uymadı diye polis tarafından sıkılan kurşunla öldürülebilmiştir(İzmir); asl olan insan Uğur Kaymaz ve babası kurşuna dizilmiş; asl olan insan hastanede rehin kalmış, parasını ödeyemediği ilaçlarını alamayınca tedavisini yarım bırakmış, hamile kaldığı için işten çıkarılmış, oğlunun mezarını bulmak için aylarca kapı kapı dolaşmıştır.
Asl olan insanlık Türklük adına yanı başındakini boğazlamaya hazır hale getirilmiştir. Türklük elden gidiyor şişirmesiyle asl olan insanlık vergiler altında ezilmiş, soru soramaz, yanı başında yaşadığı Kürt-Ermeni-Laz komşusunun düşmanı haline getirilmiştir. Asl olan insan esir düşemez olmuştur; esir düşme yerine ordunun onuru için ölmesi gerekir denmiştir.
Asl olan insanlık, töreden kaçan Güldünya hastanede polis korumasındayken erkek kardeşleri tarafından vurulmazdı, yüzlerce kadın ekonomik nedenlerden dolayı istemediği erkekle yaşamaz, erkek şiddetine maruz kalmazdı.
İste asl olan insan.(lık)
Konuşmanın en önemli kısmı ise kadınlara seslenmesi, kadınları militarist-patriarkal politikalarına alet etmeye çalışmasıdır. Erdoğan’ın kafasındaki kadın anne, eştir. Öyle ya türklüğün kökünü kurutmaya çalışıyorlarsa kadınlar hemen görevlerinin başına koşmalılar. Kadının misyonu çocuk doğurmaktır. Bu çocuklar sapına kadar vatan-millet kokmalıdır… Kadınların bedenleri mi? Onlar kadınlardan önce düşünceleri kendilerinden önce ekonominin-türklüğündür. Ekonomi-vatan uğruna feda olsun.
Gerekli görüldüğünde bedenlerine-hayatlarına dokunur, karalar alırız demektedirler. Yeter ki biz gerekli görelim. Göreviniz ulusun devamlılığını sağlamaktır. Dışarıda kökü kurutmaya çalışan mihraklar varken doğurmamak gibi lüksünüz olamaz demektedir. Aslında Erdoğan şunu demektedir; bizim öl dediğimizde ölecek, ağır koşullarda çalışmak zorunda kaldığında şükredip çalışacak, erkeğin üstünlüğünü kabul etmiş, milliyetçiliği, militarizmi iliklerine kadar içselleştirmiş varlıklara ihtiyacımız vardır. Kökü kurutmayacaksınız. Hem kök kurumayacak hem de türk olacak.
Erdoğan dış mihrak tehlikesine gönderme yaparak kadınlara çağrı yapmakta. Benim patriarkal politikalarımın sürmesi için iş başına demektedir.
Eeee kadınlarda dün akşam biz yokuz bu işte dediler. Elini, dilini çek bedenimizden, Türklüğe çok hevesliysen sen yat kuluçkaya dediler. İyi de yaptılar.
Patriarkanın militarist yanını deşifre ederek ortak olmayacayacağız dediler.
Belki kuluçkaya yatmak, belki oturup doğruyu bulmak da Erdoğan’a kalmış…
*gazetevatan.com