İstanbul-Davutpaşa’da patlama. 23 ölü, 114 kişi yaralı. Patlamanın olduğu yer cehennem. Sanki üçüncü dünya savaşı yaşanmış. Yerde yaralılar, taş parçaları, camları kırılmış, yarısı uçmuş binalar. Ve hayatını kaybedenler. Patlama beş katlı bir iş hanında meydana geliyor. Hanın etrafında ise genelde iş yerleri var. Yetkililerin dediğine göre patlamanın olduğu Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi’ndeki iş hanında bulunan Selçuk […]
İstanbul-Davutpaşa’da patlama. 23 ölü, 114 kişi yaralı. Patlamanın olduğu yer cehennem. Sanki üçüncü dünya savaşı yaşanmış. Yerde yaralılar, taş parçaları, camları kırılmış, yarısı uçmuş binalar. Ve hayatını kaybedenler.
Patlama beş katlı bir iş hanında meydana geliyor. Hanın etrafında ise genelde iş yerleri var.
Yetkililerin dediğine göre patlamanın olduğu Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi’ndeki iş hanında bulunan Selçuk Başar’a ait maytap imalat dükkânından kimsenin haberi yokmuş. Belediye yetkilileri iş yerini kaçak olarak tespit etmişler ama daha sonra plastikçi olarak ruhsat almak için başvurulmuş.
Peki ya sonra….Başvuru sümen altında beklemiş anlaşılan.
Patlamadan sonra İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Kadir Topbaş topu vatandaşın birbirini ihbarına attı. ”Havai fişek maytap gibi maddelerin imalathaneleri, depoları varsa itfaiyeye haber verin. İhbar etmezseniz bilemeyiz,,(1). demektedir.
Yine Bakan Çelik yaralıların sigorta, Bağ-Kur borçlarının-ödemelerinin belli bir süre erteleneceğini, yaşamlarını kaybedenlerin de mağdur olmayacağını, gerekli önlemleri aldıklarını ve büyük bir ekiplede iş yerlerini denetlemeye çıkacaklarını ve ağır cezai yaptırımlar uygulayacaklarını söyledi.
Millete birbirini ihbar et, büyük cezalar vereceğiz diyen yetkililere sormak gerekiyor.
İki yıldır ruhsatsız ve sigortasız işçi çalıştıran bir iş yerinden belediyenin haberdar olmamasının nedenleri nelerdir?
İki yıl boyunca koskoca hana hiç gidilmemiş mi? Yoksa gidilmiş ama menfaatlar karşılığında görülmeden es mi geçilmiş?
Binada kaçak yapılaşma tespit edildikten sonra nasıl bir çözüme gidilmiş? Yoksa o da mı beklemeye bırakılmış?
İlk önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş bu soruların yanıtlarını vermeleri, Zeytinburnu İlçesi Belediye Başkanı da dâhil olmak üzere görevlerini yapmamaktan, kamuya zarar vermekten görevleri bırakmalıdırlar.
Topu vatandaşa, işyeri sahibine, çalışana atarak hayatını kaybeden 23 kişinin ve yaralıların sorumluluğundan kurtulmayacaklarını bilmelidirler.
Kendi açığını yaşamın her anında bedel ödemek zorunda kalan halka yükleyerek kapatmaya çalışmak hele hele ihbar edin diyerek halkı ihbarcılığa yönlendirmek belediye hizmetlerinin hangi bakış açısı ile yürütüldüğünü göstermektedir.
Bakan Çelik de bir özeleştiri vermek ve kalıcı çözümler üretmek yerine işi cezalarla çözeceğini söyledi. Belki birkaç tane kurban seçilecek sonra tekrar işini yürüten kaptan misali işler ruhsatsız, sigortasız, kaçak bir şeklide yürümeye devam edecektir.
Bu olayda da yetkililer çuvaldızı kendilerine batırmamıştır. Sorumlu ihbarda bulunmayan vatandaş olmuştur. Sadece bu olayın değil eğer ihbar edilmez ise bundan sonra olacak patlamalarında sorumlusu vatandaş olacak.
Bu şekilde belediyesinden bakanına kadar asgari ücretle sigortasız yaşamak zorunda kalan emekçilerin gündemlerinde olmadığı -olmayacağı ortaya çıktı.
Oysa asıl suçlu ve ihbar edilmesi gereken sistemin kendisi ve yetkililer.
Neden mi? Yapılan ekonomik uygulamalara, gelir kaynaklarının dağılımına ve yeniden yeniden genelgelerle düzenlenen yasarla baktığımızda emekçilerin gözetmediğini bizzat ruhsatsız, sigortasız çalışmayı sistem kendisi üretiyor.
Bu koşullar, yani olumsuz çalışma koşulları, asgari ücret(bazen daha da azı) küçük yaşta çalışanlar, normal çalışan süresini aşan saatler, ruhsatsız, kaçak işyerleri kapitalizmin rekabet ve daha fazla kazanma mekanizmasının bir sonucudur. Daha uzun süreli çalışma, daha az ücret. İşverenin kısacağı ilk gider kalemi işçinin ücreti, sigortası olmakta..İş yerlerine sendikanın girmesi ise özellikle engellenmekte. Bu koşullarda çalışırsan çalış. Çalışmıyorsan dışarıda sırada bekleyen bir sürü işsiz var denmekte.
Bir anlamda emekçilerden sıtma ile ölüm arasında tercih yapması istenmektedir.
Bu çalışma koşullarından emekçilerin dışında sistemin, belediyenin, işverenişn çıkarları ve iş birliği var. Davutpaşa patlamasında da devlet çıkardığı yasalar ve işverenin işine yarayan yasalardaki boşluklarla, belediye tespit ettiği kaçak ve ruhsatsız çalışmaya gerekli düzeltme çalışmalarını yapmama, görmezden gelmeyle, imalathane sahibi ise gidersiz daha fazla kazanma çabası ile bu sonucu hazırlamışlardır.
Dolayısıyla asıl ihbar edilmesi gereken bunlardır.
Bir tek noktayı gözden kaçırmamak gerekir. O da emekçilerin kendilerine dayatılan ölüm ile sıtma yerine yaşamı tercih etme şanslarının olduğunu unutmamaları.