Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la söyleşi* (Dünyanın Sokakları) Metin Yeğin: Öncelikle teşekkür etmek istiyorum katıldığınız için. Geçen hafta Küba da seçim vardı. Ama bu seçimleri çok iyi bilmiyoruz. Bizim seçimlerden değişik değil mi? Nasıl bir seçim bu? Küba’daki seçimlerin bilinmemesi çok normal. Çünkü genellikle Batı basını bunu saklamaya çalışıyor. Küba’da demokrasi olmadığına dair saldırı düzenliyor, […]
Küba Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal’la söyleşi* (Dünyanın Sokakları)
Metin Yeğin: Öncelikle teşekkür etmek istiyorum katıldığınız için. Geçen hafta Küba da seçim vardı. Ama bu seçimleri çok iyi bilmiyoruz. Bizim seçimlerden değişik değil mi? Nasıl bir seçim bu?
Küba’daki seçimlerin bilinmemesi çok normal. Çünkü genellikle Batı basını bunu saklamaya çalışıyor. Küba’da demokrasi olmadığına dair saldırı düzenliyor, Küba’nın çok partili sistemi yok diye. Bu yüzden de birçok basın kaynağı bunu duyurmuyor. Geçen Pazar günü seçimler yapıldı. Yerel meclisi seçmek ve ayrıca on dört eyalet meclisini seçmek için. Ulusal meclisimiz 614 vekilden oluşmaktadır. Öncelikle mahalle düzeyinde bir araya gelinerek aday adayları önerilir. Mahallelilerin yanı sıra, büyük kitle örgütleri, sendikalar, kadın federasyonları da kendi aday adaylarını sunarlar. Bu adaylar görüşüldükten sonra oylamaya sunuluyor. Oyların %50’sinden fazlasını aldıkları taktirde seçiliyorlar.
Ama Küba’da büyük seçim kampanyaları filan yok değil mi? Çünkü biz de büyük paralar harcanan kampanyalar var.
Evet, Küba’da sadece adayların kendi hakkında seçim kampanyası yapmaları da mümkün değil. Adaylar söylediğim gibi önce mahalle düzeyinde seçiliyorlar. Adaylar belirlendikten sonra da çalışma merkezlerinde ya da herkesin ulaşabileceği okullarda ön adayların biyografileri gösteriliyor. Fotoğraflarıyla birlikte bilinmesi için. Orada herkese eşit yer ayrılıyor. Sonra fabrikaları, okulları ziyaret ederek aynı şekilde ülke için fikirlerini açıklıyorlar.
Çiğdem Çidamlı: Ama bazı eleştiriler var liberal sol çevrelerden: Bu ilişki biçiminin aslında demokratik olmadığı, biçimsel ve bürokratik olduğuna dair, bu tür eleştirilerin Küba’da bir karşılığı var mı?
Biz birçok ülkeden daha demokratik bir seçim sistemimiz olduğunu düşünüyoruz. Çünkü başka ülkelerde adayların kimin olduğunu biliyoruz, genellikle büyük şirketlerin adayları. Örneğin ABD’de seçim sürecindeler. Orada bakıyoruz ki milyon dolarlık bütçeler ayrılıyor. Ve kimin başkan olacağı da kimin daha çok bütçesi olduğuna bağlı. Milyonlarca dolarlık propagandalar yapılıyor. Bizim parlamentomuz ise halkındır. Öyle uluslararası şirketlerin değil, öyle büyük şirketlerin değil. Küba’da böyle bir şey söz konusu değil, hiçbir ekonomik çıkar güdülmemekte. Orada halka kimin yararlı olabileceği, halkı kimin temsil ettiği önemlidir. Küba’da demokratik sistem vardır. Küba sistemi tamamen değişiktir. Ve bu sistem tamamen halkın, insanların ve ailelerin çıkarları ve temsil etmek üzerine kurulmuştur.
Metin Yeğin: Küba’da çok parti yok ama birçok insan tek başına parti öyle değil mi?
Demin açıkladığım gibi halk adaylarını kendi seçiyor, parti bu işe karışmıyor. Siyasi parti aday sunmuyor. Kitle örgütleri, sendikalar, öğrenci ve köylü örgütleri ve halk aday sunuyor.
Ama politik parti değil, farklı tipte bir örgütlenme biçimimiz var.
Çiğdem Çidamlı Küba devletinde şu anda bürokratikleşmeye karşı daha genç kuşak kadroların yönetimdeki ağırlığını artırmaya yönelik girişimler olduğunu biliyoruz, özellikle Raul Castro tarafından yönetilen girişimler. Bunlar ne aşamada ve diğer sosyalist devletlerin çöküş öncesinde başına gelen liberal saldırılar karşısında ne tip önlemler alıyorsunuz?
Küba’da sürekli devam eden bir değişim süreci var. Tamamen siyasi sistemimizi değiştirdik. Bunu herkesin anlaması gerekiyor. Küba bir süreçten geçiyor. Bir devrim süreci vardı, bir de daha sonraki süreç vardı. Şimdi devlet sisteminde de hem genç kadrolar hem de devrimi gerçekleştiren Fidel Castro kuşağından insanlar var. Örneğin dışişleri bakanımız belki kırk yaşında bile değildir, belki dünyadaki en genç dışişleri bakanıdır. Mecliste gençler büyük oranda yer almakta. Çoğunluğu kırk yaşın altında. Yine kadın temsili de büyük oranlarda, bir önceki mecliste kadın vekillerin oranı %36 idi, yeni mecliste bu oranın %40’a ulaşması bekleniyor. Bir sürü bölüm sadece gençlerden oluşuyor. Tabii ki sosyal değişimler sürekli devam ediyor. Özellikle seçim sistemimizi mükemmelleştirmeye çalışıyoruz.
İktidarda olan kişiler tamamen halkın seçtiği kişilerdir. Hiçbir şirketin ya da hiçbir uluslararası şirketin yardımını ya da onun çıkarlarını temsil etmemektedir. Amerika Birleşik Devletlerinin belirlediği bir başkanlık sistemi yok burada. Bu daha evvelden de böyleydi, şimdi tamamen toplumun çıkarları ve öncelikleri tartışılmaktadır mecliste.
Metin Yeğin: Birçok insan bana Fidel’den sonra Küba ne olacak diye soruyor.
Çiğdem Çidamlı: Evet birçok kişi bu soruyu soruyor…
Evet, bu konuda aslında çok büyük bir soru var. Yeni meclis 24 Şubat tarihinde devlet konseyi üyelerini ve devlet başkanını seçecek. Aslında çok açık değil. Fidel bu konudan bahsetti, yeniden tekrar devlet başkanı olmak istemediğini biraz belirtti. Ancak henüz bu kesin değil, oylamaya bağlı. Fidel devlet başkanlığını sürdürecek mi yoksa başka biri mi seçilecek belli değil. Fidel hastalandığından beri, birinci devlet başkanı yardımcısı yani Raul Castro üstleniyordu onun görevlerini. 24 Şubat’taki oylama sonunda göreceğiz yeni devlet başkanı kim olacak.
Çiğdem Çidamlı: Küba’da yaşanan dönüşümlerden bir tanesi de ekonomik dönüşümler ve turizm sektörü bu dönüşümde ağırlıklı bir yer tutuyor. Ancak turizmin taşıdığı ağırlığın birçok olumsuz etkisi olduğu ve bir tür ayrıcalıklı, yeni yöneticin sınıfın ortaya çıkmasına neden olduğu eleştirileri var. Küba turizm sektörünün yıkıcı etkilerine karşı hangi önlemleri alıyor?
Mükemmel bir toplum yaratmak, birçok ülkenin en büyük arzusu. Ama bu çok zor. Hele de üzerinizde bir ambargo, abluka varken. Yani bizim gibi ABD’nin ambargosu altındayken bu zor. Sürekli olarak siyasi saldırılara uğruyorsanız, milyon dolarlık bütçelerle karalama kampanyaları düzenleniyorsa bu çok daha zor. Ama bizim tek emelimiz bu: mükemmel bir toplum yaratmak. Turizm tabii ki bazı sorunları beraberinde getirdi. Ama ülke ekonomisine çok büyük katkı sağlayan, önemli bir sektör. Diğer problem turizmle beraber iki ayrı para biriminin kullanılmaya başlanması. Dolar kullanılmıyor tabii ki, bir peso Kübana bir de konvertibl peso kullanılıyor. Konvertibl peso turizm sektöründe kullanılıyor, dolara alternatif olarak. Yani iki değişik para birimi var. Şu anda bu şekilde çalışmak zorundayız. Bu sorunları çözmek için de hükümetimiz ve parlamentomuz çalışıyor. Sosyalizmi devam ettirmek zaten en büyük görevimiz.
Metin Yeğin: Küba aynı zamanda diğer ülkeler için de çok önemli. Mesela birçok ilişki var Latin Amerika halk hareketleriyle?
Küba aslında küçük bir ülke, çok kısıtlı ekonomik kaynakları olan bir ülke. Ama siyasi alanda etkisi büyük, hâlihazırda Bağlantısızlar Hareketi’nin başkanlığını yapıyor. Latin Amerika’da da Küba’nın etkisi çok yaygın bir şekilde görülebiliyor. İşsizliğin ortadan kaldırılması, eğitimin tamamen parasız olması, ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılması, sağlık hizmetinin bedava olması, yaşlılara bakılması gibi sosyal ve ekonomik başarılarımız diğer ülkeleri de etkiliyor. Okula gitmeyen hiç çocuğumuz yok. Tabii bu yolda ilerlemek isteyenler bazı değişimlerden geçiyorlar. Bu sosyal adaletçi bir model olarak önlerine çıkıyor. Hâlihazırda da Latin Amerika’da çok ciddi ve ilginç değişimlerin
yaşandığını görüyoruz. İnsanlar daha eşitlikçi, daha bağımsızlıkçı. İki yıla kadar ABD’nin çok büyük amaçları vardı Latin Amerika’ya ilişkin. Hatta arka bahçesi olarak görüyordu. Ama şimdi Latin Amerika ülkelerinin çok daha farklı bir yolda olduklarını görüyoruz.
Çiğdem Çidamlı: Şunu sormak istiyorum. Küba 1960’ların sonlarında özellikle Afrika ve Latin Amerika’daki birçok devrimci harekete askeri-politik yardımda bulunmuştu. Tabii bugün böyle çok sayıda hareket yok ama bugün çok sayıda doktoru yurtdışına gönderiyorsunuz, hatta Pakistan’a bile doktor gönderdiniz. İdeolojik olarak gerilla hareketleriyle yoldaşlık ve bugünkü insani yardımlar arasında ne tür paralellikler ve farklılıklar var?
Dünya hareket ediyor, değişiyor. Artık uluslararası durumlar çok farklı. Soğuk Savaş dönemi vardı, Doğu Batı karşılaşması vardı, artık her şey çok değişti. Bu durumlar içinde Küba da çok farklı bir hal içinde. Eskiden bazı askeri hareketlere de destek olduk. Bazı işgallere karşı yardımda bulunduk. Özellikle Afrika’da. Özellikle sömürgeciliğe karşı direnişlerde birlikte olduk birçok Afrika ülkesinde. Şimdi ise yönümüzü değiştirdik, yine enternasyonal bir dayanışma için ancak artık dayanışma ve halklara destek alanında, insani gelişim içerisinde görüyoruz kendimizi. Küba’nın yaklaşık otuz bin doktoru yurt dışında gönüllü hizmet sunmaktadır Latin Amerika’daki birçok ülkeye ve aynı zamanda Afrika ülkesine, Küba kendi halkına ve GSMH’sına oranla en çok yardım yapan ülkelerden biridir.
Üç yıldır yürütmekte olduğumuz bir mucize operasyon var. Bu mucize operasyon sonucunda da, katarakt ameliyatını karşılayamadıkları için kör olma riskiyle karşı karşıya olan bir milyona yakın hasta Latin Amerika ve Karayipler’de ameliyat edildi. Herhangi bir para alınmadan yapılan ameliyatlardı bunlar. Çok büyük sosyal yardımlardır bunlar. Bir de okuma yazma seferberliğimiz var. Küba’nın geliştirdiği bir yöntemle kitlesel okuma yazma kursları düzenleniyor diğer ülkelere. Bu tür konulardaki işbirliğimize bu şekilde devam ediyoruz.
Metin: Ama mesela Kolombiya’daki gerilla ordusu var, FARC onlar direnişe devam ediyorlar. Onlarla herhangi bir ilişki var mı, tabii resmi olarak yoktur da!…
Hayır yok, öyle bir şey yok. Biz daha çok sosyal ve ekonomik anlamda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Kolombiya’da yıllardır şiddet problemi var. Biz görüşmelerde Kolombiya’nın iç meselelerinde yardımcı olmak önerisinde bulunduk. Bu mesele Küba’da sosyalist devrim gerçekleşmeden önce de vardı ve şimdi de devam etmekte. Küba bunun karşılıklı konuşularak barışa dayalı çözülmesinden yana.
Çiğdem Çidamlı: Ben Küba’nın insani kurtuluşun iki ayrı yönüne yaptığı katkılar olarak sormuştum soruyu. Küba Latin Amerika’daki 21. yüzyıl sosyalizmi tartışmaları bakımından da önem taşıyor. Küba’nın 21. yüzyıl sosyalizmi tanımı nedir, “piyasa sosyalizmi” Küba’nın geleceğinde herhangi bir biçimde yer alacak mı?
Sürekli bir yürüyüş halindeyiz. Tek bir sosyalizm modeli yoktur aslında. Küba’da normal dönemlerde ve diğer dönemlerde farklı uygulamalar söz konusu. Bir noktadan bir başka değişik noktaya gidebiliyor.
Chavez’in Latin Amerika’daki programı ulusal olarak farklı koşullarda yürüyor. Kendisi için daha iyi bir yol bulmaya çalışıyor. Çünkü Venezüella’nın yolu ne Küba ile ne de Bolivya ile aynı değil hepsinin ayrı birer yolu var. Her ülkenin kendisine özgü bir tarihi var. Hepsinin koşulları ayrı, düşünceleri farklı, ulusal sorunları farklı. Bizim için de böyle, mesela ABD’nin baskısı altında olmayan bir tarih yok. Halkın bir deklarasyonu ve ilk baştan beri süren bir mücadele var ki tarih bu mücadele ile etkilenerek ortaya çıkmıştır. Küba her zaman bununla cepheden mücadele etmek durumda kalmıştır. Bu mücadele diğer ülkelerde olmayan bir özelliktir.
Çiğdem Çidamlı: Biliyorsunuz 1990’ların başında tarihin sonunun geldiğini söyleyen bir dönemden geçtik. Sonra 1990’ların sonlarında özellikle Latin Amerika’daki ilerici gelişmeler bu ideolojinin kırılmasında çok etkili oldu ve herkes oraya bakmaya başladı. Bir gelişme başladı ancak sanki şimdi bir durgunluk yaşanıyor, genel olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında ortak bir tarih var tüm Latin Amerika ülkeleri için. Sömürgeci bir tutumla tüm insanlar sömürüldü. İspanyol ve Portekiz sömürgeciliği vardı. Sonra Amerikan müdahaleleri geldi. Askeri diktatörlükler, baskılar, çoğu zaman toprağa dayalı oligarşi, toplumu sefalete süren neo-liberal politikalar. Geleneksel partiler de yolsuzluğa bulaştılar ve halkın çıkarlarını umursamadılar.
Daha demokratik daha halkın çıkarlarından yana olan hükümetler görülmek isteniyor Latin Amerika’da. Ama bu çok kolay değil, çünkü geçmişte yolsuzluğa bulaşmış sınıflar çok büyük zararlar verdiler, hâlâ oligarşi var. Ama mücadele bu yoldadır. Küba’da olduğu gibi tamamıyla bir değişiklik içermiyor bu hareketler. Devrim Küba’da çok güçlüydü. Küba’da bütün güçler ele geçirildikten sonra böyle bir sistem değişikliği yapıldı. Güç kaynakları oligarşinin elinde, basını da ellerinde tutmaktalar. Bu uzun sürecek bir mücadele ama bu yolda ilerlendiğini görüyoruz. İlerde de ne olacağını birlikte göreceğiz.
Çiğdem Çidamlı: Latin Amerika’da, Küba ve Venezüella arasında ALCA karşısında ALBA ittifakı gelişiyor ki Küba’nın gıda egemenliğinin sağlanmasında ve gıda bağımlılığına düşmemesi için çok önemli bir gelişme. ALBA nasıl gidiyor?
Geleceğe bir yatırım aslında Latin Amerika’nın bütünlüğünü sağlamak için çok güzel bir yol. Her ülke kendi kaynaklarını ortaya koyarak işbirliği yapacak. Böylece neo-liberal politikaların yarattığı sosyal problemlere, işsizliğe karşı bir araya gelinecek ve büyük şirketler de kendi ülkelerindeki küçük bir azınlığa imtiyaz tanıyamamış olacaklar. Bu tamamen başka bir yoldur. Bu ALCA ya karşı bir işbirliğidir, ABD’nin önerdiği serbest ticaret anlaşmasına karşı. Bu kendi çıkarlarını korumak için önerilen bir serbest ticarettir. Bu zenginlere yoksulların kurban edilmesidir. Bu emperyal hâkimiyetin devamını sağlayacaktı ALCA da. Şimdi ise Küba kendi kaynaklarını dışarı sunuyor oralardan yardım alıyor. Mesela Venezüella’da doktorlarını ve sağlık hizmetlerini sunuyor. Gecekondularda polikliniklerde en yoksulara hizmet veriyor. Venezüella’dan da petrol alıyor. Yani tek bir tarafın lehine yapılan bir şey değil. Bu başka bir tip karşılıklı bir işbirliği diğer ülkelerle. Bu bütün gelecek için. Biz daha bağımsızlıkçı gelişimimizi bu şekilde sağlayacağız.
Metin Yeğin: Ben çok iyi biliyorum Küba da sağlık ve eğitim sisteminde hiç sorun yok ama ben hiçbir problem olamayacağına inanmıyorum. Nasıl problemler var? Ben hiçbir problemi olmayan bir ülkeye inanmıyorum. Mesela ev, mesela ulaşım?
Evlenmek mi?
Yok yok ev, konut yani
Yaa ben de evlenme sorunu diyorsun anladım. (GÜLEREK) Ev sorunu konusunda sınırlama var Küba’da. Kısıtlı kaynaklar sorununun çözülmesi için mecliste konuşuluyor tartışılıyor. Sorun ABD’nin ambargosu ve baskısı. Ve tıp alanında mesela gelişmiş olmamıza rağmen bazı alanlarda ilaçların gelmesi konusunda çok büyük bir abluka var. Ama ABD dışından alınca da fiyatlar artıyor. Bunun gibi birçok sorunumuz var. Bu gibi sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. Daha yararlı hizmet olarak sunmaya çalışıyoruz.
Çiğdem Çidamlı: Küba’da devrimden sonra k
adın örgütlenmeleri sayesinde toplumsal cinsiyet alanında önemli yasal dönüşümler yaşandığını biliyoruz. Bildiğim kadarıyla dünyada mecliste kadın sayısı olarak üçüncü ya da ikincisiniz Bir kadın olarak Küba devrimine teşekkür etmeliyiz bence. Onlar özellikle kadınlara yönelik şiddetin ortadan kalkması, kadının rolü çok önemli ama birçok Latin Amerika ülkesi gibi Küba da ataerkil bir toplum değil mi? Siz erkeksiziniz tabii size sormak çok doğru mu bilmem ama Kübalı kadınlar yasal eşitliğin her zaman gerçek eşitlik anlamına gelmediğini çünkü Küba’nın çok ataerkil bir ülke olduğunu söylüyorlar. Gerçek eşitlik alanındaki durum nedir?
Belki de bu çok büyük bir gururla sunabileceğimiz konulardan biri. Biz kadın erkek ayrımcılığını sona erdirdik. Ve aynı zamanda da ırk ayrımcılığını da kaldırdık. Bu devrimin büyük başarısıdır. Kadınlar çok önemlidir bizce çünkü kadınların gelişimi halka büyük katkıda bulunmakta. Mesela sağlıkta, eğitimde çoğunluk hep kadınlarındır. Bilimde eğitimde hep kadınları görüyoruz. Mesela doğum yapan kadın bir yıl izin alabiliyor. Kreşlerimiz kuruldu. Çocukların gelişiminde bütün haklar vardır. Birçok ülkede kadınlar ve erkekler arasında ücretleri arasında eşitsizlik vardır Küba da yoktur. Kadına karşı şiddeti kaldırdık bu çok önemli. Belki Küba da hala maçoizmden bahsedebilirsiniz ama Küba’da kadınlara yönelik şiddetle karşılaşamazsınız. Televizyonda İspanya’yı seyrettiğinizde göreceksiniz ki İspanya’da kadınlara şiddet olduğunu göreceksiniz. Her hafta 3 kadının şiddet nedeniyle öldüğünü görüyorsunuz. Bizde böyle bir şey kesinlikle kabul edilemez.
Çiğdem Çidamlı: Belki şu sorulabilir ki Latin Amerika son 10 yılda çok hareketliydi ama son günlerde bu düşüyor gibi. Şimdi daha çok Asya, Ortadoğu daha hareketli görünüyor. Yaz aylarında Türkiye’den ayrılacaksınız. Siz ne düşünüyorsunuz Asya ve Ortadoğu’nun geleceği hakkında? Ne gösteriyor deneyimleriniz?
Biz devrimci bir ülkenin devrimci büyükelçileri olarak çok iyimseriz. Devrimciler iyimser olmalıdırlar. Her zaman olumlu yönde insanlığın ilerlediğini görüyoruz. İlerlemeler olduğu kadar gerilemeler de var tabii bütün dünyada ama devrimciler iyimser olmalı. Çok karanlık dönemlerden de geçtik. Mesela bu bölgede Irak’ta Filistin’de ama burada halkın yararına, sosyal durumuna ve bağımsızlığı için yardımcı olmalıyız. Sorunların halkların yararına çözüleceğine inanıyoruz bu tarihin zorunlu gidişatıdır ama bu tarihe yardımcı olmak gerekir ve bu yön için çalışmak gerekir.
Çiğdem Çidamlı: Küba’da her zaman değişimler var. Şimdi de Raul Castro’nun böyle bir çabası. Ancak ülkenin bir bütün olarak değişmesi için bir neden var mı? Böyle bir durum var mı Küba için?
Tabii ki değişimler var. Bazen bunlar dışarıda görülmüyor ama içerde, toplumumuzu daha iyi yapabilmek, daha üretken olabilmek için sürekli değişimler var. Sosyal bir değişim var. Tarımda bir değişim oldu. Başka bir formda üretim başladı. Parlamentonun yapısında değişiklik var. Genel olarak ekonomimizde değişiklik var. Ekonomimizi daha iyi ve etkin yapabilmek için çalışıyoruz. Sürekli devam edecek bu değişimler. Ama Küba’da kapitalizme yönelik bir değişiklik beklemeyin. Çılgın tüketim toplumuna yönelim bir değişim beklenmemeli. Para dolaşımımızda bir değişiklik beklenmemeli. Örneğin yabancı yatırımcılar için sadece ekonomimize ve halkımıza yarar sağlayabilecek yatırımları kabul ediyoruz, büyük şirketlerin karlarını büyütecek yatırımlara izin vermiyoruz. Peki bunu nasıl sağlıyoruz. Halkın ve ülkenin yararı için hükümetin kontrolü altındadır. Sadece bu şekilde üretimimizin değişimi söz konusudur ancak yalnız halkın ve ülkenin yararına.
Metin Yeğin: Bazı kişiler Chavez son referandumu kaybettikten sonra ardından Bolivya da kaybedecek ve ardından Küba’nın da gelebileceğini söylüyorlardı…
Çiğdem Çidamlı: Bunun sonunda büyük bir ekonomik kriz gelebileceğini de ekliyorlardı.
Evet, Latin Amerika’da zaten yolunda giden bir süreç var. Bir yol seçtiler ve ilerliyorlar. Bir yürüyüş var karşı yürüyüş var. Bir adım atıyorlar sonra bir adım daha atıyorlar. Bu bir mücadele yoludur ve Küba zaten bu yolda epey ilerledi, biz oldukça ilerledik. Bir bütün olarak sosyal sistemi değiştirdik. Latin Amerika da ise mücadele devam ediyor, yürüyüş devam ediyor.
Çiğdem Çidamlı: Yani biz büyük bir ekonomik kriz beklememeliyiz değil mi? Tabiî ki bunu ümit etmiyoruz.
Küba kendi ekonomisini korumaktadır. Diğer kapitalist ülkelere doğrudan bağlı değildir. Diğer ülkelerdeki gibi büyük krizler yaşanmaz bizde. Tabiî ki etkilenebilir çünkü ekonomi çok küreselleşmiştir. IMF gibi DB gibi finans merkezlerine bağlı değiliz biz. Dünyadaki kriz bizi de etkilemektedir ama borsanın dibe vurduğu bir krizin olması mümkün görünmüyor. Mesela turizm bu ekonomik krizde düşebilir. Bu şekilde etkileyebilir ama tümden dibe vurmasını gerektirmez bizde bütün olarak.
Metin Yeğin: Çünkü biz Türkiye de her zaman büyük bir kriz bekleriz her zaman… Başka sorun var mı?
Çiğdem Çidamlı: Yok ben sadece Küba’ya dayanışma duygularımı söylemek istiyorum. Yaşasın Küba.
Metin Yeğin: Biz ileri ileri diyoruz ve inanıyoruz ki kazanacağız…
Aslında dayanışma çok önemli. Basın yoluyla kendi gerçeğimizi Türk halkına iletmemizi sağladığınız ve dayanışma içinde olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Biz de teşekkür ederiz.
[Bu söyleşi 28 Ocak Pazartesi günü Hayat TV’de yayınlanan Dünyanın Sokakları programı için gerçekleştirildi. Dünyanın Sokakları Sendika.Org’un katkılarıyla hazırlanmaktadır]