Benazir Butto suikastı, Pakistan’ın istikrarsızlaştırılma ve bölünme sürecine katkıda bulunacak şartları yaratmıştır. Genellikle yeni kukla hükümetler yaratmaktan oluşan ABD sponsorluğunda rejim değiştirme süreci böylece değişmiş oldu. Pakistan kamuoyunda itibar kaybeden General Müşerref artık iktidarda kalamaz; ancak uluslararası toplumun desteklediği ve 8 Ocak’ta yapılması öngörülen uyduruk seçim yapılsa bile meşruluğunu kaybetmiş olacağından, Pakistan’da politika artık bir […]
Benazir Butto suikastı, Pakistan’ın istikrarsızlaştırılma ve bölünme sürecine katkıda bulunacak şartları yaratmıştır.
Genellikle yeni kukla hükümetler yaratmaktan oluşan ABD sponsorluğunda rejim değiştirme süreci böylece değişmiş oldu. Pakistan kamuoyunda itibar kaybeden General Müşerref artık iktidarda kalamaz; ancak uluslararası toplumun desteklediği ve 8 Ocak’ta yapılması öngörülen uyduruk seçim yapılsa bile meşruluğunu kaybetmiş olacağından, Pakistan’da politika artık bir kaosla karşı karşıya…
Politik Çıkmaz
Askeri yönetimin sürekliliği sağlayacağı bir rejim değişikliği artık ABD dış politikasının belli başlı amacı değil. Pervez Müşerref rejimi artık sürdürülemez. Bundan böyle, Washington’un dış politikası Pakistan’ın bölünmesini öngörüyor. Yeni bir politik önder aranıyor ama bu önderin niteliği, büyük olasılıkla ABD’nin bundan önce desteklediği önderlerden farklı olacaktır. ABD’nin uysal, ülkenin çıkarlarına değil ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek ve “desantralizasyon” paravanasının arkasında merkezi yönetimin zayıflatılmasına ve Pakistan’ın kırılgan federal yapısının çöktürülmesine hizmet edecek bir önder istediğini tahmin edebiliriz. Bu, ABD’nin yürüttüğü, Pakistan’da karışıklık ve belirsizlik isteyen gündemin bir parçası ve bilerek yaratılan bir politik çıkmazdır. Pakistan ordusu ve istihbarat sisteminin yerine, doğrudan ABD müdahalesine açık, ülke içinde daha geniş bir ABD askeri yerleşimini içeren bir yönetim geçecektir. Ortadoğu-Orta Asya’daki jeopolitik durum ve Washington’un Ortadoğu savaşını çok daha geniş bir alana yayma planları da zaten Pakistan’da bolca ABD askeri bulunmasını gerektiriyor. ABD’nin Pakistan’da birkaç askeri üssü zaten var. Ülkenin hava sahası ABD kontrolünde. Geçenlerde yayınlanan bir raporda, “ABD Özel Güçleri’nin, yerli (counter insurgency) karşı-isyan ve gizli kontra-terörist güçler yetiştirme çabasının bir parçası olarak Pakistan’daki varlığını esaslı bir şekilde genişletmesi bekleniyor” denmişti. (William Arkin, Washington Post, 2007 Aralık). Pakistan’da ABD askerlerinin konuşlanmasının resmi bahanesi, “terörizme kaşı savaşın genişletilmesi.” Ancak aynı zamanda, terörizm karşıtı programına gerekçe olarak, Washington teröristlere gizli desteğini de artırıyor.
Pakistan’ın Balkanlaştırılması
Daha 2005’te, ABD Milli İstihbarat Konseyi (MİK) ve CIA’nin bir raporu, Pakistan için on yıl içinde,
“Belucistan’da görüldüğü gibi, iç savaş, kan ve eyaletler arasında rekabet ile Yugoslavya’nınki gibi bir kader” öngörmüştü (Energy Compass, 2 Mart 2005). MİK ve CIA’ye göre, 2015 yılına kadar, “iç savaş, Talibanizasyon ve nükleer silahların kontrolüne karşı mücadele ile Pakistan ‘çökmüş bir devlet'” olacaktı. (13 Şubat 2005, Times of India. Pakistan’ın İngiliz Birleşik Krallığı’na eski komisyoneri Wajid Shamsul Hasan’ın sözlerinden alıntı.) MİK ve CIA raporunda, eski diplomatın, “Demokratik reformlar, yerleşik politik elitin ve İslamcı muhalefetin karşısında çok az değişikliğe yol açacaktır. Süregiden iç karışıklık ortamında merkezi hükümetlerin kontrolü büyük olasılıkla Pencap yöresini ve bir ekonomik hareketlilik bölgesi olan Karaçi’yi içerecek biçimde küçülecektir” sözüne yer verilmişti.
Endişelerini dile getiren Hasan, “Askeri yöneticilerimiz de böyle bir gündem üzerinde mi çalışıyorlar? Milli İstihbarat Konseyi ve CIA’nin çeşitli raporlarıyla önlerine böyle bir yol mu açıldı?” sorusunu sormuştu.
Washington’un yürütmek istediği MİK ve CIA senaryosuna göre, “Pakistan onlarca yıl süren politik ve ekonomik yönetim bozukluğunun, bölücü politikaların, kanunsuzlukların, rüşvet ve etnik sürtüşmelerin sonucunda toparlanamayacak.” ABD’nin seçtiği yol, sosyal, etnik ve politik bölünmelerden ve Pakistan topraklarının bölünmesinden geçiyor. Bu yol, Afganistan ve İran için ön görülen savaş planlarına ve Geniş Ortadoğu ve Orta Asya’da uygulanan gündemine de uygun. Gizli istihbarat operasyonlarıyla desteklenen ABD stratejisi, etnik ve dinci çatışma ortamı yaratmaktan, ayrılıkçı hareketleri desteklemekten ve merkezi hükümeti zayıflatmaktan oluşuyor. Amaç ise, Ulus Devleti bölmek ve Irak, İran, Suriye, Afganistan ve Pakistan sınırlarını yeniden çizmek.
Pakistan’ın Petrol ve Doğalgaz Rezervleri
Pakistan, çoğu Belucistan Eyaletinde bulunan, geniş petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip. Aynı zamanda, boru hatları Anglo-Amerikan müttefikleri tarafından stratejik sayılıyor ve Pakistan topraklarının askerileştirilmesini gerektiriyor. Belucistan, Pakistan topraklarının yüzde 40’ını oluşturuyor, petrol ve doğalgazın ötesinde geniş maden kaynakları da var. İran-Hindistan boru hattı bu eyaletten geçecek. Belucistan’ın Arap Denizinde, dünyanın günlük petrol ihtiyacının yüzde 30’unu sağlayan boruların ve gemilerin geçtiği Hürmüz geçişinden pek uzak olamayan Gwadar’da Çin’in finanse ettiği bir deniz limanı da var. (29 Aralık 2007, Asia News).
Pakistan’ın kamu petrol ve doğalgaz şirketleri, IMF-Dünya Bankası denetiminde özelleştiriliyor. Oil and Gaz Journal’a göre, Pakistan’ın 300 milyon varil kanıtlanmış petrol rezervi Belucistan’da yer alıyor. Farklı tahminler, Belucistan’ın petrol rezervlerinin altı trilyon varil olduğundan da söz ediyor. (Environment News Service, 27 Ekim 2006).
Belucistan’ın Bölücülerine Gizli Destek
Belucistan’ın stratejik enerji rezervleri, bölücü gündem ile yakından ilişkili. ABD’nin ve İngiltere’nin, artık bilinen bir biçimde Beluci isyanını desteklediğini gösteren kanıtlar var. Baloç milliyetçi hareketi, Pakistan’ın Belucistan’ı ilk işgal ettiği 1940’lara kadar uzanıyor, ancak bugünün jeopolitik çerçevesinde, ayrılıkçı hareket yabancı güçler tarafından yönlendiriliyor. İngiliz istihbarat servisinin ayrılıkçılara destek sağladığı söyleniyor. 2006’nın Haziran ayında, Pakistan Senatosunun Savunma Komitesi, İngiliz İstihbarat Servisi’ni “İran sınırlarındaki eyalette (yani Belucistan’da) isyancıları desteklemekle” suçlamış, (Press Trust of India, 9 Agustos 2006) ve on İngiliz milletvekili, Senato Savunma Komitesinin kapalı bir oturumuna katılmıştı. CIA ve Mossad’ın da İran ve Güney Afganistan’daki Baloç ayrılıkçılarına destek verdiğini iddia eden raporlar yayınlandı. Bu raporlar, İngiltere ve ABD’nin, iki tarafı da desteklediğini gösteriyor. ABD Pakistan ordusuna, Belucistan’da köylerin bombalanmasında kullanılan F-16 jetlerini sağlarken, öbür yandan da ayrılıkçı harekete gizli İngiliz desteği, merkezi hükümeti zayıflatıyor.
ABD kontra-terörist güçlerinin açıklanan amacı, “kurtuluş ordularına” hükümetleri destabilize etmek için gizli destek ve eğitim sağlamak. Kosova’da 1990’larda, Kosova Kurtuluş Ordusu’nun eğitimi Pentagon ile kontratlı, Askeri Profesyonel Kaynaklar adlı özel bir paralı asker şirketine emanet edilmişti. Uyuşturucu ticaretiyle finanse edilen ve hem CIA’nin hem de Almanya’nın Bundes Nachrıchten Dienst kurumunun desteklediği Beluci Kurtuluş Ordusu’nun Kosova Kurtuluş Ordusuna benzerliği ise şaşırtıcı düzeyde.
Belucistan Kurtuluş Ordusu, 1999 askeri darbesinin ardından ortaya çıktı. 1940’larda kurulan Beluci direniş hareketiyle belli bir bağlantısı yok. Beluci Kurtuluş Hareketi’nin önderlerinin etrafında sanki bir esrar perdesi var.
Belucilerin yaşadıkları bölgeler aşağıdaki haritada gösteriliyor.
< br>Washington, hem Pakistan’ın hem İran’ın bölünmesiyle Pakistan’ın Baloç yörelerini İran’ınkilerle ve hatta Afganistan’ın güney ucuyla birleştirecek bir “Büyük Belucistan”ın kurulmasını istiyor ve Beluci milliyetçiliğini, İran’ın Sistan-Baloç eyaletinde başkaldırı çıkarmak için kullanıyor. Afganistan’daki “teröre karşı savaş”, Beloci milliyetçiliğinin yükselmesi için de yararlı bir politik ortam oluşturuyor.
Askeri araştırmacı YüzbaşI Albay Ralph Peters, The Armed Force’un 2006 Haziran sayısındaki yazısında Pakistan’ın mutlaka bölünmesi gerektiğini söylüyor, ve hem İran’ın hem de Pakistan’ın Baluçlarının yaşadığı bölgeden oluşan “Büyük Belucistan” ya da “Özgür Belucistan” ın kurulmasını savunuyordu.
Öte yandan, Peters’e göre, Pakistan’ın Kuzey Batı Sınır Eyaleti de Afganistan ile etnik ve dil bağları olduğu göz önünde tutularak, Afganistan’ın bir parçası haline gelmeliydi. ABD’nin dış politikasını yansıtan bu bölünme Pakistan topraklarını yaklaşık %50 oranında azaltmak demek oluyordu. Bu senaryoya göre, Pakistan, Arap Denizi kıyısındaki topraklarının da büyük bir kısmını kaybedebilirdi.
Bu harita, resmi Pentagon doktrinini yansıtmamakla birlikte, üst düzey subay yetiştiren savunma kolejinin eğitim programlarında kullanıldı. Bu harita ve buna benzer haritalar büyük olasılıkla Milli Savaş Akademi’sinde ve askeri planlama dairelerinde de kullanıldı.
Güçlü bir Ekonomik İlaç: Pakistan’ın Merkezi Hükümeti’nin Zayıflatılması
Pakistan’ın federal bir yapısı var. Hükümet, eyalet bazındaki programları desteklemek için, eyaletlere finansal kaynak aktarıyor. Yugoslavya’da 1990’da yapıldığı gibi bu transferler IMF’nin emriyle dondurulursa, federal yapı çöker. 2005’te Milli İstihbarat Konseyi ve CIA’nin raporlarının Pakistan’ın da Yugoslavya gibi parçalanacağını ve bunun nedenlerinden birinin de “ekonomik yanlış yönetim”in etkisi olacağını öngörmesi bir tesadüf sayılamaz.
“Ekonomik yanlış yönetim” Washington’daki uluslararası finansal kurumların, IMF’nin yapısal uyum reçetesine harfi harfine uymamaktan kaynaklanan kaos ortamı için kullandıkları bir terim. Ancak aslında, “ekonomik yanlış yönetim” ve kaos, IMF-Dünya Bankası reçetelerinin hiper-enflasyon ve yoksulluğa yol açan kaçınılmaz sonuçları…
Pakistan da, aynı Yugoslavya gibi, IMF’nin öldürücü ilacını kullanmaya mecbur kalmış, 1999’da, General Pervez Müşerref’i askeri hükümetin başına getiren darbeden sonra, devalüasyon ve aşırı sert önlemler alınmıştı. Pakistan’ın dış borçları 40 milyar doları buluyor. IMF’nin borç azaltma önlemleri ise, Belucistan’daki gaz işletmeleri dahil olmak üzere, ülkenin en karlı ve önemli varlıklarının yabancı sermayeye ucuzca satılmasına yol açıyor.
Müşerref’in Maliye Bakanı Wall Street tarafından seçilmişti (Bu olağan dışı bir uygulama değil). Wall Street’in isteği üzerine, askeri yöneticiler, Pakistan’daki en büyük yabancı finans kurumlarından biri olan Citigroup’un başkan yardımcısı Shaukat Aziz ‘i göreve getirmişlerdi.
ABD’nin “gelişmekte olan dünya”nın çeşitli yerlerinde uyguladığı gizli istihbarat operasyonlarının benzerlikleri apaçık. Bu gizli operasyonlar -ki bunlara silahlı grupların örgütlenmesi de dahil- genellikle, IMF ve Dünya Bankası’nın emrinde uygulanan makro ekonomik reformlarla el ele yürütülüyor. Yugoslavya’da, federal mali yapı 1990’da çöktü ve bu çöküş, yoksulluğa ve etnik bölünmelere yol açtı. ABD ve NATO sponsorluğundaki iç savaş 1991’de başladı ve bu İslamcı grupların Bosna, Kosova ve Makedonya’da ayrılıkçı paramiliter güçlere gizli destek ulaştırmasıyla sürdürüldü.
Milli Güvenlik Konseyi ve ABD istihbaratı, Pakistan için de benzer bir iç savaş senaryosu planlıyor. Kosova’da “geniş Arnavutluk” ne idiyse, Pakistan’da da “geniş Belucistan” aynı anlama geliyor. Kosova Kurtuluş Ordusu da Belucistan Eyaletinde, Belucistan Kurtuluş Ordusu olarak karşımıza çıkacak.
Benazir Butto’nun Öldürülmesi
Benazir Butto Rawalpindi’de öldürüldü – Rawalpindi alelade bir kent değil, Pakistan Silahlı Kuvvetler Karagahının ve Askeri İstihbarat Merkezinin bulunduğu askeri bir kent. Rawalpindi’de politik mitinglerde istihbarat güçleri kaynar -suikast rasgele yapılan bir iş değildi. Butto, ülkenin elit güçlerinin sıkı kontrolünde olan ve askeri polis tarafından korunan bir alanda katledildi.
Batı medyası, koro halinde Pakistan hükümetinin ağzından alınan El-Kaide olasılığını tekrarlayıp durdu -Milli İstihbarat Güçlerinden de söz edildi. Ancak, bu açıklamaların söylemediği şey, Pakistan İstihbarat güçlerinin ABD istihbaratı adına El-Kaide’yi izlediği ve iki belgelenmiş gerçekti:
1. Pakistan İstihbarat Servisi’nin CİA ile yakın bağları olduğu
2. El Kaide’nin CIA’nin yarattığı bir grup olduğu ve Pakistan İstihbarat Güçlerinin El Kaide’ye ABD adına gizli destek verdiği.
Sözün kısası, El Kaide’ye de Pakistan İstihbarat Güçlerinin bu suikastta eli olması demek, ABD istihbaratının da elinin olması demektir.
[Global Research Canada’daki İngilizce orijinalinden Üstün Bilgen Reinart tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]