Yeni yıla zamlarla girdik. Zam tufanı yeni yıl öncesinden başladı.Hızla devam ediyor… Yol, su, elektrik derken. Doğalgaza da zam geldi. Doğalgaz zammı da diğer zamlar gibi taraflıydı. Sanayiye %6,5 konutta % 7,4 elektrik de sanayiye %10 konutta %15 zam geldi. Zamların gerekçelerini açıklayan AKP hükümeti sözcüsü Cemil Çiçek uzun süredir zam yapılmadığını, bu sektörlerde zarar […]
Yeni yıla zamlarla girdik. Zam tufanı yeni yıl öncesinden başladı.Hızla devam ediyor…
Yol, su, elektrik derken. Doğalgaza da zam geldi. Doğalgaz zammı da diğer zamlar gibi taraflıydı. Sanayiye %6,5 konutta % 7,4 elektrik de sanayiye %10 konutta %15 zam geldi. Zamların gerekçelerini açıklayan AKP hükümeti sözcüsü Cemil Çiçek uzun süredir zam yapılmadığını, bu sektörlerde zarar edildiğini ve uluslar arası piyasadaki değişikliklerin yansıması olarak açıklamaktadır.
Yapılan açıklamadan aslında zarar edenin(etmeden) kim olabileceği, kazandığı karlara rağmen kimin yeter demeyeceği ve hükümetin de kimi koruduğu ortaya çıkıyor. İlk başta zamların yapıldığı hizmet sektörünü elinde tutanları koruyor devlet, daha sonra tüm sermayedarları, işverenleri.
Zamların yapıldığı sektörler, yaşamın devamı için olmazsa olmaz ihtiyaçların karşılandığı sektörler. Suyu kullanmadan yapamazsınız, elektrik yerine gaz lambası kullanamazsınız ya da karanlıkta oturup sadece gün ışından yararlanarak işinizi yürütemezsiniz.
Zamlar yaşamı özellikle de çalışanların, yoksuların, güvencesizleirn yaşamını baltalamayı amaçlamaktadır. Asgari ücretle geçinen, yada maaşına yıllık %4-5 civarında gelen zamlarla yaşamaya çalışanların bu koşullarda temel ihtiyaçlarını kolayca karşılayarak bir yaşam sürmeleri mümkün değildir. AKP hükümeti bu zamlarla halka ısınamıyorsan donabilirsin, suyun yoksa susuz kalabilirsin, yol paran yoksa evden çıkmayabilir ya da kilometrelerce yürüyebilirsin demektedir.
Ama işverene aynı şeyi dememiştir. Onlar özellikle kollanmıştır. İşveren vergi vermese de onun için aflar çıkar, yasalar onlar için yeniden yeniden düzenlenir, zamlardan muaf tutulurlar. Tutulamıyorlarsa da onlara daha düşük zamlar yapılır. Tıpkı bu gün olduğu gibi.
Küresel neoliberel politikaların uygulayıcısı olan AKP yoksulların daha yoksullaşmasına yönelik politikaları uygulamaya sokmaktadır. Kapitalizmin daha önceleri var olan dengelerden dolayı(sosyalist blok gibi) talan edemediği alanları talan etmek, daha fazla kar amaçlı uygulamalarını yaşama geçirmektedir.
Erdoğan ne zaman ABD’ye gitse arkasından zamlar gelmekte. Zamları yapabilmek için sadece ABD gezisi yetmiyor. Bir de toplumun hazırlanması gerekiyor. Uzunca bir dönemdir toplum bunlara hazırlanmakta. Daha doğrusu böyle bir durumda tepki göstermemeye gösterse de sınırlı kalmasına hazırlanmakta.
Yoğun bir şekilde ülke elden gidiyor propagandası yapılıyor. Saldırıların ortasındayız kimse dostumuz değil (ezeli yalnızlık senaryoları) aman kenetlenelim birlik olalım sloganları ortalığı kasıp kavuruyor.Ve yürütülen operasyonlar.. Medyasından tutalım devletin her tür organizasyonu vatan bölünmez sloganının arkasına takılmış durumda. Nereye kime gittiği bilinmeyen yerlere yardımlar toplanıyor, yürüyüşler yapılıyor. Bil cümle herkes vatan savunmasında. Vatan için her şey feda.
Tam da bu ruh halindeyken geliyor zamlar tıkır tıkır. Ve sadece mırıltılar dökülüyor ortaya. Sorgulamak için çok uzaklarda kalıyor bu topraklarda satılmayan toprak, satılmayan fabrikanın kalmayışı, operasyon için kalkan her uçağın trilyonlar tutan maliyeti. Tüm bunların kendi yaşamlarına etkileri düşünülmüyor.
Zamlar artıkça, yaşama zorlandıkça asıl suçlular, hesap sorulması gereken kapitalist sistem işverenler, devlet, mgk unutuluyor. Bir kez daha öfkeler gösterilene yöneliyor. Esmer, muhalif, sosyalist, öteki olana.
Küresel neoliberel politikaların uygulanması bitmiş değil. Sırada sosyal güvenlik yasası var. Kişiler çalışarak ve bireysel olarak kendi güvencelerini sağlamak zorunda kalacaklar. İşsizlik ödemelerinin yeri kamu da daha düşük ücretlerde çalışmak, yaşlılıkta dahi sosyal güvencelerin çalışma karşılığında alınması, çalışma yaşının ileriye doğru uzatılması, hastanelerin ticarethaneye dönüştürülmesi gibi uygulamalar kapıda. Hele kadınlar açısından durum daha vahim. Erkek ile soyut bir eşitlik üzerine kurulacak olan düzenlemeler yaşama geçerse kadınlar için emeklilik neredeyse imkânsız hale geliyor.
Bu böyle devam eder mi? Etmemesi gerekir. Zaten şöyle bir bakıldığında yapılan uygulamalar emekçiklerin, muhalefetin en güçsüz olduğu anlarda çıkarılıyor. Güç dengelerinin farklı olduğu emekçilerin ve sosyalistlerin, devrimcilerin, Kürt halkının mücadelesinin güçlü olduğu zamanlarda bu yasalar çıkmıyor. Zamlar yapılamıyor. Ne zaman güç dengeleri işverenler lehine değişmeye başlıyor. O zaman zamlar da, sosyal güvenlik yasası gibi yasar da jet hızı ile uygulamaya geçiyor.
Bir noktaya daha değinmeden geçemeyeceğim. Sendikası, örgütleri ile AB’ye girişten çözüm beklemek de yaşayacağımız yoksullaşmayı, hak gasplarını azaltmayacak. Devletin görevlerini devralan deniz feneri, kimse yok mu gibi organizasyonlar, mikro kredi uygulamalar bir avutmaca olarak var olmaya devam edecek.
Önümüzde duran güç dengelerini kendi lehimize değiştirmek. Sesimizi daha gür ve örgütlü haykırabilmek. Gerçekçi olup imkânsızı başarmak mümkün.
Mürüvvet Yılmaz