Latin Amerika ülkelerinin toplum yapılarını incelerken sık kullanılan bir kavram. İspanyolca söylersek “presencia del Estado en el territorio”, Türkçe’ye aktarırsak “devletin topraklardaki varlığı”. Arjantin, devletin tüm topraklara yayıldığı bir ülke sayılıyor örneğin. Dağ başındaki kimsesiz bir mezrada bile karşınıza bir okul, sağlık ocağı ve jandarma karakolu çıktığı söyleniyor. Daha doğrusu eskiden çıkıyormuş da, doksanlı yıllardaki […]
Latin Amerika ülkelerinin toplum yapılarını incelerken sık kullanılan bir kavram. İspanyolca söylersek “presencia del Estado en el territorio”, Türkçe’ye aktarırsak “devletin topraklardaki varlığı”. Arjantin, devletin tüm topraklara yayıldığı bir ülke sayılıyor örneğin. Dağ başındaki kimsesiz bir mezrada bile karşınıza bir okul, sağlık ocağı ve jandarma karakolu çıktığı söyleniyor. Daha doğrusu eskiden çıkıyormuş da, doksanlı yıllardaki Menem iktidarı döneminde devlet küçüldüğü için artık pek çıkmıyor. Zaten halk hareketlerinin derdi de bu. İkibinli yıllardaki özyönetim ve otonom patlaması, ortadan kaybolan devleti ikâme etmeyi amaçlıyor biraz da. Devletin terk ettiği yörelerin insanları kendi eğitim sistemlerini, konutlarını, işlerini kurmak için örgütleniyor. Mahalle örgütlenmelerinin ve kır gerillasının tarih boyunca başarıya ulaşamadığı, mücadelelerin sendikalar ve okullar üzerinden yükseldiği Arjantin’de, artık mahalle hareketleri yükseliyor.
Oysa Brezilya tam tersi mesela. Brezilya’da doksanlı yıllara kadar devlet tüm gücünü kapitalizmin merkezlerinde toplamış, büyük kentleri tahkim etmişti. Topraksız tarım işçileri hareketi de bu koşullarda doğmuştu. Merkezi ele geçiremiyordunuz ama, Amazon içlerinde bir toprağı işgâl edip, istediğinizi yapabiliyordunuz. Şimdiyse tüm kıyamet, tarım tekellerinin çıkarları doğrultusunda devletin buralara girmesinden kopuyor. Peru, Meksika, Bolivya ve Kolombiya’da da durum aşağı yukarı böyle.
Peru’daki Aydınlık Yol ve Tupac Amaru, Kolombiya’daki FARC ve ELN, Meksika’daki EZLN bu açıdan önemli deneyimler. Devletin ortalıkta dolaşmadığı taşrada kısa sürede büyük kitlelere ulaşabilen bu gerilla hareketleri, merkeze çıkmayı denediklerindeyse başarılı olamıyorlar. FARC, ülkenin çok önemli bir coğrafyasında egemenlik kurabilmesine karşın ağzıyla kuş tutsa da merkez kentlere çıkamıyor. Geniş kitlelerin sevgi ve sempatisini kazanan EZLN, Chiapas’ın dışına çıktığında ne yapacağını bilemiyor.
Uruguaylı yazar Raúl Zibechi belli bir toprak parçasını işgâl ederek özyönetime geçirmek gibi kırsal bölgelere özgü mücadele biçimlerinin doksanlı yıllarda kentlere taşınmasının Güney Amerika’da sol yükselişi sağladığını yazıyordu. Bundan bir sonraki sol dalgayı yükseltecek dinamik ise herhalde, kentlere yöneliş sürecinde ciddi bir kriz yaşayan EZLN başta olmak üzere benzer yapılanmaların bu sorunları aşabilmesiyle mümkün olacak.