Oligarşinin yönlendirdiği muhalefet anayasanın yazılması ve onaylanmasını sistemli bir şekilde engellemesine rağmen Bolivya’nın Kurucu Meclisi 9 Aralık’ta temsilcilerin üçte iki çoğunluğuyla (160 kadar temsilci) Oruro’da toplandı ve yeni anayasa için önerilen 411 maddeden 410’unu onayladı. Maddelerden sadece biri (arazi tasarruf hakkı) yeterli oy olmadığından onaylanmadı. Yeni anayasa bölgede şimdiye kadar dışlanan ve sömürülen Bolivya halkının […]
Oligarşinin yönlendirdiği muhalefet anayasanın yazılması ve onaylanmasını sistemli bir şekilde engellemesine rağmen Bolivya’nın Kurucu Meclisi 9 Aralık’ta temsilcilerin üçte iki çoğunluğuyla (160 kadar temsilci) Oruro’da toplandı ve yeni anayasa için önerilen 411 maddeden 410’unu onayladı. Maddelerden sadece biri (arazi tasarruf hakkı) yeterli oy olmadığından onaylanmadı.
Yeni anayasa bölgede şimdiye kadar dışlanan ve sömürülen Bolivya halkının hakkı olan hakları koruma altına alıyor. Anayasa BM Genel Kurulunun yakınlarda kabul ettiği, dünya yerli halklarına sömürgeciliğin sakındığı hakları (özerklik dahil) geri veren özerklik hakkını da içeriyor.
Anayasa aynı zamanda doğal kaynakların mülkiyetini kamuya veren yasal temel prensipleri koruyor, şu anda Bolivya ekonomisinin ancak bazı sektörlerinde var olan sosyal sigortayı yaygınlaştırıyor ve zorunlu yapıyor, bedava sağlık bakımı ve eğitimi sağlıyor ve ülkeyi oluşturan dokuz bölümün (eyalet/vilayet) ve yerli gurupların istediği düzeyde özerkliği garantiliyor.
Doğal olarak yerel oligarşi, diğer ülkelerin oligarşileri, uluslararası şirketler
bu anayasal prensipleri hoş karşılamıyor. Aslında, bu başka Latin Amerikan ülkelerinde hükümetlerinden kendilerine aynı insan haklarının tanınmasını bekleyen halklara kötü bir örnek oluyor.
Bolivya bağımsızlığına kavuştuğundan beri oligarşinin en büyük özelliği aşırı gerici, ırkçı ve Bolivya’da her istediğini (doğal olarak özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, ABD’nin onayıyla) yapabileceğine inancı olmuştur.
Bolivya İspanya’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra (6 Ağustos 1825) Latin Amerika tarihinde en çok hükümet darbesi yapılan ülkesi oldu. Bu nedenle, Evo Morales hükümetine karşı olan muhalefetin birkaç kere ordudan işe karışmasını istemelerinde şaşılacak bir şey yok. Şu ana kadar Bolivya Silahlı Kuvvetleri’nin Yüksek Kumandası Bolivya Anayasası’nın prensiplerine uyacaklarını bildirerek bu istekleri reddetti.
Bununla beraber, hükümet darbesi olmayacağı söylenemez. Ordunun yüksek rütbeli subayları arasında oligarşi ile aile bağları olan ve aynı çıkarları paylaşanlar var. Bolivya’da da, Latin Amerika’daki diğer ülkelerde olduğu gibi, doğrudan doğruya, yönetimde veya iktidarda olanları korumak için hükümet işlerine karışan bir askeri kast var.
Bazı gözlemcilere göre hükümet ve muhalefet bir çıkmazda. Oligarşi halkın hala desteklediği (%62) Morales’i ordunun yardımı olmadan deviremiyor ve hükümet de muhalefeti güç kullanmadan etkisizleştiremiyor. Ayrıca, güç kullanmayı başkan veya hükümeti hiçbir zaman bir seçenek olarak görmedi.
Bu nedenle, Ordu Bolivya politikasında bir denge ağırlığı ve dengeyi bir taraf ve öteki taraf lehine değiştirebilir. Eğer tarihteki örneklere bakarsak, denge oligarşi ve çıkarları lehine bozulabileceğe benziyor. Evo Morales’in desteği kuvvetli ama, soldaki bölünmeler göz önüne alınırsa, askeri bir hükümet darbesini engellemeye yeterli olmayabilir.
Bu durum dünyanın her köşesinde tekrarlanıyor. Oligarşiler, İmparatorluk ve yandaşları, iç çekişmelere rağmen, kendi çıkarları tehlikede olunca, nispeten kolayca uyuşabiliyorlar.
Solda aynı durum yok. Orada ideolojik farklılıklar, klikleşme ve (daha kötüsü) bireysel beniçincilik (egosantrizm) aşılamaz engeller ortaya çıkarıyor. Latin Amerika’da, ABD hükümeti, oligarşiler ve Hıristiyan Demokratlar gibi uluslararası sağcı örgütlerin temsil ettiği gericilik Venezüella, Bolivya, Ekvador, Nikaragua ve Küba’da yapılan değişikliklerin pekişmesini engellemeye çalışırken, bu bölünme gelişmenin önünde başlıca tehlikeyi oluşturuyor.
Bolivya konusuna geri dönersek, bana göre, Evo Morales çok akıllı ama aynı zamanda tehlikeli bir politik hareket yaptı. Oligarşinin hareketlerini durdurmanın olanaksız olduğunu görünce ve dokuz eyalet valisinden altısının gittikçe artan saldırısı karşısında Senato’nun kendisi ve bütün valilerin geri çağrılması için referandum başlatmasını istedi.
Şu ana kadar Kurucu Melis’in Sucre’de toplanmasını engellemek (Oruro’ya nakletmek zorunda kaldılar) ve toplumun Morales’in istediği değişiklikleri destekleyen kesimlerine gözdağı vermek için şiddete başvuran muhalefetin elinde artık şiddetten başka seçenek kalmıyor.
Bu, yeniden hükümet darbesi çağrılarına başlamalarını ve Morales onlarla söyleşme istedikten sonra dört valinin (Santa Cruz, Pando, Trija ve Cochabamba) ABD’ye gitmelerini açıklıyor. ABD’de dört vali Bolivya mahkemelerince aranan eski başkan Gonzalo Sanchez de Losado ve eski diktatör Hugo Banzer’in yandaşlarıyla buluştu. Beyaz Saray görevlileriyle buluştuklarına dair bir haber yok ama ….
Aynı zamanda Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) Genel Sekreteri Jose Miguel Insulza ile temasa geçtiler ve ondan “ülkemizde yok olan demokrasi” nedeniyle araya girmesini istediler.
Insulza onlara eğer hükümet isterse Bolivya’ya bir OAS heyeti göndereceğini söyledi. OAS’nin anayasayı ve demokrasiyi her zaman ihlal etmiş bu insanları hemen susturacağı yerde onların oyunu oynadı. Ama karaağacın armut vermesi beklenemez.
Yeni anayasanın halk tarafından onaylanması kesin gibi görünüyor. Eğer onaylanırsa, Bolivya kaçınılmaz bazı olaylara sahne olacak. Eğer Senato geri çağırma referandumunu onaylarsa (referandumda halk Morales ve dokuz valinin göreve devam edip etmeyeceğine kara verecek) oligarşinin demokratik süreci engellemek için yeni ve direngen hareketlere kalkışmasını bekleyebiliriz.
Bu hareketlerden biri Media Luna (yarım ay) bölgesinin (Santa Cruz, Tarija, Pando ve Benin ve belki Cochabamba ve Chuquısaca eyaletleri) ülkeden ayrılması olabilir. Böyle bir hareket çok tehlikeli bir durum yaratır çünkü böyle bir seçeneği önlemek ordunun görevi olur. Veya Yarım Ay eyaletlerinde silahlı bir çatışma başlatabilirler. Bunu da bastırmak gene silahlı kuvvetlere düşer.
Yarım Ay’da liderlerin küstahlıkları o kadar fazla ki, ayrılmayı önlemek için bir askeri müdahale olursa, ordunun yenileceğini söylüyorlar. Bu anlamda, bu dört eyaletteki oligarşinin Kolombiya’dan ve başka ülkelerden gelen paralı askerlere paramiliter guruplar eğittirdiklerini unutmayalım.
ABD elçisi Philip Goldberg’in meşhur bir Kolombiyalı paramiliter ile beraber çekilmiş fotoğrafı bir rastlantı değil ve Beyaz Saray’ın Bolivya karşı politikasının bir belirtisi. Bu politikayı Evo Morales ve Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia Linera defalarca kınadı.
Bolivya’da önemli olayların olacağı yeni bir devir başlıyor. Sonucu ya daha özgür, eşitlikçi bir ülke olur ya da Bolivyalı yerliler için yeni bir sömürü ve kölelik devri başlayabilir. Ben, her şeyin çoğunluğun davranışına bağlı olduğuna inanıyorum.
Eğer toplumun çoğunluğu harekete geçer ve yeni anayasayı savunursa, oligarşi ve yandaşlarının onu yok etmek için fazla yapabilecekleri bir şey yok; ancak her yanı kan gölüne çevirebilirler ve bütün Latin Amerika için sonucunun ne olacağı belirsiz. Ama artık zarlar atılmışa benziyor. Ne olduğunu zaman gösterecek.
9 Aralık 2007
[Bolivia Rising’deki İngilizce orijinalinden Latinbilgi (Sendika.Org) için Emine Kunter tarafından çevrilmiştir]