Sosyal Hakları Yeniden Düşünmek başlıklı toplantıda AKP hükümetinin, vatandaşlık vurgusuyla şekillenen bir “hak dili”ne geçmesi istendi Önceki gün İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (İÜSBF) sosyal hakların değişik bakış açılarıyla geniş bir yelpazede masaya yatırıldığı çok önemli bir toplantı vardı. Sosyal Hakları Yeniden Düşünmek başlıklı tam gün süren toplantının konuşmacıları, aralarında Prof. Dr. Ayşe Buğra, Prof. […]
Sosyal Hakları Yeniden Düşünmek başlıklı toplantıda AKP hükümetinin, vatandaşlık vurgusuyla şekillenen bir “hak dili”ne geçmesi istendi
Önceki gün İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (İÜSBF) sosyal hakların değişik bakış açılarıyla geniş bir yelpazede masaya yatırıldığı çok önemli bir toplantı vardı.
Sosyal Hakları Yeniden Düşünmek başlıklı tam gün süren toplantının konuşmacıları, aralarında Prof. Dr. Ayşe Buğra, Prof. Dr. Meryem Koray, Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Gençay Gürsoy, Kristal – İş Sendikası’ndan Aziz Çelik ve Sosyal Haklar Derneği Başkanı Nazır Kapusuz gibi isimlerin de bulunduğu, bu konuya yıllarını vermiş uzman isimlerdi.
Yeni Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ve tasarı halindeki yeni istihdam paketi nedeniyle son dönemde yine gündemimizde olan sosyal haklarla ilgili belki de en çarpıcı tespiti, İÜSBF’nin Dekanı Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu, toplantının açılışında yaptı:
“Yoksulluğun ve onun sonuçlarının özel yardım kuruluşları eliyle giderilmeye çalışılması, yoksulluğun özelleştirilmesidir. Yoksulluğu oluşturan nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik mekanizmalar üretme yerine, yoksulların bir acıma nesnesi olarak görülmesi tercih ediliyor.”
Sadaka simsarlığı
Sosyal haklar ve vatandaşlık geliri üzerine çok sayıda araştırması bulunan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sosyal Politikalar Forumu Eşbaşkanı Prof. Buğra, AKP’nin 5 yıllık iktidar döneminde devlet (SYDF), belediyeler ve iktidara yakın STK ve vakıflar aracılığıyla en yoksul kesime belli ölçüde yardım yapıldığını, ancak bu yardımların sadaka simsarlığı şeklinde yürüdüğünü her fırsatta söyler.
Toplantıyı izleyen asistanım Özlem Ertem’in notlarına göre Buğra, önceki günkü toplantıda da çok önemli bir saptamada bulunmuş: “Türkiye’de sosyal hak mücadelesi yapmak, hayırseverliğe karşı mücadele anlamını taşıyor.”
Türkiye’deki sosyal güvenlik sisteminin eşitsiz olmasının yanı sıra son derece dışlayıcı bir sistem olduğunun altını çizen Buğra’ya göre “Yapılması gereken, vatandaşlık vurgusuyla konuşmaya başlamak. Çalışma vurgusuyla değil, vatandaşlık vurgusuyla şekillenen bir hak diline ihtiyaç var.”
Buğra, AB’ye üye ülkelerde Yunanistan hariç hepsinde asgari gelir desteği politikaları uygulandığını da AKP hükümetinin dikkatine sunuyor.
Hayırsever politika
Sosyal haklar konusunun politik bir olgu olduğu tespitini yapan Kristal – İş Sendikası Eğitim Uzmanı Aziz Çelik ise sosyal hakları, hak olmaktan çıkaran yeni bir düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuz iddiasında:
“Ben bu dönemi, hayırsever ya da yardımsever sosyal politikalar dönemi olarak adlandırıyorum. Sosyal politika bir kamusal yükümlülük, sosyal haklar da vatandaşlık hakkı olmaktan çıkıyor, bunun yerini yardım ve hayırseverlik anlayışı alıyor. Oysa sosyal haklar, yurttaş olmaktan kaynaklanan haklardır; piyasaya karşı kendisini savunma imkânı olmayanları koruma araçları, politikaları, önlemleri bütünüdür. Devlet bu alandan çekilmeyecek, ama yaptığı harcamaları yeniden yapılandırarak, bu alanı piyasaya aktaracak.”
Nasıl diye merak ediyorsanız devamı yarına…
Milliyet