11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Başkan Bush, “terörist”lere karşı savaş açtı ve “şer ekseni” vizyonunu açıklayarak suçlu sayılabilecekleri işaret etti. Afganistan’da, önce Taliban’ın yenilgiye uğratılıp Bin Ladin’in köşeye sıkıştırılması, sonra da El-Kaide’yle uzaktan yakından ilişkisi olan ya da İslamcılara yakınlık duyan insanların bulunup hapsedilmesi söz konusu. Böylece, Birleşik Devletler’in, asker ya da sivil, ama Taliban […]
11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Başkan Bush, “terörist”lere karşı savaş açtı ve “şer ekseni” vizyonunu açıklayarak suçlu sayılabilecekleri işaret etti. Afganistan’da, önce Taliban’ın yenilgiye uğratılıp Bin Ladin’in köşeye sıkıştırılması, sonra da El-Kaide’yle uzaktan yakından ilişkisi olan ya da İslamcılara yakınlık duyan insanların bulunup hapsedilmesi söz konusu. Böylece, Birleşik Devletler’in, asker ya da sivil, ama Taliban saflarında savaşmaktan ya da ona çok yakın olmaktan dolayı suçlu bulunan ya da yalnızca suçlu olduğundan kuşkulanılan insanları belirtmek için yarattığı yeni kategori, yani “düşman savaşçılar” ortaya çıktı… Ve 11 Ocak 2002’de, yani altı yıl önce Amerikan silahlı kuvvetleri, Küba’da o meşhur Guantanamo kampını açıyor ve uluslararası hakları ve uluslararası insan haklarını tek yanlı olarak yeniden yazarak, ilk düşman savaşçılarını buraya getirmeye başlıyordu. Savaş hukukuna ilişkin Cenevre sözleşmeleriyle alay ederek, bu savaşçıların esir statülerini ve bundan ileri gelen haklarını reddediyordu. Bu durumda bu esirler, usulüne uygun olarak kurulmuş federal mahkemeler tarafından değil, özel amaçlı askeri komisyonlar, yani bir anlamda olağanüstü mahkemeler tarafından yargılanacaklardı.
Amerikan silahlı kuvvetlerinden verilen bazı resmi bilgilere ve avukatların, serbest bırakılan esirlerin ve ailelerin haberlerine göre, altı yıl içerisinde Guantanamo Kampı’ndan aşağı yukarı 800 insan geçti. Yaklaşık 500’ü serbest bırakıldı, yalnızca birisi suçlu olduğunu kabul ettikten sonra mahkûm edildi ve cezalandırıldı; ayrıca üç kişi de askeri komisyonların, yani dürüst bir dava güvencesi vermekten çok uzak mahkemelerin önünde biçimsel olarak sorgulandı. Bu dört istisna dışında, hiçbir esir herhangi bir direnişten suçlanamadı ve kendilerine karşı öne sürülen hiçbir suç kanıtı olmadan serbest bırakılan bazı esirlerin asıl mahkûmiyeti, olabilecek en kötü koşullarda yaşadıkları üç yıldan fazla esaret oldu.
Tutsakların çoğu yirmi dört saatin yirmi iki saatini tam bir tecritte, sandıklarda ya da kafeslerde geçiriyor, işkencelere, zalimce, aşağılayıcı, insanlık dışı davranışlara maruz kalıyorlar: Duyumsal yoksunluk, tecavüz ve infaz hikâyeleri, şiddet, hakaretler, küfürler, moral bozmalar… Ne aileleriyle, ne bir avukat ya da doktorlarla görüşebiliyorlar ya da son derece sınırlı oluyor görüşmeleri. Bu durumda 300 esir sürekli olarak Guantanamo’da tutuluyor; Uluslararası Af Örgütü, bu insanların orada keyfi olarak belirsiz bir süre için tutulduklarını ve suç kanıtının olmaması durumunda serbest bırakılmaları gerektiğini öne sürüyor. Esirlerin yaklaşık dörtte biri bu durumda ve diğer onlarcası da işkence görme ya da temel haklarına saldırılması riski nedeniyle ülkelerine gönderilemedikleri için burada alıkonuluyor.
Guantanamo kampının, açılışından altı yıl sonra hala var olması, insan hakları ve insanlık hakları konusunda uluslararası ölçütlerin alenen ihlal edilmesinin de sürmesi anlamına geliyor. Dünyanın her yerinden sesler yükseldi ve kampın kapatılması, tutsakların Birleşik Devletler topraklarından federal cezaevlerine gönderilmesi, suçlu bulunmaları ya da serbest bırakılmaları konusunda, gerçekçi suçlamalarla dürüst davaların açılması için bunu yapmaya devam ediyorlar. Serbest bırakılan tutsakların, dönüşlerinde fiziksel ve zihinsel olarak tehdit edilebilecekleri kendi ülkeleri dışında, diğer ülkelere de gönderilebilmesini istiyorlar. Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetleri, 11 Ocak 2002’den sonra “özgürlüğü savunmaktan sorumlu” olarak değerlendirilmişti. Ne yazık ki terörizme karşı mücadele, şer eksenine karşı mücadele gerekçesiyle verilen bu savaşla, insan hakları ihlalinin birbirinden ayrı olmadığı görülüyor.
Bu kara yıldönümünü, insan haklarının terörizme karşı mücadelede çözülmemesi gerektiğinde ısrar etmek için anıyoruz; bu konuda ısrarcı olmak ve bunu yaşama geçirmek demokrasilerin onurudur. Bu nedenle Birleşik Devletler’den Guantanamo’yu kapatmasını, bir kez daha ve altını çizerek talep ediyoruz ve sizden, bizim yanımızda, çok sayıda örgüt ve STK’nın yanında, keyfiliğe dur demek için, demokrasinin saygı ve insan haklarıyla örtüşmeye devam etmesi için şimdiden girişimde bulunan binlerce seçilmiş insanın yanında, savaşmanızı istiyoruz
*Fransa Uluslararası Af Örgütü Başkanı
11 Ocak 2008
[Libération’daki Fransızca orijinalinden Şule Ünsaldı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]