Avrupa neo-faşizminin ve emperyalist despotizmin kendisini en uç örnekleriyle gösterdiği olay şüphesiz ki Sovyetlerin dağıtılması projesiydi. Bir takım özgürlük, demokrasi ve refah palavralarıyla kandırılan ve gözleri boyanan Sovyet milleti kullanılarak Sovyet hükümetini devirmek ve onun yerine Azmanistan ve Tazmanistan’ın çıkarlarına uyacak bir yönetim dikmek özellikle Orta Doğu’da uluslararası savaşların başlamasından bu yana büyük sermayedarların hayaliydi. […]
Avrupa neo-faşizminin ve emperyalist despotizmin kendisini en uç örnekleriyle gösterdiği olay şüphesiz ki Sovyetlerin dağıtılması projesiydi. Bir takım özgürlük, demokrasi ve refah palavralarıyla kandırılan ve gözleri boyanan Sovyet milleti kullanılarak Sovyet hükümetini devirmek ve onun yerine Azmanistan ve Tazmanistan’ın çıkarlarına uyacak bir yönetim dikmek özellikle Orta Doğu’da uluslararası savaşların başlamasından bu yana büyük sermayedarların hayaliydi.
Nitekim bu hayal gerçekleşti ve yatırımcılar için bakir topraklar olan Sovyet ülkeleri gerek sosyal ve ekonomik sistemin çökertilmesi, gerek Parti bürokratlarının ülkeyi satmaları ve ceplerini bu yolla doldurmaları ve gerekse de yabancı şirketlerin ülke içine nüfuzu sonucu halk 90’ların başından sonuna kadar çok büyük bir kırılma yaşadı.
Suç oranının artması, alkol tüketiminin dengesiz biçimde yükselmesi, mafyanın yarı meşru olan varlığının tam bir legallik kazanması, sağlık sisteminden etkilenen milyonlarca yaşlı eski Sovyet vatandaşının ölmesi, hırsızlık, cinayet, kaçakçılık, evsizlik, açlık vb. birçok alanda Sovyet toplumunun çökertilmesinde ana dinamikler oldu. Azmanya ve Tazmanya’nın emelleri uğruna milyonlarca insanın yaşam hakkı ve güvencesi çalındı. Teoride halkın kendisini temsil eden Sovyetlerin ve Komünist Parti’nin 30 sene boyunca işlevinin içeriğinin boşaltılmasında gelinen son nokta Parti’nin tamamen yasaklanması ve ülkenin yabancı düşmana satılması oldu.
Bu yazıda ana odak noktası olarak seçilen konu Marksizmin temel sorunlarından ziyade eski Sovyet halkının soykırıma uğramasında uluslararası sermayedarların izlediği taktik ve stratejiler, Parti içindeki mafyatik bürokrasinin işleyiş biçimi ve tüm bunların sonucu olarak halkın düşürüldüğü durumdur. Eski Sovyet halkına uygulanan soykırımı istatistikler üzerinden yoruma gerek olmadan okunması ve her okuyucunun da bu istatistikler sonucu milyonlarca insanın hayatıyla nasıl oynandığını anlaması zor değildir. Dolayısıyla bu inceleme boyunca 90’lar boyunca sosyal ve ekonomik durum bağlamında Rusya istatistikler bazında ele alınacaktır.
Politik teslimiyet
Helmut Kohl ve Yeltsin arasında önce 21 Kasım 1991’de ve ardından 16 Aralık 1992’de imzalanan kontratlara göre Doğu ve Batı Almanya’nın birleştirilmesi karşılığında Gorbaçov’a 1986’da verilen rüşvetin devamı niteliğinde Alman hükümetinin 2000 senesine kadar Ruslar’a 17,6 milyar Mark vermesi konusunda anlaşıldı.
Bu verilen resmi rüşvetin karşılığında da Ruslar Doğu Almanya’da bulunan askeri güçlerini 31 Ağustos 1994’e kadar çekmeye söz verdiler. Rus askerlerin çekilmesi için ayrı bir bütçe kuran Almanlar ek rüşvet olarak 550 milyon Mark verdiler.
Yeltsin’in yalanlarından birkaçı silahlanmaya ayrılan bütçeyi azaltmak ve bunu sosyal alanlara aktarmaktı. 16-18 Haziran 1992’de USA(United States of Animals)’dan gelen bir delegasyon karşısında Tazmanya’yla Rusya arasındaki flörtü azdırmak için elinden geleni ardına koymayacağı vaatleriyle ellerinde bulunan uzun menzilli füzelerin 2003 senesine kadar yok edileceğini ve elde bulunan 21.000 adet nükleer başlıklı füzenin 3000’e indirileceğini söyledi.
Yeltsin 17-19 Aralık 1992’de Çin’e yaptığı bir ziyarette Li Peng’le yaptığı bir anlaşma sonucu Rus hükümetinin Çin’den gıda ve tüketim malzemesi alması için 40 milyon Dolar kredi alması konusunda karara vardı.
Sosyal sistemin çökertilmesine dair genel bir bakış
Yeltsin 18 Eylül 1992’de petrol ve gaz fiyatlarını iki kat ve kömür fiyatını %30 arttırdı. Aylık kira 40 dolar; sağlık sigortası yok. Her muayeneye gidişte 20-100 dolar arası para isteniyordu. Sovyetler’de evsizleri ve fakirleri koruma altına alan hastaneler artık onlardan para talebinde bulunuyordu. Bazılarına hatta zorunlu bir seçim yaptırılıyor: Doktor tedavisi veya yemek. Birçoğu yemekte karar kılıyordu.
Ekim 1994 istatistiklerine göre serbest piyasada ve ticarette aylık ortalama maaş veya gelir miktarı yaklaşık 265.000 Ruble(60 Dolar), gaz endüstrisinde 1.013.700 Ruble(220 dolar), makine üretim sektöründe 215.000 Ruble(50 dolar), sağlık ve eğitimde 195.000 Ruble(45 dolar), kültür ve turizm sektöründe 162.600 Ruble(35 dolar). Bir kilo sucuk 6-10 dolar arası, süt ve şeker neredeyse Batı’yla aynı fiyattaydı. Patates dışında tüm sebzeler Batı’dan da pahalı durumdaydı. Haziran 1995’te Moskova’da kişi başına düşen ortalama aylık gelir 1.275.000 Ruble’yken kimya sanayisiyle bilinen Penza kentinde bu rakam 202.000 Rubleydi. Ancak bu rakama rağmen bir milyondan fazla insan da Moskova’da bu ortalama seviyenin altında yaşıyordu.
Acil ambulans servisi artık çok daha yavaş işlemeye ya da hiç gelmemeye başladı. Elde benzin ve işgücü için para yoktu. (Avrupa Birliği’nin yaptığı soykırım: Sovyetler Birliği’nin dağıtılması projesi): 1993’te ölen insan sayısı 1990’da ölenlere kıyasla yüzde 30 daha fazlaydı. Kalp ve kanser hastalıklarından şikayetçi olanların sayısının sabit kaldığı düşünülürse enfeksiyon ve parazit hastalıklarından ölenlerin sayısında yüzde 70 bir artış görülmektedir. 1991’den beri Rusya’da göç ve bu tür ölümler sonucu Rusya’nın nüfusu 10 milyon azaldı. Kaza ve zehirlenme sonucu her 100.000 kişiden 134’ü yaşamını yitirirken bu rakam 94’te 228’e çıktı. Ölüm nedenlerinin başındaysa alkol zehirlenmesi geliyor. 2000li yıllara doğru alkol zehirlenmesi sonucu hayatını kaybeden insan sayısı 2-3 kat arttı. 1990’da 39.000 kişi intihar ederken 1993’te 56.000 kişi intihar ediyor. 1991’de 21.100 kişi ve 1993’te 45.100 kişi öldürüldü. Yani yaklaşık olarak yüzde 213. Bunların çoğunun altında da mafyatik olaylar yatıyor. 1987’de 2,5 milyon çocuk doğmuşken 1993’te sadece 1,379 çocuk dünyaya geldi.
Tahminlere göre Rusya nüfusunun yüzde onu “zengin” kategorisine giriyor. Zenginlik sınırıysa aylık 1300 dolar gelir. 3 sene içinde zengin ve fakir arasındaki fark 3 kat artmış durumdaydı.
1990’da nüfusun %4’si, 1991’de %12,5’si, 1994 başlarında %17’si ve 1998’de %23,4’si özel sektörde çalışmaya başladı. Öbür türlü ifade edilecek olunursa 1990’ın başlarında nüfusun %83’ü devlet işletmelerinde çalışırken 1994’te bu oran %58’e düştü. Enflasyon 1992’de %2600, 1993’te %940, 1994’te %320, 1995’te yüzde %60 ve 1997’de %11. Bu rakamların doğruluğundan şüphe etmek içinse haklı nedenler var. Çünkü bu rakamları açıklayan adi köpek Yeltsin’in tazısı, ekonomi bakanı Aleksandr Livşits.
Ufak işletmelerin yaklaşık %90’ı ve büyük işletmelerin yaklaşık %70’i 90lar’ın sonunda özel işletmelerdi. Askeri harcamalar %60 azaltılmış. 5,5 milyon işsiz var. Fakirlik sınırında yaşayanların sayısı 45 milyona çıktı. Yeltsin 18 Eylül 1992’de petrol ve gaz fiyatlarını iki kat ve kömür fiyatını %30 arttırdı.
Mafya devleti ve “meşru” hırsızlık
Devlet hırsızlığı ve rüşvet, kaçakçılık ve kara para aklama işleri ilk defa Brejnev zamanında ortaya çıktı. Sadece bu olay Brejnev zamanında başlamadı. Bu işe ilk başlayan büyük isim de Brejnev’in kendisiydi. Teoride devleti hortumlama işinin hırsızlara hiçbir getirisi olamayacağı gibi bir izlenim olsa da, pratikte bu böyle olmamıştır. Daha net konuşursak: Bu hortumlanan paranın harcanmasına eski sistemden arda kalan devlet mekanizmaları engel oluyor gibi sanılabilir. Örneğin hortumlanan para sözde ülke dışına aktarılamaz, bu parayla özel bir işletme açılamaz veya ev, villa veya apartman inşa edilemezdi. Hortumlanan paranın akacağı kaynak sayısının nispeten sınırlı olduğu kesin.
Ancak bu sınırlar içinde sıradan Sovyet vatandaşlarıyla ordu ve parti görevlileri arasındaki gelir dağılımı eşitsizliği legal ve illegal hepsi dahil olmak üzere Brejnev zamanından itibaren artmaya başladı. 7-8 odalı daireler, sarayları andıran daçalar, yatlar, gemiler, araba, jip, limuzin gibi lüks özel araçlar, iyi yemekler, kadınlar vs bu kaynakların başında gelenler. Kremlin mafyasının oluşma mantığı ise bu serbest piyasa kurallarının uygulanamadığı devletçi politikanın yarı legal, yarı illegal olarak parti bürokratları ve ordu komutanlarınca delinmesidir.
80ler’in sonunda partide dönen kara para aklama işlerinde KGB görevlileri görevlendiriliyordu. Bunlardan biri de yurt dışına çıkıp dünya çapındaki legal ve illegal komünist parti ve organizasyonlarla iletişim haline geçen ve parti bürokratlarının yönlendirmesi sonucu yabancı politik organizasyonlarla kara para aklayan, uyuşturucu ve fuhuş sektöründen para toplayan Lachin’dir. Partide bu tür “operasyonlar” düzenleyenlerin başında da Nikolay Krutşina geliyordu.
1980ler’in sonlarına doğru Krutşina partinin kontrolü altında bulunan devlet kasasından para “ödünç almak” için şu tip broşürlerden tam 50.000 adet bastırdı:
“………… isimli, …………….yılından beri parti üyesi, parti kitabı numarası ………. olan ben, burada kendi iradem ve özgür kararım doğrultusunda partinin güvenilir bir kişisi olacağımı onaylarım… Kendimi bana emanet edilen eşyayı korumakla sorumlu olduğumu, bunu partinin çıkarları doğrultusunda kullanacağımı ve yapılan ilk ikazda bu eşyayı geri vereceğimi beyan ederim. Parti paralarının kullanımı sonucu elde edilmiş eşyaların parti malı olduğunu açıklıyorum ve her yer ve zamanda bunun iadesini garanti ediyorum……………İmza.”
Bu broşür sadece SBKP’de değil, diğer yabancı KP’lerde ve organizasyonlarında kullanılması öngörüldüğü için broşürlerin bir kısmı Arapça, İngilizce, Almanca ve birkaç başka dünya dilinde basıldı. Para kaçırma işini gerçekleştirebilmek için Lakhin bir Kanadalı-İsviçreli firmayla beraber joint-venture kurulması önerisinde bulundu. Bu joint-venture yardımıyla bir bankanın, havayolu kurumunun, uluslararası ticaret kurumunun, özelleştirme fonlarının ve farklı bölgelerde bir holdingler zincirinin kurulmasının başlangıcı anlamına geliyordu. Bu da tabi ki Sovyetler’deki serbest para akışına engel teşkil eden hukuki ve bürokratik kuralların ihlali için uygun fiziksel zemini hazırlamak demekti. Adeta paraya göz doymamışlığın göstergesi olarak Parti mekanizması kullanılarak içerde harcanamayan paranın dışarıdan harcanması için ilk büyük proje böyle gerçekleştirildi.
Bu yolla Lakhin bir holding patronu olmayı başardı. Parti komitesi Leningrad’da 31 milyon Ruble yatırım yaparak kendisine ait yarı özel bankasını kurdu. Merkezi komite hazine fonlarından 50 milyon ruble elde etti ve bu paralar Leningrad’da kurulmuş olan bankaya aktarıldı. Leningrad Parti Komitesi Sovyet tarihinde bir ilk olarak parti komite liderlerinin birden banka müdürlüğüne getirdi. Bu parti paralarının bilinmeyen kaynaklarının dağılması üzerine partiden alınan paranın partiye geri ödenmesini talep eden bir yasa çıkarıldı. Bu yasanın ardından bir Sovyet-Belçika joint-venture üyesi yurtdışından Leningrad’a gelerek “yeni” aklanmış paraları kullanarak parti bankasına geri ödeme yaptı.
Bu Leningrad’daki “parti bankasının” kurulmasının ardından Moskova’da Şehir ve Bölge Parti Komitesinin ortak sermaye oluşturdu. Sermayenin oluşumu için ortaya 116,6 Milyon Ruble kondu. Prensipte bu paranın %100’ü değil, %60’ı Parti’ye aitti. Ancak Parti içinde de borç alınarak ve daha sonra ödeme kara para aktarımıyla yapılarak bu %60’lık oranın içi boşaltılabildi. Lakhin’in de öncü konumunda olduğu bu kara pazarda başka hadiseler de yaşanıyordu. Örneğin Lakhin’in bir sakız fabrikasında teknisyen olarak çalışan bir tanıdığı tek seferde parti kasasından illegal yoldan elde ettiği 400 milyon Rubleyle birdenbire Moskova’daki birçok firmanın müdürlüğünü yapmaya ve bir vakfın yöneticiliğini üstlenmeye başladı.
Lakhin’le birlikte iş yapanlardan bir başkası ise eski KGB görevlilerinden Gryasev’di. Kaçırdığı paralardan dolayı kara listeye alınan ve görevinden uzaklaştırılan Gryasev’in bu duruma rağmen görev kimliğini ve silahını tutmasına izin verildi. Lakhin ve arkadaşlarının toplam 1453 joint-venture’u kurdu. Yine Lakhin ve Andropov’un eski bir danışmanının öncülüğünde birçok işletmenin resmen özelleştirilmesine başlandı. Partinin elinin altında 800 Milyon ruble değerinde bulunan endüstri ve nakliyat-taşıma işletmeleri ve bunun yanında Pravda, Panorama, Politisdat gibi basım-yayın organları, Krasniy Proletari adında 400 Milyon Ruble değerindeki matbaa ve bunun dışındaki sayısız müze, bilimsel araştırma enstitüsü Krutçina’nın önerisiyle parti ve ordu içi bürokratların kendi ellerine özel mülk olarak üstü kapalı bir şekilde devredilmeye başlandı.
SBKP’nin kendisine ait ve ayrıca da onun olmayan, ancak Parti’ye bağlı birçok bankalar, fonlar ve işletmeler kuruldu. Bunlardan “özel mülk” statüsünü kazanan ilk büyük banka Parti’nin yaptığı 1 milyar Ruble’lik bir ödeme sonucu Privatbank IPD oldu. IPD dışında Hypobank, Halk Bankası, Investbank, ekonomik, tarımsal ve endüstriyel gelişim için ayrılan fonlar, “Eruka” adlı işletme, “Spass” adlı kooperasyonun toplam olarak Parti’den kendi kasalarına aktardıkları para 3,6 milyar Ruble’den fazla. Bu hesap sadece özel bankaların Parti kasasından hortumladıkları para miktarı. Bunun dışında daha kabarık bir liste devlet tarım ve endüstri işletmelerine ait. Parti paralarının yatırım olarak sınırlı bir zemine sahip olan Sovyetler’den dış ülkelere aktarılması, Sovyet destekçisi gibi duran Varşova Paktı üye ülkeleriyle kurulmuş ortak para fonları, dernekler, joint-venturelar, anonim şirketler ve diğer işletmeler sayesinde yurt dışına aktarılmaya başlandı. Bu yolla Moskova’da bulunan Oktyabrskaya oteli içinde partner firmasının Amerikan Komünist Partisi olduğu bir Sovyet-Amerikan joint-venture’un eline düştü. Otelin özelleştirilmesi devletin, otelin değerinin altında onu elden çıkartması sonucu gerçekleşiyordu.
Bu yolla Oktyabrskaya oteli toplam 5700 metrekare büyüklüğündeki 25 Milyon dolar tutarında olmasına rağmen 3,5 milyon Ruble’ye satılması kararlaştırıldı. Yani 7 Dolar’a 1 Ruble tekabül edecek bir döviz hesaplaması yapıldı. Leningrad’daki otellerin tamamı 130 Milyon dolar etmelerine rağmen Parti’ye yakın firmalara bunlar toplam 13,5 Milyon Ruble’ye satıldı. 90lar’ın başında “yeni ekonomik” yapıların kurulması için başına KGB generali Sterligov’un getirilmesiyle beraber ivme kazandı. Bu zamanlarda Sterligov’un önünde devlet kasasından boşalan paraların geri alınması için potansiyel hedef olarak görülen birçok zengin Sovyet işadamı vardı. Bunlardan birisi Artyom Tarasov’du. Tarasov’un partiye ödediği aylık aidat 90.000 Ruble’ydi, kendi geliriyse bir milyon Ruble’nin üzerindeydi.(O zamanki ülke çapındaki gelir ortalamasının 10-15 katı). KGB tarafından mahkemeye çıkartılmakla tehdit edilen Tarasov, Sovyetler’in “Alisa” adlı ilk serbest ticaret borsasının kurulmasını devlete “hediye” ettiği 3 milyon Ruble’yle kurulmasını sağladı. Borsanın da başında da KGB generali Sterligov’un 23 yaşındaki yeğeni German Sterligov bulunuyordu. Yeltsin 1991’deki askeri darbeyi yaptıktan ve Komünist Parti’yi yasaklattıktan sonra sermaye sahibi iş adamlarına saçılan işletmeleri ve paraları geri almak niyetinde millileştirme politikasını sürdürdü. Anc
ak Parti’nin elinde zaten bu dönemden sonra pek fazla mülk kalmamıştı.
1991’in Ağustos ayından Ekim ayına kadar Parti bürokratlarından toplam 1746 kişi intihar etti, öldürüldü veya zehirlenerek hayatını kaybetti. Ağustos ayındaki darbe sırasında Parti sekreterlerinden biri aracılığıyla devlet tarım işletmelerinde önemli bir kısmı 22 milyon Ruble’ye elden çıkarılarak özelleştirildi. Bu dönemin ardından “komünist” sıfatı taşıyan Parti bürokratları işadamı, işletmeci, genel müdür veya danışmanlık kurulu genel temsilcisi gibi statüler kazandılar. Tüm bu gelişmelerin başındaki isim de her şeyi tezgahlayan ve organize eden Almanların esas adamı ve ajanı Gorbaçov’dan başkası değildi.
1991’den sonra Yegor Haydar tarafından Croll Associates adlı firmayla yaptığı anlaşma sonucu Batı’ya aktarılan Parti paralarını “aramak” için özel bir komisyon” kurulması kararlaştırıldı. Ordunun finansmanlığı konusuna bakıldığında 1991’den 1996’nın başlarına kadar Çeçenistan bölgesinde hem Çeçenler’e karşı savaşan Ruslar’ın askeri harcamaları için, hem de bölgedeki tarım ve endüstri işletmelerine yatırım ve Çeçen militanlara koltuk çıkan partilere destek için çelişkili bir şekilde devlet kasasından 16 milyon Ruble ve 1 milyon dolar nakit olarak aktarıldı. Ancak bu kadar para tarım ve endüstri sektörüne değil.
Askeri harcamalara ve bürokratların kendi keyfi çıkarlarına hizmet edecek biçimde paylaşıldı. Bugün yaklaşık 0,8 Milyon, yani 200 milyon doların bugün nerede olduğu bilinmemektedir.) Kara para aklamak ve askeriye içindeki mafya sektörü o kadar çok büyümüştü ki, 1990’dan beri KGB sadece özel askeri firmaların gözlenmesi için ayrı bir dosya açmak zorunda kaldı. KGB tarafından tespit edilen, mafyanın mareşaller veya generaller tarafından değil de, onların danışmanları, subaylar ve alt rütbeden askerler tarafından işletilmesi. Yurtdışına gümrük kontrolü ve vergisi olmadan birçok mal, antik ve metal eşya ve havyar kaçırılırken, aynı şekilde dışarıdan da ülke içine binlerce silah sokuluyordu. Segodnya adlı gazetenin ilanına göre bu kaçakçılık yapan ve 30 kişiden oluşan grubun paraları Almanya’da Zossen, Brandenburg kentindeki bir Alman bankasında(yaklaşık 20 milyon dolar) bulunuyor.
Rus topraklarına yabancı firmaların saldırıları ve özelleştirme projeleri
Dağıtılma projesinin sonucu en çok kar eden belki de Alman firmalarıdır. Ucuza Rusya’da üretilen yedek parça, hammadde ve motor satın alıp ürettiği arabaları satan Mercedec bu firmaların başında geliyor. Almanya’dan araba ithaline başlayan zamanın savunma bakanı Graçov o zamanlarda 300.000 Mark fiyatındaki Mercedes 500 SEL’lerden birkaç onbin adet ısmarlama karşılığında 2000 adet, toplam 8000 ton ağırlığında ve ton başına 42 DM olmak üzere çelik konteynır, 21 ton kadar ve ton başına 65 DM olmak üzere çelik boru, ton başına 65 DM olmak üzere 2000 adet dizel motoru(motor fiyatı parça başına 50 DM, bugünün parasıyla 25 Euro), her birine 4500 DM ödenmek üzere 500 adet “Ural” marka otomobil; ve ton başına 320 DM ödenmek kaydıyla 7 ton çelik levha ihraç ettirdi. Bu iş sırasında bir 15.000 DM ortadan kayboldu ve Alman hükümeti Rus mafyasıyla ortaklaşa çalışırken gümrük vergisi ve kontrolünün ortadan kaldırılması için Rusya’yla Almanya arasına çalışacak “Sperenberg” adlı özel bir havalimanı ayrıldı. Tüm bu devletler arası kaçakçılık işine karşı Rusya basınında muhalif gazeteciler mafyaya karşı tavır almaktan çekinmediler. Moskovski Komzomoletz gazetesi genel yayın koordinatörü “hırsızların hapishaneye atılmaları gerektiğini ve savunma bakanı yapılmamaları gerektiğini” yazdı. Aynı gazetenin yazarlarından Dmitriy Kolodov 1994’te bombalı bir paketle öldürüldü.
Çeçenistan savaşının asıl nedeni tabii ki halkların kendi özerkliğini istemelerine Rusya’nın karşı oluşu değil, Kafkasya’daki petrolünü kaybetmek istememesi. Tataristan ve Başkırdistan da kendi bağımsızlıklarını ilan etmiş ve kendi başkanlarını seçmişlerdi ve onlar herhangi bir sorunla karşılaşmadılar.Öyleyse Rusya’nın bu savaşa bu kadar kaynak ayırmasının ardındaki maddi neden de açığa çıkmış oluyor.
1990’ların başından itibaren Rusya üç sene boyunca Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıdı ve birden Yeltsin tarafından görevlendirilen askeri harekatıyla bir savaş başlatıldı. Tıpkı özelleştirme sektöründe mafya için ve mafya tarafından devlet mekanizmasında açılan gediğin kapatılması için duyulan zaman sürecinde devlet kasalarının soyulmasının ardından kendisinden çalınan paraları almak için Rus devleti atağa geçti. Bunun bir göstergesi bazı işletme ve bankaların yeninden ulusallaştırılmasıyken , bir diğeriyse Çeçenistan’daki yeraltı kaynaklarını yeniden ele geçirmektir.
1996 seçimlerinde başkan adaylarından Brintsalov Rus tıp sektöründeki tüm işletmelerin üçte birini batılı firmaların yardımıyla satın aldı. Sıfırdan başlayıp batılı firmaların taşeronu olmaya razı ve para vaadiyle “yola gelen” dünün esnafı ve bugünün işadamlarından biri de Kaçha Bendukidse. Bendukidse 90’ların ortalarında Sovyetler zamanından geriye kalmış ve bir kısmının da silah üretimi için kullanıldığı en büyük makine üretim işletmesi “Ural-maş”‘ın %51’ini ve bunun yanında “Spetsteknika” adlı silah üretim işletmesini, Tomsk’taki bir petrol rafinerisini, Petersburg’daki “Almas” adlı tersaneyi, “Zapoyarneftegasgeologiya” adlı bir petrol araştırma firmasını ve birçok önemli kimya endüstri birimini satın aldı. Petersburg’daki “Arsenal” adlı işletme eski Sovyetler zamanında birçok kimseye, uzay araçlarının üretim merkezi olmasından dolayı tanıdık. Yeltsin sonrası Rusya’da da yasal olarak özelleştirilemeyeceği ve o 90lar’ın sonlarına kadar yine yasal olarak özelleştirilmediği yazsa da, Rus ordu mafyası tarafından burası da yasal olmayan yollardan özel bir işletme haline getirildi.
Yeltsin’in başkan yardımcısı Soskovits “Arsenal”‘in özelleştirilmesi için yasal işlemlerin başlatılmasına önayak oldu. Uzay teknolojisinden bir gelir elde edilemeyeceği o dönem Rusya’sı için açık olmakla beraber özelleştirilmenin ardında yatan neden bu işletmenin silah üretimi için kullanılmasının planlanmasıydı ve bu planı destekleyenlerden ilk kişilerden biri de batıyla bağlantıları ve potansiyel alıcıları olan “Arsenal”‘in genel müdürü Suçov’du. “Arsenal”‘in bir başka olası kullanım yoluysa hisselerinin ucuza satılmasından genel müdürün paraları cebe indirmesiydi. Suçov daha önceleri “Arton” işletmesinde müdür olarak çalışırken de işletmenin kendisinin iflas edişine şahitlik etmiş, ancak tüm işçilerin atılıp işletmenin de durmasına rağmen alıcı bulmayı başardığı ve hisselerini ucuza sattığı için Suçov seneyi karlı kapatmıştır. Aynı durumun “Arsenal”‘de olması umuluyordu. Yani işçilerin maaşlarının ödenmeden işten atılmaları ve işletmenin iflası sonucu ucuz hisseler üzerinden kar etmek.
Özelleştirme süreci sadece fabrika işletmelerinde değil, bunun yanında denizcilik sektöründe de kendisini gösterdi. Rusya’nın doğusunda, Vladivostok’ta bulunan Doğu Balıkçılık Filosu Wostokrubçolotflot WRCF elinde bir dizi deniz nakliyat ve dondurucu gemileri bulunduruyordu. Bunların hisse senetlerini elde bulundurmak demekse de, büyük bir servet sahibi olmakla eş değerdi. Bundan dolayı da Lomov adlı bir şahıs bu filonun özelleştirilmesinin ilk adımlarını attı. İçlerinde sadece 17 kişinin filonun hisse senetlerini almasına izin verildiği 59 kişilik bir yönetim grubu kuruldu. Bu 59 kişi de büyük orand
a orada çalışan sıradan işçiden oluşuyordu. Tezgah kurmak için Lomov sadece serbest piyasa kurallarından anlamayacak ve kendi oynadığı oyunu anlamayacak sıradan emekçileri seçmişti.
Bu “59 kişinin” seçilmesini de Lomov organize etti ve kendisinin başında bulunduğu bir joint-venture kurdurarak bu 59 kişiye birkaç “banka” üzerinden krediler verdirdi. Kredi almak için hisse senedi sahib olmanın şart olduğu gibi hisse senedi sahip olmanın da kredi almak için şart olması kuralı uyduruldu ve işçiler tuzağa düşürüldü. Banka olarak gösterilen aslında bu joint-venture’dan başka bir şey değildi. Ortak para fonu banka işlevi yüklenmişti. Krediler banka tarafından sadece bu “seçilmiş” 59 kişiye veriliyor ve faiziyle beraber kredinin yıl sonuna kadar ödenmesi bekleniyordu. Eğer krediyi alan ödemeyi yapamazsa elinde bulunan hisse senetlerine el konuyordu. Joint-venture tezgahıyla kendi bankası üzerinden keyfi faiz oynamaları sonucu 10 ile 20 kat faiz eklemesi sonucu Lomov tüm kredi borçlularının elindeki hisse senetlerini ele geçirdi. Sözde sadece 29 hisse senedinin sahibi gibi gözüken Lomov’un yaptığı bu hırsızlık, beraberinde çalıştığı başka firma sahiplerince olumsuz olarak karşılandı.
Bu ortak işadamlarından biri de güvenilirliğiyle isim almış Saçarenko adlı bir tüccardı. Saçarenko ve Lomov arasında sürtüşme sonucu Lomov tarafından tutulan birkaç adam Saçarenko’ya suikast girişiminde bulundu. Saçarenko ağır yaralanmasına rağmen hayatta kalmayı başardı. Saçarenko gibi sadece çıkar amaçlı çatışmalar yüzünden 90’ların sonunda günde 10-15 kişi saldırıya uğruyordu.
Rusya’nın en büyük 20 bankasından biri 90’larda Gorniy Altay’dı. Bankanın yine aynı senelerde yaklaşık 25.000 müşterisi Moskova’da ve birkaç bin de başka şehirlerde bulunmaktaydı. Senede yaklaşık 400 milyon Ruble ciro eden bu banka, 23 milyar Ruble müşterilerinden alıyor, 75 milyar Ruble sabit bir para miktarını kasasında tutuyor, 30 milyar Ruble’yi “seçilmiş” belli şahıslara aktarıyordu ve 30 milyar Ruble ve 9 milyon dolarlık bir sermayeye sahipti. Buna rağmen bu banka müşterilerine faiz ödemesi “yapamıyordu”.
1995’ten sonra yeni yeni “uyanan” hukuk sistemi Rusya’da tüketici haklarını koruma konusunda somut adımlar atabildi. 1994-1998 arası borç, kaçakçılık, kara para aklama, sahte para basma, dağıtma ve kullanma suçlarından ötürü 65 banka kapatıldı. Grosniy Altay’ın da içinde bulunduğu toplam 100 bankanın yaklaşık olarak 150 milyar Ruble borcu olduğu tespit edildi. Uluslararası Tüketici Haklarını Koruma Konfederasyonu KonFOP bu verinin inandırıcı olmadığını ve borç dosyasının yeniden incelenmesi gerektiğini savundu. KonFOP’un tahminine göre Grosniy Altay’ın 60 milyar, Çara’nın 130 milyar ve LLD-Bank’ın 30-40 milyar borcu vardı. Bunun dışında Meş-Region-Bank’ın ve Agroprom-Bank’ın toplam borcu milyarlarca Rubleyle ifade ediliyordu.
Artan suç oranı, alkolizm ve fuhuş sektörü
1994’te cinayet ve adam öldürme olayları 1993’e kıyasla iki kat(yaklaşık 32.000 kadar) arttı. 1992’de Rusya’da anlaşmalı cinayet sayısı 102 olarak tespit edildi. 1993’te bu sayı yüzde 283 artarak 289 kez yaşandı. 1994’te 562 kez(1993’e kıyasla yüzde 194 daha fazla) aynı sorunla karşılaşıldı. Cinayet vakalarının perde arkası ve sorumlu kişiler konusunda açılan soruşturmalar konusunda sadece yüzde 22’sinden somut sonuç alındı. 1994’teki olayların 386’sı ateşli silahla ve 143’ü farklı tip bombalarla gerçekleştirildi. Cinayet kurbanlarının 185’i yeraltı mafyası çalışanları, 177’si sıradan tüccar ve esnaf, 49’u konutların özelleştirme sorunu yüzünden öldürülen sıradan insanlar, 22’si devlet görevlileri, 12’si mali danışman, 10’u petrol tüccarıydı. Sadece 200 profesyonel katilin Yekaterinburg’da bulunduğu tahmin edilmekte. Her geçen sene tek bir kişinin öldürülmesi için ödenen parasal miktar azalmakta. 1998 senesinde “sıradan” bir cinayet 500 Dolar tutarken, biraz daha “karmaşık” olanı 10.000 Dolar ederinde. Öldürülmesi istenen kişinin başına konan fiyat dışında -eğer varsa- korumalarının da her birinin öldürülmesi için ödenmesi istenen fiyat 1000 Dolar.
Rusya’da yaklaşık olarak iki milyon uyuşturucu bağımlısı ve 300.000 düzenli uyuşturucu tüketicisi olduğu tahmin edilmekte. Ancak bağımlıların sayısı konusunda asıl düşünülen rakam dört milyon civarında. Tüm Rusya çapında bağımlı olup da tıbbi tedavi görenler 1994’te sadece 3000 kadardı. Yine 1994’te tüm Rusya’da 500 gizli uyuşturucu laboratuarı ve 700 uyuşturucu lokali polis tarafından ele geçirildi ve üretimlerine el konuldu. Uzmanların tahminlerine göre 1995’te uyuşturucu ticaretinden elde edilen toplam gelir 750 ile 800 milyon dolar arasında. Sadece uyuşturucu işinde ortadaki ana sermayenin milyarlarca dolar olduğu biliniyor. Sadece 1997 sonbaharında toplam 50 ton Kolombiya kokaini tüm Rusya’da 10 milyar dolara alıcı buldu.
1993’te Almanya’da, Fransa’da ve İtalya’da çalınan arabaların toplam sayısı 751.000’di ve bu arabaların %40’ı, yani yaklaşık 300.000’i aynı ve ilerleyen senelerde Rusya’da ucuz fiyata alıcı buldu.
1994’te öldürülen her 5 kişiden biri bir silahla vuruldu. Toplam suikasta kurban giden 183 kişi vardı. 1990’a kıyasla beş kat daha fazla.
1994 Aralık’ında Dimitri Yakubovski adında ve “General Dima” diye tanınan bir şahıs Petersburg’daki Rus Ulusal Kütüphanesi’nden 7.-19. yüzyıl arası zamandan kalma çok değerli kitapları çalmaktan dolayı tutuklandı. Çalınan kitapların toplam değeri 100-300 milyon dolar arasındaydı.
İçki sektöründe Rusya’yla özdeşleşmiş votkanın da bir kara pazarı mevcuttu. 1996’da yetkililer 20.000 adet yasal olmayan yollardan votka üreten içki imalathanesi tespit etti. Votka olarak üretilen içkiler de endüstride kullanılan alkollerden elde ediliyordu ve içen kişi bu votkadan zehirleniyordu. Nitekim bu sektörün tamamen yok edilmesi o zamanlar içinde, bugün olduğu gibi imkansızdı, çünkü Duma üyesi meclis vekillerinden bazıları bu imalathanelerin sahibiydi.
1990’ların ortalarında yaşlı kadınlar ve çocuklar da sayılmak koşuluyla kişi başına düşen alkol tüketimi Rusya’da senelik 10 litre kadardı. Bu rakam 150 milyonluk bir nüfusun 7,5 milyar şişe alkol tüketmesine tekabül ediyordu ve bu sektörün yarısı da kaçak imal edilen içkiler tarafından dolduruluyordu. Şişe başına yarım Dolar konulursa bu, tüm şişelerin satılması sonucu ortada dönen para miktarının senelik 1,5 milyar dolar olduğu anlamına geliyor. 1995 senesinde sadece devlet tesislerinde üretilen votka miktarı 1 milyar litre votkaydı. Ancak halk arasındaki tüketim miktarı 2,5-3 milyar litre kadardı ve bu 1,5-2 milyarlık serbest pazarın da yarım milyar litresi kara pazar tarafından karşılanıyordu.
Devlet istatistiklerinin de güvenilirlik konusunda şüphe uyandırıyor. 1980 senesinde kişi başına düşen saf alkol tüketimi 10,5 litreyken, bu rakam 1993 senesinde 6 litreye düşüyor. Aynı şekilde 1990’da kişi başına içilen sigara sayısı 1600’ken, bu rakam 1992’de 400’e düşüyor. İlk bakışta Sovyetlerin dağıtılması, sağlık konusunda Rusya’nın bir “devrim” yaşamasını sağlayıp sağlamadığı sorusunu sorduruyor. Ancak ölüm oranlarına baktığımızda 1993’te alkol zehirlenmesinden ölenlerin sayısı 1992’ye kıyasla 24.000(yaklaşık yüzde 70) daha fazla. 1990’dan 1993’e kadar alkol zehirlenmesi sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı üç kat arttı. 1995-1998 arası sadece alkol zehirlenmesi sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı senelik 50.000 kadar.
Rusya’da 1990’ların sonuna kadar hayat kadınlığı resmi olarak yasak olmasına
karşın ve bu işten herhangi bir şekilde para kazanan birisinin tespit edilmesi halinde o kişi 5 seneye kadar hapis istemiyle yargılanıyordu. En azından anayasa kitabında böyle yazılmıştı. Ancak anayasanın da mafya tarafından yazılması sonucu 70’li yıllara kıyasla 1990’larda cinsel yolla bulaşan hastalıklar 76 kat arttı. 1994’te aynı durum 1993’e kıyasla 5 kat arttı. Rusya’da her 100.000 kişiden 88’i hastalık sahibi olarak kayıtlara alındı. Petersburg veya Moskova gibi büyük şehirlerdeyse bu oran 2-3 kat daha fazla. Sadece bu iş sayesinde Rus mafyası dünya çapında 1 milyar dolar para kazanıyor. Rusya’da kaçırılan ya da bir şekilde kandırılan kızlar batı ülkelerine gümrükte hiçbir sorun yaşanmadan yollanıyor ve orada fuhuş sektöründe çalışmaya zorlanıyor. Gümrükte sorun yaşanmamasının nedeni sıradan bir turist vizesiyle kadınların sınırı geçmeleri ve batı devletlerinin durumdan haberdar olmakla doğuya yakınlaşma emeliyle bu tezgaha göz yummalarıdır. Sadece Almanya’ya senede 20.000 fuhuş işçisi çalışmaya geliyor. Gümrükte yanında bir kızla dönen Alman’ın sorun yaşaması halinde sorun 3000 Euro(90’ların sonuna kadar bu fiyat 5000-6000 DM arasında değişiyordu) rüşvetle çözülüyor. 1990’ların sonlarında ve 2000’lerin başlarında Batı Avrupa’ya fuhuş sektöründe çalıştırılmak üzere getirilen kadınların sayısı senelik 500.000 kadar. Bu sektörde çalışan bir kadının aylık kazandığı para bugün 7000-10.000 Euro arasında değişmekle beraber kendi cebine giren para 500-1000 Euro arasında değişmekte. Paranın çoğu tabi ki mafya tarafından alınıyor.
1993’te trenler dolusu petrol, kereste, kömür ve benzin kaçakçılığı ve hırsızlığı gerçekleştirilirken bu duruma birçok devlet görevlisi rüşvet karşılığında göz yumabiliyordu. Bu yolla sadece resmi olarak tespit edilen rüşvet vakası aynı sene içinde 5000 kadar.
Sadece 1993 senesinde Duma üyeleri tarafından organize edilmiş kriminal vaka sayısı 41 ve açılan dava sayısı 98 olmasına karşın, hiçbir soruşturma ve dava sonuna kadar sürdürülmemiş ve 1991’in ardından beri devlet kasasından çalınan paraların toplam miktarı 400 milyar Ruble olmasına karşın henüz kimse suçlu olarak gösterilememiş.
1994’te önceden detaylı olarak planlanarak ve kasten işlenen 4264 cinayet vakasından sadece 153 kişi tutuklanmış ve hakkında dava ve soruşturma açılmış olmasına rağmen, suçluların yarısı ceza aldı ve diğer yarısı salıverildi. 1995’te ruhsatsız silah taşımak suçundan toplam 300 kişi tutuklandı. Bunların tam olarak 295’i belli bir para miktarı karşılığında veya yaşadığı şehri terk etmeme sözü karşılığında salıverildi.
Toplam olarak 12.200 cinayet veya cinayet girişiminin gerçekleştiği 1985 senesinde ölüm cezasına mahkum edilen 790 suçludan 654’ü idam edildi ve geriye kalanları ağır cezalara mahkum edildi. Yaklaşık 30.000 cinayet veya cinayet teşebbüsünün gerçekleştiği 1993 senesinde(1985’e kıyasla yaklaşık olarak 2,5 kat daha fazla) 154 kişi tutuklandı ve bunlardan 152’si idam edildi ya da başka ağır cezalara mahkum edildi.
Bazı uzmanların iddialarına göre Rusya’da devlet tarafından yaklaşık 1000 kadar banka 90’lı yıllarda kontrol edilmesine rağmen İtalyan mafyası Rus bankalarını kara para aklamak için kullanıyordu. Bu amaçla 1989’da sadece Yekaterinburg’da aklanan para miktarı 30 milyon Dolar’dı. İtalya’dan mafyatik bir grup Petersburg’da petrol yataklarında yatırım yapmak bahanesiyle bir bankaya 500 milyar Liret yatırdılar. Ancak paralar Rusya’yla İtalya arasında yapılan kaçak bir silah ve tütün ticaretinde kullanıldı. Bu işin baş aktörü olan Camorra adlı İtalyan organizasyon senelik 100 milyon sahte Dolar basarak Kasım 1993’te çok yüklü miktarda Rus silahını İtalya’ya soktu. 1994’te İtalya’ya toplam olarak Rus imalatı yaklaşık 5,5 milyon silah ve kurşun getirildi.
Rusya’da 1998’de mafya üyesi 100.000 kişinin ve 9000 organizasyonun bulunduğu tahmin ediliyor. 90’ların sonunda Rusya’ya sokulmak istenen her LKW için 330.000 Dolar gümrük vergisi ödemek zorunda. Ancak bu fiyat Amerikan ve Batı Avrupa firmaları için geçerli. Aynı malı Rusya’ya sokmak isteyen bir Rus firmasının yapması talep edilen ödeme 30.000 Dolar. Yani onda birinden daha ucuz. Bu yolla da yabancı firmaların Rusya’daki rekabette geriden başlamaları sağlanıyor.
Sonuç
Tüm bu veriler doğrultusunda tam anlamıyla Sovyet halkının talan edildiği, soykırıma uğratıldığı, milyonlarca kişinin yaşama haklarının ellerinden alındığı ortadadır. Yeltsin ve Gorbaçov adlı hainlerin halkı kendi taraflarına çekmesindeki başarısı, Sovyet tarih, politika ve ekonomisini Batılı kapitalist ülkelerin istedikleri gibi yorumları, halkı “demokrasi”, “refah” ve “özgürlük” palavralarıyla kandırmaları altında yatmaktadır. Sovyet halkı kendisini savunamamıştır ve köşeye sıkıştırılmıştır. Batı’nın Doğu halklarına olan tutumu bugüne değin aşağılayıcı ve sömürgeci nitelikte olmuştur. Hedefe giden her yolun meşru olması prensibi “hümanist” Batılı kapitalistleri Sovyet halkına karşı soykırım yapmaktan alıkoymamıştır. Bugünün AB ve Amerika konusundaki genel kanısı da geçmişten ayrı düşünülemez. Amerika ve AB’yle flört edip onları “stratejik ortak” ilan eden her ülkenin Sovyetlerin Yeltsin zamanında olduğu gibi toplumsal yıkıma sürüklenmesi kaçınılmazdır.
1 İki ya da daha fazla ulusal veya uluslararası partinin ortaklaşa politik aktiviteler gerçekleştirebilmek için kurdukları ekonomik birlik.