Deniz Baykal’ın Kürt sorununa (Irak Kürdistan’ına) dair birdenbire yaptığı çıkış kamuoyunun malumu. Medyamızdaki tepkiler olumluysa da, medya kuvvetleri komutanlığı bunu henüz onaylamadı. Oysa ki aynı Baykal, medya kuvvetleri komutanı Ertuğrul Özkök’ün binlerce Erbilli Kürdün camını çevresini indirmekle işe başlayan o “vurucu” yazısını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önüne koymuş ve “tavır burada yazdığı gibi olmalıdır” demişti. Yani […]
Deniz Baykal’ın Kürt sorununa (Irak Kürdistan’ına) dair birdenbire yaptığı çıkış kamuoyunun malumu. Medyamızdaki tepkiler olumluysa da, medya kuvvetleri komutanlığı bunu henüz onaylamadı. Oysa ki aynı Baykal, medya kuvvetleri komutanı Ertuğrul Özkök’ün binlerce Erbilli Kürdün camını çevresini indirmekle işe başlayan o “vurucu” yazısını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önüne koymuş ve “tavır burada yazdığı gibi olmalıdır” demişti. Yani cümbür cemaat Irak Kürdistan’ını zimmetimize geçirmeye gitmedeydik o günlerde. Ne oldu da Baykal birdenbire yan çizdi ve mucize çözümünü açıkladı.
Irak Kürdistan’ını sömürge yapalım
Baykal’ın önerilerini 4 başlıkta toplamak mümkün:
-Fırat ve Dicle’nin başı boş akıp gitmesini engelleyelim.
-Habur sınır kapısını kapatmak yerine daha çok kapı açalım.
-1000 Arap ve Kürt gencini Türkiye’de eğitelim
-Türk televizyonlarının Irak’ta izlenmesini sağlayalım.
Şimdi bu önerilere tek tek bakalım. Deniz Baykal nasıl bir “açılım” getiriyor. Öncelikle Baykal, Irak’ı bir bütün olarak görüyor ve Kürdistan bölge yönetimiyle değil Kürt halkıyla iyi ilişkiler geliştirmekten yana olarak önerilerini açıklıyor. Önerileri de bütün bir Irak halkını ilgilendiriyor. Baykal’ın bu önerilerinin temeli, Türkiye’nin yeni sömürgeleştirilmesindeki gizli işgal yöntemini iyi kavramasında yatıyor.
– “Ilısu Barajı’nı bir an önce tamamlamalıyız. Dicle suyu öyle başı boş akmamalı. Fırat gibi Dicle de kontrol altında olmalı ki, Irak tarafı da düzenli su olanağına kavuşsun…Su artık çok önemli ve titizlikle korunması gereken bir kaynak…Çünkü artık bir ülkenin gücü haline geldi su.”
Fırat ve Dicle hem Sünni hem Şii hem de Kürt bölgelerinden geçip Basra Körfezi’ne dökülen nehirler. Sanırsınız sevabına düzenli su vermek için yapıyor bu önerileri. Baykal, Fırat ve Dicle’nin suyunun barajlarla kontrol altına alarak bir silah olarak kullanılmasından yana.
– Irak tüketim maddeleri ihtiyacının önemli bir bölümünü ülke dışından sağlıyor. Baykal bu konuda Türkiye’nin tek tedarikçi olmasını öneriyor. Mevcut inşaat işlerinin de aynen devamını öneriyor. Habur sınır kapısına ek olarak daha çok sınır kapısı açalım, ekonomik olarak bize iyice bağlansınlar ve Türkiye vazgeçilemez hale gelsin diyor. Hem bunların sırtından para kazanalım, hem yeri geldi mi bu gelişkin ekonomik ilişkiyi tehdit olarak kullanalım istiyor. Hani ABD’nin ve bilcümle emperyalistin Türkiye’ye yaptığı gibi.
-Baykal’ın, 1000 Arap ve Kürt gencini Türkiye’de okutalım fikrinin arka planı ise şöyle. Erbil’de bir Kürdistan üniversitesi açılmış durumda. Türkiye dahil bölgedeki birçok devletin vatandaşı olan Kürt gençleri Erbil’e okumaya gidiyor. İngilizce öğretim veren Kürt Üniversitesi’nde şimdilik siyasal bilgiler ve uluslararası ilişkiler, sosyoloji, modern tarih, sosyal çalışmalar, ekonomi bilimi, ekonomi gelişimi, muhasebe ve finans, yöneticilik ve iş çalışmaları ile enformasyon teknolojileri olmak üzere dokuz bölüm bulunuyor. ABD, Fransa ve İsveç’teki bazı üniversiteler ise denklik veriyor.
Türkiye bu üniversiteden mezun olanlara denklik vermiyor. Yani oradan mezun olanlar, aldıkları diplomalarla Türkiye’de çalışamıyorlar. Türkiye bu konuda taviz vermeyi asla düşünmüyor. Baykal, eğitim öğretimde de bize bağlansınlar istiyor. Burada bir taşla iki kuş vurmayı planlıyor. Irak Kürdistanı’nda eğitim öğrenimin üniversite düzeyinde gelişmesini ve Kürtlerin bağımsız bir entelijansiya oluşturmasını engellerken, aynı zamanda Türkiye’nin ideolojik ya da fiili ajanlarını Irak’a yerleştirmek istiyor.
-Türkiye’den yayın yapan özel televizyonların izlenme oranın artırılması ve bölgeye özel yayın yapılması önerisi de yine başka bir ideolojik maniplasyon çabasının ürünü. Ancak Baykal, Türkiye televizyonlarının bölge ülkelerinde kötü bir şöhreti olduğundan bi haber. “Ananı Türk televizyonlarında görmüşler” cümlesinin Arap ülkelerinde bir küfür olarak kullanıldığını bilmiyor. Ama İlnur Çevik’in Kürdistan TV’nin kuruculuğunu yaptığını gayet iyi biliyordur.
Baykal niye yan çizdi
Ne olduysa 5 Kasım’daki ABD görüşmesinden sonra oldu. Türkiye bu görüşmeye kilitlendi. Genel Kurmay Başkanı bile “ABD ziyaretini beklemeliyiz” demişti. Hatta yanlış bir şey yapmasın diye, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’u da Tayyib’in yanına takmışlardı. Alabildikleri iki şey vardı: PKK Irak topraklarında barındırılmayacak. Askeri operasyonlar için ABD istihbarat verecek. Karşılığında ne verildi, şimdilik bilmiyoruz.
Her şey olması gerektiği gibiydi. Bush, “Barzani de siz de benim adamımsınız, barışın artık, ikinize de ihtiyacım var” dedi. Bu ABD tarafından malumun bir kez daha ilanıydı.
ABD, Türkiye’den hırçınlıklarını bırakıp Kürtlerin hamisi olmasını ve yaklaşan İran savaşında kayıtsız şartsız kendi yanında olmasını bekliyor. Çelişkilerin bu kadar keskin ve açık olduğu bir coğrafyada ara formüller, esneklikler, arkadan dolanmalar kabul edilmiyor.
ABD, Türkiye’ye “Kürtlerin hamisi olacaksınız” diye emrediyor. Baykal ve benzerleri “Kürtler sömürgemiz olsun” diye anlıyor. Hamilik yapmakla, egemenlik kurmak farklı şeyler. İlki, koruyup kollamaktır. Diğeri, ise sömürge yapmaktır. Sorulması gereken şudur? ABD milyarlarca dolar para ve binlerce askerine mal olan bir sömürge alanını Türkiye ile niye paylaşsın? İran pazarlığı mı dediniz? ABD, Kürt kartını kullanarak İran işinde Türkiye’nin katkısını en ucuza getirmeye çalışıyor. Türkiye egemenleri ise, yeni-Osmanlıcılık hayalleri ile Irak petrolünden yüzdelik paylar kapma umuduyla, ABD’nin peşinde ülkeyi Ortadoğu’nun bitmez tükenmez savaşları içine sürüklemeye niyetleniyor.
Baykal cephesinde yeni bir şey yok
Baykal’ın bu ani çıkışının altındaki en önemli neden belki de, Türkiye ve Irak Kürt yönetimi arasındaki ilişkilerle ilgili daha gelişkin bir ABD-AKP planının yakında gündeme gelecek olmasıdır. CHP erken davranarak çıtayı aşağıdan kuruyor. MHP ise CHP’yi eleştiriyor; “Bu Barzani’yi tanımaktır” diye.
Şunun altını çizelim. Baykal sadece Kuzey Irak’a (Barzani ve Talabani’ye) yönelik operasyon fikrinden (ABD zoruyla tabii ki) yan çizdi, ancak Kürdistan bölge yönetimini tanıyalım diye bir şey söylemiyor. Kürtlerle, Kürdistan bölge yönetimini ayrı tutuyor. PKK ile Diyarbakır’ın Kürdünü ayrı tutmayı becerebildiği gibi!
Baykal oportünistçe Irak bölge yönetimine yönelik bu “dahice” önerileri yaparken, asıl meseleye, yani Türkiye’deki Kürt sorununa ilişkin ise sürekli “Kürtleri seviyoruz, teröristi sevmiyoruz” ifadesini kullanmanın ötesinde hiçbir şey söylemiyor. Birisi Baykal’a Leo Buscaglia tarzı sevgi teorileriyle Kürt sorununun çözülemeyeceğini anlatsa iyi olacak.