“İran’da İsrail’i yok etmek isteyen bir başkan var. Bu nedenle insanlara şunu söyledim: Eğer üçüncü dünya savaşını engellemek istiyorsanız, o zaman, bunların nükleer silah üretebilecek bilgiyi ele geçirmelerini de engellemelisiniz. Nükleer silahlara sahip olan bir İran tehdidini çok ciddiye alıyorum.” (George W. Bush, 17 Ekim, 2007). İşte Bush’un Üçüncü Dünya Savaşı’ndan söz ediş biçimi: “inanıyorum […]
“İran’da İsrail’i yok etmek isteyen bir başkan var. Bu nedenle insanlara şunu söyledim: Eğer üçüncü dünya savaşını engellemek istiyorsanız, o zaman, bunların nükleer silah üretebilecek bilgiyi ele geçirmelerini de engellemelisiniz. Nükleer silahlara sahip olan bir İran tehdidini çok ciddiye alıyorum.” (George W. Bush, 17 Ekim, 2007).
İşte Bush’un Üçüncü Dünya Savaşı’ndan söz ediş biçimi: “inanıyorum ki… inanıyorum ki, (11 Eylül 2001’de kaçırılan uçaktaki) yolcuların isyanı, üçüncü dünya savaşına bir karşı saldırıydı.” (George W. Bush, 6 Mayıs, 2006)
“Bu ABD’nin İran’a saldıracağı söylentileri çok saçma. Ancak belirteyim ki, bütün seçenekler masadadır…” (George W. Bush, Şubat 2005.)
ABD başkanının korkunç sonuçlara yol açabilecek olan kararlarını, o sonuçların bilinciyle verdiği, rasyonel, sağlam bir dünyada yaşamıyoruz. Üçüncü Dünya Savaşı, artık uzak bir hipotez olmaktan çıktı.
Soğuk Savaş sırasında, ‘birbirini yok etme garantisi’ kavramı ortaya çıkmıştı ve bir nükleer savaşın korkunç sonuçlarının anlaşılması, ABD ile Sovyetler Birliği arasında bir savaşın engellenmesine katkıda bulunmuştu. Bugün, Soğuk Savaş sonrasında ise, artık öyle bir anlayış ortada yok. Dünyayı yarım yüzyıl boyunca tehdit etmiş olan nükleer cehennem hayaleti, artık ‘collateral damage‘ yani ‘yan etki’ statüsüne indirildi.
Neocon’ların yönetimindeki ABD’nin dış politikası, suçlu ve şeytani bir gündeme dayanıyor. “Terörizme karşı savaş” bir yalandan ibaret. Geçenlerde IAEA raporunun da kanıtladığı gibi, İran dünyanın güvenliğine karşı bir tehdit oluşturmuyor. İran, Israil’e karşı bile bir tehdit oluşturmuyor. ABD başkanı, kendi yalanlarına inanan bir yalancı.
İran’ın olmayan nükleer silahları dünya güvenliğine korkunç bir tehdit olarak tanımlanırken, ABD’de üretilen taktik nükleer silahlardan, Pentagon belgelerinde, “etraftaki sivillere zararsız,” diye söz ediliyor. Burada acı bir ironi var: nükleer silah kullanma kararı verecek olan kişiler, kendi propagandalarına inanıyorlar. İran’a karşı önleyici bir nükleer saldırı, dünya güvenliğine katkıda bulunacak insani bir girişim olarak öne sürülebiliyor.
Şimdi de, coğrafya bilgisi şöyle dursun, jeopolitik konusunda da anlayışı sınırlı olan ABD Devlet Başkanı, İran zaten olmayan nükleer silah programından vazgeçmezse, istemeyerek de olsa bir Üçüncü Dünya Savaşı’na sürükleneceğimizi ima ediyor. Bush, Başkumandan olarak, Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açacak olan İran saldırısını gerçekleştirebileceğini de çıtlattı.
Tümüyle iğri bir mantıkla, Dr. Strangelove geri dönüyor ve Başkan Bush, Üçüncü Dünya Savaşı’nı, “collateral damage”in, yani yan etkilerin engellenmesi için çare olarak ortaya koyuyor. Bu mantığa göre, savaş dünya toplumlarının akla yakın isteklerine karşı koyan İran tarafından başlatılacak… Gerçekler iğriltilerek baş aşağı çevriliyor. Yani İran Üçüncü Dünya Savaşı’nı istemekle suçlanıyor.
MEDYA SANSÜRÜ
Dünya kamuoyunun gözleri “küresel ısınma” felaketine kilitlenmiş durumda. “Üçüncü Dünya Savaşı” konusu, gazetelerin baş sayfalarında yer almıyor. Burada, önleyici nükleer silahların kullanımını da içeren ABD askeri gündeminin sonucunda on binlerce kişinin ölebileceğinden, bu gündemin çok açık bir biçimde insanlığın geleceğine oluşturduğu tehditten söz ediyoruz.
Şu anda ABD koalisyonunun NATO ve İsrail’i içeren silahlı kuvvetleri, İran’a saldırı için ileri derecede hazırlık durumundalar. Komutanlar, böyle bir saldırının Üçüncü Dünya Savaşı senaryosunu başlatacağını çok iyi biliyor. Savaşın büyüme senaryoları Pentagon tarafından düşünüldü ve analiz edildi bile. ABD’nin savaş manevraları da, Çin ve Rusya’nın işe karışması olasılığını göz önünde tutarak yapıldı.
Üçüncü Dünya Savaşı, Bush rejiminin ilk günlerinden beri, ABD’nin Neocon mimarlarının ağzından düşmedi. 2000 yılının Eylül ayında yayınlanan “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (PNAC) belgesinde de yeri var.
PNAC’ın açıklanan amaçları, “uzun savaş” ve “sınırları olmayan küresel bir savaş” kavramlarını içeriyor.
“Amerikan vatanını savunmak.
Önemli ve çeşitli savaş alanlarında savaşmak ve zaferler kazanmak.
Kritik yörelerde güvenlik çevresini oluşturmakla ilgili “bekçilik” görevleri yerine getirmek,
ABD güçlerini, “askeri işlerde devrim” oluşturacak şekilde yeniden yapılandırmak.”
Eski Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz, eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney, PNAC belgesini 2000’deki başkanlık seçimlerinden önce hazırlatmışlardı. PNAC, bir fetih programının ana hatlarını çiziyordu.
Nükleer Tavır Gözden geçirilmesi’nde (Nuclear Posture Review) yer alan önleyici nükleer vuruş doktrini, hem Bush’un partisi tarafından hem de Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşları (think tanks) tarafından kabul ediliyor.
George Bush, büyük ekonomik çıkar çevrelerinin kullandığı bir araç. Hem ABD Kongresi, hem de ABD’nin önemli müttefikleri, İran’a karşı bir “önleyici” vuruşu destekliyorlar. Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelenleri ve Amerika’nın Avrupalı dostları ve müttefikleri, “önleyici” bir Üçüncü Dünya Savaşı senaryosunu desteklediklerini açıkladılar. Cumhuriyetçi Parti’den, eski meclis başkanı Newt Gingrich, 2006’da, İsrail’in Lübnan’ı bombalaması doruktayken açıkça şöyle konuşmuştu:
“Üçüncü Dünya Savaşı olarak tanımlayacağım sürecin başlarındayız, ve açıkçası, bürokrasimiz yeterince çabuk davranmıyor, tavrımız da doğru değil. İsrail’i yok etme savaşının 58’inci yılına geldik. İsrail, en son füzenin bile Güney Lübnan’ı terk etmesi için ısrar etmekte haklı. ABD de Lübnan’a Hizbullah’ı bir askeri güç olarak, Parlamento’da politik bir güç olarak değil de Güney Lübnan’da bir askeri güç olarak, yok etme çabasında yardımcı olmalı. “
ABD yönetimi, Kongre’nin de onayı ile, “ilk vuruş” ve “önleyici vuruş” kavramlarını kabul etmiş durumda. Artık, nükleer silahlar, Soğuk Savaş sırasında olduğu gibi “en son çare” değil. 2002’de Senato’ya sunulan, Nükleer Tavır Gözden geçirilmesi, (Nuclear Posture Review) adlı gizli Pentagon belgesine göre, ABD yönetimi yalnız “axis of evil” (şer ekseni) olarak tanımladığı (Irak, İran, Libya, Suriye ve Kuzey Kore) ülkelere karşı değil, Çin’e ve Rusya’ya karşı da nükleer silahlarla “ilk kullanım” saldırılarını kabul eden “beklenmedik durum” planları yapmış bulunuyor.
[Global Research Canada’daki İngilizce orijinalinden Üstün Bilgen-Reinart tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]