Türkiye’de eleştirel pedagoji alanında mevcut literatürün zenginleşmesine çeşitli yapıtlarla katkıda bulunan Kalkedon Yayınları tarafından yakın zamanlarda yayınlanan bir çalışma Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm adı ile derlenen Henry A. Giroux’un yazı seçkisi hakkında, Mutlu Binark’ın değerlendirmesi: Eleştirel Pedagojinin Olanakları ve Cinsiyetçi Irkçı Şiddet Kültürüne Bakmak
Giroux kültürel çalışmalar, medya ve eğitim bilimleri çalışmaları alanında oldukça üretken bir akademisyen olup, son çalışmalarında neo-liberal ideolojinin kültür endüstrisi ürünleri dolayımıyla gündelik yaşam ve kolektif bellek yaratımında ne tür etkileri olduğunu tartışmakta, popüler kültür ürünleri içerisinde dolaşıma sokulan cinsiyetçi-ırkçı ve homofobik değerler ile etiketlemeleri deşifre etmekte, bu ürünler içinde toplumsal alanın demokratikleştirilmesi için varolan olanaklarını araştırmaktadır.
Kalkedon Yayınları tarafından yayınlanan bu çalışma Giroux’un farklı yazılarının üç alt başlık altına bir araya getirilmesiyle oluşan seçki niteliği taşımaktadır. I. Bölüm, “Karanlık Çağda Kültürel Çalışmalar” başlığını taşımakta olup, kültürel çalışmalar ve eleştirel eğtim ve pedagoji arasındaki bağ kurulmakta, neo-liberalizmin eğitim kurumlarını, özellikle de yüksek öğretim kurumlarını şirketleştirme süreci irdelenmektedir. Giroux bu bölümde kamusal eğitimin gerekliliğini ve demokratik mücadele alanı olarak önemine vurgu yapmaktadır. Giroux eleştirel eğitimin, “serbest piyasa köktenciliği tehdidine karşı pedagojinin eleştirel düşünceyi ve radikal hayal gücünü şekillendirici rol aldığı kültürel politikalar ve tam demokrasi yönünde eleştirel bir dil ve olasılıklar yaratarak; eğitimciler, öğrenciler ve kültürel çalışma yandaşları için hayati öneme sahip” olduğuna işaret eder (2007:13-14). Her şeyin kâr için ve uğruna satılık olduğu neo-liberalizmde, kamusal eğitime işte bu nedenle ihtiyaç vardır.
Okulların bir tür yeni alışveriş merkezlerine çevrilmesinin, eğitbilimci ve öğrenci arasındaki ilişkinin “müşteri”ye dönüşmesinin ve sadece orta-üst ve üst sınıftan gençlerin “iyi” yüksek öğrenim görmesinin doğallaştırılmasının, bireysel yatırım olarak görülmesinin engellenmesi için kamusal eğitim gereklidir. Bu kamusal eğitimin de üzerinde inşa edileceği temel ilkeler eleştirel pedagoji olmalıdır. Aksi halde şirket kültürü ve tüketim kültürü endeksli bir kamusal eğitim politikasında demokratik mücadele için yollar ve açılımlar bulmak olanaklı değildir. Giroux’un da işaret ettiği gibi kamusal eğitim kişisel gelişimi, toplumsal özgürleşmeyi, yurttaşlık bilincini, toplumsal sorumluluk etiğini geliştirmeyi amaçlamalı ve cinsiyet, sınıf ve ırk eşitsizlikleri ile gündelik yaşamın her alanının metalaş(tırıl)masına karşı duyarlı olmalıdır.
Giroux kamusal eğitimin önemini vurgularken, ortaya çıkan yeni bir soruna da işaret eder: eğitbilimciler “elektronik görüntü, popüler kültür ve belirsizlik duygusuyla şekillenen yeni bir tür öğrenci ile karşı karşıya”dır. (2007: 57). Giroux’un bu nokta eğitbilimcilere önerisi oldukça kayda değerdir:
“Eğitimciler gençlik içinde genellikle okullar tarafından göz ardı edilen farklı kimliklerin nasıl oluştuğunu anlamak zorundadırlar. Bu çabaya pedagojinin belirli bilgi ve tutku biçimlerini seslerin, imajların, yayınların ve elektronik kültürün sosyal adalet ve insani saygınlık olasılığını elde etmek için ortaya konduğu farklı tüzel ve kamusal alanlarda nasıl ürettiğine, dolaşıma soktuğuna ve kabul ettirdiğine dair yapılacak bir analiz de eklenmelidir. Alışveriş merkezleri, sokak grupları, video salonları, kafeler, televizyon kültürü ve diğer popüler kültür ögeleri okul bilgisinin ciddi nesneleri olmak zorundadır. Ancak bu noktada daha önemli olan; bireysel ve sosyal kimliklerin inşa edildiği ve ortaya konduğu bu kamusal alanların etnografik çalışmasını yapmaktır” (2007:58).
Burada Giroux eğitbilimcilerin gençlerin gündelik ve popüler olanın içinde egemen anlatıları nasıl yorumladıklarını ve benimsediklerini sorgulamalarıyla, etik ve siyasal bir dil oluşturabileceklerine işaret etmektedir. Böylesi bir kamusal eğitim anlayışı içerisinde gençlik egemen anlatıların verili ve belirli anlamlarını okuyabilir ve farklı anlamlandırma pratikleri üretebilir, otorite-iktidar arasındaki ilişkileri çözümleyebilir.
II. Bölüm, “Gençlik, Medya-Sinema-TV. ve Eleştirel Pedagoji” başlığını taşımakta olup, Giroux bu bölümde yakın tarihli Aslan Kral, Küçük Deniz Kızı, Güzel ve Çirkin, Alaadin gibi Disney animasyonlarında, Hollywood’un gençlik filmlerinde ve Dövüş Klübü, Rezervuar Köpekleri, Ucuz Roman gibi bazı post modern anlatılara üretilen cinsiyetçilik, ırkçılık ve şiddet kültürü ortaya koymaktadır. Girox Disney animasyonlarının adeta “yeni öğretim makineleri” (2007:109) olduğunu belirtir ve bu anlatılarda çocuklara temel rol modellerinin, değerlerin ve ideallerin tıpkı eğitim kurumları, dini kurumlar ve aile de olduğu gibi öğretildiğini saptar. Giroux’ya göre,
“Eğer eğitimciler ve kültür işçileri çocuk kültürünü çatışma ve mücadele alanının bir ögesi olarak görüyorlarsa Disney’in canlandırma filmlerinin Amerika’nın kültürel ekseninin şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığını ortaya koymaları gerekmektedir. Disney’in çocukluğa ve topluma bakışı “sosyal analiz ve müdahalenin özel bir konusu olarak” ele alınmalı ve filmlerin üretiği anlamlar, meşrulaştırdığı roller ve Amerikan yaşamını tanımlamak için oluşturduğu anlatılar tek tek incelenmelidir” (2007:115).
Giroux’un bu noktada eğitimcilere ve kültür işçilerine önerisi şu şekilde gelişir: ilk olarak, bu yapıtlarda üretilen iktidar ve bilgi pratikleri ile hangi ideolojiyi ürettiği ortaya konmalı ve benzeri diğer ideolojik metinlerle ilişkisi serimlenmelidir. İkinci olarak, bu yapıtlar veri ve egemen değerleri örüntüleri yerinden edebilmek için hareket noktası olarak kullanılmalıdır (2007:120). Eğitbilimcilerin çocukların popüler kültür ürünleri ile olan ilişkisine gösterecekleri duyarlılık veya farkındalık sadece metin okuma ile sınırlı kalmalıdır. Douglas Kellner’in de işaret ettiği gibi eleştirel medya okuryazarlığı bir yandan medya metinlerini toplumsal ve siyasal üretimler olarak ele almalı, bir yandan da medyada kendini ifade etme ve toplumsal eylem için aracın kendisinin kullanım yollarını ve olanaklarını da göstermelidir (2002:93). Kellner’in bu iki vurgu noktası Giroux’un, eleştirel pedagojik sürecin iki aşamalı olduğuna ilişkin yaptığı vurgu ile kesişir:
“Öğrenciler kültürel metinleri eleştirel olarak nasıl okuyacaklarını öğrenmelidirler, ancak, TV. senaryosu yazmak, video kamera kullanmak, bilgisayar programı yazmak, belgesel üretmek ve yönetmek için gerekli olan teknik becerileri geliştirerek kendi kültürel metinlerini de nasıl oluşturacaklarını da öğrenmelidirler” (2000:32).
Bu noktada Giroux’un eleştirel okuryazarlıktan neyi anladığını tanımlarsak, “… kolaycı, bildik/tanıdık varsayımlara, basmakalıp yargılara ve çerçevelenmiş hazır imgelere karşı hem estetik pratiğin hem de siyasi-ahlaki pratiklerden beslenen bir bakış açısı/yaşam içinde duruştur. Freire’nin “yeni bir kendilik bilinci” (awareness of selfhood) dediği şey de tam budur” (Binark ve Gencel Bek, 2007:102).
Ayrıca Giroux, gençlik filmlerinde dolaşıma sokulan cinsiyetçilik ve şiddet kültürünün eğitbilimciler tarafından sadece eleştirilmesini ve medyanın suçlanmasını değil; bu anlatıların içinde beslendiği gündelik yaşam pratiklerine ve örüntülerine de dönüp bakılmasını; anlatı ve gündelik yaşam arasındaki ilişkinin göz ardı edilmemesini de önermektedir (2007:217). Bu bağı kurmasından dolayı Giroux’un anlatı/film okumaları kayda değerdir: “Anlatısal şiddetin vahşi boyutunun demokrasiye yönelmiş bir tehdit olduğu algılanabil
irse, onu da ulusal kimliğimizi, halk sağlığını ve sosyal binci ilgilendiren diğer sorunlar gibi politik ve pedagojik açıdan ele alma şansımız olabilir” (2007:217).
Giroux’un II. Bölümdeki anlatı okumalarından yola çıkarak, Türkiye’de gösterilen Disney animasyonlarının çocukların yetişmesine etkisi Kurtlar Vadisi, Pusat, Bin Bir Gece, Sıla gibi eril değerleri ön plana çıkaran ana yayın kuşağı dizilerinin gençlerin zihinlerinde çapaladığı verili ve belirli toplumsal roller ve değerlerin gündelik yaşamda zaten dolaşımda olan egemen cinsiyetçi, ırkçı ve homofobik örüntülerle buluşması daha iyi kavranabilir. Şiddet kültürünün her şeyden önce Giroux’un da işaret ettiği gibi sadece ve sadece medya dolayımı ile üretilmediğinin, aslında şiddetin yaşamın(ımzın) içinde gömülü olduğu ve her an patlak verebileceğinin farkında olmak gerekmektedir. Üstelik bu şiddet kültürü tüketim kültürü, bedenin fetişleştirilmesi ve metalaştırılması ile siniklik ve ironik kayıtsızlık gibi neo-liberal ideolojinin yeni etik “sözde” değerleriyle de kesişmiştir.
III. Bölüm ise “Gençlik ve Eleştirel Pedagoji” başlığı altında, Brezilyalı eleşirel pedagog Paulo Freire’nin sömürgecilik sonrası yaklaşımlar içinde yeri ve katkısını tartışmakta ve neo-liberalizm egemenliği altında farklı ve başka yaşam ile düşün tarzlarının olabilirliği için Giroux öneriler geliştirmektedir. Freire’ye göre, insanca varolmanın göstergeleri dünyayı adlandırmak ve onu değiştirmektir (2003: 65). Eğitim de dünyayı adlandırma ve değiştirmenin temel araçlarındandır. Burada Giroux, toplumsal hareketlerin, özellikle yeni toplumsal hareketlerin eğitim sorununa el atmasını, farklı bir gelecek için yeni bir politika dilinin ve sivil cesaretin geliştirilmesini önerir. Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm adlı Giroux’un yazı seçkisinin eleştirel pedagoji çalışmalarına katkısı da tam da bu noktada ortaya çıkar: farklı ve başka bir politik dilin kendisini ve olanaklarını düşünmemizi sağlamak.
Kaynaklar:
Binark, M. ve Gencel Bek, M. (2007) Eleştirel Medya Okuryazarlığı: Kuramsal Yaklaşımlar ve Uygulamalar. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Freire, P. (2003) Ezilenlerin Pedagojisi. (Çev. Dilek Hattatoğlu ve Erol Özbek). İstanbul: Ayrıntı.
Giroux, H.A. (2000) Impure Acts: The Practical Politics of Cultural Studies. London: Routledge.
Kellner, D. (2002) “New Media and New Literacies: Reconstructing Education for the New Millenium”, Handbook of New Media: Social Shaping and Consequences of ICTs. içinde. (Der.) Leah A. Lievrouw ve Sonia Livingstone. London: Sage. 90-104.
Eser adı: Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm
Yazarı:Henry A. Giroux
Çeviren: Barış Baysal
Yayınevi:Kalkedon
Yayın Tarihi: Eylül 2007
Sayfa: 352 sayfa