Bu başlığı okuyunca herhalde birçok kişi, özellikle yaşları 30’a yaklaşanlar ve 30’u geçenler, eskiden TRT’de yayınlanmış toplumu bilinçlendirme amaçlı bir reklam filmini hatırlayacaklardır. Burada sakallı tarih profesörü gazetecilere müzede bir şeyler anlatıyor ve arada da “tarih affetmez” diyordu. Ama bu kısa film tarih ile uzaktan yakından ilgili değildi aslında. Bir süre sonra trafik polisi geliyor […]
Bu başlığı okuyunca herhalde birçok kişi, özellikle yaşları 30’a yaklaşanlar ve 30’u geçenler, eskiden TRT’de yayınlanmış toplumu bilinçlendirme amaçlı bir reklam filmini hatırlayacaklardır. Burada sakallı tarih profesörü gazetecilere müzede bir şeyler anlatıyor ve arada da “tarih affetmez” diyordu. Ama bu kısa film tarih ile uzaktan yakından ilgili değildi aslında. Bir süre sonra trafik polisi geliyor profesöre ceza yazıyordu. Ceza yiyen bu sakallı amcanın son sözü ise hatırlayabildiğim kadarıyla ‘tarih affetmez ama trafik hiç affetmez’ gibi bir şeydi. O dönemin TRT yöneticileri biraz kafa yorup da bu sözcüklerin ne anlama geldiğini düşünselerdi eğer, herhalde böyle bir tanıtım filmi televizyonlardan yayınlanmazdı.
Düşünsenize o yıllarda 12 Eylül Anayasası daha bir sert ve askerler fiili olarak yönetimde, söylediğiniz her söz komünizm propagandası olarak algılanıp yargılanmanız ve yıllarca ceza almanız sağlanıyor. Televizyonlarda, daha doğrusu tek bir televizyonda çoğu türküyü söylemek bile yasak. (Bir parantez açalım. Hala 12 Eylül Anayasası geçerli ve insanlar daha yazdıklarından, çizdiklerinden, düşüncelerinden dolayı yargılanıyor diyebilirsiniz. Kesinlikle doğru, sadece o dönemde işin biçimi ile yoğunluğu daha farklıydı ve bunu daha az insan eleştirebiliyordu).
Sonuç olarak istemeden de olsa bu iki kelime kafalara kazınıyordu bir kere. Bugün düşündüğümüzde ben de dahil olmak üzere birçok insan için tarihsel materyalizme bir atıftı aslında bu iki kelime. Sanki, tarih affetmezdir diyen bizim sakallıydı. Söylediklerinin büyük bölümünün 150 yıl sonra geçerli olduğundan ve düşüncelerinin hala tartışılmasından güç alarak çıkıyordu karşımıza ve söylüyordu söyleyeceğini: Tarih affetmez.
Merkezi planlamayla yönetilen ülkelerin yıkılmasına güvenerek sınıfların artık olmadığını ve tarihin sonunun geldiğini söyleyenlere gülüyordu aslında bıyık altından. Tarihin sonu gelemezdi, çünkü tarih sınıflar mücadelesinin tarihiydi. Barajın yıkılması, barajı yapanları ortadan kaldırmıyordu. Demek ki bir yanlış vardı, ama bu daha doğru ve güçlü barajların yapılmasını engellemiyordu. Toplumlar sürekli hareket halindeydi ve insanlık tarihi de bütün bunların kanıtıydı. Anlık olaylara bakılarak genel yorumlara ulaşılamazdı. Tarih, insanın ayağa kalkmasından itibaren hep beklenmeyeni gerçekleştirdi ve şaşırttı çevresindekileri. Çünkü sayıları az veya çok her zaman bunun farkında olanlar ve değişim için uğraşanlar vardı.
Düşünsenize o zamanlar o büyük duvarların-surların arkasındakilerin alaşağı edilebileceğini kaç insan düşünürdü. Kim inanırdı buna, mantıklı da gelmezdi kimseye belki. Ama bütün bunlar değiştirmedi feodal beylerin sonunu. Yani tarih affetmedi hiçbir zaman, affedemezdi de. Tarih, böylesine güzel ve anlamlı yüzlerce-binlerce örnekle dolu. Gerçekten de tarih affetmiyor ve yargılıyor her şeyi. Bu öyle saraylarda, mahkemelerde olan anlık bir yargılama da değil. Çok uzun sürüyor bazen, ama artık iş işten geçti her şey için çok geç de dedirtmiyor. Er ya da geç hak ettiği yeri verdi tarih doğruya. Düşünsenize bir daha, dünya yuvarlaktır diyenler mi, yoksa düşünüyorum öyleyse varım diyenler mi yargılanıyor bugün. O zaman kim düşünebilirdi ki bunları söyleyenlerin haklı olduğunu ve onları cezalandıranların ömür boyu yargılanacaklarını. ‘Bozuk düzende sağlam çark olmaz’ deyip boyun eğmeyen Pir Sultan mı asılmıştı orada yoksa onu yargılayanlar mı?
Evet, bugün de bütün bunların farkında olanlar ve değişim için uğraşanlar var. Evet haklısınız, bunlar çoğunlukta olmayabilir, ama çoğunlukta olsalardı farklı olmaz mıydı zaten. Önemli olan bir şey var ki onların hiç kuşkusu yok yaptıklarından, evet geri kafalı ve dinozor da diyebilirler onlara, evet yanlışlar da yapabilirler zaman zaman, ama inatla haykırıyorlar insana dair bildiklerini kişisel hiç bir çıkar gütmeden, çünkü onlar insanlığın bunu hak etmediğinin farkındalar ve bu yüzden hala daha umutları var…