16 Ağustos’ta Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde, terörden ekonomik birlikteliğe birçok başlık tartışıldı ve özellikle ABD’nin Avrasya’ya dair planları değerlendirildi. 11 yıl önce Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla başlayan görüşmeler 2001 yılında Özbekistan’ın da görüşmelere katılmasının ardından bir işbirliği örgütü halini almıştı. ŞİÖ’nün temel ilgi alanı adı geçen ülkeler arasındaki […]
16 Ağustos’ta Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde, terörden ekonomik birlikteliğe birçok başlık tartışıldı ve özellikle ABD’nin Avrasya’ya dair planları değerlendirildi.
11 yıl önce Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla başlayan görüşmeler 2001 yılında Özbekistan’ın da görüşmelere katılmasının ardından bir işbirliği örgütü halini almıştı. ŞİÖ’nün temel ilgi alanı adı geçen ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri arttırmaktı. Bunun için ulaşım yollarının iyileştirilmesi, enerji nakil hatlarının düzenlenmesi ve hatta yenilerinin yapılması teknoloji transferinin sağlanması öncelikle gündeme alınan başlıklar oldu.
Özellikle son 6 yıldır bu konuda bir dizi önemli adım atıldı. ŞİÖ’nün bir süre sonra ortak bir dil geliştirmesi ve üye ülkelerin sadece kendi aralarındaki iktisadi meselelerle değil bölgeye dair birçok başlıkla daha ilgilenmesi bu yapının şeklinde bir takım değişikliklere yol açtı. Öyle ki bu değişiklikleri gerek yakından takip etmek gerekse de bu “cepheye” yakın durmak adına bölgedeki diğer önemli güçler, Hindistan, Pakistan, İran ve Moğolistan, gözlemci olarak bütün toplantılara katılmaya başladılar. Hatta yapılan açıklamalara kendilerince yorumlar getirip ŞİÖ’nün söylemlerini güçlendirecek kişisel çıkışlar yaptılar.
Geçtiğimiz beş yıla kadar ŞİÖ’nün geliştirdiği dil; bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve bölgesel istikrarın sağlanmasının amaçlandığını söylüyordu. Fakat gerçekleştirilen her zirveden sonra sorun olarak tanımlanan başlıkların arkasındaki en büyük tahrik nedeninin/ gücünün Amerika Birleşik Devletleri olduğu üstü kapalı da olsa ifade ediliyordu. Dolayısıyla ABD’nin özellikle renkli devrimler olarak kodladığı iktidar değişimlerini desteklemesi ve bu sayede bölgedeki ağırlığını arttırmaya çalışması bugüne gelindiğinde ŞİÖ’nün tavrını net bir ABD karşıtlığına dönüştürmüş oldu. Bunun en somut göstergesiyse 2005 yılında Şanghay Altılısının yaptığı çağrıdan birkaç ay sonra ABD’nin Özbekistan’daki askeri varlığına son vermesi oldu. Bu zirvede her ne kadar net ve sert bir ABD karşıtlığı sergilenmese de bu ülkeye ve onun politikalarına karşı tavrın ne olduğunu göstermesi açısından İran’ın gözlemci olarak toplantıya çağrılması bile tek başına yeterliydi.
Her ne kadar bir dizi geçerli nedenden ötürü uzun soluklu bir ortaklaşma projesi olsa da ortaya koyulan niyet ve hedefler ve bu konuda şimdiden atılan adımlar bu birlikteliğin dünya siyasetinde önemli bir ağırlık merkezi yaratacağına işaret ediyor. Öyle ki Kırgız lider Bakıyev’in yaptığı açıklamaya göre bu yedinci zirvede 120 ekonomi projesi ele alındı ve özellikle geçen sene kurulan Bankalar Birliği’yle para akışının hızı artırılmak isteniyor. Geçtiğimiz Haziran ayında Kazakistan’ın, hemen ardından da Rusya’nın ortaya attığı “enerji alış-verişini düzenleyen bir çatı” önerisi ciddiyetle ele alanına bir diğer önemli konuydu. Zira birliğe üye ülkelerden tüketici konumundakilerin talepleri üreticilerin kaynaklarıyla oldukça uyumlu ve kurulacak muhtemel enerji nakil hatlarının geçeceği birliğe üye olmayan ülke bulunmaması nedeniyle oldukça önemliydi. Öte yandan ABD’nin ve Avrupa’nın Rusya’yı dışta bırakan enerji güzergâhları projeleri Rusya açısından sadece izlenerek geçiştirilecek bir durum değil.
Rusya’nın konumu
Adından da anlaşılacağı üzere örgütün lokomotifi başlarda Çin’di. Fakat daha sonra geçmişten gelen gücünün bir anda “farkına varan” Rusya bayrağı eline aldı ve adeta örgütün sözcüsü konumuna geldi. Öyle ki Rusya’da yayınlanan uluslararası yayın organlarında şu üç söylem ağırlık kazanmaya başladı.
ŞİÖ’nün NATO’ya alternatif olduğu,
ŞİÖ’ye üyeliğin Rusya için G8’e üyelikten bile daha önemli olduğu,
Bu birlikteliğin yeni bir bağımsız devletler topluluğu olduğu ve giderek askeri de bir özellik kazanıp ikinci Varşova Paktı olduğu…
Rusya örgüt içerisindeki ağırlığını ve konumunu özellikle askeri ve enerjiyle ilgili başlıklar üzerinden sağlamaya çalışıyor. Topluluk içerisindeki hırçın, kavgacı silah seven çocuk rolündeki Putin adeta her fırsatta geniş katılımlı yeni tatbikatlar örgütlemeye, mevcutlarının içerisinde de gövde gösterisi yapmaya çalışıyor. ŞİÖ’nün askeri yönünü ön plana çıkaran Putin, Ağustos ayında iki yeni çıkış yaparak dünya kamuoyunun dikkatlerini çekmişti. Birincisi Soğuk Savaş’ın bitimiyle uçuşlarına son verilen nükleer bomba taşıyan uçakların devriye uçuşlarına yeniden başlamasıydı. İkincisi ise, ABD savunma sistemi Patriot’tan daha gelişmiş olduğu iddia edilen S-400 adlı, beşinci kuşak teknolojiye sahip füze savunma sistemi geliştirdiklerini açıklamasıydı. Moskova’nın 2007 yılında ŞİÖ üyeleriyle gerçekleştireceği tatbikatlar için ayırdığı bütçe 2 Milyar Ruble. 2007 toplam tatbikat bütçesinin %10’undan fazlası.
Çin’in konumu
Çin ise çok daha sakin ve imaj tazeleme çabasıyla hareket ediyor. Tek başına askeri ve havacılık/uzay alanında yaptığı yatırımlarının dışında her geçen gün arttırdığı üretim kapasitesiyle “birine karşı” güç olmaktan ziyade kendi duruşunu ve standardını sağlamlaştırmaya uğraşıyor. Bu uğraşta kuşkusuz ABD teknolojisi ve sermayesine ihtiyaç duymakta. Bu nedenle net bir şekilde ABD karşıtı bir tavır takınma ihtiyacı hissetmiyor dahası böyle bir tavırdan kaçınıyor. Öte yandan dünyanın en hızlı büyüyen enerji tüketicisi olması nedeniyle de ŞİÖ içinde daha çok enerji ve ekonomi alanlarında yapılacak ittifak ve yatırımları ön plana çıkarmayı hedefliyor. Her ne kadar bir çok tatbikata değişik biçimlerde katılsa da bu örgütte entegre bir askeri ittifakın söz konusu olmadığını vurguluyor. Fakat 4 Ağustosta Çin’in Urimçi kentinde başlayıp 9 Ağustosta Rusya’nın Çelyabinsk bölgesinde devam eden tatbikata 6 500 kişilik birlik göndererek “uzun” bir aradan sonra yurt dışına asker çıkışını gerçekleştirmiş oldu.
Genişleme, Hindistan, Pakistan, Moğolistan…
Zirveden önce Rusya Hindistan’ın en kısa sürede örgüte dahil edilmesini istiyordu. Bu sayede ABD’in Asya üzerindeki egemenliği alabildiğine zayıflatılmış olacaktı. Ayrıca ABD’nin Çin’e karşı müttefik olarak yanına çekmeye çalıştığı Hindistan her geçen gün ŞİÖ ile olan ilişkilerini ilerletiyor ve söylemleri ortaklaştırıyor. Fakat Hindistan’ın birliğe alınmasında bir takım sıkıntılar var. Bunların başında geleneksel Çin-Hindistan itilafı geliyor. Öte yandan Hindistan’ın sorun yaşadığı ve şu an ŞİÖ’de gözlemci sıfatıyla yer alan Pakistan’ın alınmaması daha ciddi sorunlar yaratabilir. Alınması durumunda ne olacağından ise emin olunamıyor.
Bir yandan da İran’ın durumu sorgulanıyor. Kimi üyelerin açık bir ABD ve batı karşıtlığı anlamına geleceği için gözlemci olarak bile çağrılmasını istemedikleri İran’ın üyeliğe dahil edilmesi durumunda marjinalleşen ve bu nedenle diyalog yolarını tıkayacak bir kasta dönüşme endişesi yatıyor.
Bütün bunların dışında ABD’nin yakın takibinde olan Moğolistan’ın dengeyi sağlamak adına daha öncelikli olarak örgüte dahil edilmesi özellikle Rusya’nın dile getirdiği bir başlık.
Fakat bu zirvede de gerekli prosedürlerin yerine getirilemediği gerekçesiyle, yukarıda sayılan endişeler ve henüz “blok/birlik” haline gelecek kadar bir ekonomik birlikte
lik sağlanamamışken; genişleme ve Moğolistan’ın üyeliği bir sonraki zirveye kalmış oldu.
“Uzun vadeli iyi komşuluk ve işbirliği anlaşması”, “Bişkek Deklarasyonu” ve “İletişim Güvenliği” adı altında üç belgenin imzalandığı zirvede Kırgızistan’daki ABD üssüne dair 2005 yılındakine benzer bir karar çıkmadı. Bu, beklenmeyen bir geri duruş gibi görünse de, bölgede tek başına kalmış bir ABD üssü’nün geçmişteki kadar “ciddiye” alınmamasının ve ABD üssü yerine Rusya ve Çin’in bu ülkeye tatmin edici bir karşılık sunmamış/sunamamış olmalarının etkisi büyük.
Çok büyük bir coğrafyaya yayılarak Avrasya’nın üçte birini kapsayan bu örgütlenme NATO/AB gibi entegre olmasa da onunla yarışabilecek güce sahip bir askeri ve ekonomik iş birliği örgütü. Ve bu alanda daha da bütünleşmek için oldukça emin ve sağlam adımlar atıyor. Hatta uluslararası meşruiyetini daha da güçlendirebilmek için düzenlenen bu yedinci zirveye Afganistan ve Türkmenistan devlet başkanları da davet edildi. Üstelik toplantılarda Türkiye’nin adı bile gelecek süreçte gözlemciler arasında geçiyor.
Böylesi bir örgüt, içeriği, katılımcıları, coğrafi konumu, bu güne kadar yaptıkları ve bundan sonrası için hedefledikleri dikkate alındığında uluslararası arenada diğer bir çok “alternatif” denge unsuruna göre çok daha ciddi ve ağırlıklı bir denge unsuru olacaktır. Kuşkusuz silaha ve emek sömürüsünün yaşandığı ekonomik rekabete dayalı gerginlikler genel anlamda olumsuzluk içerse de alıp başını giden “kendini bilmezliğe” karşı yavaşlatıcı hatta değiştirici bir etki yaratacaktır.