5-6 Mayıs 2007 tarihlerinde yapılacak GMİS (Genel Maden İşçileri Sendikası) seçimleri birçok yönüyle değerlendirilmesi gereken bir süreçte gelişiyor. GMİS’in geleceğini ilgilendiren sendikal ve siyasi gelişmeler sendika yöneticilerinin kendi aralarında yaşadıkları tartışma ve sürtüşmelerin gölgesinde yaşandığı için yeterince algılanamıyor. GMİS Şube seçimlerinde Karadon Müessesesi’nde rakip listelerle seçime giren genel merkez yöneticileri Çetin Altun ve Ramazan Denizer […]
5-6 Mayıs 2007 tarihlerinde yapılacak GMİS (Genel Maden İşçileri Sendikası) seçimleri birçok yönüyle değerlendirilmesi gereken bir süreçte gelişiyor. GMİS’in geleceğini ilgilendiren sendikal ve siyasi gelişmeler sendika yöneticilerinin kendi aralarında yaşadıkları tartışma ve sürtüşmelerin gölgesinde yaşandığı için yeterince algılanamıyor.
GMİS Şube seçimlerinde Karadon Müessesesi’nde rakip listelerle seçime giren genel merkez yöneticileri Çetin Altun ve Ramazan Denizer arasındaki çatışmanın görünürde iki konusu vardı: Sendika yönetiminde yaşanan yolsuzluk (iddiaları) ve Genel Başkan Çetin Altun’un sürekli olarak alkollü olması nedeniyle sendikayı iyi temsil edememesi, gitmesi gereken toplantılara bile gitmemesi. Ramazan Denizer ve ekibinin yürüttüğü bu propagandanın karşısında Çetin Altun’un söyledikleri Zonguldak merkezi dışındaki işyerlerine çok da fazla yansımadı.
Oysa Ramazan Denizer için söylenen “Zonguldak’taki en büyük özel maden işletmecilerinden Salih Demir’le işbirliği yaptığı, AKP’nin desteklediği” yönünde iddialar boş değil. Her şeyden önce Ramazan Denizer’in listesindeki en önemli aktör olan Rahmi Yaman’ın şube seçimlerinin ve Hema Kandilli İşletmesi’ndeki iş bırakma eyleminin yaşandığı günlerde yerel gazetelere (Kdz Ereğli Önder Gazetesi) yansıyan açıklaması bu doğrultuda somut ipuçları veriyordu.
Rahmi Yaman bu açıklamasında şöyle diyordu: “Mehmet Hattat’la görüşüp sizin işyerlerinizde örgütlenmek istiyoruz dedim. Mehmet Hattat da bana İstanbul’da bir işyerindeki durumu anlatarak, sizin örgütlenmeniz bizim de işimize gelir. Sendika bizim işyerindeki gözümüz, kulağımız oldu. … Erdoğan Demir’le de görüştüm. O da başkan ben bu işleri bilmem. Senin aklın erer. Yasal boyutu nedir, neler yapılması gerekiyor. Hazırla bana getir dedi”. Aynı açıklamanın içerisinde Rahmi Yaman, “neden daha önce özel ocaklarda (özellikle de Kandilli Hema işletmesi’nde) örgütlenmedikleri” sorusuna ise “Sendika delege seçimlerinden önce örgütlenseydik delege sayıları ve dengeleri değişecekti. Bu yüzden sendika seçimlerinden sonraya bıraktık” biçiminde yanıt veriyordu.
Görüleceği üzere Ramazan Denizer ekibinin en etkili adamı olan Rahmi Yaman delege seçimlerindeki dengelerin değişmemesi için özel ocaklarda örgütlenmediklerini, fakat bu yönde çalışmaları olduğunu yani patronlardan icazet aldığını anlatıyor. Diğer taraftan Genel Başkan Çetin Altun Kandilli Hema İşletmesi’nin açılış törenine katılarak geçmişte GMİS’in örgütlü olduğu bir sahanın açılışını Başbakanla birlikte yaparak diğerlerinden çok da bir ayrımının olmadığı izlenimi veriyordu.
Genel Merkez’de bunlar yaşanırken en ilginç gelişme Armutçuk Müessesesi’nde yaşandı. Seçimlere 4 grup girdi. Ve tüm gruplar listelerinin başına Rahmi Yaman adını yazdılar. Daha önceki seçimlerde de aynı durum yaşanmıştı. Rahmi Yaman tartışmasız kabul görüyor ve Armutçuk bölgesinin lideri olarak görülüyordu. Seçimleri kazanan İsmet Demirhan ve grubu da öyle diyordu. Şube kongresi de bu yaklaşımla yapıldı. Fakat daha sonra İsmet Demirhan genel merkez seçimlerinde Rahmi Yaman’ın karşısına Çetin Altun’un listesinden aday olduğunu açıkladı.
Çetin Altun’un sol çevreyi “temsil” ettiği gibi yaygın kanıyı da düşününce sosyal demokrat olarak bilinen Armutçuk Şube Başkanı İsmet Demirhan’ın adaylığı olağan sayılabilirdi. Oysa İsmet Demirhan daha öncesinde böyle bir niyet açıklamamıştı; Genel Merkeze aday olması için Şube Sekreteri’nin ve etkili çevrelerin baskı yaptığı da belirtiliyor.
Armutçuk özelinde yaşanan çelişki de burada başlıyor. Genel Merkezde solu “temsil” ediyor gibi görünen Çetin Altun’un listesinden aday olan Armutçuk Şube başkanının kazanması durumunda şube başkanı olacağına kesin gözüyle bakılan kişi Şeref Bozkurt. Geçmişte DYP ilçe yöneticiliği yapmış olan Şeref Bozkurt bugün AKP’li olduğunu açıkça söylemekle birlikte, kardeşi de AKP ilçe yöneticisi durumunda. Armutçuk şube seçimlerinin ardından DYP ve AKP’ye yakın bir internet sitesinde “Armutçuk seçimlerini Bozkurt kazandı” biçiminde başlık atılması AKP’nin hem Genel Merkez hem de şubeler için ayrı ayrı taktikler geliştirdiği izlenimi veriyor.
Bu arada sendikanın 5 milyon YTL dolayında borcu olduğu, bu borcun 3 milyon YTL.sinin TÜRK İŞ üye aidat borcu olduğu söyleniyor. Çalışma Bakanlığı verilerine göre GMİS’in 31 bin üyesi görünüyor. Bu sayı gerçekte 12.500 dolayında. Yani GMİS gerçekte olmayan üyeler için TÜRK İŞ’e aidat ödüyor (borçlanıyor). Bu da sendikal anlayış ve TÜRK İŞ yönetiminin hangi hesaplarla, nasıl oluştuğunun, oluşturulduğunun göstergesi.
Bütün bunlardan sonra GMİS Genel Merkez seçimlerinin sonuçlarının Zonguldak ve maden işçisi açısında iyi bir geleceğe işaret etmediğini söylemek olası. Adam adama markajın uygulandığı, ortada para aldı, para verdi iddialarının dolaştığı bu süreçte Ramazan Denizer’in “Seçilmem durumunda sendika binasını baştan sonra yıkatıp, mevlüt okutacağım” demesi ayrımsız tüm adayların profilini ve sendikacılık yaşamlarını, anlayışlarını ortaya koymaktadır. Bu aynı zamanda bir itiraf olarak belleklerdeki yerini alacak bir sözdür. Çetin Altun’un da “tüm kararlarda 7 kişilik yönetim kurulunun imzası var. Benim için ortaya atılan iddialar bu iddiaları ortaya atanlar içinde geçerlidir” diyerek başka bir itirafı ekliyor GMİS tarihine.