“İş, toprak, ev, yiyecek, sağlık, eğitim, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış için mücadele ediyoruz. Başarı elde etmeden ve ülkemiz için özgür ve demokratik bir hükümet kurmadan önce mücadeleyi durdurmayacağız(1)”. 1 Ocak 1994’te Güneydoğu Meksika’da kamuoyuna açıklanan Lacandone ormanı birinci deklarasyonunun kavramları açık. Sözlerin kararlılığı ve açıklığı imzalayan organizasyonu işaret ediyor, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu […]
“İş, toprak, ev, yiyecek, sağlık, eğitim, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış için mücadele ediyoruz. Başarı elde etmeden ve ülkemiz için özgür ve demokratik bir hükümet kurmadan önce mücadeleyi durdurmayacağız(1)”. 1 Ocak 1994’te Güneydoğu Meksika’da kamuoyuna açıklanan Lacandone ormanı birinci deklarasyonunun kavramları açık. Sözlerin kararlılığı ve açıklığı imzalayan organizasyonu işaret ediyor, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN). Birkaç bin yerli Maya’dan oluşan gerçekten silahlı ya da silahsız, yüzleri sık sık bir atkı ya da sadece gözlerini açıkta bırakan bir bereyle saklanmış ve Chiapas eyaletinin dört önemli yerleşim yerini Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (Fransızca kısaltmasıyla ALENA; İngilizce kısaltmasıyla NAFTA) Meksika, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada arasında imzalandığı gün zapteden bir ordu!
Yetkililerin şaşkınlığı ayaklananların cesaretinin yüksekliğinde. Birincisi belki de yapmacık, ikincisi intihara mahkum görünüyor. Ayaklanmanın haberi dünya turu yapıyor ve birdenbire “Meksika mucizesi”nin unutulmuşlarının tuhaf ayaklanmasına yaşamsal bir uluslararası yankı veriyor. Askeri olarak içe kapanmış Zapatistalar bölgelerinin ve köylerinin derinliklerine çekiliyor. Meksiko’da, kitlesel bir gösteri düşmanlıkların son bulmasını istiyor ve 12 Ocak’ta başkan Carlos Salinas de Gortari tek taraflı ateşkes ilan ediyor. O zaman federal hükümet ve EZLN güç müzakerelere başlıyor.
İki taraf, 16 Şubat 1996’da, bugüne kadar imzalanmış tek anlaşma olan San Adres anlaşmalarını imzalayarak süreci sonlandırıyor. Anlaşmalar “yerli hakları ve kültürü”yle ilgili ve Zapatistalar’ın temsilcileri tarafından tartışmalara katılmaları için davet edilen, konuyla ilgili uzman ve aktörlerden oluşan dışarıdan “danışmanlar”ın panelinin katkılarından çok şey alıyor. Tartışmanın diğer konuları -“Demokrasi ve adalet”, “Kalkınma ve refah”…- öngörülüyor, fakat, aynı yılın Temmuz ayında, isyancı kumandanlar diyalogu “askıya alma”ya karar veriyorlar. Sebep, temel olarak hükümetin imzalanan anlaşmalar konusundaki tereddütleri ve Zapatistalar’dan yana olan köy ve köycüklerin askeri olarak tedirgin edilmeleri.
***
Yetmiş yıl sonra, Meksika politika oyunundaki belirli demokratikleşmeye rağmen, problemin temel öğeleri esaslı olarak değişmedi. Elbette, yetmiş yıldan fazla süren iktidardan sonra, Kuramsal Devrim Partisi (PRI) yerini Ulusal Eylem Partisi’ne (PAN) bıraktı. Elbette Sayın Vincente Fox, yeni seçilen başkan, iktidarı aldığında “çeyrek saatte” Chiapas’taki çatışmayı halledebileceğiyle övündü. Elbette, 2001 Mart’ındaki “Zapatalar’ın Meksika üzerine yürüyüşü”nün izinde (2) San Andréas Anlaşmaları’nı uygulamayı öngören bir anayasal reform sonunda oylandı. Ama, Cocopa eski başkanı Gilberto Lopez y Rivas’ın analizine göre bu reform isyancılar, Meksika yerli hareketleri ve çoğu gözlemciler tarafından gerçeklere bir hakaret gibi, “yerli toplulukların hukukun öznesi olarak inkarı” algılandı, çünkü Uyuşma ve Barışa Kavuşturma Parlamenter Komisyonu’nun (Cocopa) 1996’da hazırladığı projeyi bozuyordu. Karar çatışmayı bir milim ilerletmedi. Her zamanki gibi silahlı EZLN Chiapas sınırında yerleşik kaldı.
Zapatistalar, yine de kendilerini federal hükümetle karşılıklı eylemliliklere ve çıkmazdaki müzakere süreci serüvenine indirgemiyor. On yıllık politik hayatta, zihinlere Meksika’nın çok ötesinde derinlemesine damgasını vurdular. Eylemleriyle ve yazdıklarıyla, ama ayrıca değişimleriyle, dışarıyla diyaloglarıyla, ayrıntılara ilişkin ayarlamalarıyla, hareketin orijinalliği üzerinde bir uzlaşma var. Gerillalar silahlı gerçeklikleriyle ters orantılı bir yankıdan yararlanıyorlar. Protestocu, kendilerini soy zincirlerine -yerli, Marksist, Gueveraist, Hıristiyan…- indirgemeden bu soy zincirini üstleniyorlar. Bu silahlı hareket, doğrusunu söylemek gerekirse, iktidarı almayı istemiyor ve hareket en kısa sürede kaybolmayı diliyor, çünkü kendisini bir “absürtlük” olarak kabul ediyor. Bu fenomen şaşırtıcı şeyler içeriyor.
***
Basın bildirisi, gösterişli deklarasyon, sembolik eylem ve pasifik happening(*) darbeleriyle mücadele eden bir yerli hareketi. İyi sözleri internette dolanan ve muhataplarını destabilize eden bir sözcü, bilgili ve alaycı “komutan yardımcısı” Marcos. Kendi yasal haklarını isteyen, Meksika’nın demokratikleştirilmesini zorlayan ve neoliberalizmle mücadele eden “küreselleşmeye karşı birinci sembolik hareket” bir Maya yerlileri ordusu. Sulandırılmaya karşı yeterince kimlikli, içine kapanmaya karşı yeterince evrensel soğuk savaş sonrası bir köylü ayaklanması. Birbirinin karşısına koymadığı çok sayıda kökleri olan -yerli, Meksikalı ve hümanist-, kendini hiçe sayma yoluyla kozmopolitizmini toprağa kök salma ve bağlılıkla yatıştıran bölgesel bir sosyal hareket. “Sivil toplumu” yerlerini almaya özendiren devrimciler. Kendini tanımlamaya itildiğinde “tanımlanamazlık”tan konuşan, doğruların yerine kuşkularını afişe eden bir başkaldırı. 1996’dan itibaren bütün dünyayı “insanlık için ve neoliberalizme karşı birinci galaksiler arası karşılaşmaya” davet eden küreselleşme karşıtlığının öncüsü bir grupçuk… Put düşmanı isyancılar böylesine patlayıcı.
Tarihteki son Zapatista inisiyatifi: 2003 Ağustos’unda isyancı bölgelerde eski aguascaliente‘ler (La Garrucha, Morelia, Oventic, La Realidad ve Roberto Barrios) yerine “sivil toplum”la 1994’ten beri pek çok buluşmaya çerçeve teşkil eden direniş ve diyalog alanları beş caracolun (salyangoz, spiral [3]) yaratılması. Zapatist otonominin doğrulanması çerçevesinde yeni adım, caracolların kurulması “San Andréas Anlaşmaları’nı başkaldıran topraklarda uygulamayı” öngörüyordu. “Zapatist otonomilerini” ilan eden otuz kadar komünün 1994 Kasım’ından beri eğitim, sağlık, adalet ve kalkınmadan sorumlu bölgesel hükümetleri -beş “iyi yönetim konseyi”- var.
Artık EZLN’nin ve kumandanlarının rolünü sıkı bir şekilde askeri olanla sınırlayan yöntem, ayrıca iki yanı birbirine bağlı bir amacın peşinde: Dış muhataplarıyla, hükümet dışı organizasyonlar, uluslararası dayanışma… ile olduğu gibi Zapatista olmayan yerlilerle, Zapatista toplulukların dış ilişkilerine iyi hakim olmak.
Caracollar stratejisi hareketin, yıllar içerisinde duraksama ve sıkıntılarına rağmen dönüştüğü, bütünlüğü içerisindeki görülmemiş profiline uygundur. Bu strateji Chiapas hareketliliğinin geri döndürülemezliği ve sosyal, köylü, yerli ve otonom bir hareketin bünyesindeki gelişmesi üzerine hesap yapıyor. Askeri Zapatizm, ayaklanmanın birinci gününden beri olanaklarının sınırında, kaçınılmaz olarak sivil, açık ve çoğul bir sosyal Zapatizmi yüze çıkarmak istiyor. İsyancılar için eğer sosyal adalet ulaşılacak yıldız olarak kaldıysa da, arayışı zorunlu olarak iktidarın sorumluluk kazanmasına (responsabilisation) (mandar obedeciendo: itaat ederek kumanda etmek), demokrasiye yeniden değer kazandırılmasına ve çok etnisiteli ve egemenli devletler bünyesinde çok kültürlü otonom alanlar inşaasına dayanmaktadır.
Bu önemli görünüm, Zapatistaları -böylelikle başka kıta yerlisi hareketlerini-, farklılıklara saygıdan eşitliğin zorunluluğuna daha az meşgul olan, kendilerini önceleyen Latin Amerika devrimcilerinden ayırmakta, ayrıca onları ayrılıkçı, sık sık şiddet içinde homojen mistik kimlikler üzerine kapanık, büzülmüş, modern kimliksel hareketlerden farklılaşt
ırmaktadır.
***
Bununla birlikte PRI’li başkan Ernesto Zedillo (1994-2000) tarafından yürütülen yıpratma savaşı (guerre d’usure) Chiapas’ta izler bıraktı. Paramiliter grupların faaliyetleriyle ve “sallantıdaki” köylerin bünyesine sosyal sermayelerin şırınga edilmesiyle şiddetlendirilmiş topluluklar içi ve arası çatışmalar sürüyor. Elbette Zapatistaların “temel destekleri”nin kararlılıkları üzerindeki gerçek etkilerini ölçmek zor, ama 1994 yılından beri günlük hayatı kötüleşen bir topluluğun bünyesinde bıkkınlık ilerliyor.
Caracollar inisiyatifi bazı isyancı liderlerin başka yerli organizasyonlar karşısındaki saf uzlaşmazlığının zarar verdiği şeyi yeniden inşa etmek istiyor. Federal otoritelerin paralel iktidar yapılarına yaklaşımı belirleyici olacak. Federal otoriteler deklarasyonlarında uzlaşmacı ve kararsız, askerler alanda görünür durumda. Ama bir başka eğilim önem kazanıyor: kamusal hizmet veren kurumların özelleştirilmesiyle, yerli halklarla devlet arasındaki gerilim yerli halklarla ulus üstü şirketler arasında doğal zenginlikler alanındaki bir mücadeleye dönüşecektir(4).
Ulusal planda eğer iktidarı elde etmeleri hayal ediliyorsa, bu yüzden terk etmemenin tercih edildiği bir moral otorite haline gelmiş “yüzü olmayanların sözü”ne kamuoyundaki büyük sempati isyan için bir koz olarak kalıyor. Ama isyancıların demokratik radikalliği yükümlülük altına sokmaktan çok baştan çıkarıyor. Pek çok sosyal, partizan ya da örgütsel söylem girişimlerine rağmen isyancıların ulusal politika sahnesine inişleri alabora olmakla sonuçlanıyor. Komutan yardımcısı Marcos’un duruma göre iyi ve kötü puanlar çıkaran duruşu belki de boşuna değil. Ama temel neden hiç kuşkusuz neoliberal küreselleşmenin motoru olan ülkelerden birinin kamu alanına, politik kültürün yenilenmesini isteyen bir projeyi iradi olarak sınırlanmamış çevresine yazmanın zorluğunda… Aradan geçen zamanda, “Chiapas problemi” ulusal gündemin öncelikleri arasından çıkmıştır.
Ne olursa olsun, Zapatistaların Latin Amerika güncelliğine ve mücadele dinamiklerine on yıllık katkısının bilançosu önemlidir. Chiapas ve Meksika demokratikleşmesinin katalizörü, PRI’nin düşüşünün etkeni, hatta Latin Amerikalı, olumlu, kitlesel ve demokratik, özgünlüklere saygı gösteren yeni bir evrenselciliğin (universalisme) öncüsü, gözleri açıkta bırakan bereleriyle isyancılar “Batı modernitesinin uzlaşmaz olduğunu sandığı bu karşıtlıkları aşmaya davet ediyor(5)”: eşitlik ve farklılık arasındaki gerilim, kolektifin ve bireyin karşılıklı dışlaması… “‘Şarkı söyleyen yarınlar’ ve potsmodern düş kırıklığı arasında, kimliksel hoşgörüsüzlük ve kültürlerin erimesi”, Zapatizm “bir eleştirel düşüncenin yerleştirilmesine(6)” katılıyor.
1 Ocak 1994’teki, adaletsizliğe ve yoksulluğa karşı göz alıcı ayaklanmadan on yıl sonra dünya çapındaki isyancıların meziyetlerinin kabulü yeniden bulunmuş saygınlığı besliyor ve onunla besleniyor.
(*)Happening seyircileri gösteriye katmaya ve yaratıcı tepkilerini almaya çalışan doğaçlama bir sanatsal gösteri formudur (Çev.).
dipnotlar:
(1) Ya Basta! Les insurgés zapatistes racontes un an de révolte. Dagorno, Paris, 1994.
(2) Bkz. Jacques Blanc, Joani Hocquenghem, Yvon Le Bot ve René Solis, La Fragile Armada. La marche des zapatistes, Métailité, Paris, 2001; La Caravana de la dignidad indigena, Edictiones La Jornada, Mexico, 2001.
(2) “Spiral Zapatistalar’ın eylemlerini betimlemeleri açısından eski bir referanslarıdır: genişleyici, geniş bir bileşeni içine alan, sürekli dönen, bununla birlikte yuvarlak olmayan. Spiral geleneğin tekrar eden çemberinden kurtuluyor, kuşatmayı ve alışılmışı paramparça ediyor. Evrimsel, hiçbir zaman kapanık değil, spiralin içerisi ve dışarısı yok, spiral içeriye ve dışarıya gelip gidiyor, soluk alıyor ve soluk veriyor, ışıldıyor ve emiyor, topluyor ve dağıtıyor” (Joani Hocquenghem, “La stratégie de l’esgargot”, www.risal.collectifs.net/article.php3?id_article=664).
(4) Bkz. Braulio Moro “Une recolonisation nommée ‘plan Puebla-Palamá”, Le Monde diplomatique, décembre 2002.
(5) Jérôme Baschet, L’Etincelle zapatiste. Insurection indienne et résistance planétaire, Danoël, Paris, 2002.
(6) Ibid.
[Manière de voir’ın Aralık 2006 ve Ocak 2007 tarihli, 90. sayısından (ss.54-57) İbrahim Soysüren tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]