“altun tepsilerde çok büyük ölür yürek çok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların” Hasan Hüseyin İkinci Dünya Savaşı günlerinde, bazı ülkelerde, emperyalist ordu komutanlarına tepsi içinde çocuk ölüsü sunulurmuş; “mayonezli kirena” işte bu çocuk ölülerine deniyormuş. Tabii buradaki “-muş” eki, maalesef yalnızca İkinci Dünya Savaşı’nın geride kaldığını anlatıyor. Yoksa “emperyalistler”, emperyalistleri doyurmak için ellerinde tepsilerle hazır […]
“altun tepsilerde çok büyük ölür yürek
çok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların”
Hasan Hüseyin
İkinci Dünya Savaşı günlerinde, bazı ülkelerde, emperyalist ordu komutanlarına tepsi içinde çocuk ölüsü sunulurmuş; “mayonezli kirena” işte bu çocuk ölülerine deniyormuş. Tabii buradaki “-muş” eki, maalesef yalnızca İkinci Dünya Savaşı’nın geride kaldığını anlatıyor. Yoksa “emperyalistler”, emperyalistleri doyurmak için ellerinde tepsilerle hazır bekleyen hevesli “uşaklar” ve “mayonezli kirena” olması muhtemel milyonlarca çocuk bugün de mevcut. Emperyalistlere “çocuk ölüsü” sunma geleneği de her şeye rağmen yaşatılıyor.
Mesela AKP hükümetinin spesyali, “küvezde yeni doğmuş bebek”.
Malzemeler:
bir adet devlet hastanesi,
bir adet çocuk yoğun bakım ünitesi,
bir düzine yeni doğmuş bebek.
Tarif:
devlet hastanesi kısık bütçede kendi yağında kavrulmaya bırakılır;
bazen bu bile fazla gelebilir, mesela 3,5 milyar dolar alacağının üstüne yatılır, hastaneler iyice kurutulur;
hastanelerin personeli, cihazı ne varsa mümkün mertebe ayıklanır;
bu haldeki hastaneye taşeron şirketler serpiştirilir;
taşeron temizlik şirketi, ne kalifiye personel ne de yeterli temizlik maddesi kullanacağından yoğun bakım servisleri de dahil hastanenin pek çok biriminde zararlı mikroplar oluşacaktır;
mikrop görülmeye başladığı an küvezlere yatırdığınız yeni doğmuş bebekler kısa sürede, “mayonezli kirena” halinde servise hazır olacaktır;
“küvezde yeni doğmuş bebek” usulü “mayonezli kirena”nızı, “sağlıkta tasarruf” arzu eden IMF şefine sunabilirsiniz; gayet memnun kalacaktır.
IMF’nin sağlık harcamalarında tasarruf emri üzerine, AKP hükümeti 1,4 milyar dolar kesintiye gidileceğini açıklamıştı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ “kesintiler vatandaşı etkilemeyecek” demiş; Devlet Bakanı Ali Babacan da “sağlıkta tasarrufa gidilecek ama kaliteden taviz verilmeyecek” demişti. Halihazırda varolan kısıntılar/kesintiler, İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beş bebeğin canına mal oldu. Hani böyle oldu da Recep Akdağ ve Ali Babacan en ufak bir rahatsızlık duydular mı? Kesinlikle hayır. Onlar denetime gelen IMF şefi Giorgianni’ye “mayonezli kirena” sunmanın gururu içindeler:
“Giorgianni Efendimiz. Buyrun; İstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi altında tutulan 47 günlük Efe Çavdar; arzu ederseniz Bebek Genç, Bebek Safi, 8 günlük Şeyma Dönmez ve 17 günlük Abdülkadir Karayel de var. Vaktiniz varsa yenileri de gelecek. Elimizden geleni yapıyoruz.”
Onlar ellerinden geleni yapıyor; neo-liberal silahlarıyla kundaktakine varıncaya kadar kırıp geçiriyorlar. İşte bebeklerimizi öldürerek bir kavga başlattılar. Üstelik bu kavga öyle çok yeni de değil. Geçtiğimiz yıl, kaynak ve personel yetersizliğinin yol açtığı olumsuz koşullar nedeniyle yaşanan ve kayda geçen bebek ölümü sayısı 17’ydi. Ve mevcut durumu daha da kötüleştirecek adımlar atmayı sürdürüyorlar. Peki sanki böyle bir kavgada değilmişiz gibi davranmanın bir anlamı var mı? Tahayyül ettiğimiz bir kavga var da, ona denk geldiğimizde mi elimizi kaldıracağız; o el şimdi kalkmadıkça ezim ezim eziliyor farkında değil miyiz?
Bu arada “mayonezli kirena” tepsileri elden ele geziyor. Buna da karşı koymazsak, “çok büyük hıncı kalır mayonezli kirenaların”; ve hiçbirimiz o hınçtan muaf değiliz.