ABD’nin Türkiye’yi dışarıda Irak ve İran halkının üzerine sürmeye, içerde ise bir Türk-Kürt savaşına sürüklemeye çalıştığı bugün, 1 Mayıs kutlamalarının ilerici içeriğinin boşaltılmasına, sol bir muhalefet çizgisinin önünün tıkanmasına vesile edilmesine izin veren bu yönetimler, giderek Türkiye sosyalist hareketinin sırtında bir yük haline gelmektedirler. 1 Mayıs kutlamalarının hazırlık sürecinin DİSK’in öncülüğünde yürütülmesi, tarihsel bir gelenektir. […]
ABD’nin Türkiye’yi dışarıda Irak ve İran halkının üzerine sürmeye, içerde ise bir Türk-Kürt savaşına sürüklemeye çalıştığı bugün, 1 Mayıs kutlamalarının ilerici içeriğinin boşaltılmasına, sol bir muhalefet çizgisinin önünün tıkanmasına vesile edilmesine izin veren bu yönetimler, giderek Türkiye sosyalist hareketinin sırtında bir yük haline gelmektedirler.
1 Mayıs kutlamalarının hazırlık sürecinin DİSK’in öncülüğünde yürütülmesi, tarihsel bir gelenektir. 1 Mayıs’ın önüne baraj kurmak, içeriğini boşaltmak, çarpıtmak da Türk-İş ve Hak-İş merkezleri gibi devlet ve sermaye güdümlü sendikaların misyonu olagelmiştir.
Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları DİSK tarafından başlatıldı. Türk-İş ve Hak-İş uzun yıllar 1 Mayıs’ı “İşçi Bayramı” olarak tanımaya yanaşmadılar. İşçi sınıfı egemen sınıfların bir “dehşet günü” haline getirdikleri 1 Mayıs’ı, şehitler, yaralılar, tutuklanmalar, işkenceler pahasına, “İşçi Bayramı” olarak kabul ettirdi. 1994’ten itibaren Türk-İş ve Hak-İş 1 Mayısları DİSK’in çağırıcısı olduğu bir program çerçevesinde birlikte düzenlemeyi kabul etmek zorunda kaldılar; ama 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltma, işlevsizleştirme çabalarından da hiç vazgeçmediler.
Aradan 12 yıl geçtikten sonra bu yıl DİSK, Türk-İş ve Hak-İş merkezlerinin 1 Mayıs kutlamalarının içeriğini ve biçimini çarpıtma, yozlaştırma politikalarına açıkça teslim oldu. 1 Mayıs kutlamalarının genel programı, Emek Platformu’nca belirlendi.
Sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesine ilişkin temel yasaların yıldırım hızıyla TBMM’den geçirildiği günlerde Türk-İş ve Hak-İş merkezleri Emek Platformu’nu “acil gündemle” topladılar. Gündem, sanılacağı gibi bu yasalara karşı enerjik bir protestonun örgütlenmesi değildi. Sosyal güvenlik sisteminin yıkılması ne Türk-İş’in, ne Hak-İş’in, ne Türk Kamu Sen’in, ne Memur Sen’in, ne de Emekliler Cemiyeti’nin umurundaydı. Emek Platformu’nun gündemi “1 Mayıs kutlamaları” idi. Bu çarpık duruma dikkat çeken tek Emek Platformu üyesi kurum TTB oldu; TTB, “sosyal güvenlik reformuna karşı mücadele görevleri nedeniyle” bu toplantıya katılmayacağını Platform’un bütün bileşenlerine iletti. Bu uyarıya rağmen DİSK ve KESK, 1 Mayıs gündemli bu Platform toplantısına katıldı ve Türk-İş ve Hak-İş’in dayatmalarına boyun eğdi.
TTB’nin kaygısı boşuna değildi; Platform “sınıf mücadelesinin ihtiyaçları” nedeniyle değil, “sınıf hareketini devlet politikalarına uydurma” göreviyle toplantıya çağırılmıştı. Türk-İş ve Hak-İş’in gerici ve devlet güdümlü kuruluşların çoğunlukta olduğu “Emek Platformu” aracılığıyla empoze ettikleri 1 Mayıs politikası, Kürtlerin 1 Mayıs kutlamalarına katılımının önüne geçilmesi ve mitingde sol politikaların öne çıkmasının önlenmesini temel alıyordu.
Daha önce 12 Eylül darbesinin yıldönümünde İstanbul’da yapılacak protesto gösterilerini, belirsiz kaynaklı telkinlerle ortada bırakan DİSK yönetimi, yine bu kez belirli kaynakların inisiyatifinin sırıttığı Türk-İş/Hak-İş politikalarına, bu kez yanına KESK’i de alarak uyum sağlamakta bir sakınca görmedi.
DİSK ve KESK yönetimlerinin 1 Mayıs 2006 kutlamalarında izledikleri bu çizgi Türkiye işçi sınıfı hareketi ve sol hareketinin kan ve can pahasına kazanmış olduğu mevzilerin güdümlü güçlere teslim edilmesinden başka bir şey değildi. ABD’nin Türkiye’yi dışarıda Irak ve İran halkının üzerine sürmeye, içerde ise bir Türk-Kürt savaşına sürüklemeye çalıştığı bu gün, 1 Mayıs kutlamalarının ilerici içeriğinin boşaltılmasına, sol bir muhalefet çizgisinin önünün tıkanmasına vesile edilmesine izin veren bu yönetimler, giderek Türkiye sosyalist hareketinin sırtında bir yük haline gelmektedirler.
Ne yazık ki, 1 Mayıs 2006, DİSK’in devrimci 1 Mayıs geleneğinin DİSK ve KESK yönetimi tarafından terk edildiği, devletin manipülasyonuna açıldığı bir gün olarak tarihe geçti. 1 Mayıs’ı “işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak işçi sınıfı hareketine yeniden kazandıracak sınıf hareketi zeminlerini yaratmaya ihtiyaç bir kat daha artmıştır.
“1 Mayıs’a devlet adına müdahale ediyoruz” mesajı bundan daha açık nasıl verilebilirdi?
Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç: “1 Mayıs’a DTP niçin geliyor anlamıyorum. Onların emekle uzaktan yakından ilgisi yok. Mitinge sadece Emek Platformu bileşenleri ve demokratik kitle örgütleri katılır. Yoksa her siyasi parti oraya gelirse 1 Mayıs amacı dışına çıkılır.”
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu: “1 Mayıs kutlamalarında toplumu rahatsız etmeyen görüntüler verilmesinden yanayız. Taşınacak poster ve dövizlerin mesajlarımıza gölge düşürmesini, çeşitli partilerin güç gösterileri veya ideolojik mesajların gölgesinde kalmasını istemiyoruz.”
Arzu Çerkezoğlu
Dev Sağlık İş Genel Sekreteri
Bu yazı Halkın Sesi Gazetesi’nin 2. sayısında yayınlanmıştır.