Bugünlerde Bolivya’da ne oluyorsa, 500 yıldan fazla zamandır muhaliflerin yarattığı büyük bir isyanın yansımasıdır. Halk, iradesini bu Eylül ve Ekim’de gösterdi ve imparatorluğun bombardımanını mağlup etmek için adım attı. Bizler yıllardır iki kültürün çarpışmasına tanık oluyoruz: yerli halkın temsil ettiği yaşam kültürü ve Batı tarafından temsil edilen ölüm kültürü. Biz yerli halk -işçilerle ve hatta […]
Bugünlerde Bolivya’da ne oluyorsa, 500 yıldan fazla zamandır muhaliflerin yarattığı büyük bir isyanın yansımasıdır. Halk, iradesini bu Eylül ve Ekim’de gösterdi ve imparatorluğun bombardımanını mağlup etmek için adım attı. Bizler yıllardır iki kültürün çarpışmasına tanık oluyoruz: yerli halkın temsil ettiği yaşam kültürü ve Batı tarafından temsil edilen ölüm kültürü. Biz yerli halk -işçilerle ve hatta ülkemizin patronlarıyla birlikte- ne zaman yaşam ve adalet için mücadele etsek, devlet kendi “kanunlarının demokratik hükümleri” ile karşılık veriyor.
Yerli halk için “kanun hükümleri” ne anlama gelir? Yoksullar, marjinaller, dışlananlar için “kanun hükmü”nün anlamı planlı adam öldürmeler ve maruz kaldığımız kolektif katliamlardır. Yalnız bu Eylül ve Ekimde değil, uzun yıllardır Boliva halkına açlık ve yoksulluk politikalarını kabul ettirmeye çalışıyorlar. Tüm bunların üstüne, biz; Quechua, Aymara ve Bolivya Guarantie’leri için “kanun hükmü”nün anlamı, hükümetten duymaya alıştığımız: uyuşturucu kaçakçısı ve anarşist olduğumuz suçlamalarıdır. Bolivya halkının bu ayaklanması sadece gaz ve hidrokarbonlarla ilgili değil, aynı zamanda ayrımcılık, marjinalleştirme ve en önemlisi neoliberalizmin yarattığı yıkımlar gibi birçok sorunun bir kesişimiydi.
Tüm bu kanlı eylemlerin ve Bolivya halkının ayaklanmasının, tek bir başlığı var o da neoliberalizm. Bolivya’nın haysiyet ve birliktelik günü olan 17 Ekim’de; ülkemizde neoliberalizmin simgesi olan Gonzalo Sanchez de Lozada’yı cesaretle ve meydan okuyarak indirdik. Yolsuzlukların ve siyasi mafyaların sembolünü indirmek için ilk adımı attık. Yoldaşlar! (companeras and companeros) şimdi cevaplamamız gereken, en alttan üste Bolivya halkının bilincini nasıl inşaa edeceğimizdir. Bolivya halkı nasıl hızlıca tepki gösterip, (Subcomandante Markos gibi) Ya Basta! (yeter artık) dediyse, açlık ve yoksulluk politikalarına da yeter artık!
Bizim için, 17 Ekim yeni bir dönemin başlangıcının inşa tarihidir. Ama artık daha önemli bir görevle, bencillik ve bireyselliğin sona erdirilmesi ve kırsal köylü (campesino) ve yerli topluluklardan, kentin yoksul semtlerine kadar dayanışma ve karşılıklı yardımlaşmaya dayalı başka bir yaşam biçimi yaratma göreviyle yüzyüzeyiz. Birkaç elde toplanan zenginliğin yeniden nasıl dağıtılacağını düşünmeliyiz. Bu; gerçekleştirilen büyük ayaklanmadan sonra, biz Bolivya halkının en büyük görevidir.
Şeffaflık, dürüstlük temelli bir yolda kendimizi örgütlememiz, harekete geçmemiz ve kendi örgütlerimizi kontrol altına almamız çok önemli. Tüm bunlar sadece örgütlenmek için değil birleşmek için de önemlidir. Biz burada insan haklarının savunulmasında biraraya gelen entelektüeller olarak, sadece toplumsal hareketleri birleştirmek değil aynı zamanda entelektüel hareketlerle koordinasyon içinde olmak göreviyle de karşı karşıyayız. Toplumsal mücadelelerin içerisinden çıkan biz işçi liderleri için, her birliktelik, bu doğal süreçte yaşanan her olaydaki deneyimlerimizi paylaşmak; halkımızı ve halk örgütlenmelerimizi güçlendirmemizi sağlayacak olan büyük bir ders niteliğindedir.
Böylece, Bolivya’da, bizim toplumsal hareketlerimiz, bizim entellektüellerimiz, bizim işçilerimiz -hatta popüler mücadeleyi destekleyen politik partiler- Gonzalo Sánchez Lozada’yı kovmak için biraraya geldiler. Maalesef, bedelini kendi hayatlarımızla ödedik, çünkü İmparatorluk’un kibir ve zulmü Bolivya haklını aşağılayarak devam ediyor.
Yoldaşlar! (compañeras and compañeros)Şunu belirtmek gerekir ki, biz uluslarası şirketler yerine, toplumsal ve halk hareketlerine hizmet etmek zorundayız. Ben politikada yeniyim, bundan nefret ediyorum ve kariyerist bir politikacı olmaktan korkuyorum. Fakat ben siyasetin öncelikle halka hizmet eden bir bilim olduğun ve halkına hizmet etmek için siyasete dahil olmanın önemli olduğunun farkındayım. Dahil olmakla kastettiğim siyasetin dışında yaşamaktansa siyaset için yaşamaktır. Biz mücadelemizi, akademik kurumlarımızın desteğiyle büyük bir ulusal bilinçlenme yaratarak toplumsal hareketler ve politik partiler arasında koordine ediyoruz.
Bu olayda yaptığımız gibi, ne zaman insan haklarının savunulmasından bahsetsek, bunun ancak neoliberalizmi ve emperyalizmi yok ederek gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Ama bu konuda bizler yalnız değiliz, çünkü, özellikle Bush’un Irak’taki kanlı müdahale politikasından sonra anti-emperyalist düşüncenin her gün yayıldığını görüyorum. Bizim sisteme karşı, imparatorluğun halka yönelik saldırılarına karşı örgütlenme ve biraraya gelme yöntemimiz, tıpkı halkın gücünü yaratma ve kuvvetlendirme stratejileri gibi yayılmaya devam ediyor.
Sendika.Org tarafından çevirilmiştir
Yukarıdaki metin Evo Morales’in 24 Aralık’ta “İnsan Haklarının Savunulması” konferansında yaptığı konuşmanın metnidir.