HE: Irak’ta nasıl kaçırıldınız? HB: Sever Gök’e ait Gök Trans Nakliye şirketinin 19 aracıyla ABD askerleri himayesinde seyir halindeyken Bağdat girişinde saldırıya uğradık. Sözde korumak için bizimle gelen ABD askerleri arkalarına bakmadan kaçtılar. Ölenler ve yaralananlar oldu. Kadir arkadaş hastaneye götürülemediğinden yanımızda bağıra bağıra can verdi. ABD’liler kaçmasaydı belki arkadaşımız hastaneye yetiştirilerek kurtarılabilirdi. Saldırı sırasında […]
HE: Irak’ta nasıl kaçırıldınız?
HB: Sever Gök’e ait Gök Trans Nakliye şirketinin 19 aracıyla ABD askerleri himayesinde seyir halindeyken Bağdat girişinde saldırıya uğradık. Sözde korumak için bizimle gelen ABD askerleri arkalarına bakmadan kaçtılar. Ölenler ve yaralananlar oldu. Kadir arkadaş hastaneye götürülemediğinden yanımızda bağıra bağıra can verdi. ABD’liler kaçmasaydı belki arkadaşımız hastaneye yetiştirilerek kurtarılabilirdi. Saldırı sırasında dağılan konvoydan 4 araba kaldık.
HE- ABD askerilerinin size yaklaşımı nasıl?
HB- Konvoy halinde giderken aracın biri bozulursa tamir için 3-5 dakika tanınıyor eğer süreyi aşarsak askerlerden dayak yiyorduk. Bir de üstüne saldırılarda kaçıp bizi tek başımıza bırakıyorlar. Kuveyt’e geri döndüğümde sevkıyat hazırlığı yapan diğer bir firmanın yetkilisi şoförleri, “Korkmayın Dick Ciheney ile görüştüm, bizim için özel önlem alacak” sözleriyle kandırmaya çalışıyordu. Hemen müdahale ettim, gerçekleri anlatım, nasıl pusuya düşürüldüğümüzü, ABD askerlerinin nasıl kaçtığını, bizi nasıl yüz üstü bıraktığını anlatım. Bunun üzerine benim ait olduğum firmanın yetkilisini aramışlar. Bunun üzerine patron üstü kapalı beni tehdit etti. “Dilini çok uzatıyorsun!dikkatli ol ” dedi.
HE: Başka saldırıya uğradınız mı?
HB: İki kez Şiiler tarafından esir alındım ikisinden de serbest bırakıldım. Divaniye şehrinde ışıklarda dururken bir grup milis arabaya yaklaşıp arabanın hareketini sağlayan hava hortumunu kesip beni aşağı indirdiler.ve beni bir eve götürdüler. Bunlar peşmerge değildiler Şii direnişçileriydi.Bulunduğum evin penceresinden arabamdaki malların indirildiğini gördüm.Nereli olduğumu ve alevi mezhebine ait olduğumu öğrendikleri zaman bana daha iyi davrandılar ve beni öldürmeyeceklerini söylediler. Amerikalılara yardım etmeyin dedikten sonra (defalarca hatırlatarak) “siz Türk’sünüz bize yardım edeceğinize ABD’ye yardım ediyorsunuz” dediler ve beni serbest bıraktılar.
HE: İki defa esir alındığınızı söylediniz. İlk esir alındığınızdan sonra korkmadınız mı? Tekrar niye gittiniz?
HB: Doğru söylüyorsunuz çok korktum. Hatta esir kaldığım sürece bir daha ayağımı bu ülkeye basmam dedim. Ama Antakya’daki çocuklarımı düşündükçe, alacaklıların kapıma dayandıklarını düşündükçe kendimi tekrar Irak’a gitmek zorunda hissettim.
HE: İkinci defa esir alındığınız süreci anlatırı mısınız?
HB: Mukteda El-Sadır’ın ABD’ye karşı baş tuttuğu ilk dönemdi.Kuveyt’te yüklediğim malı Musul’a götürürken yine Şii militanlar tarafından esir alındım.Tıra,içindeki yüke,eşyalarıma yani her şeyime el koydular.Allah’tan beni yakalayan ilk ekibe rastlamadım.Yoksa hiç kurtuluşum olmazdı. Bunlar da alevi olduğumu öğrendiklerinde bana kötü davranmadılar. İşte o gün kendi kendime karar verdim; ne olursa olsun bir daha bu ülkeye ayak basmayacağım. Sonrada serbest bırakıldım. İlk işim Kuveyt’e gidip arabayı firma sahibine teslim etmek oldu.Oradan da Türkiye’ye geldim.
HE: Arabayı teslim ederken firma sorun çıkarmadı mı?
HB: Ellerinde”Bir yıllık çalışma sözleşmesi” olmasına rağmen bir sorun çıkartmadılar.Gerçi sözleşmemim bitmesine az kalmıştı. Belki de ondan dolayı sorun çıkartmadılar.
HE:Amerikanın Irak’ı işgaline etmesine ne diyorsunuz?
HB:Doğru değil tabi. Sözde demokrasi getireceklerdi ama zulüm getirdiler. Her şeyi karıştırdılar. Orada can güvenliği yok. Tek dertleri petrol. Bütün bu ölümler, bu kadar zulüm bu kapkara petrol için.
HE: Bu petrol için Türkiye’ye her gün cenazeler geliyor. Sizce hükümet ne yapmalı.
HB: Irak’ta yaşanan ölümlerden başta ABD olmak üzere, ülkemizin başbakanından muhtarına kadar bütün devlet yetkilileri sorumludur. Biz de en azından onlar kadar suçluyuz. Buradan meclise, milletvekillerine, devlet büyüklerimize sesleniyorum; Irak’a gitmek zorunda kalanlara Türkiye’de iş olanakları yaratılsın. Irak’ta bulunan bütün şoförler geri getirilsin. Irak’ta Türk firması kalmasın. Şoför arkadaşlara da seslenmek istiyorum; yanlış yoldayız, bizim Irak’a gitmemiz yanlıştır, ABD’nin yanında saf tutmayın!