Dünya’nın büyük bir bölümü ABD’nin Irak politikalarının bir politik başarısızlık olduğunu düşünüyor. Hatta en son kamuoyu yoklamalarına göre ABD seçmenlerinin de çoğunluğu böyle. Bu Bush yönetimini şaşırtmışa benzemiyor. Onlar bu politikaların büyük bir başarı olduğunu iddia ediyorlar (ve belki de gerçekten inanıyorlar). O zaman, durumu yeniden bir gözden geçirelim. İlk önce ABD hükümetinin yüksek sesle […]
Dünya’nın büyük bir bölümü ABD’nin Irak politikalarının bir politik başarısızlık olduğunu düşünüyor. Hatta en son kamuoyu yoklamalarına göre ABD seçmenlerinin de çoğunluğu böyle. Bu Bush yönetimini şaşırtmışa benzemiyor. Onlar bu politikaların büyük bir başarı olduğunu iddia ediyorlar (ve belki de gerçekten inanıyorlar). O zaman, durumu yeniden bir gözden geçirelim.
İlk önce ABD hükümetinin yüksek sesle bir başarı olduğunu iddia ettiği şeye bakalım. Saddam Hüseyin iktidardan indirildi ve şu anda hapiste, ve bir tarihte yargılanmayı umuyor. Bu kuşkusuz doğru. Ama ben başarı hanesine başka neyin konulabileceğini bulmaya çalışıyorum ve bulmakta oldukça zorlanıyorum. Sekiz tane olası ya da başarılmış Amerikan hedefi derledim ve her biri için ya kuşkulu ya da oldukça olumsuz diye skor verdim.
(1) İlki Baas partisinin ve onun gelecekte Irak’da politik etkisinin yokedilmesi. Tamam, parti resmi olarak parçalandı. Ve başlangıçta ABD işgal güçleri Baasçıların Irak kurumlarında olan rollerini yok etme yolları (dağıtılan ordu, yeniden örgütlenen polis, üniversiteler, bakanlıklar) aradı. Ama ABD Felluce’de (silahtan arındıramadıklarını farkettikleri) asi güçlerle yüz yüze geldiği zaman, tek çözüm yolunu ateşkesde ve ABD güçleri geri çekildiğinde düzeni yerel olarak yeniden sağlamak için eski Baas liderlerine dönmekte buldular.
Şimdi, N.Y. Times’dan öğrendiğimize göre bu eski Baasçılar yerel nüfus tarafından ABD ajanı olarak tanımlanıyor ve, ya istifa etmeye ya da işbirliğini şu sıra yalnızca Felluce’yi değil ayrıca batı Irak’ın Sünni bölgelerinin önemli bir kesimini de kontrol etmekte olan bir kökten islamcı bir guruba kaydırmaya zorlanıyorlar. Yani, ABD Felluce ve çevresinde eski Baasçı grupların düşüşünden pişmanlık duyduğu bir olağandışı konumda bulunuyor. Afganistan’da ABD 1980’lerde laik bir komünist rejimi yerine sonunda çok daha kötü olduğunu keşfettiği Taliban’ı getirmek için devirmişti. ABD Irak’ın sünni bölgelerinde aynısını yapıyor görünüyor.
(2) İkincisi dünya petrol kaynakları üzerinde kontroldür. ABD’nin bugün yirmi yıl öncesine göre daha iyi bir konumda olduğunu söylemek zor. Irak petrol dışa satışı boru hatlarına düzenlenen sürekli gerilla saldırıları yüzünden düzensiz. Politik durum sakinleştiğinde (ve bu oldukça zaman alabilir), ABD’nin Irak’ın petrol kartını nasıl oynayacağı üzerine örneğin Fransa ya da Rusya’dan de facto daha fazla etkisi olacağı belirsiz.
(3) üçüncüsü İslamcı “teröristlerin” ABD’ye saldırma ya da düşmanca amaçlarını başarma yeteneklerinin azaltılmasıydı. Bazı defalar söylenen onca saçmalığa rağmen, 2003’den önce, Saddam Hüseyin yönetiminin bu toplulukların Irak’da bir üstten harekete geçmelerine gerçekten izin vermediği açıktır. Şimdi, bu terörist” topluluklar Irak’da serbestçe dolaşıyorlar, rehine alıyorlar ve yeni üyeler devşiriyorlar. ABD hedeflerinin bu konuda başka yerlerdeki başarıları ne olursa olsun (El-Kaide’ye giden fonların kesilmesi ve Afganistan ve Pakistan’da üstlerinin yok edilmesi), Irak’ı işgal etmenin bu konuda ABD hedeflerini önemli şekilde ilerlettiği söylenemez.
(4) Dördüncüsü Irak’da dengeli Amerikancı bir hükümet kurmak. Valla, ABD kesinlikle henüz o noktada değil. Şu anki Allawi ara rejimi her yönden çok zayıf; askeri alanda, polis gücü olarak, Irak’ın politik olarak kontrolünde ve nüfus tarafından kabullenilmesi açısıdan. Necef’deki en son ateşkes, Allawi ve ABD ordusunun Muktada El-Sadr ve onun Mehdi milislerine karşı saldırısı Allawi’nin statüsünü geliştirmedi. Şu anda ara rejim hala tamamen ABD ordusunun desteğine dayanıyor. Eğer Allawi meşruiyet elde etmek istiyorsa, ya askeri gücünü kökten arttırması (bu da uzak görünüyor) ya da meşruiyetini arttırması (bu da ABD ile mesafeli olması demek) gerekecek. Allawi yeni Saddam Hüseyin olmak isteyebilir, ama daha gitmesi gereken uzunca bir yol var. Eğer amacına ulaşırsa, sonucunda oluşturacağı bir çeşit dengeli hükümetin gerçekten “Amerikancı” kalacağı kesin midir?
(5) Beşincisi kitle imha silahlarının oluşturduğu tehdide son vermekti. Bush yönetimi bu tip silahları Irak’da bulamadığı gibi Irak’ın işgali nükleer silahsızlanma programının son kırpıntılarını da yok etmiş olabilir. İran ve Kuzey Kore çabalarını yavaşlatma yerine açıkça hızlandırdılar. Şimdi Güney Kore’nin de benzer adımlar attığı söyleniyor. Eğer böyle olursa, Japonya ve Tayvan arkada kalırlar mı? ABD ne yapabilir? Birleşmiş Milletler ne yapabilir? Kartlar şimdiden açılmış olabilir.
(6) Altıncısı ise Ortadoğu’da “demokrasi”nin yayılması. Bu ne anlama gelirse gelsin, çok bir başarı elde edildiğini söyleyemem. Eğer demokrasi engelsiz çok partili seçimler demek ise, şu anda bu tip bir seçim (Irak, Mısır, ürdün, Suudi Arabistan, Afganistan ve pek çok başka ülkede) ABD’nin isteğine varolan rejimlerden daha az uygun bir rejim ile sonuçlanacakmış gibi görünüyor. Bu nedenle de Bush yönetimi Irak’da seçimleri hızla zorlayacağına ayağını sürüyor. Görüldüğü kadarıyla Bush’un adamları için “demokrasi” yalnızca doğru sonuçlar verdiği zaman istenen bir şey. İnsanlar, malesef, huysuzlar.
(7) Yedincisi ise bölgede ve dünya da dostlar edinmek ve insanları etkilemek idi. Bush yönetiminin ABD’de en güçlü destekçileri bile bu politikaların ters etki yaptığını farkettiler. Bush’un adamları bunun önemli olamadığını ve ABD’nin dostları tarafından dayatılan politikalara izin vermemesi gerektiğini söylemekle yetiniyorlar.
(8) Sekizincisi ABD’nin tüm potansiyel düşmanlarına ve dünyanın her yanında sorun çıkaranlara karşı önleyici olarak Amerikan askeri gücünün inanılırlığını kurmaktı. Ama askeri güç, özellikle de çok üstün bir güç kullanmak, Bush yönetiminin taklit edilemez kelimeleriyle söylemek gerekirse, “şok ve korku ile karışık saygı” ile sonuçlanırsa işe yarar. Şoku gördük ama saygıyı göremedik. Eğer Büyük ABD askeri güçleri Irak’da her gün büyüyen yaygın direniş tarafından hareketsiz bırakılıyorlarsa, saygı duymak zordur. ABD güçleri personel ihtiyacı açısından şimdi en son sınırlarına kadar gerilmişlerken ve yakın gelecekte sayılarını arttırma olanakları azken, saygı duymak zordur. ABD’de sivil üslerini sağduyuya çağıran askeri ve istihbarat personeli varken saygı duymak zordur.
İnanılırlık göstermede sorun, başarının başarı üzerine kurulması, başarısızlığın durumu daha da kötü yapmasıdır. Bush rejimi bu istenmeyen amacı başarmış görünüyor. Eğer bu bir okul alıştırması olsa, notun “mükemmel” hatta “çok iyi” olması bir yana en çok “zorla geçer” ve en kötü, tam bir başarısızlık olacağından korkarım.
(kaynak: http://fbc.binghamton.edu/145-tr.htm sitesinden alınmıştır)