Öğretmenlerin sınıflandırılması temel olarak iki değerlendirme sonucunda gerçekleştiriliyor: 1- Merkezi sınavdan başarılı olmak. 2- Öğretmen performanslarının değerlendirilmesi ve sicil. Bu değerlendirmeler sonunda; yeterlilikleri Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı’nın belirlediği oranların içinde olan öğretmenler, rütbe kazanıp belli bir miktar ek ücret alabilecekler. (bu oranlara göre öğretmenlerin en fazla %20’si uzman öğretmen, %10’u baş öğretmen olabilir.) […]
Öğretmenlerin sınıflandırılması temel olarak iki değerlendirme sonucunda gerçekleştiriliyor:
1- Merkezi sınavdan başarılı olmak.
2- Öğretmen performanslarının değerlendirilmesi ve sicil.
Bu değerlendirmeler sonunda; yeterlilikleri Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı’nın belirlediği oranların içinde olan öğretmenler, rütbe kazanıp belli bir miktar ek ücret alabilecekler. (bu oranlara göre öğretmenlerin en fazla %20’si uzman öğretmen, %10’u baş öğretmen olabilir.)
AKP Hükümeti bu yasayı; eğitimin ve öğretmenlerin durumunun iyileştirilmesi adına yaptığını söylüyor. Yasayı savunmak için de askeriye, polis teşkilatı, üniversiteler ve yargı alanında var olan sınıflandırmaları örnek gösteriyor.
MAĞDUR OLAN: EMEKÇİLER
AKP Hükümetinin hararetle savunduğu bu düzenleme değerlendirildiğinde özelleştirme ve köleleştirme kendisiyle karşı karşıya geliyoruz.
-Öğretmen performansının değerlendirmesi kişiye göre değişen ölçütlerle yapılıyor; uzman ya da baş öğretmen olmanız sizi değerlendirenlerin insafına bağlı. Öğretmenin en ufak hak arama girişimi sicilini olumsuz etkileyerek rütbesinin düşük kalmasına neden olacaktır.
-Sınavla değerlendirme ise daha çok sınav piyasasına yeni alıcılar katacaktır..
-Eğitimin iyileştirilmesi, kaynakların arttırılması, öğretmen kadrosunun arttırılması, hizmet içi eğitimin işlevselleştirilmesi ve eğitim sisteminin toplumsal yarar yönünde geliştirilmesi ile sağlanabilir. Öğretmenlerin durumunun iyileştirilmesi ise belli bir kısmına fazla para vererek sağlanamayacağı ortada.
-Askeriye, polis teşkilatı, üniversiteler ve yargı alanındaki çalışanlar için yapılan sınıflandırma farklı görevde farklı işleri yapan kişiler için yapılmıştır. Eğitimde ise; aynı işi yapan, aynı görevleri olan ama farklı sınıflandırmalarla farklı ücret alan çalışanlar olacaktır.
-Uzman ve baş öğretmen olan okullar ayrıcalıklı olacak, veliler bu okulları tercih ederek rütbesine göre öğretmen seçerek kayıt parası, zorunlu bağış gibi haraçları da yine öğretmenin rütbesine göre vereceklerdir. Bu durum ‘eğitimde fırsat eşitliği’ ilkesiyle ters düşmektedir, zaten var olan eşitsizlik tamamıyla artacaktır.
-Öğretmenlerin yarışma içine girmesi mesleki dayanışma ve paylaşımı ortadan kaldıracaktır.
RÜTBELER ÇÖPE
Yasayla; eğitim hizmet alanını en fazla kar edilir duruma getirip sermayeye satma harekatının kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Bunun için eğitim emekçilerinin sermaye açısından tehlikesiz, kolay sömürülebilir olması gerekmektedir.
Zaten var olan kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ders ücreti karşılığı öğretmen gibi ayrımlara yenisi eklenmiştir. Bu yolla eğitim emekçilerinin bir araya gelerek mücadele etmeleri engellenmeye çalışılmaktadır. ‘Ödül’ olarak verileceği söylenen ek ücret ve ceza özelliği gösteren bozuk sicil durumunda rütbenin yükselmemesi de yine emek mücadelesinin önünü kesmenin diğer yollarıdır.
Yasa bu haliyle çalışma hayatının tamamında olduğu gibi eğitim emekçileri arasında ayrımlar yaratarak örgütlü mücadelenin önünde önemli bir tehlike olarak duruyor. Bu tehlikeyi aşmak için de eğitim emekçilerinin sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, hizmetli, memur gibi ayrımları aşacak örgütlenme şekline ve aracına ihtiyacı var.
Eğitim emekçilerinin yasa karşısında çalışma koşulları için ‘eşit işe eşit ücret’, ‘iş güvencesi’, ‘sosyal güvence’ taleplerini daha yüksek sesle söylenmelidir. Diğer yandan toplumsal bir sorun olan eğitim özelleştirilmesi için de ‘herkese parasız, nitelikli, kamusal eğitim’ talebi etrafında toplumsal desteği örgütlemesi gerekiyor.