NATO, 54 yıllık tarihinde ilk defa güçlerini Avrupa kıtasının ötesine yerleştiriyor.Resmi tören Uluslar arası Güvenlik Yardımı Gücünün(ISAF) ortak komutanlığının Almanya ve Hollanda tarafından yapılmasıyla sonuçlandı. Toplam olarak, 29 ülkeden 5,500 kadar asker 2001 Aralık ayında BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan karar doğrultusunda ISAF komutanlığı altında konuşlandırıldı.Bu askerleri birliklerin işlevi Pentagon önderliğindeki “Sürekli Özgürlük Operasyonu” güçlerinden […]
NATO, 54 yıllık tarihinde ilk defa güçlerini Avrupa kıtasının ötesine yerleştiriyor.Resmi tören Uluslar arası Güvenlik Yardımı Gücünün(ISAF) ortak komutanlığının Almanya ve Hollanda tarafından yapılmasıyla sonuçlandı. Toplam olarak, 29 ülkeden 5,500 kadar asker 2001 Aralık ayında BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan karar doğrultusunda ISAF komutanlığı altında konuşlandırıldı.Bu askerleri birliklerin işlevi Pentagon önderliğindeki “Sürekli Özgürlük Operasyonu” güçlerinden kesin bir şekilde ayrılıyor. 11 Ağustos’ta Kabil’deki Amani Yüksek Okulu’nda yapılan devir teslim töreni, askeri gücü ve dengeyi devretmek için düzenlendi.
Bir ABD Deniz piyade generali olan NATO Yüksek Müttefik Kumandanı General James L. Jones’un uyanık gözleri altında ayrılan Alman kumandan korgeneral Norbert van Heyst yeşil ISAF bayrağını NATO korgenerali Goetz Gliemeroth’a verdi. Almanya Savunma Bakanı Peter Struck tıpkı ABD tarafından seçilmiş ve yalnızca hükümet başkanı unvanından ibaret olan Afganistan Başkanı Hamid Karzai gibi bakıp duruyordu. Çoğu asker 300 konuk, NATO ve diplomasinin önde gelenleri yanı sıra BM ve Afganistan subaylarından oluşuyordu.
Ancak yüksek okulun dışından görülen manzara Pentagon önderliğindeki işgalin sağlamlıktan başka her şey olduğunu kanıtlıyordu. Okulun toplantı salonu sanki bir yer altı sığınağı gibi korunuyordu. Etraftaki caddeler balya balya dikenli tellerle çevrilmişti. Yüzlerce silahlı asker ve içi silahlarla dolu düzinelerce zırhlı araç bina çevresini güçlendiriyordu. Keskin nişancılar damlarda konuşlanmışlardı. Eğitimli köpekler patlayıcı kokluyorlardı.
Washington’un “terörizme savaşta” açılış patlamasını yaptığı Afganistan’da alelacele ilan ettiği zaferden yirmi iki ay sonra, nispeten daha fazla askeri güvende olan başkent Kabil bile yükselen muhalefet denizi ortasında bir ada haline geldi.
Birçok dünya haber kaynağına göre, Pentagon, destek işgal güçleri, Afgan hükümetinin kukla temsilcileri ve emperyalist yardım organizasyonlarına saldırılar, bir çok yerde daha fazla sıklıkla gerçekleştiriliyor.
Bir gün önce, NATO Afganistan’a girdi; aynı gün BM ülkenin güneyindeki incelemelerini bölgedeki binalarına gerçekleştirilen saldırılardan sonra durdurduğunu açıkladı. Güney, Taliban’ın geleneksel kalesi, dinci grup, ABD önderliğindeki savaşta resmi olarak görevden indirilmişti. Söylendiğine göre diğer güçler de direnişte rol oynuyorlarmış.
Taliban’dan bir sözcü de 10 Ağustos’ta Pakistan günlük haberlerinde grubun saldırılarını Balkh, Balgan ve Kunduz gibi kuzey eyaletlerindeki ABD askerlerine ve onların Afgan müttefiklerine yaymayı planladıklarını söyledi.
Ancak, bombalama gibi sömürge karşıtı direniş eylemleri söylendiğine göre başkentin kalbinde de artıyor. 12 Ağustos tarihli Deutsche Welle gazetesi, Kabil’in kendisinin “ülke çapındaki şiddet dalgalarının altında ezilebileceğini,” yazıyor. Alman işgal güçleri yalnızca başkentteki saldırılarda on dört askerini kaybetti. Alman askerleri en büyük kayıplarını Haziran ayında bir intihar eylemcisinin içi bomba dolu bir taksiyi patlattığında verdi, o patlamada dört Alman askeri ölmüş ve 29 kişi de yaralanmıştı.
İsyancılar 9 Ağustos tarihinde Pakistan sınırı yakınlarındaki bir Pentagon üssüne altı roket attılar. Bununla beraber üslerdeki “koalisyon askerlerine” karşı güney ve doğu Afganistan’da sık sık yapılan roket saldırılarından ABD tekelci medya küçük haber başlıkları altında bahsediyor. Ancak genel olarak bu ülkedeki haber sanayi, Afganistan’da askeri işgal altındaki sivillerin ölümleri ve yaralanmaları, yoksullaştırılmış ülkenin altyapısının çok büyük miktarda yıkıma uğraması ve hepsinin kışkırttığı anti-emperyalist öfkenin yanı sıra Pentagon Özel Güçlerinin kayıplarını önemsememektedir.
Ancak, Washington’un diğer sömürgeci devletlere güçlerini emanet etmesi için baskı yapması ve Afganistan’ı sömürgeci kontrol altına alma çabasıyla ilgili askeri işgal için çok şey ifade eden para sağlanması şeklindeki sıkıştırma hareketi devam ediyor.
Para kirli savaşa akıtılıyor
Afganistan’ın büyük bir kısmını yok ettikten sonra, Bush yönetimi “yeniden yapılandırma” altında yaklaşık 1 milyar dolar harcadı. Açlık ve hastalık her tarafa yayılmış durumda. Kabil ve Kandahar arasındaki anayol hala restore edilmemiş. Binlerce öğrenci sınıflarını dışarıda çadırların içine taşıyorlar.
Ancak, Pentagon, cömert bir şekilde, çoğu doğu ve güney Afganistan’da bulunan bölgedeki 9,000 ila 12,500 ABD askerini orada tutabilmek için yılda 10 milyar dolar para akıtıyor.(Daily Times, 10 Ağustos)
Kukla Karzai hükümetinin yönetimi güçbela Kabil’e ulaşabiliyor, yalnızca ülkenin bir kısmı uluslar arası güçler tarafından denetlenebiliyor. Karzai rejimi öylesine saldırıya açık ki devlet başkanı Eylül ayında güney kenti Kandahar’da düzenlenen bir suikast girişiminden hayatını zor bela kurtarabildi. Pentagon korumaları kurtardı hayatını. Şu anda devlet başkanın hayatını korumak hakkında en çok tartışma olan ABD özel askeri kuruluşu DynCorp’un işi oldu.
DynCorp’un bu işe karışması Afganistan’daki işgalin karakterine ışık tutuyor. İyi bağlantıları olan kuruluşla daha önce de, Washington’un Latin Amerika ülkesindeki ulusal özgürlük hareketini ezme girişimi olan “Plan Kolombiya” üzerinde görev alması için sözleşme yapılmıştı. DynCorp, söylendiğine göre Bosna’da BM polis hizmetleriyle sözleşmeli çalışırken de bir fuhuş çetesini yönetiyormuş. Ve New Republic dergisi CIA ile çalışan DynCorp personelini, Peru’da ABD misyonerlerini taşıyan bir uçağın düşürülmesi işine bulaşmakla suçladı. (The Observer, 24 Kasım 2002)
Direniş sömürgeci yağmayı engelliyor
Pentagon Afganistan ordusunu ve onun zayıf silahlarının büyük bir kısmını ülke boyunca acımasız büyük bombardımanlarla ezebilecek durumdayken, ABD güvenli bir sömürgeci devlet mekanizması kuracak yetenekte değildi. Yeni ve ayakta olan bir ulusal ordu, polis gücü ve adliye yok, çok az Özel Kuvvetler askeri var, ve toprakları etkili bir şekilde ayaklarının altında tutmak için çok ince bir şekilde yayılmışlar.
Bu, sermayenin Orta Asya petrol ve doğal gaz geçişini kontrol altına alma girişimlerini zorlaştırıyor, ki Afganistan’a karşı yapılan savaşın hedeflerinden biri de buydu. Güneyde alevlenen direnişle birlikte, ve belki de şimdi kuzeyde de, ABD’li petrol şirketi Unocal Cop Afganistan üzerinden Türkmenistan’dan Pakistan’a uzanan 1500 km.lik milyarlarca dolarlık boru hattı projesini tamamlamakta zorlanacaktır, hatta bu şirketin eski bir çalışanı, Hamit Karzai, şu anda Afganistan devlet başkanı.
Bir 11 Ağustos konferansında, Dışişleri Bakanı Colin Powell Washington’un “hem para hem de ülkeyi yeniden yapılandırma görevi içine katabileceği diğer varlıklar açısından daha fazla kaynakla çalışmak için arayışlarını hızlandırmaya baktıklarını” açıkladı.
Yani ilk başta rakiplerinin Afganistan işgaline dahil olmasına izin verme konusunda duraksayan Bush yönetiminin şimdilerde diğer sömürgeci güçlerden asker yollamalarını ve imparatorluk inşasının maliyetlerine mali ve politik açıdan katkı yapmalarını istediğini söylüyor. Rakip emperyalistlerin, savaş ganimetlerinden alacakları pay nedeniyle ağızlarının suyu akıyor. Ancak sömürge karşıtı direnişi ezmeden, yağmalamayı gerçekleştirmek çok zor o
lacak. Ve anti – emperyalist saldırıları yenilgiye uğratmak için dikkate değer bir karşı duruş olması gerektiği görünüyor.
11 Ağustos tarihinde bir NATO sözcüsü, NATO’nun operasyonlarını Kabil’in dışına genişletmeyi tartışacağını, ancak ilk başta başkentte düzen sağlamak için “birkaç ay” gerektiğini açıkladı.(12 Ağustos, Reuters)
Alman hükümeti de aynı zamanda, Amerikan hükümetinin ısrarları sonucu, Afganistan’daki askeri varlığını Kabil’in 250 km. kuzeybatısında bulunan Kunduz’a doğru genişleteceğini açıkladı.(Financial Times Almanca baskısı, 11 Ağustos)
Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ile 8 Ağustos tarihindeki bir basın konferansında gazetecilere açıklama yapan Başkan George W. Bush Almanya Başbakanı Gerhard Schroeder’e teşekkür etmek istediğini söyleyerek Almanya’yı övdü. “Almanya Afganistan’da çok önemli bir görev alıyor, ve biz bunun için minnettarız. NATO’nun bir adım atmasıyla, Almanya büyük bir sorumluluk üstlenmiştir,” dedi.
Schroeder rejimi ABD önderliğindeki Irak’taki savaşa karşı olduğu zaman, Bush “altı ay öncesinden bugüne kadar ki değişimi” karşılaştırmak için Almanya’nın Afganistan’daki rolüne odaklandığını söyledi.
Bush’un basın konferansından bir gün sonra, Alman Yeşiller Partisi Başkan Yardımcısı Parlamento’da, bölgenin “Vietnamlaşmasına” karşı uyararak, ülkesinin Afganistan’daki askerinin genişletilmesine karşı olduğunu söyledi.
Kanada Başbakanı Jean Chrétien de Afganistan’a 1,900 asker göndermesi nedeniyle iç arenada politik ateş altında kaldı, söylendiğine göre generallerin itirazı var. Kanada ilk başta Irak’taki Washington önderliğindeki savaşta yer almayı ret etmişti.
Kanada şu anda Kabil’deki bütün ABD müttefikleri içinde en büyük askeri kontenjana sahip -ISAF’ın% 35-40 kadarı. CBC dünya haberlerinde 11 Ağustosta yapılan bir söyleşide, Kanada Genel Kurmay Başkanı Andrew Leslie direnişin geldiği nokta nedeniyle kayıp riskinin yüksek olduğunu kabul etti. Beşe bir ölçüsünü kullanırsak, beş bir büyük muharebe operasyonunu temsil ediyor, Kabil görevi ise ” katı bir dört” dedi. Ve aynı gün Kanada medyasıyla kurulan bir telefon bağlantısında Leslie, ISAF’a operasyonlarını Kabil’in ötesine genişletmesi konusunda bir baskı olduğunu kabul etti.
En iyi yatıştırma planları
NATO ittifakı Japonya ve Avustralya hariç bütün büyük emperyalist güçleri içeriyor. NATO II. Dünya Savaşı sonrasında emperyalistler, dünyayı sömürge parçalara ayırmak için birbiriyle savaşırken üçüncü bir insanlığın kendini finans kapitalin egemenliğinden kurtarmış olduğunu fark ettiği zaman kuruldu.
Böylece 1949’da, NATO ittifakı, baş köpek ABD ile birlikte Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’deki işçi sınıfının kazanımlarını yok etmeye çalışmak için karşı devrimci bir silah olarak oluşturuldu.
Sovyetler Birliğinin devrilmesinin ardından soğuk savaş sonrası dönemde, 1998’de ABD NATO’nun rolünün dünya çapında vuruşacak bir askeri SWAT timine genişletilmesi planları ilk ilan eden Clinton yönetimiydi.
NATO ülkeleriyle rekabet eden çıkarlarını kuşatmak ve onları ABD’nin stratejik kontrolü altına almak için, Pentagon doğu Avrupa’ya NATO müdahaleleri organize etti, bunların ilki Bosna’yı ve daha sonra da sosyalist Yugoslavya’nın kalıntılarını yok etmek için girişimler ve acımasız bombalamalar.
Şimdi, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sözcüsü Philip Reeker’e göre NATO “Bosna, Kosova ve Makedonya’da nasıl başarılı bir şekilde barışı koruma operasyonları gerçekleştirmişse” Afganistan’da da bu görevini yerine getirecek.
Wall Street emperyalist rakiplerini bölgeye dahil etmekten korkmuyor çünkü askeri üstünlük açısından onlardan çok ileride.
Ancak ABD emperyalistleri çabuk zaferler bekledi, Yugoslavya’dan Afganistan’a ve Irak’a, güçlü savaş sistemi uzun dönem süren işgallerde bataklığa saplanıyor. İmparatorluklar paralı asker isterler ve onları beslemek masraflıdır.
Irak ve Afganistan gibi ülkelerde, ABD karları toplamak amacıyla güvenli bir ortam yaratmak için kukla bir hükümete bel bağlayamaz.
General James Jones 2002’de, Brüksel’deki NATO temsilcilerinin kendisini avladığı aynı soruyu hatırladı: “General, söyler misin bizi Afganistan’a nasıl götüreceksin?”
Ancak Financial Times analisti Judy Dempsey 12 Ağustos’ta şöyle yazmıştı: “Dün birinci deniz piyade komutanı ittifakın askeri komutanlığına gelmesiyle elindeki 5,500 kişilik güçlü Uluslar arası Yardım Gücünü yönetmek için sıcak ve tantanalı Kabil’e uçtuğunda yeni büyük bir soruyla karşılaşacak : ittifak buradan nasıl çıkacak?”